Taş hastalığı tek bir nedenle değil, çok sayıda, karmaşık ve birbiriyle ilişkili birçok faktörün beraberce meydana getirdiği olaylar sonucunda oluşmaktadır.
1. Ağızdan yüksek miktarda o maddenin alınması ve kanda miktarının çok artması ve idrara da bu nedenle çok geçmesi,
2. Maddeyi metabolize eden organda, maddenin fazla yapılması ve kana fazla salınması ve idrara bu nedenle çok geçmesi,
3. İdrarda maddenin yoğunlaşmasına neden olacak az miktarda idrar oluşması (mesela az su içme, çok su kaybı)
4. İdrarda maddelerin birbirine yapışmasını ve dolayısıyla taşın oluşmasını önleyen koruyucu maddelerin çok azalması
Böbrek taşları içeriğine bağlı olarak çeşitli yapıdadır. Ancak en sık böbrek taşı kalsiyum ve oksalat birleşmesinden oluşan (Kalsiyum-Oksalat) taşlardır. Bunun yanında ürik asit, kalsiyum fosfat, sistin ve infeksiyon taşları da görülür
Risk faktörleri nelerdir?
Böbrek taşları genel olarak 30-40 yaş erkelerde daha fazla görülüyor. Böbrek taşı oluşumu açısından temel risk faktörleri ise şunlar:
• Günlük yeterli idrar miktarı oluşturamayacak yetersiz sıvı tüketenler,
• Daha önce kendisinde veya ailesinde böbrek taşı hastalığı olanlar, Böbrek taşı tedavisinden sonra gönderilen hastalarda 5 yıl içinde tekrar taş oluşma riski %30-50 arasında değişmektedir. Taş oluşumunu önleyici yaklaşımlar (buna metaflaksi denilmektedir) uygulanırsa bu oran %10-15’e kadar gerilemektedir
• Hayvansal gıdaları çok alanlar ve lif düzeyi düşük besinler ile besleneler,
• Günlük faaliyetleri yeterince aktif olmayan kişiler
• Mevsimsel-İklimsel Sıcaklık: Göreceli dehidratasyona ve az idrar yapımına neden olarak taş oluşumunu arttırır. Ülkemizin özellikle güney ve güneydoğu bölgelerinde olduğu gibi, yaz aylarında terlemeye ve yetersiz sıvı alımına bağlı olarak taş daha sık gelişir.
• Yaşanılan yerin coğrafi özellikleri: Dağ, çöl ya da tropikal bölgelerde yaşayanlarda taş olasılığı yüksektir.
• Bazı bağırsak hastalıkları (inflamatuar bağırsak hastalığı...)
• Geçirilmiş bağırsak ameliyatları (obezite ameliyatları…)
• Metabolik hastalıklar (guatr, gut hastalığı...)
Belirtiler nelerdir?
Böbrek taşları zaman içinde yavaş yavaş oluşurlar. Zaman zaman küçük belirtiler verebilirler. Bazen sırt ağrısı, kas ağrısı sanılabilen küçük belirtiler verirler. Bu tür hastalarda sık sık idrar yolları enfeksiyonu gelişir. Ancak belli bir boyut ve pozisyona ulaştığında küçük taşlar idrar kanalına geçebilir ve taşın bulunduğu bölgede yaptığı irritasyona veya tıkanıklığa bağlı olarak böbrek koliği olarak bilinen, kasığa doğru yayılan ve nöbetlerle ortaya çıkan ağrıya neden olur.
Ağrılar akut apandisit veya barsak kökenli ağrılarla karışabilir. Erkeklerde testislere veya penise yayılabilir. Ağrı ile birlikte mide bulantısı, kusma, titreme, ateş görülebilir. Ağrı ile beraber şiddetli idrar yapma isteği ve idrar yaparken yanma oluşur. Taşın hareket etmesi ve taşın bulunduğu yer, ağrının görülme yerini etkiler. Ağrının şiddeti ise kişiden kişiye değişir. Bazı kimselerde ağrı çok şiddetlidir. Hastayı kıvrandırır ve bu hastalara acil müdahale gerekir. Bazılarında ise çok hafif seyreder.
Böbrek taşlarında görülen bir diğer klasik belirti ise hematüriolarak adlandırılan idrara kan hücrelerinin karışmasıdır. idrardaki bu kan hasta tarafından çıplak gözle görülebileceği gibi ancak mikroskopla görülebilecek tarzda az da olabilir. İdrar genellikle koyu renkli, bulanıktır ve bazen kokulu olabilir.
Tanısı nasıl konulur?
Böbrek taşları sırt bölgesinde ağrı olması nedeniyle yapılan radyolojik incelemelerde yada başka rahatsızlıklar nedeniyle yapılan tetkikler sırasında tespit edilebilir. Yan ağrısı nedeniyle acil servise başvuran hastalarda çoğunlukla taş hastalığı tespit edilir. Tam idrar tetkiki ve radyolojik görüntüleme ya da ultrasonografi ile teşhis konulamadığında bilgisayarlı tomografi tetkikinden yararlanılır. Bilgisayarlı tomografi taşın teşhisi için en etkili yöntemdir ve şuan idrar yolları taş hastalığının tanısında altın standartdır.
Taş şüphesi nedeni ile çekilen tomografide astaya kontrast madde verilmez. Geçmişte sık kullanılan İVP (ilaçlı böbrek filmi) yönteminin yerini almıştır. Tomografi sayesinde taşın tam yeri, boyutu, yoğunluğu, böbreğe bir zarar verip vermediği teşhis edilir. Hastanın şikâyetleri eğer taşa bağlı değilse de bu şikâyetleri yapabilecek apandisit, bağırsak enfeksiyonları, divertükilit, jinekolojik problemler ve over torsiyonu gibi teşhisleri de koymada yardımcı olmaktadır. Ultrasonografi ve direkt üriner sistem grafisi adını verdiğimiz konvansiyonel yöntemler taş hastalığının teşhisinde yavaş yavaş terk edilmektedir.
Son yıllarda tomografinin sık kullanılması ile gündeme gelen radyasyona maruziyet tehlikesi üriner sistem tomografisi için çok düşüktür. Üriner sistem tomografisi tek seferde çekilir, kontrast madde verilip yeniden çekilmesi gerekmez. Bu sayede kısa sürede çekilir. Diğer tomografi yöntemlerine göre radyasyonun az alındığı bir yöntemdir
Taş hastalığı nasıl tedavi edilir?
ESWL (Vücut dışından ses dalgaları ile taş kırma): Genellikle böbrekte uygun yerleşimdeki 2 cm’ye kadar olan taşların ve yola çıkmış üst idrar yolu (üreterde üst uç yerleşimli) taşlarında ilk seçenek olarak uygulanır. Tüm tedavi seçeneklerinde olduğu gibi bu tedavi seçiminde de taşın büyüklüğü, yeri, şekli, tipi tedavide önemli rol oynar. İşlem esnasında anesteziye gerek duyulmaması bu yöntemin en önemli avantajıdır. Taşın kırılabilmesi için birden fazla seansa ihtiyaç duyulabilir. Ancak üş seansta kırılmaz ise daha fazla denenmemeli ve bir başka tedavi seçeneği düşünülmelidir. Kırılan taş parçalarının idrar yoluyla vücuttan dışarıya atılması sürecinde hastanın ağrı duyması bu tedavinin dezavantajıdır.
URS (Endoskopik üreter taşı ameliyatı): Böbrekten çıkıp yola düşmüş 7 mm den büyük taşların (üreterde orta ve alt uç yerleşimli ) tedavisinde ilk seçenek olarak uygulanır. Genel anestezi ile herhangi bir kesi yapılmadan idrar deliğinden girilip taşa ulaşılır ve burada taş lazer kullanılarak kırılır veya dışarıya alınmaya çalışılır. Hastaların çoğu aynı gün evlerine dönüp bir gün sonra da normal yaşamlarına dönebilirler.
RIRS (Retrograd İntrarenal Surgery – Endoskopik böbrek taşı ameliyatı): Genel anestezi ile idrar yolundan çok ince esnek endoskopik cihaz ile girilerek, böbrek içine kadar çıkılabilir. Böbrek içindeki odacıklarda bulunan taşlar lazer kullanılarak kırılır. Bu yöntem 15 mm’ye kadar olan böbrek taşlarında oldukça yüksek oranda başarılı olur. Son yıllarda yüksek kaliteli görüntünün iletimi ve lazer sistemlerindeki teknolojik gelişmeler, bu yöntemin 20-25 mm boyuta kadar olan taşlarda da rahatlıkla kullanılmasını sağlamıştır. Hastanın iyileşme süreci oldukça kısadır. Genellikle ameliyattan bir gün sonra normal yaşamına dönebilir.
PNL (Perkütan nefrolitotomi - Kapalı böbrek taşı ameliyatı): Özellikle böbreğin içinde ESWL yapılamayacak kadar büyük taşların veya ESWL ile kırılamayan dirençli taşların tedavisinde etkilidir. Bu yöntem de genel anestezi gerektirir. Röntgen kontrolü altında, böbrek hizasında sırt bölgesine yapılan 1 cm’lik kesi ile böbreğe iki ucu açık ince bir tüp yerleştirilir. Bu tüpten yerleştirilen özel aletler yardımıyla taşlar çıkartılır. İyileşme süreci hızlıdır. Hastalar ameliyat sonrası dönemi açık ameliyata göre çok daha rahat geçirmektedir. Hastaların çoğu ameliyat sonrası 3. gün taburcu edilir.
Laparoskopik ameliyat: Bel bölgesinden 10 mm boyutunda kesiler yapılarak, laparoskopik aletler ile gerçekleştirilen kapalı ameliyattır. Açık ameliyata göre vücut doku bütünlüğü korunduğu için, daha az ağrı olmakta ve ameliyattan bir gün sonra hasta normal günlük aktivitesine dönebilmektedir.
Açık ameliyat: Diğer tedavi şekillerinin yaygınlaşmasından sonra az uygulanan bir tedavi seçeneği haline gelmekle birlikte çok büyük ve böbreğin tüm toplayıcı sistemini dolduran komplike taşlarda uygulanabilir.
Özellikle üreter dediğimiz kanal taşları tedavi edilmediği veya gözardı edildiği takdirde, taşlar idrar akışını tıkadığından dolayı böbreklerin hasar görmesi, sürekli tekrarlayan enfeksiyonlar gibi ciddi sorunların olabileceği unutulmamalıdır.
Taş oluşumu önlenebilir mi?
Özellikle beslenme alışkanlıklarına dikkat etmek gerekir.
Günlük 2,5 litre idrar çıkaracak şekilde sıvı alınmalı, çay, kahve, kakao, kuruyemiş, ıspanak alımı azaltılmalı, aşırı protein tüketiminden uzak durulmalı.
Sıvı alımının gün içine dengeli dağıtılması önemlidir.
Sıcak ıklimde yaşıyorsanız, yoğun fiziksel aktivite yapıyorsanız günlük sıvı alımının daha fazla olmasına dikkat etmek lazım.
Kilo alımına dikkat etmek lazım
Günlük tüketilen tuz miktarı 3-5 gr’ı aşmamalıdır.