Depresyon çocuklar ve ergenler arasında oldukça yaygın olarak görülen bir bozukluktur. Çeşitli kültürlerde Depresyonun görülme sıklığının çocuklarda yaklaşık %2, ergenlerde ise %4 ile %8 arasında olduğu bildirilmektedir.
Birçok anne baba hatta ruh sağlığı alanında çalışan profesyonel için bir bebekte veya yeni yürüyen bir çocukta depresyon gelişeceğini düşünmek zordur. Bununla birlikte bebeklerde depresyon görülebildiği 1940’lı yıllarda ifade edilmiştir. Rene Spitz, annelerinden ayrılan 12-18 aylık bebeklerde, üzüntü, endişe, çevreye ilgisizlik, sosyal içe çekilme, gelişimsel gerileme, uyaranlara yanıt ve hareketlerde azalma, melankoli, stupor, iştahın azalması ve yemeyi reddetme, üzüntü ve endişe dolu bir yüz ifadesi ile etrafa bakınma, ağlama ile karakterize “anaklitik depresyonu” (anaclitic depression) tanımlamıştır. Bu durum, yiyecek ve barınma ihtiyacı karşılandığı halde, bebeğin ölümüne kadar gidebilen ruhsal acıyı içerebiliyordu.
BEBEKLİKTE VE OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE DEPRESİF BOZUKLUĞUN KLİNİĞİ
Bebeklik depresyonunda gözlenen başlıca belirtiler, sosyal içe çekilme ve çevreye olan ilgide azalma (oyuncaklara, yiyeceklere, insanlara ilgide azalma), ses çıkarmada (vokalizasyonda) azalma, spontan motor aktivitede azalma, iştahta azalma, aşırı sessiz kalma, apati, karşılıklı iletişimde ve paylaşımda azalma, mutsuz yüz ifadesi ve sosyal gülümsemede azalma olarak sıralanabilir.
Depresyon olan erişkinlerin tersine, okul öncesi dönemdeki bir çocuk sürekli ve çok açık bir şekilde mutsuz ve içine kapanmış görünmeyebilir; zaman zaman mutlu göründüğü durumlar vardır. Diğer taraftan yoğun suçluluk ile ilgili belirtiler, okul öncesi çocukların bir kısmında açıkça sözel olarak ifade edilse de, bir kısmında oyunlarında ve resimlerinde tekrarlayan bir tema olarak gözlenebilir. Genellikle oyundaki temalarda “olumsuzluk” ve kötümser düşünceler vardır. Okul öncesi dönemde depresyon olan çocuk küçük hayal kırıklıklarına, yoğun ve uzun süreli üzgünlük ve öfke tepkileri verebilir. Ayrıca, oyun sırasında gözlenen oyun oynama isteği yokluğu, karar verme zorlukları ve kendini kötüleme (self-abasement) Depresyonun erken bulguları olabilir. Sık sık ağlama ya da sinirlilik gibi subklinik belirtiler de belirgin olabilir.
DEĞERLENDİRME VE TANI
Bebeklik ve okul öncesi çocuklarda ruhsal değerlendirme, birçok parametreyi içermektedir: aile görüşmesi; anne-baba-çocuk etileşiminin gözlenmesi; bilişsel, sosyal ve emosyonel gelişimin değerlendirilmesi; ebeveynin duyarlılığı, affektif yanıt verebilme ve self regülasyon becerisinin değerlendirilmesi; standardize gözlem araçlarının kullanımı; disiplinler arası bulgular; tanısal formulasyon; ve uzun süreli izlemde çoklu değerlendirmeler. Olası bozukluklar üç eksende değerlendirilmelidir: psikolojik, biyolojik, sosyal. Bebek ve okul öncesi çocuklarda değerlendirmenin anahtar noktası, eğer mümkünse farklı bakım verenlerle çoklu gözlemlerdir. Okul öncesi çocukların emosyonel zorluklarına ilişkin objektif veri elde etmede oyunun gözlemi çok önemli bir seçenektir. Kreş ya da anaokulundaki öğretmen gözlemlerini almak ve eğer mümkünse bu ortamlarda gözlemek özellikle davranışsal sorunları değerlendirmede önemlidir. Gelişimsel gecikmelere, sıklıkla emosyonel ve davranışsal sorunların eşlik etmesinden dolayı gelişimi de değerlendirilmelidir.
Okul öncesi çocuklarda depresyonun tedavisi ile bilgiler, son yıllarda artmakla birlikte, genel olarak sınırlıdır. Okul öncesi dönemde, öncelikle koruyucu ve önleyici yaklaşımlar önemlidir. Depresyon gelişen okul öncesi çocuklarda ise, önce psikoterapötik girişimler ve sonrasında psikofarmakolojik tedaviler ele alınmalıdır.