Meme büyütme

MEME BÜYÜTME

Meme büyütme

MEME BÜYÜTME CERRAHİSİ BİLGİLENDİRME

Plastik cerrahi girişimleri içinde meme büyütme işlemi kadar hem bilimsel hem de politik tartışma yaratan başka bir girişim yoktur. Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde 2 milyondan fazla kadında meme protezi bulunmaktadır. Bu sayı ülkemizde de giderek artmaktadır.

Meme büyütme cerrahisi aşağıda belirtilen çeşitli nedenlerle yapılan bir işlemdir:

*Kişisel sebeplerle memelerinin küçük olduğunu düşünen kadınlarda vücut hatlarını düzeltmek için,

       *Gebelik sonrası meme hacmindeki kaybı düzeltmek için,

       *Meme büyüklüğünde simetrinin sağlanması için,

       *Çeşitli durumlarda memeyi yeniden oluşturmak için,

*Tıbbi ya da kozmetik nedenlerle yerleştirilen meme implantlarının (protezlerinin) değiştirilmesi için.

Meme büyütme ameliyatlarının tarihçesi ideal protezi arama çabaları ile doludur. Bu işlemin başlangıcı meme büyütmek amacıyla lipom adı verilen yağ bezelerinin kullanıldığı 19. yüzyıl sonlarına kadar uzanmaktadır. Ancak günümüzde kimyasal olarak zararsız, kanser oluşturmayan ve kolay elde edilebilir polimer bazlı protezler kullanılmaktadır. Modern meme protezleri, doğada polimer zincirinin uzunluğuna ve karmaşıklığına göre katı, sıvı ya da jel olarak bulunabilen polidimetil siloksandan elde edilmektedir. Silikon, silikon-karbon bazlı bu polimer ailesinin jenerik ismidir.

Meme protezleri, şekil, içerik ve yüzey yapısı açısından incelendiğinde iki gruba ayrılmaktadır. Şekline göre meme protezleri yuvarlak ve anatomik (damla) olarak ikiye ayrılırlar. Yuvarlak protezlerin yatay ve dikey taban çapları birbirine eşittir. Anatomik protezlerde dikey çap, yatay çaptan biraz daha uzun olup, protezin yüksekliği alt kutupta üst kutuptan fazladır. Anatomik olarak adlandırılmasının sebebi memenin şekline daha çok benzemesinden ileri gelmektedir. İçeriğine göre ise piyasada silikon jel ile dolu protezler ve fizyolojik serum, yani fizyolojik tuzlu su ile dolu protezler bulunmaktadır. Bunlarda silikondan oluşan katı zarfın içinde silikon jel ya da fizyolojik serum bulunur. Yüzey yapısına bakıldığında ise protezler yüzeyi düz ve pürtüklü protezler olarak iki gruba ayrılmaktadır. Pürtüklü yüzeyli protezlerin çevresinde kapsül oluşumunun düz yüzeyli olanlara göre daha az olduğu saptanmıştır.

Cerrahi yöntemm    

Meme protezi yerleştirilmesi için elimizde 4 ayrı kesi seçeneği bulunmaktadır. Bunlar, koltukaltı, meme başı çevresi, meme altı ve göbekkesilerdir. Her kesinin kendine göre üstünlükleri ve zayıf noktaları vardır. En çok tercih edilenler meme altı ve meme başı çevresi kesilerdir. Meme başı çevresinde yapılan kesi areola adı verilen kahverengi kısmın çevresinde oldukça küçük bir yara izi ile iyileşmekle birlikte teknik olarak süt kanallarının kesilmesi gerekebilir. Meme altı kesisinde ise meme bezine ve süt kanallarına hiç bir zarar gelmediği gibi; meme altı oluğuna oturan belli belirsiz bir yara izi ile iyileşme gerçekleşir. Koltuk altı kesisinde meme üzerinde hiç bir kesi bulunmamakta ve koltuk altından girişim yapılmaktadır. Koltukaltı ve göbek kesilerinden genellikle endoskopik olarak protez yerleştirilir. Yara izleri ameliyat sonrası erken dönemde hafif kızarık olarak belirgin olsa da zaman içinde giderek solmakta ve belirsiz hale gelmektedir. Bu kesiler aracılığı ile meme bezinin ya da göğüs kasının altında düzlemlerde uygun büyüklükte bir cep hazırlanmakta ve protez bu cebe yerleştirilmektedir.

Silikon konusu:

Son 50 yıl içinde silikon ve silikon içeren çeşitli protezler hakkında 2000’den fazla çalışma yayınlanmıştır. Silikon ilk kez tıbbi protez olarak hidrosefalili hastalarda uygulanan ventriküler şantlarda kullanılmıştır. Daha sonraki yıllarda kullanıma giren endotrakeal tüpler, göz içi lens protezleri, yapay kalp kapakçıkları ve doğumsal eksiklikler için uygulanan yüz implantlarında da silikon bulunmaktadır. Daha ötesi, günlük olarak kullanılan şırıngalar ve intravenöz kateterlerin de içinde silikon vardır. Bugün, A.B.D.’de, meme protezleri dışında, 2 milyondan fazla hastanın vücudunda silikondan yapılmış çeşitli protezler bulunmaktadır.

Geçtiğimiz 20-25 yıl içinde, A.B.D.’de yazılı ve görsel basın, mahkeme avukatları, çeşitli sosyal gruplar ve Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu (Food and Drug Administration, FDA) aracılığı ile silikon meme protezlerine karşı bir kampanya başlatılmış ve özellikle silikon jel meme protezlerinin birtakım romatizmal hastalıklar ve meme kanseri ile ilişkisi olduğu; süt veren annelerde ise zararlı olduğu konusunda tartışma ortamı yaratılmıştır. Ayrıca 1992 yılında FDA, silikon jel meme protezlerinin kullanımını, meme rekonstrüksiyonu ve uzun dönemli klinik çalışmalara katılan az sayıda meme büyütme hastaları dışında yasaklamıştır. O tarihten beri yapılan çalışmalar bu ilişkilerin varolmadığını birçok kez göstermiştir. En son 1999 yılında, Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Tıp Enstitüsü tarafından yapılan 2 yıllık bir araştırmada, silikon jel protezler ile meme kanseri ve romatizmal hastalıklar arasında hiçbir ilişki bulunamadığı gibi; doğmamış çocuklar ve meme emen çocuklar için de bir tehlike oluşturmadığı sonucuna varılmıştır. Bugün gelinen noktada FDA yasağının halen yürürlükte olmakla birlikte kalkmak üzere olduğu bilinmektedir.

Meme protezlerinin meme kanseri ile ilişkisi:

Silikon protezlerin meme kanserine yakalanma riskini artırıp artırmadığı ve oluşan bir meme kanserinin saptanmasını gizleyip gizlemediği konusu uzun yıllardır tartışma ve merak konusudur. 1995 yılında Kanada’da 11.000 hasta üzerinde yapılan ve bugüne dek yapılmış en fazla hasta sayısına sahip bir araştırmada, meme büyütme ameliyatı uygulanmış hastalardaki meme kanseri görülme oranı, meme protezi olmayan hastalarla karşılaştırılmış ve sonuçta meme büyütme ameliyatı uygulanan hastalardaki meme kanseri görülme sıklığında genel nüfusa oranla istatistiksel olarak belirgin fark olmadığı saptanmıştır.

1999 yılında, Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Tıp Enstitüsü tarafından yapılan araştırmada da meme protezli hastalarda ilk ya da tekrarlayan meme kanseri görülme sıklığında bir artış olmadığı görülmüştür.

Meme protezleri hakkında diğer bir kuşku kaynağı da, bu protezlerin mammografi sırasında x-ışınlarını engelleyerek meme kanserinin tanısını geciktirmesidir. Ancak bu konuda da yapılan çalışmalar göstermiştir ki, protezli hastlarda mammografinin etkinliği protez olmayan hastalar ile hemen hemen aynıdır. 10 yıldan uzun süredir bulunan meme protezlerinde, protezin çevresindeki kapsülün içinde ince kalsiyum tabakaları oluşabilmektedir. Her ne kadar küçük lezyonları gizleme ya da kanseri taklit etme gibi durumlara yol açmadığı söylense de dikkatli olunması ve mammogramların özellikle protezli hastaların mammografisinde deneyimli radyologlar tarafından incelenmesi gerekmektedir. Ayrıca, göğüs kasının altına protez yerleştirilen hastaların mammografik incelemesinde, meme bezinin altına yerleştirilen protezlere oranla daha iyi görüntü edildiği bildirilmektedir. Öte yandan, mammografi yapılamayan hastalarda, meme ultrasonografisi ve manyetik rezonans görüntüleme ile de meme dokusu incelenebilmekte ve şüpheli lezyon varsa saptanabilmektedir.

Özet olarak, meme protezli hastalarda meme kanseri gelişme riskinde bir artış olmadığını söyleyebiliriz.

Meme protezlerinin hamilelik ve emzirme ile ilişkisi:

1994 yılında İngiliz Sağlık Bakanlığı’nın bir araştırmasına göre annedeki meme protezlerinin bebekte herhangi bir tehlike oluşturmadığı bildirilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda meme protezi olan annelerin emzirmesine engel olacak hiçbir kanıt bulunamamıştır. 1991 yılında yapılan bir çalışmada meme protezi olan annelerde, anne sütünde düşük düzeylerde silikon saptanmış; ancak bu çalışmada aynı miktarda silikonun, meme protezi olsun olmasın, çalışma grubundaki tüm annelerin sütünde bulunduğu ortaya çıkmıştır. Hatta 1999 yılındaki Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Tıp Enstitüsü tarafından yapılan çalışmada inek sütü ve mama formüllerinde bile anne sütünden daha fazla miktarlarda silikon bulunduğu gösterilmiştir.

Meme büyütme cerrahisi uygulanan hastalarda emzirmenin etkilenmesi ancak teknik sebeplerden olabilir. Örneğin, meme başı çevresinde yapılan kesilerde, meme başının alt yarısına gelen süt kanalları kesilebilir. Ancak meme altı ve koltukaltı kesilerinde böyle bir durum ile karşılaşılmadığı gibi; protezler meme altı ya da kas altı düzlemlere yerleştirildiğinden ötürü meme bezine herhangi bir zarar gelmesi de söz konusu değildir.

Meme protezlerinin romatizmal hastalıklarla ilişkisi:

1988 yılında meme protezi bulunan bir hastada skleroderma rapor edilmesi ile, silikon protezlerin otoimmün hastalıklarla bir ilişkisi olup olmadığı sorusu gündeme gelmiştir. Meme protezi olan bazı kadınlarda semptomları immün sistem hastalıklarından sistemik lupus eritemotozusa, romatoid artrite, sklerodermaya veya diğer artrit benzeri durumlara benzer hastalıklar bildirilmiştir. İmplante silikon ve bağ dokusu bozuklukları ile ilişkinin varlığı literatürde mevcuttur. Bugüne kadar silikon jel ya da fizyolojik serum ile dolu protezi olan kadınlarda bu hastalıkların artış riskine ilişkin bilimsel bir delil bulunmadığı gibi, bu olasılık tamamen ekarte de edilememiştir. Eğer nedensel bir ilişki tanımlanmış olsaydı, immün ve bilinmeyen bozuklukların teorik riski düşük olabilirdi. Daha önceden bağ dokusu hastalığı olanlarda meme protezinin hastalık üzerine etkisi bilinmemektedir. Silikon jel dolu implantların aksine fizyolojik serum dolu olanlar tuzlu su içerir. Ancak, her ikisi de, silikon içeren lastik çepere sahiptir. Otoimmün hastalık riskininin artışı fizyolojik serum dolu olanlar için de geçerlidir. Meme protezli hastalarda anti silikon antikorlarla hastalık arasında bir ilişki kanıtlanamamıştır. Son dönemde, meme protezinin ve nedbe doku kapsülünün çıkarılmasının otoimmün hastalığının önlenmesi ya da gidişinin etkilenmesi arasında bağ olduğuna dair yeterli bilgi yoktur.

1994 yılında hem İngiliz Sağlık Bakanlığı, hem de Mayo Klinik tarafından ayrı ayrı yapılan çalışmalarda, silikon meme protezleri ile romatoid artrit, skleroderma, sistemik lupus eritematozus, Sjögren sendromu, fibromiyalji ve Raynaud hastalığı gibi bağ dokusu hastalıkları arasında bir ilişki saptanamamıştır. Yine Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Tıp Enstitüsü’nün 1999 yılındaki raporuna göre bu hastalıklardan sorumlu olarak silikon protezlerin suçlanması için herhangi bir kanıt olmadığı vurgulanmıştır. 2000 yılında yayınlanan ve bu konudaki 20 ana çalışmayı inceleyen diğer bir raporda da, genel olarak meme protezlerinin, özellikle de silikon jel protezlerin herhangi bir otoimmün ya da romatizmal bağ doku hastalığı ile ilişkilendirilmesi için hiçbir kanıt olmadığı sonucuna varılmıştır. Son dönem çalışmalarda hastaların karşılaştığı çeşitli semptomlar arasından sadece  otoimmün hastalıklara ilişkin olanlar araştırılmıştır. Bildirilen bu semptomlardan bazıları:

*eklemde şişme ve/veya ağrı ya da artrit benzeri ağrı

*ciltte döküntü

*genel halsizlik

*hafıza problemleri, baş ağrısı

*doğal olmayan saç kaybı

*kas zayıflığı ve yanma

*açıklanamayan ya da genelde gözlenmeyen enerji kaybı

*bulantı, kusma

*sık soğuk algınlığı, virüs enfeksiyonu

*barsak problemleri

*şişmiş bezeler ve lenf düğümleri

*ateş

Silikon meme protezlerinin  Amerika Birleşik Devletlerinde kullanım şartları.

Amerikan yiyecek  ve ilaç idaresi Kasım 2006 dan itibaren silikon protezlerin yeniden kullanılmasına imkan veren kararı almıştır. Bu yeni duruma göre:

1) 22 yaş üstü bayanlarda

2) İlk defa silikon ile meme büyütmesi isteyenlerde

3) Herhangi bir neden ile meme rekonstrüksiyonu arzu eden kişilerde kullanılmalarına izin verilmiştir

Avrupada ve ülkemizde herhangi bir engelleme olmadığı için bu protezler hekim tavsiyesine ve hasta isteğine bağlı olarak kullanılabilmektedir. Yeni nesil protezler güvenlik açısından daha iyi standartlara sahiptir ve bu konuda üretici firmalar çalışmalarına devam etmektedirler. Kliniğimizde sadece FDA onayı almış ve dünyada en iyi kabul edilen  firmaların protezleri tercih edilmektedir.

Cerrahi İşlem:

Bu ameliyat genel anestezi altında veya iv sedasyon ile yapılacaktır. Genel anestezi hastanın tam olarak uyutulması ve solunumunun nefes borusuna yerleştirilen bir tüple anestezi ekibince denetlenmesi anlamına gelmektedir. IV sedasyonda ise damar içine verilen ilaçlarla anestezi sağlanmakta, nefes borusuna tüp koyma gereği duyulmamaktadır. Herhangi bir sorun yaşanmaması için öncelikle bazı laboratuvar testleri yapılmaktadır. Anestezi uzmanı ameliyat öncesi hastayı değerlendirmeye alacaktır. Ameliyathanede hastanın kalp atımları ve kan oksijen seviyesi ameliyat süresince, devamlı olarak elektronik cihazlar yardımıyla takip edilmektedir. Allerji veya ilaç reaksiyonu nadiren de olsa görülmekte ve ölümcül olabilmektedir. Üstelik rutin testlerle duyarlı kişiler önceden saptanamazlar. Ancak bu istenmeyen durumlar hastane koşullarında oluştuklarında, başarıyla tedavi edilebilirler ve hastaya zarar verecek bir durum olma olasılığı son derece azdır. Genel anestezi öncesi, hastanın midesi boş olacak şekilde, 6-8 saat hiçbir şey yenmemeli ve içilmemelidir. Ameliyat sonrası da en az 4-6 saat ağızdan hiçbir şey verilmez. Bu süreler hastanın doktoru tarafından değiştirilebilir. Ameliyat 1,5-2 saat kadar sürmektedir. Ameliyat sonrası genellikle 1 saat kadar ayılma odasında izlendikten sonra, hasta odasına gönderilir. Ancak anesteziye bağlı olarak bulantı ve benzeri sorunlar olursa kalış süresi uzayabilir.

Diğer Tedavi Seçenekleri:

Meme büyütme cerrahisi isteğe bağlı bir cerrahi işlemdir. Diğer tedavi seçenekleri arasında dışardan meme protezlerinin kullanımı ya da kumaşla desteklenmesi ya da vücudun diğer bölgelerinden cerrahi işlem ile doku aktarımı sayılabilir.

OPERASYON SONRASI

Birkaç gün kadar yorgunluk ve göğüs bölgesinde ağrı olabilir. Ancak 24 – 48 içinde rahatlıkla işinize dönebilirsiniz. Az miktarda ağrı kesici kullanmakla konforunuz daha da artabilir. Bir iki gün içinde sargılarınız açılacak ve sütyen giymeniz sağlanacaktır. Göğüslerinizdeki şişkinlik hissi ve ödemin çözülmesi bir ay kadar zaman alabilmektedir. Bundan sonra göğüs şeklinizin daha natürel ve dolgun bir hal aldığını göreceksiniz.

NORMALE DÖNÜŞ

Genellikle bir iki gün içinde günlük aktivitelerinize dönebilirsiniz. Göğüs dokusu 2 – 3 hafta kadar darbelere karşı hassas olacaktır. Bu sürede fiziksel uyaranların azaltılması yerinde olur. Kesi yerleri en az altı hafta kadar sert ve pembe bir şekil almaktadır. Altı aylık bir sürede rengi normale döner ve belirginliği azalır. İzin tamamen kaybolması söz konusu değildir. Yaşları sebebi ile rutin mamografi taraması yapılan hastalar rahatlıkla bu işlemi yaptırabilirler. Bir çok bayan için protez ile göğüsün büyütülmesi ve dikleştirilmesi operasyonunun sonuçları tatmin edici olmaktadır.

Meme Büyütme Cerrahisinin Riskleri:

Her cerrahi işlemin belli miktarda riski mevcuttur ve önemli olan sizin meme büyütme cerrahisi ile ilgili olanları anlamanızdır. Kişinin cerrahi bir girişimi tercih etmesinde işlemin risk ve faydalarının karşılaştırılması esastır. Pek çok kadın aşağıdaki komplikasyonlarla karşılaşmasa bile; siz hepsini plastik cerrahınızla riskleri, potansiyel komplikasyonları ve sonuçlarını anladığınızdan emin olana kadar tartışın. Meme büyütme cerrahisi düşünen kişilerin gelecekte olası bir düzeltme cerrahisini de göz önüne almalıdır. Meme implantları sonsuza kadar aynı formda kalamayabilir.

Kanama: Nadir de olsa cerrahi sırasında ya da sonrasında bir kanama ile karşılaşmak olasıdır. İşlem sonrası kanama olduğunda, biriken kanın (hematom) acil olarak boşaltılması gerekebilir. Ameliyattan on gün öncesinden başlayarak aspirin ya da antiinflamatuvar tedaviler almayınız, çünkü bu kanama riskini arttırabilir.

Enfeksiyon: Bu tip bir cerrahiden sonra enfeksiyon olağan değildir, hemen ameliyat sonrası dönemde ya da implantın yerleştirilmesini takip eden dönemde gözlenebilir. Subakut ya da kronik enfeksiyonlara tanı koymak zor olabilir. Enfeksiyon gelişirse tedavi, antibiyotikleri ve  implantın çıkarılma olasılığını içerir ya da ek cerrahi girişim gerekebilir. Meme implantı varlığında enfeksiyonu tedavi etmek normal vücut dokularından daha zordur. Enfeksiyon antibiyotiklere cevap vermezse meme implantı çıkarılmak zorunda kalınabilir. Enfeksiyon tedavi edildikten sonra, yeni bir implant yerleştirilebilir. Vücudun başka bir yerinde var olan bir bakteriyel enfeksiyonun protezin etrafını sarması son derece nadir olsa da ileride geçirilecek diş ya da diğer cerrahi operasyonlardan önce koruyucu antibiyotik kullanılması önerilir.

Kapsül Kontraktürü: Vücuda giren her yabancı cismin çevresinde doğal olarak bir kapsül oluşur. Ancak bu kapsül çoğunlukla ince ve yumuşaktır. Bazı hastalarda, meme implantı çevresinde gelişen bu kapsül nedbe dokusu gibi sertleşip kalınlaşabilir ve memede şekil bozukluğu, sertlik ve ağrı oluşturabilir. Memelerin aşırı sertliği cerrahiden kısa süre sonra ya da yıllar sonra oluşabilir. Genellikle %20’den az hastada hafiften ağıra değişen derecelerde gözlenir. Kapsül kontraktürü tek taraflı ya da iki taraflı olabilir ve görülme oranı zaman içinde artmaktadır. Tedavisi implantın değiştirilmesini ya da çıkarılmasını gerektirebilir.

Meme Başı ve Cilt Duyusunda Değişme: Operasyondan hemen sonra meme başı duyusunda bazı değişiklikler olması olağandır. Birkaç ay sonra çoğu hastada normal duyu geri döner. Kısmi ya da kalıcı meme başı ve deri duyu kaybı nadiren gelişebilir.

Ciltte Bırakacağı İz: Aşırı nedbeleşme olağan değildir. Nadir vakalarda anormal izler oluşabilir. İzler çirkin ve çevre deriden farklı renkte olabilir. Anormal nedbeleşme için ameliyat sonrasında ek cerrahi girişim gerekebilir.

İmplantlar (Protezler): Meme implantları diğer tıbbi cihazlara benzer biçimde başarısız olabilir. Yırtılabilir, kaçak yapabilir. Fizyolojik serumla dolu bir implanttan kaçak olduğunda tuzlu su vücut tarafından emilir. Yırtık belirgin bir kaza sonrası ya da mammografi sırasında gelişebilir. Cerrahi girişim sırasında da implant hasar görebilir. Hasara uğramış ya da yırtılmış implantların onarılması imkânsızdır, çıkarılmaları veya değiştirilmeleri gerekir. Meme implantlarının sonsuza kadar aynı formda kalması beklenemez. İmplant materyelinden küçük parçaların yüzeyden kopup ayrılması mümkündür. Bunun önemi bilinmemektedir.

Protezin Dışarıya Çıkması: Protezin üzerinde yeterli kanlı canlı bir kaplayıcı dokunun bulunmaması ya da enfeksiyon sonucu protezin üzeri açılabilir. Radyoterapi ve steroid kullanımı sonrasında ciltte incelme gelişebileceği bildirilmiştir. Eğer doku yıkımı olur ve protez deriden görünür hale gelirse; protezin çıkarılması gerekebilir. Sigara içimi yara iyileşmesini ters yönde etkileyebilmektedir.

MammografiMeme protezleri mamografinin daha zor değerlendirilmesine ve kanser tanısının güçleşmesine neden olabilir. Mammografi sırasında kompresyondan dolayı implant rüptüre olabilir. Mammografi teknisyenini proteziniz hakkında bilgilendirmeniz sonuçların daha iyi değerlendirilmesini sağlayacaktır. Kapsül kontraktürü gelişmiş olan hastalarda kontraktürle doğru orantılı olarak görüntüleme güçlüğü ve hastanın ağrısı artar. Ultrasonografi, özelleşmiş mammografi ve manyetik rezonans görüntüleme meme kitlelerinin saptanmasında faydalı olabilir. Özelleşmiş mammografi teknikleri ile daha çok x- ışını gerektiğinden, protezli olan kadınlar daha fazla radyasyon alırlar. Ancak, mammografi esnasında alınan x- ışını miktarı kanser riski ile kıyaslanamaz.

Ciltte Katlanma Kırışma: İmplantların görünür ve elle hissedilebilecek katlanmaları mümkündür. Bazı katlanmalar normaldir ve beklenilir. Bu bazı fizyolojik serumla dolu protezlere ve ince meme dokusuna sahip hastalarda daha belirgindir. Silikon jel ile dolu olanlar ise daha direngen yapıdadırlar. Bazı protezlerde protez kapağının hissedilmesi olasıdır. Palpe edilen kapak, kırışma ya da katlantılar tümörle karıştırılabilir; şüphe halinde ileri araştırma yapılmalıdır. Protez kendisini cilt tabakaları arasından iten güç sebebiyle meme cildi altında görünür hale gelebilir.

Kalsifikasyon: İmplantı çevreleyen nedbe dokusu içinde oluşan kalsiyum depozitleri ağrıya ve sertliğe sebep olabilir; mamografide gözlenebilir. Bu depozitler meme kanseri bulgularından ayırt edilmelidir. Eğer kalsifikasyon gelişirse; kalsifikasyonu ayırmak ya da incelemek için ek cerrahi girişim gerekebilir.

İmplantın Yer Değiştirmesi: Meme protezinin kötü yerleştirilmesi ya da kayması ilk yerleştirildiği andan itibaren olabileceği gibi, rahatsızlık ve meme şeklinde bozuklukla beraber gelişebilir. İmplant yerleştirmesinde kullanılan zor teknikler implantın kötü yerleştirilmesi ve kayması riskini arttırabilir ve bu durumun düzeltilmesi ek cerrahi işlem gerektirebilir.

İmplant Yüzeyinin Kontaminasyonu: Cilt yağı, cerrahi örtülerin iplikçikleri ya da talk, yerleştirme sırasında implant üzerinde birikebilir. Bununla ilgili negatif bir sonuç bildirilmemiştir.

Meme Protezlerinin Çıkarılması/Değiştirilmesi: Gelecekte meme protezinin ve çevre nedbe doku zarfının çıkarılması ya da değiştirilmesi cerrahi bir girişim olup riskleri ve potansiyel komplikasyonları vardır.

Anestezi: Hem lokal hem genel anestezi risk taşır. Tüm cerrahi anestezi ve sedasyon işlemlerinde en basitten ölüme kadar komplikasyonların görülme olasılığı vardır.

Göğüs Duvarı Deformitesi: Göğüs duvarı deformitesi doku genişletici ve meme protezi kullanımına ikincil bildirilmiştir. Bunun belirgin bir nedeni yoktur.

Allerjik Reaksiyonlar: Nadir vakalarda kullanılan bantlara, dikiş malzemelerine ya da sürülen kremlere lokal allerjik tepkiler bildirilmiştir. Daha ciddi sistemik tepkiler cerrahi işlem sırasında kullanılan ya da sonrasında reçete edilen ilaçlarla gelişebilir. Allerjik tepkiler ek tedavi gerektirebilir.

Seroma: Travma, aşırı egzersiz ve cerrahiyi takiben implant etrafında sıvı toplanabilir. Sıvının drenajı için ek tedavi gerekebilir.

Uzun Dönem Etkiler: Yaşlanma, kilo alımı veya kaybı, gebelik ya da meme büyütme cerrahisi ile ilgili olmayan diğer durumlar sonucu meme şeklinde değişiklikler oluşabilir. Normal bir sonuç olarak memeler sarkabilir.

Tromboze Damarlar: Tromboze toplardamarlar; kabloya benzer sertlikte, nadiren meme etrafında gelişirler ve tıbbi ya da cerrahi tedavi gerektirmeksizin kaybolurlar.

Toksik Şok Sendromu: Bu durum meme büyütme ve yeniden oluşturma ya da silikon implantlarla doku genişletilmesini takiben görülen oldukça nadir bir komplikasyondur.

Tatmin Edici Olmayan Sonuçlar: Geçirdiğiniz cerrahi işlemin sonuçları ile ilgili olarak hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Cerrahi sonrasında protez yerleşiminde meme şeklinde ve genişliğinde asimetri olabilir. Tatmin edici olmayan cerrahi nedbe ya da yer değişimi gelişebilir. Cerrahiyi takiben ağrı olabilir.Sonuçların düzeltilmesi için ek cerrahi girişim gerekebilir.

Ek cerrahi gereklilik:

Yukarıda belirtilen risk ve komplikasyonlar yanında protez ile meme büyütme cerrahisi operasyonunun sonuçlarını etkileyebilen başka nedenler de olabilmektedir..Tıp veya cerrahi işlemler mühendislik bilimleri kadar kesinlik içermezler. Bu yüzden operasyon sonunda iyi bir sonuç almak hedef olmakla birlikte bu hedef, bilinen bilgilerin ışığında sadece akılcı bir niyet ifade etmektedir ve bir garanti olarak algılanamaz. Protez ile meme büyütme cerrahisi işleminin uzun dönemde sonucunu etkileyebilecek çeşitli durumlar vardır. Nadir olmakla birlikte iyi sonuç almak için ek cerrahi girişim gerekebilir. Ek cerrahi için hekim ücreti dışındaki harcamalar hastanın sorumluluğundadır.

Bunların dışında meme protezi işleminden sonra elde edilen sonuç zaman içinde yerçekimi, yaşlanma, hormonal değişiklikler, kilo alıp verme gibi faktörlerin etkisi altında değişime uğrayacaktır. Bu sürede protez yenileme veya değiştirme  ve meme dikleştirme hastanın isteğine bağlı olarak gerekebilir

Bu makale 17 Mayıs 2022 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Ahmet Küçükçelebi

Doç. Dr. Ahmet KÜÇÜKÇELEBİ, lisans öncesi eğitimlerinin ardından 1978 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. Temel tıp bilimlerine olan ilgisi nedeni ile 1979 - 1985 yılları arasında Wayne State Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Bölümü, Detroit, Michigan, Amerika Birleşik Devletlerinde Araştırma Görevlisi olarak çalışırken aynı bölümde doktora çalışması yapmıştır. ECFMG ve VQE sınavlarını geçerek aynı üniversitede Genel Cerrahi bölümünde araştırma asistanı olarak iki sene klinik temel genel cerrahi eğitimi gördü. 1985 yılında FLEX sınavını başarı ile geçerek ABD de doctor olarak çalışma lisansına sahip olmuştur. 1991 Yılında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi bölümünde uzmanlık eğitimini tamamlamıştır. 1991 - !993 yılları arasında University of Tex ...

Doç. Dr. Ahmet Küçükçelebi
Doç. Dr. Ahmet Küçükçelebi
İstanbul - Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube