Kronik hastalıklar, gelişen tedavi yöntemlerine rağmen gün geçtikçe artış gösteriyor.
Bu paradoksun en önemli sebeblerinden biri tamamen dogallıktan uzak katkı ve koruyucu maddelerden zengin beslenmek oldugu kadar modern tıbbın kronik hastalıklara olan yanlış yaklaşımı da önemli rol oynar. Modern Batı Tıbbı, hastalıklara neden olan çevresel nedenleri azaltmak yerine tamamen hastanın yakınmalarına odaklanarak bu semptomları ilaçlar ile kaldırmaya çalışması, sorunların sadece halının altına süpürülmesine neden olur. Problemler ise giderek büyüyerek hastalıkların kronikleşmesine neden olmaktır.
Kronik hastalıklar ise modern tıp yaklaşımında bölümler olarak ele alınır. Kişinin şikayeti hangi organ veya sistemi ilgilendiriyorsa hasta o doktora yönlendirilir. Doktor kendi branşı açısından hastayı değerlendirir, tedavi eder. Kronik hastalıklar ise genelde tek başına görülmeyeceği için diğer hastalıkları için başka uzmanlara sevk eder. Bu sevk zinciri sonunda hasta elinde bir yığın ilaç ile ilaca bağımlı ama ilaçların yan etkilerinden dolayı da bir sürü sorunlar ile tek başına kalmaktadır.
Uzmanlıklar tabii ki gereklidir. Ama her uzman da kendi branşı çerçevesinde hastayı bir bütün olarak değerlendirmelidir. İnsan bedeni, sosyal hayatı, beslenme tarzı, içinde bulunduğu yaşam koşulları ile birlikte bir bütündür. Kronik hastalıklarda, tamamlayıcı tıp tedavileri ile birlikte batı tıbbı tedavilerinin kullanılması çok daha etkili tedaviler sağlayacak ve hastanın yaşam kalitesini arttıracaktır.
Tamamlayıcı tıp tedavileri, geleneksel olarak etkili oldugu kuşaklar boyu aktarılarak bilinen ama bilimsel olarak kanıtlanamadığı gerekcesiyle modern tıp anlayışında kabul görmedigi için göz ardı edilmektedir. Fakat son yıllarda özellikle akupunktur, nöral terapi, hacamat ve sülük tedavileri ile ilgili bilimsel yayınların artmasıyla tamamlayıcı tıp tedavileri hak ettiği yere sağlam adımlarlar ile yürümektedir.