Tekrarlayan gebelik kayıpları!

Tekrarlayan gebelik kayıpları!

Gebelik isteyen çiftlerin yaklaşık % 1'inde görülür. Hastaların % 50' sinde gebelik kaybı nedeni saptanamaz. Diğer taraftan; üç gebelik kaybı sonrasında bile, hiçbir tedavi uygulanmaksızın hastaların % 70' inde canlı doğum elde edilmesi mümkün olduğundan, hasta bu konuda cesaretlendirilmelidir.                         
 
Gebeliklerin % 50 den fazlasının beklenen adet tarihi öncesi veya sırasında düşükle sonuçlandığı bilinmektedir. Düşüklerin % 85' i ilk 12 hafta içerisinde olur. Kişinin yaptığı düşük sayısının artması daha sonra tekrar düşük yapması olasılığını arttırırken, daha önce doğum yapılmış olması, sonradan doğuma kadar sürecek gebeliğin olma olasılığını yükseltmektedir.
 
Tekrarlayan gebelik kayıplarının nedenlerini özetlersek;

Bağışıklık Sistemi Problemleri: Otoimmünite ilk akla gelecek faktördür. Gebelik kayıpları olan hastaların % 15-20' sinde antifosfolipid antikorları (antikardiolipin antikorlar-ACA ve lupus antikoagulanı-LA) değerleri kanda artar. Tiroid bezi antikorları, anti-nükleer antikor- ANA, çiftler arası HLA uyuşmazlıkları gibi faktörler de tekrarlayan düşük nedenleri arasında sayılsa da, son bilgiler bu faktörlerin bu konuda rolleri olmadığı lehinedir.

Doğumsal Anatomik Sorunlar:
Rahmin doğumsal şekil ve yapı bozukluklarının düşük veya erken doğum olasılığını artırdığı bilinmektedir. Örneğin uterin septum-(rahimde perde) bu konuda ilk akla gelecek patolojidir. Rahim içi boşluğundaki yapışıklıklar-adezyonlar da (kürtaj, polip veya myom ameliyatı veya tüberküloz geçirilmesi sonrası) tekrarlayan gebelik kayıplarına neden olabilecek bir diğer problemdir. 

İnfeksiyonal Nedenler:
Klamidya, Ureoplazma ve Mycoplazma  gibi infeksiyonlar nadiren tekrarlayan düşüklere yol açarlarsa da, olanak varsa klinisyen araştırılabilir.

Genetik Sorunlar:
Tekrarlayan gebelik kayıplarının % 1-3' ünde anne veya babadan gelen dengeli translokasyon denilen kromozom bozuklukları görülebilmektedir. Bu bozukluk kadın kökenli olarak 2 kat daha yüksek olasılıkta görülür. Bozukluk anneden geliyorsa düşük olasılığı çok daha yüksektir. Translokasyon aynı  kromozomda olursa normal bebek olma olasılığı yoktur. Kromozom bozukluklarının gebelikteki tanısı; koriyon villus biyopsisi, amniosentez veya kordosentez gibi yöntemlerle saptanabilmektedir. Yalnız bu tip hastalarda daha gebelik oluşmadan, tüp bebek uygulamalarında yapılan preimplantasyon genetik tanı (PGD) yapılması ve oluşabilecek anomalilerin başlangıçta belirlenip sağlıklı embryonun verilmesi, kayıpların tekrarlanmasının önüne geçebilir.

Endokrinolojik Nedenler: Luteal faz yetmezliğinin tekrarlayan gebelik kayıpları ile ilgisi sık olarak dile getirilse de, bu nedensel ilişkinin olasılığı çok tartışmalı bir konudur. Tedavisinde klomifen sitrat veya progesteron gibi tıbbi tedaviler kullanılabilir. Polikistik over sendromu (PCOS) seyrek adet görme veya hiç görememe, tüylenme, akne, şişmanlama, infertilite yakınmalarının olduğu bir klinik tablodur ve bu klinik tabloda düşük olasılığında artış  görülür. Bu artışın hastalardaki insülin direncine veya LH hormonundaki yükselmelere bağlı olabileceği sanılmaktadır. Kan glikoz düzeyleri iyi kontrol edilmeyen şeker-DM hastalarında da, bu tip insülin direnci artışına bağlı düşük oranları artabilir.

Trombofili: Faktör V Leiden mutasyonu, protrombin G20210A mutasyonu, protein C ve S eksikliği, homosistein düzeyinde artış, MTFHR 677 ve 1298 polimorfizmleri ve antitrombin III eksikliği pıhtılaşmada eğilime neden olarak düşük olasılığını arttırırlar ve mutlaka tanıda taranmalıdırlar.

Over Rezerv Azlığı: Yaşla birlikte over rezervi azalsa da, bazı kişilerde daha genç yaşlarda over rezervi bozulabilmekte ve bu tablo düşüklere sebep olabilmektedir.

Diğer Nedenler: Sigara, alkol ve stres diğer önemli faktörler arasında sayılabilir.
 
TANI

Genetik faktörleri taramak için;  erkek, kadın ve düşük sayısı 2 den fazla ise fetusun da kromozom yapısına bakılır.
Over rezervi, PCOS ve hormon değerlendirmesi açısından; E2, FSH, LH, TSH,  PCOS' da açlık insülin/açlık kan şekeri oranı, ovülasyon-yumurtlamanın araştırılması için adetin 21. gününde  progesteron değerlerine bakılabilir. Ayrıca over rezervi açısından; kan inhibin B ve  AMH değerleri, ultrasonografideki antral follikül sayıları kıymetli bilgiler verebilir.
Hastanın doğumsal anomali ve yapı bozukluklarının tanısında HSG-rahim filmi,  sonohisterografi veya ofis histeroskopisi gibi yöntemler uygulanabilir.
Bağışıklık sistemi açısından; antifosfolipid antikorlar, LA, anti kardiolipin antikorlara bakılabilir. Trombofili açısından, yukarda söz edilen tüm mutasyon tetkiklerine bakılmalı, infeksiyon açısından rahim ağzı kültürleri alınmalıdır.
 
TEDAVİ

Genetik nedenler için tedavideki en iyi yol preimplantasyon genetik tanıdır. Ancak hasta tüp bebek yöntemine başvurmak istemiyor ise gebelik sırasında amniosentez gibi tanısal yöntemlere başvurulabilir.
Anatomik nedenlerden rahimde septum görülürse, histeroskopik olarak alınmalıdır. Rahim ağzında yetmezlik varsa gebeliğin 14. haftasından sonra dikiş atılabilir.
Endokrinolojik nedenlerden hormonal bir bozukluk saptanması durumunda; nedene yönelik tedavi yapılmalıdır. Polikistik over sendromlu hastalarda ise, kesin bir çözüm bulunmamaktadır. LH nın GnRH analogları ile baskılanması sonucunda da düşük oranında önemli bir farklılık görülmemiştir.
Antifosfolipid antikorlar veya lupus antikoagulan pozitifse heparin ve aspirin tedavisine başvurulur. Rahim ağzında enfeksiyon saptanması durumunda uygun antibiyotik tedavisine geçilmelidir. Trombofilik durumlarda tedavide yine heparin kullanılmalıdır. Over rezerv azalmasının spesifik bir tedavisi yoktur. Sigara ve alkol kullanımı kesilmelidir.
Bütün araştırmalara karşın hastaların % 50sinde hiçbir faktör saptanamaz. Bu durumda; ya üç gebelik kaybından sonra % 70 oranında doğuma kadar giden gebelik oluşabileceği göz önünde bulundurularak hastanın yeniden gebe kalması teşvik edilir, ya da hasta tüp bebek uygulamasına alınıp PGD ile embryolar genetik olarak incelendikten sonra sadece
normal embryolar transfer edilir. Yapılan çalışmalar tekrarlayan gebelik kayıpları olan hastalara PGD uygulanmasının, devam eden gebelik oranlarını arttığı lehinedir.  

  

Bu makale 14 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Muammer Doğan

Doç. Dr. Muammer DOĞAN, 21 Ocak 1963 yılında Elazığ'da doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından 1980 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1986 yılında başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. 1987 - 1991 yılları arasında Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde uzmanlık eğitimini yaparak Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olmuştur. 1999 Yılında ''Doçent'' unvanı almıştır. 1993 - 2004 Yılları arasında Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Başasistan, 2004 - 2006 Yılları arasında Klinik Şef Muavini, 2006-2011 yılları arasında Klinik Şefi olarak çalışmıştır.  2004 yılından itibaren  Tüp Bebek Merkezi merkez sorumluluğu görevini de yapan Doç. Dr. Muammer DOĞAN, 2011 yılın da hastaneden emekli olduktan sonra, mes ...

Etiketler
Düşük
Doç. Dr. Muammer Doğan
Doç. Dr. Muammer Doğan
Ankara - Kadın Hastalıkları ve Doğum
Facebook Twitter Instagram Youtube