Koronavirüsün neden olduğu Covid-19 hastalığı 2019 yılının aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ilk olarak ortaya çıktı ve ardından aylar içerisinde tüm Dünya’ya yayılarak 2020 yılının mart ayında Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” yani Dünya’ya çapında salgın hastalık durumu ilan edilmesine neden oldu. Günümüzde bu hastalığın tüm Dünya’da 45 milyondan fazla insana bulaştığı tespit edilirken bu insanların 33 milyonu tam olarak iyileşmiş ve yaklaşık 1,5 milyonu hayatını kaybetmiş durumda. Ülkemizde ise ilk Covid-19 vakası sağlık bakanlığı tarafından 10 Mart 2020 tarihinde açıklanırken bugüne kadar 300 binden fazla vaka tespit edildi ve 11 bin insanımız hayatını kaybetti.
Tabi ki her hastalıkta olduğu gibi bir kişinin iyileşmesi yalnızca hastaneden taburcu olmaktan ya da o hastalığa ait belirteçlerden ibaret değildir. Bir kişinin hastalıktan iyileştikten sonra fiziksel ve psikolojik olarak tüm vücut fonksiyonlarını tam olarak geri kazanmış olması asıl amaçtır. Dünya’nın yeni tanıştığı bir düşman olan Koronavirüs ve Covid-19 hastalığı asıl olarak akciğerler ve solunum yollarına saldırsa da bunu dışında vücutta birçok organ ve sistem fonksiyonlarına zarar vermekte ve insanlarda bu organlarla ilgili şikayetlere neden olmaktadır. Tedavi için Dünya’da ve ülkemizde rutin olarak bazı ilaçlar kullanılmakta olsa da bu hastalığı kesin olarak tedavi ettiği tespit edilmiş henüz hiçbir ilaç bulunmamaktadır. Kesin tedavi edici bir yöntem olmaması nedeniyle konservatif tedavi olarak adlandırılan, hastalığa yakalanan kişinin mevcut şikayetlerine ve bu şikayetlerin şiddetine göre vücudu destekleyecek tedavi yöntemleri ön plana çıkmakta. Örneğin Covid-19 hastalığına yakalandığı tespit edilen fakat ciddi şikayetleri olmayan, kendini nispeten iyi hisseden hastalar ilaç ile kendi evlerinde karantina altında tedavi görürken hastalığı çok şiddetli olarak geçiren ve ciddi solunum sıkıntısı yaşayan hastalar ise yoğun bakıma yatırılarak gerektiğinde solunum cihazı ile desteklenerek tedavi edilmekteler. Hastalıkta mücadelemizde tedavi ediciliğinden emin olduğumuz bir ilaç bulunmaması tabi ki akıllara vücudun bağışıklık sistemini ve direncini destekleyici yöntemleri getirmekte.
Hastalığa neden olan bakteriler olduğu gibi vücutla iyi geçinen ve hatta vücuda yardımcı olan bakteriler de bulunmakta. Bu bakteriler dışarıdan destekleyici gıdalarla yada ilaç formulasyonları ile alınabildiği gibi doğduğumuz günden beri vücudumuzda bulunan hatta vücudumuzda sayıları azaldığında hastalandığımız bakteriler dahi bulunmakta. Yetişkin bir insanın bağırsağında sayısı 100 trilyonu ve ağırlığı 2 kilogramı geçtiği tahmin edilen ve bağırsak florası olarak adlandırılan bakteriler bulunmakta. Bu bakterilerin vücuda faydası ise B ve K vitaminleri başta olmak üzere vücut dengesinde rol alan bazı mikro maddeleri sentezlemek. Vücutta varlığı hastalıklara neden olan bakterilerin aksine bu bakterilerin sayısı azaldığında vücutta hastalık ortaya çıkmakta. Kişide ishal gibi bir nedenle bağırsak fonksiyonunda bozukluk meydana geldiğinde ise bu bakterin fonksiyonları ve sayıları azalmaktadır. Koronavirüs enfeksiyonunun kendisi ishal, mide bulantısı, kusma gibi sindirim sistemiyle ilişkili şikayetlere neden olabilirken, enfeksiyonu tedavi etmek için kullanılan antibiyotik ve diğer ilaçlar da aynı şikayetleri içeren yan etkilere neden olabilmekte ve bağırsaklardaki bu floraya zarar vererek hastalığa ek farklı sorunlar ortaya çıkarabilmektedir.
Sindirim sisteminin fonksiyonu yalnızca gıdaların sindirilmesinden ibaret değildir. Beyin ve omurilikten sonra vücudun en büyük ve komplike sinir ağı sindirim sisteminde bulunur ve birçok yerde bu sinir ağı “ikinci beyin” olarak vurgulanmaktadır. Dolayısıyla bağırsaklarda meydana gelen bir fonksiyon bozukluğu ve şikâyet vücudun belli bir bölümüyle sınırlı kalmayıp tümünü etkileyebilmektedir.
Peki tüm bu olumsuz durumların gelişmesini veya daha kötüye gitmesini önlemek için neler yapabiliriz? Bu konuda akla takviye probiyotikler geliyor. Probiyotikler, Dünya Sağlık Örgütüne göre yeterli miktarda alındığında insana faydasının olduğu bilimsel olarak ispatlanmış canlı bakterilerdir. Bağırsak florası olumsuz etkilendiğinde probiyotiklerle vücudun desteklenmesi oldukça önemli hale gelir.
Koronavirüs enfeksiyonunun sindirim sistemine de ciddi zararlı etkileri olmasından dolayı pandemi sürecinde Dünya çapında özellikle kritik hastalarda probiyotik kullanımının etkisini araştıran bilimsel çalışmalar yapılmış ve bazı çalışmalarda probiyotiklerin tedavi sürecine olumlu katkıları tespit edilmiştir. Bu çalışmalardan çıkartılan sonuçlar ve yorumlar şu an için tıbbi olarak tam geçerliliğe sahip öneriler değiller tabi ki ancak probiyotik kullanımının vücuda olumlu etkilerinin olduğu bilinen bir gerçek ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından da kabul etmektedir.
Şunu da belirtmekte fayda var ki hayatın her alanında olduğu gibi tıp alanında da her şeyin azı karar, fazlası zarar olabilmekte. Yazımızı 16.yüzyılda yaşamış bilim insanı Paracelsus’ un bu konudaki meşhur sözüyle sonlandıralım. “İlacı zehirden ayıran fark dozudur”