PUZZLE SORUNSALI !!


Toplum olarak çocuk yetiştirmede olmazsa olmazlarımızdan oldu puzzle. Puzzle ile çocuğumuzu daha zeki hale getirdiğimizi düşünüyoruz. Hatta kaç parçalı puzzle yapabildiğini çok önemsemekle kalmıyoruz, parça sayısını arttırmışsak çocuğumuzun zekasının da katlanarak geliştiğini düşünüyoruz. Ya da çocuğumuz puzzle dan hoşlanmıyorsa zorluyoruz.
Kreşler puzzle günü yapıyorlar sağolsunlar yapmasalar çocuklarımızın zekası ne olurdu bilemiyorum artıkJ Tabii ki puzzle zararlı, gereksiz ya da puzzle dan uzak tutun değil demek istediğim ancak ben bu konudaki vurguyla ilgileniyorum.
Puzzle ilk aklıma gelen şey aslında bu konuyla ilgili. Tabii ki bize yetmedi, ülkemizin medar-ı iftiharı Acun Ilıcalı’nın öne çıkardığı ‘mental aritmetik’ e sardık bir dönem. Mantar gibi çoğaldı bu kurslar, çocuğumuz garip el hareketleriyle hesap makinesinin yapabildiği bir şeyi kafadan yapınca gözlerimiz yaşardı. Sonra zeka geliştiren kurslar açılmaya başladı.
Kıt kanaat geçinen aileler bile zorlanarak göndermeye başladı bu kurslara.
Oysaki hesap makinesinin yapamadığı ama çocuğumuzun yapabileceği mesela ‘problem çözme’ becerisine odaklanmamız gerektiğini düşünemedik, saçmalamaya başladık.
Neden ‘zeka’ kavramına odaklandık?
Tabii ki çocuklarımızın geleceğinden endişe duymamızdan, üniversiteli işsizler ordusunun bizi korkutmasından ya da rekabetçi sistemde anne baba olarak rekabete dahil olmamızdan kaynaklı. Bu çabaların aile tarafı tabii ki iyi niyetli, ancak karşı tarafın her zaman iyi niyetli olmadığını ve ailelerin bu tuzağa düştüğünü düşünüyorum.
Zeka çok boyutlu ve gelişen bir kavram. Az önce bahsettiğim gibi tek boyutuna odaklandığımızda, zekanın sözel beceri, problem çözme becerisi, neden sonuç ilişkisi kurma-pratik çözümler bulma gibi boyutlarını atlamış oluyoruz.
Problem çözme demişken artık çocuklarımızın ebeveynler olarak problemlerini biz çözdüğümüz için çocuğumuzu bu alanda erken dönemlerden itibaren geride bırakmış oluyoruz. Sorunla karşılaştırmıyoruz, sıkılmasına müsaade etmiyoruz.
Yanımızda tablet taşıyoruz mesela. Düğmesini biz ilikliyoruz, fermuarını biz çekiyoruz, çantasını biz taşıyoruz, acıkmasın diye önlemler alıyoruz. Çocuğumuzun hiçbir şeyi eksik kalmasın derken önemli bir şeyleri eksiltiyoruz. Sorun çözme becerisini, yaratıcılığını, kendisini koruyabilmeyi gibi…
Sonuç olarak ebeveynler olarak çocuğumuz kafasını tabletten telefondan kaldırmayan, odasını toplamayan, sorumluluk almayan, yokluk günlerimizde halden anlamayan, sınır tanımayan bir çocuk olduğunda şaşırıyoruz. Şaşırmayalım. Toplum olarak çocuk yetiştirirken çocuğumuzun da büyüdüğünde sosyal bir varlık olacağını ve sorun çözerek ayakta kalabileceğini unutmayalım.