Psikanaliz

Uzm. Dr. Funda Güdücü Sağır
Uzm. Dr. Funda Güdücü Sağır
19 Ocak 2015657 görüntülenme
Randevu Al
Psikanaliz

GENEL BAKIŞ

“Akla yatmıyor.”

İyi bir intiba bırakan bir adam nasıl bir çocuğu taciz eder? Kişi neden bir yıldır planladığı düğününe gelmez? Çok iyi okullara giden ve iyi bir aile ortamı olan bir çocuk nasıl olur da hırslı olmaz?

100 yıldan fazla zaman önce, Sigmund Freud, “Hayatın yüzeysel ya da aşikar seviyesi, zihin faaliyetinin yüzey toprağıdır” demişti. Hayatın büyük bir bölümü bilinçdışı bir seviyede gerçekleşir. Belirtiler ve problemli davranışlar,daha derinlerdeki seviyeler açığa çıktıkça anlam kazanır.

Bir çeşit tedavi olmasının yanı sıra, insan davranışını anlamanın da bir yolu olan psikanaliz, bugün yaşamımızı etkileyen keşiflerin ve tartışmaların artmasını sağlamıştır. Günlük dile girmiştir. (“Bu Freudçu bir dil sürçmesi miydi?”) ve düşüncemizde önemli bir etkisi olmuştur.

Bölümün başındaki  sorulara verdiğiniz tepkileri bir düşünün.Taciz eden kişinin kendisinin de taciz edilip edilmediğini hiç düşündünüz mü? (Daha önce sürekli karşılaşılan bir durumun bilinçdışında yer etmesi.) Kendi düğününe gelemeyen kadının kendine bile itiraf edemediği karmaşık duyguları olabileceğinden hiç şüphelendiniz mi? (Engellenmiş duygusal deneyimle içsel çatışma.) Hırslı olmayan öğrencinin aslında görünürdekinden daha fazla sıkıntıyla uğraştığının hiç düşündünüz mü? (İçsel duygusal deneyimi saklamak ya da savunmak için kullanılan yüzeysel hikaye.)

Psikanalitik  düşünce geçen yüzyılda ortaya çıktı, bu yüzden şimdilerde klasik ve modern psikanalitik yaklaşımlar bir arada bulunmaktadır.Psikanalitik düşünce, farklı psikoterapiler üretmiştir ve psikodinamik   psikoterapi, bu terapiler arasında psikanaliz ile en doğrudan bağlantılı olanıdır. Rangell (1963) ‘ e göre, psikoterapinin yaygın olarak kullanılan formları, psikanalitik kuram ve tekniğe bağlı bazı unsurlar üzerine kurulmuştur.

Psikanaliz, çocuk gelişiminden felsefeye ve feminist kurama kadar birçok alanda etkili olmuştur. Freud’un düşüncelerine katılmayan birçok düşünür ve terapistin kendi metotlarını oluşturmalarına katkı sağlamıştır.Reddedilmiş, uygulanmış ya da kabul edilmiş de olsa, Freud’un mirası hala bizimledir.

Freud’un bulduğu temalar kendi hayatı boyunca ortaya çıktı ve halen daha bu süreç devam etmektedir.Psikanaliz ortaya çıktığından beri zıtlık ve değişim ona eşlik etti.Araştırmalar ve zamanın sınayıcı etkisi bazı fikirlere ışık tutarken diğerlerini boşa çıkardı.

Temel Kavramlar

“Organizmaların işlevleri ve bozuklukları hakkında anatomik bir temel aramayı ve bunları kimyasal yollarla açıklayıp biyolojik olarak gözlemlemeyi öğrendiniz.Fakat ruhsal hayatla ilgilenmediniz,ki bu olağanüstü karmaşık organizmanın başarısı, sağlıklı bir ruhsal hayatta tavan yapar,,( Freud,1916)

Psikanaliz, içsel deneyimleri çözerek insan davranışını anlamaya ve bu anlayışla psikolojik problemleri klinik yollarla tedavi etmeye çalışır. Sonuç olarak, ana prensipte hem kuramsal kavramlar hem de klinik metotlar yer alır.

Temel Kuramsal Kavramlar

Bilinçdışı

Ruhsal dünyanın bilinçli olmak ve bilinçsizlik olarak ikiye ayrılması,psikanalizin temel prensibidir(Freud,1923).

Bilinçdışı, farkındalıktan uzaklaşmış zihinsel durumları içerir.Bu durumlarda hem duygusal hem de bilişsel süreçler vardır; hem de hastanın tepkilerini ve davranışını etkileyen bellek formları yer alır.Bilinçdışı kavramının ilk kez kullanılması, psikanalizden öncesine dayansa da Freud’un benzersiz katkısı,kavramın psikolojik problemlerin tedavisini anlamakta nasıl kullanılabileceğini keşfetmekti.

Bilinçdışının bilimdeki yeri, kavram ortaya çıktığından beri akıllarda soru işareti oluşturmaktadır. Yakın zamanda nöroloji bilimiyle ilgili yapılan çalışmalar, bilinç farkındalığından uzak zihinsel süreçlerin etkisinin varlığını desteklemektedir.

Psikodinamik

Amacımız sadece olguları tanımlayıp tarif etmek değil, aynı zamanda bunların zihin oyunuyla ortaya çıktığını algılamaktır… Zihinsel olguların  dinamik kavramını ortaya çıkarmaya çalışıyoruz(Freud, 1952)

Psikodinami, “zihin gücünün oyunu(iç oyunu)dur”. İç çatışma kavramı, psikodinamiğin varlığına işaret eden, temel bir örnektir.İç çatışma veya psişik çatışma terimi, ruhta bilinç olmadan ortaya çıkan bir veya birden fazla farklı algı ya da duygu çatışmasına işaret eder.Bu, ya problemli davranışta ya da belirtilerde ortaya çıkar.Örneğin,bir hasta, eşini sevdiğini ve onu üzecek hiç bir şey yapmayacağını söylerken,evlilik dışı ilişkiler yaşıyor olabilir.Bilinçli olarak inandığı şeylerle çatışma yaşayan duygularını dışa vuruyor olabilir. Ya da hastanın her pazartesi başı ağrır.Bu belirti, bir yandan bu hastanın pazartesi yeniden işe gideceği konusunda bilinçli olmasına rağmen bir yandan da  bunun aksini istediğinde ortaya çıkan çatışmaya işarettir.

Psikodinamik kuramdaki belirtiler,genellikle iç çatışmanın bir göstergesidir.Medikal veya tanısal durumlarda belirti bir bozukluk göstergesiyken, burada belirti, hastanın asıl çatışmalarına ait, davranış diliyle ortaya çıkan bir ipucudur.Belirtinin tedavi yoluyla deşifre edilmesi,daha önce çeşitli belirtilerle ortaya çıkan hislerin daha zararsız bir şekilde tanımlanmasını sağlar. Belirti merkezli metot, bu süreçte yardımcı olan klinik araştırma metodudur.

Psikodinamik Psikoterapi

Psikanalitik geleneği takip eden psikoterapilere, psikodinamik tedaviler denir.Bunlar, psikanalizin merkezi dinamik kurallarını korurlar ancak metapsikoloji, yani aklın yapısını ele alan kuramlar kullanmazlar.Freud bile,metapsikolojik hipotezlerin “en alt değil,aksine bilimin bütün yapısındaki en yüksek nokta olduğu ve ona zarar vermeden değiştirilebilecekleri ya da atılabilecekleri” sonucuna varmıştır(Freud,1915).

Dinamik psikoterapi,uzun ve karışık olmayan bir tedavi eksikliğinden kaynaklanan ihtiyacı doldurmak için psikanalizden evrilmiştir.Psikanaliz,hastayı yatırmak suretiyle haftada üç ila beş kere arasında uygulanırken,dinamik psikoterapi haftada bir veya iki kere, tedavi yapılarak uygulanır. Destekleyici anlatımcı (DA) psikoterapi,günümüzde klinik araştırma metotlarını birleştiren, dinamik tedavinin bir şeklidir.

Savunmalar

Savunma terimi,dinamik duruşun psikanalitik kuramdaki en eski temsilcisidir(Freud,a.,1966,s.42 ).

Savunma mekanizmaları,bilinçdışı korkular ya da “ruhsal tehlike” beklentisinin ortaya çıkmasıyla oluşan durumlar karşısında verilen otomatik tepkilerdir.Genelde ortaya çıkan savunma mekanizmalarına örnek olarak kaçınma  ve yadsıma verilebilir.Bu iki savunma çeşidi,hastanın kaldıramayacağı duygular veya düşünceler karşısında yön değiştirme olarak kullanılır.Kısacası,bu tür savunmalar,üstesinden gelinemeyen hisleri kontrol edebilme konusunda yardımcı olur.Ancak, eğer bu savunmalar gerçekliği gizler ya da saptırırsa, gerçek hayatta problemlere yol açabilir. Örneğin, sınavlarına çalışmak yerine,zamanının tamamını internette geçiren bir öğrenci, sınavlarına çalışırken hissedeceği endişe duygusundan uzaklaşmak için, kaçınma savunmasını kullanıyor demektir.

Aktarım

Freud’un kuramının mihenk taşı olan aktarım kavramı, kişinin daha önceki ilişkilerinde yaşadığı duyguların, aynı kişinin yeni çevresindeki  insanlara aktarılması anlamına gelir. Bu duygular, hastanın geçmiş deneyimlerini şimdiki zamanla şekillendirip yeni insanlara ve yeni durumlara karşı geliştirdiği davranış biçimi üzerinde etkili olur.

Bu, kişinin yaşamı boyunca sürekli tekrarlanan kalıp ya da kalıpların ortaya çıkmasına neden olur(Freud,1912)

Psikanalizde, aktarımın analiz edilmesi tedavi için mutlak surette gereklidir. Hastanın analiste aktarımı,hem aktarımın işlevselliğinin anlaşılmasını hem de hastanın anılardan ve beklentilerden ayrı bir gerçek içinde yaşamaya çalışmasını sağlar.Aktarım, hatıralardan çok,geçmişin bir şekilde tekrarı ya da davranışlar yoluyla geçmişten kareler anımsanmasıyla gerçekleşir; “…hasta, ailesinin baskısına karşı eleştirel ve savunmacı bir yaklaşım içinde olduğunu hatırladığını söylemez; bunun yerine, doktora karşı bu şekilde bir davranış sergiler” (Freud, 1914,) .

Aktarım Temel Çatışmalı İlişki Teması (TÇİT) metodu üzerinde yapılan klinik araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır.

Karşı aktarım ise terapistin hastaya verdiği tepkilerdir.Aktarımın diğer tarafı olan terapistin hastaya verdiği tepkiler,terapistin kendi içinde çözümlemeye çalıştığı kişisel şeyler olabilir.Karşı aktarım son yıllarda terapistin verdiği tepkilerin hastanın duygularına mı, yoksa hastayla terapist arasındaki sözsüz iletişime mi karşılık olduğunun değerlendirilmesinde kullanılmıştır.

Temel Klinik Kavramlar

Serbest çağrışım: “Aklına gelen şeyi söyle” cümlesi, psikanalitik tedavinin tipik bir başlangıç aşamasıdır.Diğer tedavilerden farklı olarak, psikanaliz bütün duyguları, hayalleri, rüyaları ve fantezileri tedavinin içine alır.Psikanalistler, düzensiz düşüncelerin telaffuz edilmesinin, aklın derinlikleri hakkında birçok bilgi vereceğine inanırlar. Bu bilgiler ne kadar az düzeltilmişse, daha önce belirtilerle ortaya çıkan kendilikle ilgili o kadar fazla ipucu verecektir.Aynı zamanda  serbest çağrışım hastaya kendini duyma şansı verir.

Terapötik  Dinleme: Freud, hastanın söylediklerinin “havada yüzüyormuş gibi sabit” bir dikkat ve ilgiyle dinlenmesi gerektiğini tavsiye etmiştir. Bu da demek oluyor ki analist, sadece bir iki konu üzerinde  yoğunlaşmamalı,aksine iletişimin bütün seviyelerini bir seferde dinlemelidir.Bunun içine,kişinin tam anlamıyla ne söylediği, hangi duygulara sahip olduğu ve analistin dinlerken verdiği tepkiler girer.Bu çeşit dinleme tarzı, analitik metodun temelini oluşturur çünkü böylelikle analist,hasta hakkındaki her şeyi bir bütün olarak dinler. İkinci bir çeşit terapötik dinleme de, analistin hasta hakkındaki ipuçlarıyla ilgili bir fikir oluşturmasıyla oluşur,bu ipuçları aktarımı oluşturduğu gibi, belirtiler ve bunların anlamları arasındaki bağı da oluşturabilir.

Terapötik Tepki: Geleneksel psikanalizde yorumlama, tepkinin temelini oluşturur.Genellikle aktarım yönünden hasta hakkında oluşan ana fikrin anlaşılıp paylaşılmasını içerir.Yorumlamalar analistin,hastanın,davranışlarına ya da semptomlarına  etki eden çatışmaları göğüsleyebileceğini  hissettiği zaman da hastaya yardımcı olması amacıyla kullanılır.

Rüya yorumlamalarının,psikanalitik tedavide özel bir yeri vardır. “Rüyaların yorumlanması, aklın bilinçdışı hareketlerini öğrenme konusunda muhteşem bir yoldur.” (Freud,1900) Freud, rüyaların görünür içeriğinin ya da yüzeysel hikayesinin daha derine, gizli içeriğe ulaşmak için çözümlenmesi gerektiğine inanmıştır.

Terapötik tepki olan empati,20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren artış gösteren bir ilgiyle karşı karşıyadır.Empatik tepki, hastanın duygu durumlarına ayak uydurmak ve duygusal bir anlayış ortaya koymak demektir.Yakın zamandaki araştırmalar,terapistin empati kurmasıyla tedavi sonucu arasında bir bağ kurmaktadır.

Terapötik İttifak: Terapötik ya da çalışma iş birliği, hasta ve terapist arasında tedavi sırasında yapılan iş birliğidir.Greenson,(1967) çalışma iş birliği ve aktarım arasındaki farkı dile getirmiş ve iş birliğinin tedavideki önemini vurgulamıştır.Son yıllarda yapılan çalışmalar,olumlu yardım iş birliğinin,psikoterapide iyi bir sonuç elde etme konusundaki önemli faktörlerden biri olduğunu onaylamaktadır.

Kaynakça

Raymond J. Corsını & Danny Weddıng…Modern Psikoterapiler

Etiketler

Rüya yorumlamalarının terapide yeriPsikanaliz nedirPsikanaliz nasıl işlerPsikanaliz nasıl yapılırPsikanaliz kimlere yapılır

Yazar Hakkında

Uzm. Dr. Funda Güdücü Sağır

Uzm. Dr. Funda Güdücü Sağır

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.

Benzer Makaleler

Bu uzmanın başka makalesi bulunmamaktadır