Tıkınırcasına yeme sorununuz mu var ya da yedikten sonra çıkarıyor musunuz?

Tıkınırcasına yeme sorununuz mu var ya da yedikten sonra çıkarıyor musunuz?

YEME BOZUKLUKLARI 

Yeme Bozuklukları; Anoreksiya Nervoza , Bulimiya Nervoza ve son yıllarda tanımlanan Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu gibi psikiyatrik hastalıkların içinde yer aldığı bir tanı grubudur. Bu hastalıklar ruhsal kaynaklıdır ve bedensel belirtiler ön planda gibi görünse de ciddi ruhsal sorunlarla birliktedir. Anoreksiya nervozanın başlangıç yaşı göz önüne alınırsa hastalığı ergenlik değişimleri ve bu değişimlere uyum sağlamaktaki yetersizlikle açıklamak uygun gelebilir. Yine bu hastalıkların belirgin bir şekilde kadınlarda daha çok görülmesi hastalığın gelişiminde kadınlık psikolojisinin önemini vurgulamaktadır. Sosyal değişimler de özellikle bulimiya nervozanın gelişiminde rol oynamaktadır.Genç kızlarda anoreksiya nervozanın binde bir, bulimiya nervozanın yüzde bir olduğu bildirilmektedir. Erkeklerde seyrektir. Klinik örneklerde erkek kadın oranı,1/10 dur.
ANOREKSİYA NERVOZA
Anoreksiya nervozadaki temel belirtiler; zayıf bir bedene sahip olma arzusu, kilo almaktan aşırı korku, beden imgesinde bozukluk ve adet kesilmesidir. Hasta kilo kaybetme amacıyla özel davranış biçimleri geliştirir. Hastaların yaklaşık yarısı bütün yiyecek alımını ileri derecede azaltarak kilo kaybeder. Bazıları yoğun egzersiz yapar. Hastaların diğer yarısı sıkı diyet uygular, ara sıra kontrolkaybederek tıkınırcasına yemek yer ve ardından bu yediklerini kusarak çıkarır. Hastalar aldıkları besinlerin kilo yapıcı etkisini azaltmak için laksatif (ishal yapıcı) , diüretik (su atıcı) gibi ilaçlara da baş vurabilirler. Sonuçta hasta, sağlığını tehdit edecek ölçüde zayıflamıştır.
BULİMİYA NERVOZA 
Bulimiya nervoza aşırı yeme atakları ve ardından gelen kusmaların ön planda olduğu bir yeme bozuklukları tablosudur. Hasta yine zayıf bir bedene sahip olmak istediği için anoreksiya nervozadaki gibi yediklerini dışarı atmak, kalori yapıcı etkilerini gidermek için çeşitli yollara başvurur. Ancak bu tabloda farklı olarak hasta hafif kilolu ya da normal beden ağırlığındadır.
Hastalar karbonhidrat ve yağ içeren gıdalar başta olmak üzere gıda alımını tamamen azaltır. Aşırı hareketli olabilir veya egzersiz yaparlar. Çoğunluğu gıda ile zihinsel düzeyde uğraşır, yemek tarifleri toplar, aileleri için özel yemekler yapar. Karbonhidratlı yiyecekleri saklar, cepte, çantada taşıyabilir. Kilo almadığına inanmak için aynaya uzun uzun bakar. Bazıları kendini tamamen şişman algılarken bazıları zayıf olduğunu, ancak karın, baldır, kalça gibi bazı bölgelerin şişman olduğunu kabul eder. Zayıflıklarının tehlikeli boyuta geldiğinin farkına varmaz. Kendilerinin etkisiz olduğunu hisseder, kilo kaybetme etkileyici bir başarı demektir ve öz saygıları ile kontrol duygusunu güçlendirir. Kendilik değerleri zayıflıklarına bağlıdır. Tedavi talebi azdır. Sıklıkla cinsel uyum kötüdür. Çoğu anorektik ergenin psikososyal cinsel gelişimi gecikmiştir ve erişkinlerde hastalığın başlaması ile cinselliğe ilgi çok azalmıştır. 

Bu bozuklukların gelişimi için güncel açıklamalar çok yönlüdür, diyet yapma davranışının yeme bozukluklarının gelişimine yol açan ortak uyarıcı olduğu vurgulanmaktadır. Modern toplumlarda ince bedene sahip olmak kabul görmektedir. İsteyerek diyet yapanların çoğunluğu daha çekici olmaamacındadır. İsteyerek diyet yapanların bir diğer grubu mankenler, dansçılar, balerinler, sporcular, jokeyler gibi iş yaşamlarında rekabetin önemli olduğu kişilerdir ve yeme bozuklukları geliştirme riskleri yüksektir. Bazı kadınların profesyonel ve sosyal taleplerle başa çıkamayıp, çatışma yaşadıkları ve bedensel uğraşlara yönelerek diyet yaptıkları varsayılmaktadır.Fizyolojik değişiklikler açlık durumu veya çıkarma davranışlarına bağlıdır ve geri dönüşümlüdür. 

Kan tablosundaki bozukluklar görülür. Çıkarma davranışları sonucu düşük potasyum düzeyleri gelişir. Bu durumda kalple ilgili sorunlar çıkabilir. Elektrolit bozukluğu olanlarda güçsüzlük, uykuya eğilim, kalp ritm bozuklukları vardır. Kalp ritmindeki bozukluklar kalp durmasına yol açarak ani ölüm nedeni olabilir. Karaciğerde yağlanma görülebilir. Serum kolesterol düzeyleri yükselebilir. Diş çürümeleri, kuru cilt, tüylenme, osteoporoz, kırıklar, midedeki boşalmanıngecikmesi, kabızlık, tiroid metabolizmasının düşmesi, düşük beden ısısı diğer biyolojik komplikasyonlardır.
• Kalp ve damar sistemi: Tansiyon düşüklüğü, nabız sayısının azalması, kalp ritmbozuklukları, kalp kasının erimesi, elektrolit bozuklukları nedeniyle ani kalp durmaları en önde gelenlerindendir. 
• Sindirim sistemi: Kusmalara bağlı yemek borusu hasarları, hatta yırtılmaları, şişkinlik, kabızlık, müshil kullanımına bağlı barsak bozuklukları 
• Hormonal değişiklikler: Adet düzensizlikleri ve adetlerin kesilmesi 
• Kemikler : Kemik erimesi (osteoporoz), kemiklerde çabuk kırılmalar 
• Dişler : Diş minelerinde erime, çürükler 
• Kansızlık ve vücudun savunma hücrelerinin azalması 

Bulimiya nervoza genellikle bir yıl ya da daha uzun süreli diyet yaptıktan sonra gelişir. Diyet yaparak kilo kaybedilir veya başarılı olunamaz, ancak kilo kaybı, asla anoreksiya nervoza tanısı koyduracak nitelikte değildir. Yemeyi kısıtlama,tıkınma atağına yol açabilir, bunlar da karında rahatsızlık hissi, kendini kusturma veya sosyal çevrenin baskısı ile sonlanır. Tıkınma atağını sıklıkla suçluluk duygusu, depresyon ve kendini eleştirme takip eder. Bazı hastalar kilo kontrolü için müshil kullanır ve tıkınma,uzun süre aç kalma ardışık olarak yinelenir.Az sayıda hasta su atıcı ilaçlar kullanır. Tıkınma sırasında yenilen gıda yüksek kalorili ve hızlı yemeyi kolaylaştıracak yapıdadır.Hastalarda kilo dalgalanmaları sıktır. Tıkınma atağı ortalama 1 saattir.

Bazı hastaların el sırtında kusmanın yol açtığı nedbeler vardır. İştah azaltmak için uyarıcı madde kötüye kullanımı olabilir. 
Çoğu hasta düzenli yemek yemez, normal bir yemek sonunda doygunluk hissetmekte zorluk çeker. Genellikle evde, tek başına yemeği tercih ederler. Çoğunluğu normal ağırlık aralığının üst sınırında veya hafif kilolu olmalarına rağmen, ideal kilo olarak normal ağırlık aralığının alt sınırını tercih eder. Hastaların, yaklaşık % 10 u belirgin şişmandır. Çoğu hasta için tıkınma nöbeti gerilim ve sıkıntıyı hafiflettiği için ödüllenmiş davranış olabilir. Sık olarak karmaşık, kişiler arası sorunlu ilişkiler, dürtüsel davranışlar ve yüksek düzeyde anksiyete ve kompulsif davranışlar sergilerler. Kendilik kavramları zayıftır ve mizaç bozuklukları görülme sıklığı yüksektir. Madde ve alkol kötüye kullanımı sıktır. Hastaların dörtte birinde gıda, giysi ve mücevher çalma sorunu görülür.

Kilo kaybına yol açan başka bir tıbbi hastalığın olmadığına emin olunmalıdır. Kilo kaybı depresif bozukluklarda sık görülür. Depresyonda iştah azalır ancak anoreksiya nervozada hasta iştahın varlığını yadsır. Anoreksiya nervozanın ileri safhalarında iştah azalır. Anoreksiya nervozadaki aşırı hareketlilik, planlı ve tekrarlayıcı özelliği ile depresyondaki ajitasyondan ayrılır. Gıdaların kalori içeriği ile aşırı ilgilenme, yemek tarifi toplama, başkaları için yemek hazırlama, şişmanlama korkusu, beden imajı bozukluğu depresif hastada gözükmez.
Kilo oynamaları, kusma, özel yemek yeme şekilleri somatizasyon bozukluğunda görülebilir. Ancak burda kilo kaybı anoreksiya nervoza kadar ciddi değildir ve şişmanlama korkusu yoktur. 3 ay veya daha uzun süreli adet kesilmesi olağan değildir. Şizofrenide gıda ile ilgili hezeyanlar, kalori içeriği ile seyrek ilişkilidir. Şişmanlama korkusu ve aşırı hareketlilik görülmez.

Kilo kaybı yapan kronik tıbbi hastalıklar; Hipertiroidi, Addison hastalığı ve Diabetes Mellitus’tur Anoreksiya Nervoza ve Bulimiya Nervoza tüm psikiyatrik hastalıklar içinde en ölümcül olanlarıdır.Özellikle Anoreksiya Nervozalı hastalar daha fazla risk altındadır. İyi örgütlenmiş yeme bozukluğu kliniklerinin olduğu ülkelerde bile, Anoreksiya Nervozalı hastaların yaklaşık % 10’u bu hastalıktan dolayı ölmektedir. En doğru yardım hastayı bir danışmanlık alması için psikiyatri uzmanı ile görüşmeye ikna etmektir. Bunu geciktirmek hastalığın kronikleşmesine ve tedavinin daha da zorlaşmasına neden olacaktır.Tedavi psikiyatri uzmanının öncülüğünde, hastanın durumuna göre dahiliye, kadın-doğum gibi diğer tıbbi dallar ile işbirliğine geçilerek yapılmalıdır. Tek bir tedavi yaklaşımından çok bir çok yaklaşımın bir araya gelişi ile hastaya yardımcı olmak uygun olur.

Psikoterapi vazgeçilmezdir, aileile işbirliği ve ailenin tedaviye doğru katılımı önemlidir. Tedavideki ilk hedef genellikle tedavi talebi az olan hastanın tedavi iş birliği yapmasını sağlamaktır.Psikoterapi ile birlikte ilaç tedavisi yararlı olabilir. Son dönemlerde hem Anoreksiya Nervoza hem de Bulimiya Nervozanın çeşitli belirtilerinin hafifletilmesinde bazı yeni ilaçların yararları gösterilmiştir.
• çok fazla ve hızlı kilo kaybı 
• durdurulamayan kusmalar, 
• yukarıda sayılan çeşitli tıbbi sorunların varlığı, 
• daha önceki ayaktan tedavilerde iyileşme sağlanamamış olması, 
• yeme bozukluğu dışında diğer psikiyatrik hastalıkların varlığı hastaneye yatmayı gerektirir.

Yatarak tedavi tıbbi sorunlar çok ağır ve kilo çok düşükse bir süre dahiliye kliniklerinde psikiyatrın gözlemi ve takibi ile yapılabilir. Ancak hastanın tıbbi durumu düzelmeye başladığında en kısa zamanda psikiyatri kliniğine nakli sağlanmalıdır. Çünkü bu gruptaki hastalıklar ruhsal hastalıklardır ve tedavileri de psikiyatrlar tarafından diğer branş hekimleriyle işbirliği ve ekip çalışması ileyürütülmelidir.Hastaneden çıktıktan sonra hastaların uzun süre takip edilmesi gerekir. Bu takip süresince bireysel ve grup psikoterapileri, aile tedavileri uygulanır.

Anoreksiya Nervozada belirti ve bulguların çoğunluğu açlık durumuna ikincil olarak ortaya çıkar; örneğin soğuğa karşı hassasiyet, mide boşalmasının yavaşlaması, kabızlık, kan basıncı düşüklüğü, nabzın yavaşlaması gibi. Kusma ve bağırsakları yumuşatan ya da idrar sökücü ilaçların kötüye kullanımı, bu hastalıkta hastalar tarafından sık başvurulan yöntemlerdir. En ciddisi kanda potasyumdüşüklüğü olmak üzere, çeşitli elektrolit bozukluklarına yol açabilir; bunlar da kalp problemleri oluşturabilir. Hatta bunlar kalpte ritm bozukluğu yaratarak ölüme neden olabilir.

OBEZİTE
Obezite bedende aşırı yağ birikimi ile oluşan bir durumdur. Obezite ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Obezitenin gelişiminde hem genetik, hem çevresel ve psikolojik etmenlerin rolünün olduğu düşünülmektedir. Obezite, dünyanın en önemli sağlık sorunlarından bir tanesi olarak kabul ediliyor. Her yıl yüz binlerce insan, obezitenin sebep olduğu kronik hastalıklara maruz kalıyor.Doğru tedavi sadece kişinin hayat standartını yükseltmekle kalmıyor, çoğu zaman hayat kurtarıyor.Obez bireylerde görülen psikiyatrik bozukluklarının başında depresif bozukluk yer almaktadır. 

Ayrıca kaygı bozuklukları da (yaygın anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu, sosyal bozukluğu, sosyal fobi, özgül fobi, obsesif – kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu) sıklıkla görülmektedir. Obez hastaların normal vücut ağırlığına sahip olanlara göre daha düşük benlik değerine (özgüven) sahip, duygularını ifade etmekte zorlanan bireyler oldukları da saptanmıştır.Ayrıca beden imajı ile aşırı uğraş ve bozulmuş beden imajı obez hastalarının önemli özelliklerindendir. Tedavi için başvuran obez hastaların bir kısmında da “aşırı (tıkınırcasına) yemebozukluğu” bulunmaktadır. Bu hastalar aşırı miktarda ve hızlı bir şekilde yemek yerler yemek yemeyi dutduramazlar yeme üzerinde kontrol kalmamıştır ve ardından iğrenme, mutsuzluk, utanma, pişmanlık yaşarlar.

Aşırı yeme bozukluğu bulunan obez hastaların bu bozukluğu olmayan obez hastalara göre daha fazla psikiyatrik belirti gösterdiği daha fazla diyeti bıraktığı ve negatif duygulanım sergilediği gözlemlenmiştir.Bunlar ek olarak insanda ruhsal durum ve yeme davranışı arasında karşılıklı etkileşim olmaktadır. Ruhsal durumda yemek seçimi,yeme miktarı yeme sıklığı arasında, fizyolojik ihtiyaçlardan bağımsız bir ilişki mevcuttur. Obezitenin sonuçları çok ciddi olabilir. Obezitenin fiziksel olduğukadar psikolojik etkileri de göz önüne alınmalıdır. Tedavi edilmediği takdirde, obezite kişide depresyon ve kaygı bozukluklarına sebep olabilir. Birçok kişi içinse obezite, önlem alınmazsa ileriki dönemde anoreksiya, bulimia nervoza veya tepkisel aşırı yeme bozukluğuna yol açabilir. İnsanda yeme davranışının anksiyete, neşe, üzüntü, öfke, depresyon farklı duygulara göre yaygın olarak kabuledilmektedir. Emosyonel durumla bağlantılı olan yemek yeme davranışı emosyonel yeme olarak tanımlanmaktadır. Emosyonel yemenin beden ağırlığı ile ilişkili olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir.

Çalışmalarda sıkıntı,depresyon,yorgunluk sırasında yeme miktarında artma,korku,gerilim ve ağrı sırasında azalma olduğu bildirilmektedir. Öfke,depresyon,sıkıntı,anksiyete ve yalnızlık gibi negatif emosyonlarla emosyonel yeme davranışının ortaya çıktığı bildirilmektedir.
Yeme davranışı ve nöronal sistemler arasında karşılıklı etkileşim mevcuttur. Yeme serotonin başta olmak üzere kompleks nöral mekanizmaların kontrolü altındadır. Aynı zamanda gıda alımı,serotoninerjik nöronlarda serotonin salınımının kontrolünde etkili olmaktadır.

Serotonin duygudurum, iştah, ağrı duyusu,kan basıncı ile ilgili olduğu bilinmektedir. Hastaların karbonhidrat alımı serotonin salınımına bağlı olarak kendilerini daha iyi hissetmelerine neden olmakta, bunun sonucunda bu gıdalara karşı bir düşkünlük meydana gelmektedir. Karbonhidrat alımı insanların kendini iyi hissetmesine neden olurken aynı zamanda kilo alımına da neden olmaktadır. Yeme davranışı ile karşılıklı ilişkisi olan serotonin aynı zamanda bir çok psikiyatrik bozukluğun olması hastada hem pskiyatrik bozukluğun hem de obezitenin gelişmesini açıklayabilir.Toplumda gençlik,güzellik ve incelik gibi değerlere verilen önem bireylerde yetersiz ve çekici olmadıkları duygusuna neden olmaktadır. Bu nedenle ve insanların uzun bakışları,fısıltı ile yorum yapmaları gibi sosyal etkenlerin sonucunda bu hastaların yaşadıkları toplum dışına itilme davranışı depresyon,kaygı ve diğer bozuklukların gelişmesine katkıda bulunabilir.

Yapılan çalışmalar obezitenin şiddetinden çok varlığının ruhsal bozukluklarla ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Bir kişinin obez olmasına sebep olabilecek birçok faktör vardır. Bu faktörlerin kimi zaman bir tanesi, kimi zaman da birden fazlası bir araya gelerek obeziteye neden olabilir.

Genetik yapı, metabolizma bozuklukları, gelişimsel problemler, yeme alışkanlıkları ve yeme bozuklukları, aile, sosyal çevre, hareketsizlik obeziteye sebep olan faktörler arasında sayılabilir. Aşırı kilolu olan bazı insanlarda yemek; stres çaresizlik ve kaygı gibi duygularla başetme mekanizması olarak gelişmiştir. Obeziteye,utanç ve içe kapanma/dışlanma duygusu eşlik edebilir. Doğru fizyolojik ve psikolojik destek ile kişi kilosunu kontrol edebilir. Psikolojik destek obezitede özgüvenini geliştirme, kilo kontrolündemotivasyonu arttırma stresle başetme, toplumda karşılaşılan önyargı ile savaşma konusunda oldukça etkilidir.

Psikolojik destek aşırı kilolu kişilerin kilo verme dönemlerinde, bu dönemlerin öncesinde ve sonrasında sağlıklı ve üretken bir hayat sürmeleri için yardımcı olur.
Diğer taraftan obez hastaların ailelerinde psikiyatrik hastalıkların sık görüldüğü yönünde bulgular mevcuttur. Bulgular obez hastalarda görülen psikiyatrik hastalıklara, genetik yatkınlık ile birlikte ailede psikiyatrik hastalıklara bağlı olarak oluşan parçalanmış aile ortamında yada ihmale maruz kalarak büyümenin neden olduğunu desteklemektedir.
Psikiyatrik tedavinin ve izlemin obezitenin kontrolünde önemi büyüktür.

Bu makale 11 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dr. Aynil Yenel

Uzm. Dr. Aynil YENEL, psikiyatri ihtisasını Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nden tamamlamasının ardından bir süre Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde klinik idari sorumlusu olarak görev almış ve burada ''Kişiler-Arası İletişim'' dersleri vermiş, sahaya çıkacak sağlık profesyonellerine uzun yıllar eğitimler gerçekleştirmiştir. Dr. YENEL, ihtisası süresince Kognitif Davranışçı Terapi, Virtual Terapi, Interpersonal Terapi, Dinamik Terapi ve Hipnoterapi konularında eğitim almıştır. Harvard McLean Psikiyatri Hastanesi'nde Dialektik Terapi eğitimlerine devam etmektedir. Uzm. Dr. Aynil Yenel'in American Psychiatric Association's 167th Annual Meeting ve Russia International Stress and Behavior Society (ISBS) başta olmak üzere uluslararası kongrelerde poster sunumları ve çalışmaları mevcut olmakla birlikte; toplum ...

Etiketler
Yeme bozukluklarında psikolojik nedenler
Uzm. Dr. Aynil Yenel
Uzm. Dr. Aynil Yenel
İstanbul - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube