Yağdan ya da kandan elde edilen onarıcı hücreler yüz derisi altına enjekte edildiklerinde yüz derisini 2-3 hafta içinde gençleştirmekte, saçları azalmış insanların kafa derisine velirdiklerinde ise saçları 3-6 ay içinde çoğaltmaktadır.
Tanım olarak, yetişkin kök hücreler organizmanın yaşamı boyunca kendini yenileyebilme özelliğini koruyan hücrelerdir. İnsan vücudunun sırrı bu hücrelerde saklı… Vücudumuzda farklılaşmış bir hücre olarak bulunan kök hücreler herhangi bir organa yerleştirildiklerinde farklılaşıp o dokunun özelliklerini kazanarak şimdiye kadar bilinen 200 den fazla dokunun yerine geçebilmekte ve bu sayede hastalıkları iyileştirip dokuları gençleştirmektedirler ( New York Times, 3 Aralık 2008 ).
1990’larda başlayan kök hücre çalışmaları ilk sonuçlarını vermiş ve insan artık kendi vücudundan elde edilen maddelerle kendi kendini tamir edebilir hale gelmektedir. Vücudumuzda bulunan bu rezerv hücreler, özel yöntemlerle elde edilip saflaştırılmakta ve hasta veya gençleştirilmesi istenen organa verildiklerinde aktive olarak, düzeni bozulmuş olan dokuyu tekrar sağlıklı hale getirmektedir.
Şimdiye kadar kök hücre kaynağı olarak kullanılan yeni doğan bebeklerin kordon kanı ve kemik iliğinden sonra bilim adamları insan yağ dokusunda da kök hücre araştırdılar ve yağ dokusunda diğer kaynaklardan çok daha fazla kök hücre bulunduğunu keşfettiler. Kök hücreler olgunlaşmamış, genetik olarak daha programlanmamış ve o kimsenin genetik şifresini taşyan hücrelerdir.
Farklılaşmaları sonucu özel görevler alıp yeni özellikler kazanabilirler. İlk önce laboratuarlarda yapılan kök hücre kültürleri başarılı olmadıkları için terk edildi. Araştırmalar sonucu bu hücrelerin, beslenmeleri ve farklılaşıp yeni yerlerine uyum sağlayabilmeleri için, insan kanına ihtiyacı olduğu anlaşıldı. Vücuda konan kök hücrelerinin bir kısmı kondukları dokunun özelliklerini alırken, diğer bir kısmı da beslenmelerini sağlamak için gerekli kan damarlarını oluşturmuşlardır. Kök hücre verilen dokularda yapılan incelemelerde, kan damarlarında da sayıca artış olduğu gözlenmiştir.
Hastanın vücuduna konan kök hücreler onun kendi vücudundan alındığı için herhangi bir alerjik reaksiyona veya bağışıklık sorununa sebep olmazlar. Gelecekte kök hücreler sayesinde organ nakillerine ve bazı cerrahi müdahalelere gereksinim azalacaktır.
En son yapılan çalışmalarda, insan yağının kök hücrelerden çok zengin olduğu anlaşılmıştır. Kordon kanının 10 ml de 14000 kök hücre varken, 100 ml yağ dokusunda 500.000 kök hücre mevcuttur.
Kök hücrelerin onarım özellikleri içinde en önemlilerden biri de içlerinde fazla miktarda büyüme hormonu (GH) içermeleridir. Kök hücreler tedavi amacıyla verildikleri yeni dokunun özelliklerini alabilmekte, büyüme hormonu sayesinde bölünüp çoğalabilmekte, kendi kan damarlarını oluşturarak beslenebilmekte ve etrafındaki dokuları onarabilmektedirler.
Kök hücrenin kullanıldığı durumlar:
Estetik Cerrahide ve özellikle yüz gençleştirmede başarı ile kullanılmaktadır. Günümüzde yaygın olan “ yüzü sadece germe, aynı zamanda doldur” ( Fill Do not lift) görüşü hakimdir. Buna göre şimdiye kadar yüze dolgu amaçlı sıkılan yağların büyük bir kısmı (% 70) kaybolurken bu yağ dokuları kök hücre ile zenginleştirildiklerinde uzun süre kalıcı olmakta ve yağ dokusunun cildi gençleştirme etkisini de arttırmaktadır.
Kullanıldıkları diğer hastalıklar:
Meme kanseri sonrası tekrar meme yapılandırılmasında, kalp hasalıkları ve enfarktüs sonrası, bel fıtığında, beyin kanamasında, gastroenterolojide, cilt hastalıklarında, duymayı engelleyen kulak hastalıklarında kullanılmaktadır.