Obezite ve insülin direnci

Obezite ve insülin direnci

Tanım olarak obezite vücudun yağ oranındaki artıştır. Her ne kadar obezite tanım ve sınıflamasında vücut kitle indeksi (VKİ) (boy ve vücut ağrılığı kullanılarak hesaplanan bir değerdir. Vücut ağırlığının kg olarak, boya m2 cinsinden bölünmesi ile elde edilir. Bu değer 30 kg/m2 ise obezite olarak kabul edildir) kullanılıyor olsa da, nadiren bu değerle bazı kişilere yanlışlıkla obezite tanısı konulabilir (ağırlığın büyük kısmı kas olabilir, örneğin; sporcular). Ancak genellikle sahip olunan fazla kilolar yağ formunda olduğundan, bazı özel koşular haricinde VKİ halen en geçerli ve yaygın kullanılan obezite tanımlama ve sınıflama aracıdır. Vücutta biriken bu aşırı yağ, özellikle karın içi organlarda ve çevresinde depolanmaktadır. Bu bölgede depolanan yağ dokunun en önemli özelliği bazı hormon ve faktörleri salgılayabilecek kapasitede olmasıdır. Bu faktör ve hormonlar iştah kontrolü, metabolik hız, insülinin etkisini göstermesi (başlıca etki şekerin vücut tarafından kullanılmasını sağlamaktır) ve sistemik yangı (iltihap, inflamasyon) üzerine etki eder. Bu yolla da uzun dönemde kanser, Tip 2 Diabetes Mellitus, kalp ve damar hastalıkları, hipertansiyon ve hiperlipidemi gibi ciddi sorunların gelişiminde rol oynar. Obezite vücuttaki yağ doku fazlalığı olduğundan ve yağ doku da hormon yapan bir endokrin organ (salgı bezi) olarak kabul edildiğinden, endokrinolojik bir hastalık olarak kabul edilmektedir.

İnsülin direnci, kabaca salgılanan insülinin hücre üzerinde etkisini gösterememesidir. İnsülin direnci, alınan fazla kalorilerin, karın içinde yağ olarak depolanması ve bu yağ dokudan salınan hormon ve faktörlerin etkisi ile ortaya çıkan bir durumdur, yani obezitenin sonucudur. Çok nadiren ailesel özellikte insülin direnci de görülebilir.  İnsülin direncinde insülinden beklediğimiz normal etkilerin ortaya çıkması için daha fazla insülin gerekir. Bu fazla insülini salgılamak için, en kaba tabiriyle kan şekerini ayarlamak için pankreas daha fazla insülin salgılamak, daha fazla çalışmak zorunda kalır. Bu da kanda insülin düzeylerinin yükselmesine neden olur. Ancak insülinin şekeri hücre içine sokmak dışında büyüme ve hücre çoğalması ile ilişkili olaylarda da etkisi vardır. Bu etkileri göstermede ise bir direnç söz konusu değildir. Bundan dolayı insülin direnci olan bireyin vücudunda, yüksek insülin düzeyleri ile bu olaylar abartılı olarak sürdürülmüş olur. İşte bu abartılı yollar da kanser, damar sertliği, kadınlarda kısırlık, tüylenme ve yumurtlama bozuklukları gibi hastalıkların gelişmesine neden olabilir. Önceden de bahsettiğimiz gibi insülin direnci sıklıkla bir neden değil, bir sonuçtur. Kısacası kazanılan fazla yağ dokunun bir sonucudur ve bu fazla yağ dokunun kontrollü olarak azaltılması ile düzelebilir bir durumdur.  

Bu makale 19 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Ayşe Nur İzol Torun

Doç. Dr. Ayşe Nur İzol Torun, Şanlıurfa'da doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Şanlıurfa’da tamamlamasının ardından tıp eğitimini Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde sürdürdü. Mezuniyetinin ardından ihtisasını İç Hastalıkları ve Endokrinoloji üzerine Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı. Dr. İzol Torun,  bir buçuk yıl süren zorunlu hizmetini Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tamamladı ve ardından Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak 5 yıl süre ile görev yaptı. Son olarak Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Adana Araştırma Hastanesi'nde 2 yıl süre ile çalıştıktan sonra, görevinden ayrılarak hastalarına kendi özel kliniğinde hizmet vermeye başladı. Çeşitli bilimsel dergilerde makaleleri, kitap bölüm yazarlığı, ulusal ve uluslararası toplantılarda bi ...

Etiketler
Kalp hastalığı
Doç. Dr. Ayşe Nur İzol Torun
Doç. Dr. Ayşe Nur İzol Torun
Adana - Dahiliye - İç Hastalıkları
Facebook Twitter Instagram Youtube