Prostat kanseri:

Prostat  kanseri:

-Prostat kanseri nedir? Nasıl oluşur?

            Prostat kanseri ileri yaş erkeklerin hastalığıdır ve prostat bezindeki malign yani kötü huylu büyümedir. Aslında vücuttaki diğer kanserler gibidir. Prostat dokusunda başlar ve tedavi edilmez ise vücudun diper organlarına yayılabilir ve hayatı tehdit eder. Erkekler de en sık görülen kanser türüdür ve kansere bağlı gelişen ölümlerde 2. sırada yer alır. Prostat kanserinin sebebi günümüzde net olarak ortaya konulamamıştır. Ancak belli başlı nedenler risk faktörü olarak suçlanmaktadır. Bunlar ;

Yaş

Genetik (Baba, abi gibi birinci derece akrabalarda bulunması riski arttırır.)

Irk (siyah ırkta beyaz ırka gore risk fazla)

Yağdan zengin ve liften fakir diyet

Çevresel etkenler (Kadmiyum gibi ağır metallere maruziyet)

-Prostat kanserinin belirtileri nelerdir ?

Prostat kanerinin diğer pek çok kanserde de olduğu gibi erken bir belirtisi yoktur. Genellikle prostat bezinin dış kısımlarına yakın başladığı için BPH da görülen şikayetlere benzer durumlar (idrar kanalının tıkanması nedeni ile oluşan) ancak hastalığın ilerlemiş aşamalarında ortaya çıkabilir. Bunun dışında daha geç dönemlerde idrar da ve meni de kan görülmesi, kalça ve bel kemiklerinde ağrı, makat bölgesinde ağrı ile kendini gösterebilir.

-Nasıl tanı konulur ?

Hemen hemen tüm kanserlerde olduğu gibi prostat kanseri de organda yani prostat bezinde sınırlı iken tedavi edilir ise tamamen iyileşme söz konusudur. Bu nedenle 50 yaş üzerinde, birinci derce akrabalarında (baba, abi) prostat kanseri hikayesi olan hastalar için 45 yaşından sonra yılda bir kere mutlaka bir üroloji kontrolü hastalığın erken tanısı ve tamamen tedavi edilebilmesi için oldukça önemlidir. Tanı için iki önemli ve basit muayne yöntemi mevcuttur. Birincisi parmakla yapılan rektal prostat muayenesidir. Prostat kanseri sıklıkla prostatın dışa yakın kısımında geliştiğinden parmakla prostat muayenesi prostat kanserinin erken dönemde tespit edilebilmesi için önem arz etmektedir.

İkinci yöntem ise kan tahlili ile PSA miktarının ölçülmesidir. PSA ölçümü kesin tanı koyduran bir yöntem değildir. Çünkü düşük PSA miktarları kesinlikle kanser olmadığı anlamına gelemiyeceği gibi yüksek PSA miktarları da kesin kanser var anlamına gelmez. PSA sadece prostat kanserine özgü prostat kanserinde yükselen bir madde değildir. BPH da, üriner system enfeksiyonlarında, parmakla prostat muayenesinden sonra, prostat iltahabı gibi durumlarda da yükselebilir. Bu nedenle PSA ölçümü tek başına yeterli değildir yanlızca bir fikir elde edilir.

Serbest PSA ölçümü ile PSA’nın oranlanması gibi PSA değerini arttırmak için yapılan bir çok çalışma bulunmaktadır. Hatta idrara dökülen prostat kanser hücrelerine yönelik PCA3 isminde bir maddenin ilerleyen yıllarda tanı amaçlı kullanımının artacağı düşünülmektedir. ProPSA da PCA3 gibi prostat kanseri olma olasılığının bir test ile arttırmaya yönelik geliştirilmiş testlerden bir tanesidir.

Bu iki basit muayene ve testin dışında Transrektal prostat ultrasonu ve iğne biyopsisi (TRUS-Biyopsi) de tanı için kullanılmaktadır. Bu yöntem parmakla rektal yoldan prostat muayenesi sırasında şüpheli bir durum var ise veya yüksek PSA ölçümleri mevcut ise yapılması tanı için gerekli olan bir tetkikdir. Rektal yoldan (makattan) bir ultrason yardımı ile prostat dokusundan bir iğne ile patolojik inceleme amaçlı parça alınır. İşlem öncesi prostat bezinin her iki yanına anestezik ilaç enjekte edilerek işlemin ağrısız olması sağlanır. Bu işlem için hastanede yatmaya gerek yoktur. Eğer kan sulandırıcı bir ilaç (aspirin, Coumadin, Plavix gibi) kullanılıyorsa kanamaya yol açabileceğinden biyopsiden en az 8-10 gün önce kesilmelidir. Doktorunuz tarafından reçete edilecek antibiyotik biyopsiden bir gün nce başlanır ve biyopsi sonrası 3-5 gün devam edilir. Bu işlem yaklaık olarak 15-20 dakika arası sürmektedir. Biyopsi sonrası oldukça nadir oranlarda enfeksiyon (yaklaşık 1000 kişiden 1’inde), 1 haftayı bulabilen menide ve idrarda kan görülebilir.

-Prostat kanseri nasıl tedavi edilir ?

Günümüzde herhangi bir yere yayılmamış, prostat bezine sınırlı olan prostat kanseri vakalarında dünyaca Kabul edilen ilk tedavi yöntemi cerrahi tedavidir (radikal prostatektomi). Bu ameliyatta prostat bezi ve mesanenin alt arka tarafında sağlı ve sollu yerleşen vezikula seminalis isimli sperm keseleri tamamen çıkarılarak idrar torbası ile idrar kanalı tekrar birbirine birleştirilir. Açık, ve kapalı olarak iki şekilde yapılabilir. Günümüz teknolojisinin gelişmesi ile parallel olarak gelişen laparoskopi ve özellikle robotik cerrahi sayesinde artık hastanemizde olduğu gibi iyi merkezlerde bu ameliyatlar kapalı olarak laparoskopik veya robotik olarak gerçekleştirilmekte. Laparoskopik ve robotik cerrahi sayesinde özellikle açık yöntemle yapılan radikal prostatektomi ameliyatlarından sonra görülebilen kanama, sertleşme sorunu ve idrar kaçırma gibi problemler en aza indirilmiştir.

Laparoskopik ve robotik cerrahide hastanın prostatına açık cerrahide olduğu gibi büyük bir karın kesisi ile değilde karın üzerinde çeşitli bölgelere 5-6 adet küçük kesi yapılarak (0.5-1 cm lik) yerleştirilen portlar (borucuk) içerisine yerleştirilen aletler ile ameliyat yapılmaktadır. Açık cerrahiye göre üstün yanları çoktur.

Bunlar;

Ameliyat sahasının cerrah tarafından normalin 10-15 katı daha büyük görülmesi (kullanılan yüksek çözünürlüklü teleskop ve kamera sistemi sayesinde)

Büyütülmüş görünüm sayesinde cerrahın daha detaylı diseksiyonu sayesinde sertleşmeyi sağlayan siniri ve idrar tutmayı sağlıyan kasları daha net görmesi ayırması ve istenmeyen sertleşme sorunu ve idrar kaçırma riskinin en az düzeye indirilmesi

Daha az kanama olması

Kozmetik açıdan büyük bir karın kesisi yerine 5-6 adet küçük kesiler olması

Ameliyat sonrası ağrının ve rahatsızlık hissinin laparoskopik ve robotic cerrahi ile oldukça az olması

Hastanede yatış ve iyileşme süreleri laparopskopik ve robotik cerrahide açık cerrahiye göre az olması

Hastaların günlük aktivitelerine ve sosyal hayatlarına daha kısa sürede geri dönmeleri dir.

-Ameliyat sonrası beni ne bekliyor ?

Laparoskopik veya robotic radikal prostatektomi ameliyatı sonrası ortalama 2-3. günde taburcu olursunuz.

Dokuların iyileşmesi için idrar yolunuza takılan sonda genellikle ameliyattan 10 ile 14 gün sonra çekilir.

Günlük yaşantınıza ortalama 3 hafta sonra tekrar başlarsınız.

Tecrübeli bir cerrah ve uygun bir teknik ile iki taraflı sertleşme (ereksiyon) siniri korunan hastalarda %80-90 sertleşme (ereksiyon) sıkıntısının oluşmadığı bilinmektedir. Ancak oldukça ince olan ve ancak laparoskopi ve robotik cerrahi sırasında kullanılan teleskopik kamera sistemlerinin büyütmesi ile görülebilen sertleşme sağlayan damar ve sinir grubunun ameliyat sırasında gerilmesi, ezilmesi nedeni ile sertleşme (ereksiyon) her ameliyatta hemen oluşmayabilir. Bu süre 12 ay kadar hatta nadiren 24 aya kadar uzayabilir. Bu durumda penil rehabilitasyon uygulanır. Penil rehabilitasyonda amaç penis dokularının sertleşme ile kazandığı oksijenlenmeyi ve beslenmeyi yapay olarak sağlamaktır. Bu amaçla bir takım ilaçlar verilip haftalık 3-5 kere ilaçlar sayesinde sertleşme sağlanır. Serteleşme kendiliğinden olmaya başladığında ilaçlar kesilir.

İdrar tutabilme yetisi uygun yapılan teknikle %90-98 oranında korunmakatdır. Bu oran açık yöntemle yapılan radikal prostatektomi ameliyatlarına oranla oldukça yüksektir.

-Başka ne tür tedaviler mevcut ?

Diğer bir tedavi alternatifi ise (özellikle ileri yaşta olan hastalar, ek birçok hastalığı olan veya prostaa komşu dukulara yayılmış kanser vakalarında) Radyoterapidir (şua tedavisi). Ancak radyoterapi sonrası oluşabilecek ciddi yan etkiler nedeni ile gelişmiş ileri merkezlerde uygulanmalıdır.

Cryoterapi tekniği ise kabaca prostat ve kanser dokusunun dondurularak yok edilmesidir. Son yıllarda kullanılmaktadır. Ancak henüz yan etkileri ve etkinliği ile ilgili uzun dönem sonuçları bulunmadığından çok tercih edilmemektedir.

Bir diğer teknik ise prostat dokusu içerisine küçük boyutlarda radyoaktif maddeler yerleştirerek prostat dokusu ve kanserin radyoaktivite ile yok edilmeye çalışıldığı ve Brakiterapi olarak bilinen yöntemdir. Ancak bu yöntemin uzun dönemdeki yan etkileri ve başarı oranları da Cryoterapi gibi bilinmemektedir.

    Bu tekniklerin başarı oranları laproskopik ve robotik cerrahiye oranla düşük, yan etki açısından robotik ve laparoskopik cerrahiye oranla yüksek olduğu bilinmektedir.

-Hastalığım ameliyatlık dönemi geçmiş veya vücudumda başka organlara yayılmış ise ne yapılır ?

Bu durum da ameliyat yapılamaz. Ancak hormonal tedavi olarak bilinen ve temelinde prostat kanser hücrelerinin testosteron hormonu ile büyüdüğü (erkeklik hormonu), bu hormonun seviyelerinin düşürülmesi ile büyümenin durdurulacağı düşüncesine dayalı bir takım ilaçlar veya küçük bir ameliyat ile testosteron hormonunun ana kaynağı olan yumurtalıkların içinin boşaltılması işlemi yapılır. Buna rağmen gerileme olmaması durumunda kemoterapatik ilaç tedavileri yapılabilir.

Bu nedenle hastalığın ameliyat ile tamamen ortadan kaldırılabilmesi için erken dönemde tanı konulması önemlidir. Erken tanı için düzenli control önerilmektedir. 

Bu makale 14 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Hasan Biri

Prof. Dr. Hasan BİRİ, tıp eğitimini 1981-1987 yılları arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise 1988-1992 yılları arasında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapmış ve Üroloji Uzmanı olmuştur.

Uzmanlık eğitimi sonrasında akademik çalışmalarına Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı'nda devam etmiş olan Prof. Dr. Hasan BİRİ, aynı anabilim dalında 1995 yılında Yardımcı Doçent, 1998 yılında Doçent, 2004 yılında ise Profesörlük kadrosuna atanmıştır.

Prof. Dr. Hasan BİRİ, mesleki çalışmalarına şu anda Özel Koru Ankara Hastanesi'nde devam etmektedir.

Prof. Dr. Hasan Biri
Prof. Dr. Hasan Biri
Ankara - Üroloji
Facebook Twitter Instagram Youtube