Memeler, yapısal olarak yağ ve bağ dokusu ile süt bezlerinden (meme guddesi) oluşurlar. Kadın vücudunun ikincil cinsiyet belirteçlerindendir. Ergenlik çağına kadar cinsler arasında fark göstermemelerine rağmen memeler, kızların ergenlik çağına girmesiyle yapısal değişiklik göstermeye ve bunun sonucunda da hacimsel olarak büyümeye başlarlar.
Memelerin yaşamsal (biyolojik) görevleri, insan yavrusunun anne sütü ile beslenmesini sağlamaktır. Bu görevi yerine getirmek için hamilelik sırasında süt üretmeye başlayan guddeler (süt üreten bezler), memelerin daha fazla hacim kazanmasına sebep olurlar. Bunun sonucunda meme dokusunu çevreleyen deri genleşir. Yavru sütten kesildikten sonra üretimi durduran guddeler fiziksel olarak küçülür, derialtı yağ dokusu azalır ve memeler hacim kaybeder. Deri dokusu ise bu durum karşısında yeterince toparlanamazsa, hepimizin bildiği durum, yani "involüsyon" memesi, halk arasındaki deyimlerle; sünmüş, pörsümüş görüntü meydana gelir.
MEME Mİ? GÖĞÜS MÜ?
"Memeli hayvanlar" sınıfından olduğumuzu da göz önüne alırsak, bu sayfanın konusu olan organ için "meme" ismini kullanmanın doğallığı konusunda fazla söz sarf etmeye gerek yoktur. Bunun haricinde ve aslında daha da önemlisi; "göğüs (toraks - thorax)", zaten, karın bölgesinin üst tarafında, kaburgaların da içinde bulunduğu akciğerlerin önündeki vücut duvarının tamamını temsil eder.
"İkisi de aynı değil mi?" diyenlere cevabım "hayır, aynı değil!" şeklinde olacaktır.
Memelerin, vücudun göğüs bölgesinde olması, insanlar, diğer primatlar (maymun, lemur) ve fillere özgü iken, kedi ve köpeklerde göğüsten kasıklara kadar dizili (torakoinguinal yerleşim), koyun, inek gibi geviş getirenler ile atlardaysa kasıklardadır (inguinal). Kanguru ve Koala gibi keseliler ise memelerini ceplerinde taşırlar...
Gördüğünüz gibi, iki kavramın birbiriyle ilişkisi, birinin diğerinin sınırları dahilinde olmasından ibarettir. Bilimsel açıdan bakıldığında doğrusu "meme"dir!