Şiddet

Şiddet

Şiddet: İnsanın doğasında mevcut bastırılmış bir davranış biçimi olan şiddet sözcüklerde sert, katı davranış; azarlamada ve cezalandırmada aşırı gitme; inandırma ve anlaşmaya varma yerine kaba kuvvet kullanma şeklinde tanımlanıyor.

Kendine Dönük Şiddet:   İntihar, bedene zarar verici uygulamalar veya madde kullanımı.

 Kişilerarası Şiddet:    Kadına, çocuğa, yaşlıya, arkadaşa yönelik şiddet,flört şiddeti, aile içi şiddet.

1.Duygusal ve sözel şiddet: Sevgi göstermeme, aşağılama, devamlı eleştirme, kıskançlık, reddetme, yalnızken ya da başkalarının yanında küçümseme, alay etme, ya da yaşamın keyfi olara kısıtlanmasına yönelik emirler, korkutma, sevdiği bir faaliyetten alıkoyma.

2.Fiziksel şiddet: Kişinin güç uygulayarak karşısındakini denetimi altına almasıdır. Dövme, tokatlama, ateşli ya da delici silahla yaralama, yakma.

3.Cinsel şiddet: Kadının rızası olmadan cinsel ilişkiye zorlanması.

4.Ekonomik şiddet: Kadının maddi varlığını onun rızası olmadan kullanma.

Ayrıca,

Organize Şiddet; Terör, politik şiddet, iktidara karşı şiddet.

Medya Şiddeti; intihar, saldırganlık, cinsel sapma, doğaüstü güçler, hoşgörüsüzlük, küfür, saygısızlık etmek gibi davranışlar medyatik etkinliklerle yaşamın doğal bir parçası olarak kabul edilebilmektedir.

Diğer Şiddet Şekilleri; Kan davası, sokak şiddeti, insan ve organ ticareti, okulda ve spor olaylarında şiddet. 

Şiddete başvuran kişilerin genel özellikleri:

Kıskançlık ve yoğun kaybetme korkusu

Başkalarının davranışlarını kontrol etme isteği

İstekleri yerine gelmediğinde aşırı tepki

"Kendi ihtiyaçları, duyguları ve isteklerinin daha önemli olduğuna inanma

"Gerçekçi olmayan beklentiler

"Aşırı alınganlık

Düşük benlik saygısı (dışarıya karşı aşırı güvenli bir görünüm verebilirler, hatta buna kendileri de inanabilirler ama gerçekte olumsuz benlik algısına sahiptirler)

Sorunları için başkalarını suçlama eğilimi

Ani duygu değişimleri

Davranışlarının başkaları ( özellikle şiddet uyguladıkları kişiler) üzerindeki olumsuz etkilerini görmezden gelme ve kabul etmeme

Aile kurumu içindeki veya toplumdaki cinsiyet ayırımcılığı kalıplarından yararlanma

Şiddeti arttırabilecek diğer etkenlerden birine sahip olma: Alkol veya madde bağımlılığı, ruhsal rahatsızlıklar gibi.  

Neler yapılabilir?

Araştırmalar şiddete ve saldırganlığa yönelik davranışların yaşamın erken dönemlerinde öğrenildiğini göstermektedir. Ancak, yine araştırmalar, çocukların duygularını şiddet kullanmadan ifade edebilmeleri için ailelerinin büyük yardımı olabileceğini de göstermektedir. Anne-babalar çocuklarının güven ve sevgi dolu bir evde yaşamalarını sağlayarak şiddeti azaltmada ve madde kullanımını önlemede önemli bir rol üstlenirler.

Kendisini güvencede hissedebilmesi ve diğerlerine güvenebilmesi için, her çocuğun anne-babasıyla ya da bir yetişkinle güçlü , sevecen bir ilişki, bir "bağ" kurabilmesi gerekir. Kendisine sevgi ve ilgi gösteren bir yetişkinle böyle bir bağ kuramayan bir çocuğun, düşmanlık duyguları içinde gelişmesi ve "zor" bir genç olması ihtimali vardır. Kendileriyle çok küçük yaşlardayken ilgilenilmiş çocuklar arasında , "sorunlu davranışları" olan gençlere daha az sayıda rastlanmaktadır.

Çocuklar genellikle taklit ederek öğrenirler. Ailelerinin değerleri, tutumları ve davranışlarının onlar üzerindeki etkisi büyüktür. Saygı, dürüstlük, ailemizden ve akrabalarımızdan gurur duymak gibi değerler, çocuklarımız için önemli bir güç ve güven kaynağıdır. Çocuğunuzun olumsuz arkadaş baskısı altında olduğu, şiddetin yoğun rastlandığı , madde kullanılan bir ortamda yaşadığı ya da davranış bozuklukları olan öğrencilerle aynı okullara gittiği durumlarda bu değerler özellikle önemlidir.

Anne-babalar bazen farkında olmadan şiddet dolu davranışları teşvik edebilirler. Örneğin bazı ebeveynler, erkek çocuklarının kavga etmeyi öğrenmeleri gerektiğini ileri sürerler. Çocuklarınıza anlaşmazlıklarını, tehdit, yumruk ya da silah kullanarak değil, sakin ve yerinde kullanılan sözcüklerle çözmelerini öğretin

Çocuklarınıza ceza vermek için onları itmek, kakmak, tokatlamak, vurmak ya da dayak atmak gibi davranışlar, onlara sorunlarını iterek, kakarak, vurup, çarparak çözmenin uygun olacağı; ceza vermeleri gerektiğinde onların da benzer şekilde cezalar verebilecekleri mesajını vermektedir.

Fiziksel cezalar istenmeyen davranışları ancak belli bir süre için durdurabilmektedirler. Hatta çocukların çok sert cezalara bile uyum yapabildiği bu nedenle de cezanın hiç bir etkisi kalmadığı bilinmektedir.

Oysa ki fiziksel olamayan disiplin yöntemleri çocukların duygularıyla daha kolay başaçıkmalarına yardımcı olmakta; sorunlarını şiddet-dışı yöntemlerle çözebilecekleri yolları öğretmektedir.

Evdeki şiddet çocuklar için korkutucu ve zararlıdır. Çocukların korku duymadan, sevgi içinde yaşayabilecekleri güvenli bir eve ihtiyaçları vardır. Evinde şiddete tanık olan çocukların, ileride mutlaka şiddet gösterecekleri söylenemese de karşılaştıkları sorunları şiddete başvurarak çözmeye "yatkın" olacakları söylenebilir.

Şiddet sadece fiziksel değildir. Sözlü ve tavırlı- davranışsal şiddet de söz konusudur. Eşine, çocuğuna, memuruna işçisine vs. sürekli bağıran, azarlayan birinin de yaptığı şiddettir.

Bazı insanlar sorunların çözümü için, yada bir yönetim, eğitim tarzı olarak şiddeti benimseyebiliyorlar.

Şiddetin en fazla görüldüğü yerlerin başında aile ortamı gelmektedir.Aile içi şiddete en fazla çocuklar sonra kadınlar maruz kalmaktadır.

Ebeveynler gerek birbirleriyle olan çatışmalarından doğan öfkeyi, gerekse günlük yaşamdaki streslerini en fazla çocuklarına yansıtmaktadırlar. Onlar savunmasız ve masum olduklarından ebeveynlerin en kolay hedefi olmaktadırlar. 

GENÇLERİ ŞİDDETTEN VE MADDE KULLANIMINDAN KORUMAK İÇİN NELER YAPILMALIDIR?

Her alanda gençlerin hedeflerinin olması sağlanmalı.

*Enerjilerini harcayabildikleri spor, kültür ve sanat etkinliklerini gerçekleştirebilecekleri alanlar oluşturulmalı.

*Görsel ve yazılı basın araçlarının yayınlarında daha özenli davranılması sağlanmalı.

*Ailelerin bilinçli çocuk yetiştirme konusunda sağlıklı bilgi, tutum ve davranış geliştirmeleri sağlanmalıdır.

Bu makale 13 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz

Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, 1958 yılında doğmuştur. 1984 yılında Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirerek Tıp Doktoru unvanı almıştır. Erişkin Psikiyatri doktorasını 1991 yılında Asistan Dr. olarak tamamlamıştır. 1991-2004 yılları arasında Ankara Numune Hastanesi'nde sırasıyla Psikiyatri Uzmanı, Doçent, 2. Psikiyatri Klinik Şefi ve son olarak AMATEM Direktörlüğü görevlerinde yer aldı. Bilimsel ve Mesleki Kuruluşlara Üyelikler  - Türk Psikologlar Derneği - EMDR Derneği 11.  Ödüller  - Türk Psikologlar Derneği Soma Maden Faciası Gönüllü Hizmet Belgesi, - Türk Psikologlar Derneği Van Depremi Gönüllü Hizmet Belgesi, - 5. Psikoloji Lisans Üstü Öğrenci Kongresi Poster Bildiri Birinciliği, 2012 yılından itibaren NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Bağımlılık Merkezi'ni yönetmektedir. ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
Etiketler
Madde kullanımı
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz
Ankara - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube