Proloterapi ; zayıflamış eski işlevliğini kaybetmiş eklemleri, kıkırdakları, ligamentleri ve tendonları güçlendirmek tekrar eski haline getirmek için kullanılan bir enjeksiyon şekli olup, hücrelerin ve dokuların proliferasyonuna (büyüme-iyileşme) neden olduğu gösterilmiştir. Enjekte edilen dokunun kasıtlı olarak tahriş edilmesi tedavinin esasıdır. Bu iritasyonla oluşan inflamatuar yanıt sonucunda zayıf ya da işlevliğini yitirmiş bölgede kan akımı artar, bu bölgeye ( kıkırdak-ligament-tendon gibi yapıları ) tamir eden hücreler gelir böylece yeni doku iyileşmesi başlar yeniden tamir uyarılır.
Proloterapi, vücudun tamir sistemini uyararak ağrılı, zayıf ve işlevini kaybetmiş bölgenin tekrar eski haline dönmesini sağlayan basit ve doğal bir tekniktir.
Proloterapinin Kullanıldığı Hastalıklar
Proloterapide normal hücre, doku veya organların büyümesini – tamiratını teşvik eden ‘büyüme faktörü’ gibi davranan solüsyon enjeksiyonu yapılır. Aslında enjekte edilen bu solüsyonlar birçok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. Proloterapi ile fayda gören ve yüz güldürücü sonuçlar aldığımız hastalıklar şunlardır :
Artritler ( el- diz –kalça vs… )
Bel ağrıları - boyun ağrıları
Karpal tünel sendromu ( el bileği sinir sıkışması )
Baş ağrıları ( migren, gerilim tip baş ağrıları vs…)
Dejeneratif artrit ve dejeneratif disk hasttalıkları
Bel fıtığı - boyun fıtığı
Fibromyalji ( yumuşak doku romatizması)
Kalça diz kireçlenmesi ve yaralanmaları
Osteoporoza bağlı kemik kırıkları ve bunla ilişkili ağrılar
Omuz ekleminde ve diz eklemi içindeki yırtıklar, menisküs ve ön-arka çapraz bağların parsiyel yırtıkları
Boyun travması sonrası baş – boyundaki ağrılar
Sakroilyak eklem ile ilgili ağrılar, siyatalji
Skolyoz ve spondilolistezis ( bel kayması )
Tenisçi dirseği, çiğneme kasları ve çene eklemi ile ilgili ağrılar
Bel fıtığı ameliyatı sonrası geçmeyen ağrılar
Neden Proloterapi ?
Proloterapi cerrahi olarak yapılmayan kronik ağrı için kalıcı bir tedavi yöntemidir.
Proloterapi yeniden veya yeniden inşa etmek anlamına gelen Latince kelime
"proli"den türetilmiştir. Bu tedavide zayıf alanlardaki dokular hücreden başlayarak yeniden tamir olur ve eski yeniliğine ve sağlamlığına kavuşur.
Akut bir yaralanma sonrası bağlar ve tendonlar hasar görür. Ligamentlerin ve tendonların ortak görevi eklemleri sabitlemek, bir arada tutmak ve hareket kabiliyetini belirli alanlarda sınırlamaktır. Diskler ve kıkırdakların görevi ise hareket esnasında şoku emmek ve kemiklerin birbirine sürtünmelerini önlemektir. Sonuçta ligamentleri ve tendonları hasar gören bir kişinin bir süre sonra diskleri ve kıkırdakları aşınır, ardından ilgili eklemdeki ağrıyı oluşturmamak amacıyla hareketsizlik başlar. Sonuçta topallayarak yürümeye çalışan ya da baston kullanan kireçlenmiş dizlere veya bele sahip insanlar ortaya çıkar. Ağrılar
nedeniyle yürüyemez hale gelen bu insanlara hayat çekilmez olur. Ameliyat
pahalı olduğu gibi riskleri de beraberin de getirir ve tek çözüm değildir.
Prolterapide hızla üretilen kollajen ve kıkırdaktır. Kollajen yeni bağ doku elemanlarını oluşturmak için vücutta doğal oluşan bir proteindir. Bu doku tendon, ligament,kas, fasya, kıkırdak ve eklem kapsülü dokularını içerir. Enjeksiyon yapılan bölgeye göre tamirat başlar.
Proloterapinin yan etkileri diğer enjeksiyon yöntemlerinden pek farklı değildir. Oldukça basit ve güvenilir bir tedavi yöntemi olan proloterapinin bilinen tek ciddi yan etkisi AMELİYATA GEREK KALMADAN KRONİK AĞRILARI VE NEDENLERİNİ TEDAVİ ETMEKTİR.
Prolterapide kas-iskelet sistemi ağrılarında başarı oranı %80-90’dır. Ameliyat gibi büyük anatomik bir travmaya maruz kalmaktansa bu tedaviyi denemeye değer diye düşünüyorum.
Klasik ağrı tedavilerinde kullanılan birçok bağımlılık potansiyeli yüksek ve vücut için oldukça riskli ilaçlar mevcuttur ( anti-inflamtuar ilaçlar, antidepresanlar, anti- epileptik ilaçlar, kas gevşeticiler, codeine gibi morfin türü ilaçlar ). Bu tedavi yönteminde ise sorunlu bölgeye tedavi uygulandıktan sonra vücut kendi kendine ağrı oluşturan hasarlı bölgeyi kalıcı olarak tedavi eder. Düşünsenize diz ağrılarımızı kesmek amacıyla kullandığımız non-steroidal anti-inflamatuarlar kıkırdak hasarını daha da arttırmaktadır. Kortizon ise o düzelmek amacıyla çabalayan eklem ve kıkırdağa ne kadar çok zarar verdiğinin farkında mısınız ?
Proloterapi ise vücuda yabancı olmayan ve zarar vermeyen solüsyon enjeksiyonlarıyla vücudun kendi iyileştirme mekanizmasını harekete geçirir. Vücudun kendi kendini tedavi etmesi hem kalıcı hem de ameliyat gibi travmaiçermez.