Dünyada ve ülkemizde en sık görülen kanser türleri arasında yer alan kolon kanserinin en önemli nedenleri arasında yaşam tarzı, çevresel etkenlerdeki değişiklikler, beslenme tarzı, obezite ve kalıtsal faktörler sıralanabilir.
Ülkemizde tüm aile sağlığı merkezlerinde ‘Ulusal Kolorektal Kanser Tarama Programı’ dahilinde 50 yaşın üzerindeki herkese 2 yılda bir ‘Gaitada Gizli Kan’ tetkiki yapılmaktadır. Ayrıca 50 yaşından sonra her hastaya 10 yılda bir kolonoskopi önerilmektedir.
Gaitada gizli kan olması mutlak kanser tanısı anlamına gelmez. Hastanın kolonoskopi yaptırmasının gerekliliğini gösterir. Testin negatif olması da hastanın bu hastalığa hiç yakalanmayacağı anlamına gelmez ve hastanın 2 yılda bir gaita tetkikini tekrarlaması gerekir.
Kolonoskopi, tanı yöntemleri arasında altın standarttır. Kalın bağırsağın tamamının bir kamera ile direk gözle tetkik edildiği bu yöntemle kalın bağırsakta tümör veya polip varlığı görülebildiği gibi, uygun poliplerin tamamen çıkarılması veya tümörden patolojik inceleme için örnek alınması da mümkün olmaktadır. Poliplerin erken saptanıp çıkarılması kanser oluşumunu engellemesi bakımından da önemlidir. Ancak polipektomi seçilmiş hastalarda uygulanabilir.
Farklı ülkelerde farklı öneriler olmakla beraber, Sağlık Bakanlığı’mızın tarama programı dahilinde 50 yaşın üzerindeki her bireyin hayatında en az bir kere kolonoskopik incelemeden geçmesi önerilir. Yüksek risk grubundaki bireylerin ise, kişisel sağlık hikayelerine, aile öykülerine göre bazen daha erken yaşlarda ve daha sık aralıklarla (2-5 yıl) takip edilmesi ve tetkik edilmesi gerekebilir.
Kolorektal kanser tanısı alan hastaların tedavi planı ekip çalışması ile yapılmalıdır. Genel Cerrah, Onkolog, Radyolog, Patolog ve Radyasyon Onkolojisi doktorları fikirleri alınarak verilen ortak karar sonrası tedavi aşamasına geçilir. Her şeyden önce hastalığın yerleşim yeri, boyutu, evresi, diğer organlara veya bölgelerdeki durumu doğru anlaşılmalı ve bu yönde taramaları - tetkikleri yapılmalıdır. Daha sonra tümörün hastada yarattığı sorunlara, hastanın ek hastalıklarına göre tedavi basamaklarının hangisi ile başlanması ve devam edilmesi gerektiği kararlaştırılır.
Kolon ve Rektum, kalın bağırsağın birbirinin devamı olan iki kısmına verilen isimdir. Temelde aynı organ olarak görülse bile yerleşim yeri, işlevi gibi farklı özellikleri nedeniyle tedavi seçenekleri ve cerrahisi farklılık gösterir. Bu nedenle ayrı organlarmış gibi anlatılmasında fayda var.
Rektum kalın bağırsağın son 15 cm. lik kısmına verilen isimdir. Gaitanın depolanması ve boşaltılması işlevi vardır. Son 4- 5 cm. lik kısmında ise büyük abdestimizi tutmamızı ve kaçırmamamızı sağlayan kaslar ile sarmalanmıştır. Ayrıca pelvis dediğimiz leğen kemiğimizin içerisinde sarmalanmış ve sabit bir şekilde hareketsiz duruyor olması da bazı avantaj ve dezavantajlar sağlar. Kalın bağırsağın geri kalan kısmı ise farklı isimlerle adlandırılmakla beraber sağ ve sol olarak iki ana bölüme ayırdığımızın bilinmesi yeterlidir.
Kolon ve rektum kanseri hastalarında tedavi planı hastalığın yerine, büyüklüğüne, diğer organlara yayılıp yayılmadığına ve yarattığı sorunların aciliyetine göre konunun uzmanlarından oluşan bir ekip tarafından kararlaştırılmalıdır. Bu ekipte Tıbbi Onkolog ve Genel Cerrahlar başta olmak üzere Radyoloji, Gastroenteroloji, Patoloji, Radyasyon Onkolojisi ve Nükleer Tıp uzmanlarından oluşan bir heyet fikirlerini belirtmelidir.
Tümörün kalın bağırsakta yaratabileceği en önemli iki sorun tıkanıklık ve kanamadır. Eğer tümör bağırsak tıkanıklığı yaratmış ise acil ameliyat gerektirir ve duruma göre geçici kolostomi açılması veya hastalıklı bölgenin geniş emniyet sınırları ile çıkarılması gerekebilir. Kanama sorunu var ise kanama hızına göre ve diğer tedavi seçeneklerinin önemi ve faydası göz önüne alınarak doğrudan cerrahi veya kemoterapi seçenekleri ekip halinde tartışılıp kararlaştırılmalıdır.
Hastalığın yerleşim yerine göre kalın bağırsağın sağ veya sol yarısının, bazen tamamının veya tamama yakınının alınması gerekebilir. Kalın bağırsağın hastalıklı kısmı emniyet sınırları ile birlikte genişçe çıkarıldıktan sonra geride kalan iki bağırsak ucu birbirine dikilir. Bu bağlantı sonrası yara iyileşme sürecinde sorun olmadığı takdirde hastalar yemek yemeye başlayıp, gaita yaptıkları görülene ortalama bir hafta hastanede takip edilirler. Çıkartılan kısmın patoloji doktorları tarafından yapılan incelemesi sonrası hastanın tedavi planı tekrar gözden geçirilir. Bu aşamada onkoloji doktorlarının görüşü önemlidir.
Kolon ve rektum kanserlerinin cerrahi tedavisinde temel prensip hastalıklı kalın bağırsak kısmının geniş ve emniyetli sınırlar ile ve bu kısmın lenfatik damarlarını ve lenf bezlerini de içine alacak şekilde çıkarılmasıdır. İkinci aşamada geride kalan sağlıklı iki bağırsak ucu birbirine birleştirilir. Bu işlemlerin tamamı günümüzde laparoskopik (kapalı olarak) dediğimiz şekilde karın boşluğuna sadece birkaç delikten kamera ve aletler yerleştirilerek gerçekleştirilebilmektedir. Bu sayede hastaların karın kaslarında neredeyse hiçbir zedelenme yapmadan etkin tedavi sağlanabilmektedir. Bu durum hastaların ameliyat sonrası iyileşme sürecini hızlandırır. Böylece kemoterapi verilmesi gereken hastaların onkolojik tedavileri de daha az zaman kaybı ile devam etmiş olur.
Ancak bilinmelidir ki her hasta laparoskopik cerrahi için uygun olmayabilir. Geniş ve etkin kanser cerrahisinin mümkün olmaması veya bağırsak bağlantısının güvenli olamayacağı öngörülen bazı hastalarda açık ameliyat gerekebilir.
Açık veya kapalı olsun kalın bağırsak kanserlerinin ameliyatlarında hastaların en çok merak ve endişe ettiği konuların başında bağırsağın karın duvarına bir torba vasıtası ile bağlanması (kolostomi açılması) gelmektedir. Bu işlem kalın bağırsak kanseri ameliyatı yapılan her hastaya rutin uygulanan bir işlem değildir.
Ameliyat sonrası erken dönemin en önemli sorunu olan yara iyileşmesi problemleri sonucu nadir de olsa bağırsak bağlantı yerinden kaçak olabilir. Bu durumda bağırsaktan sızan gaita tehlike yaratır ve hastaların acil ameliyata alınıp bu sızıntının önlenmesi gerekir. Sızıntı alanının dikişlerle tekrar kapatılması ve iyileşmesi için uzun zamana ihtiyacı vardır. Bu alanın iyileşmesi için zaman kazanmanın en güvenli yolu ise kalın bağırsak veya ince bağırsağının karın duvarına bağlanması ve bir süre gaitanın bu yolla dışarı alınmasıdır. Bu durum genellikle geçicidir ve bağlantı bölgesinde yara iyileşmesine zaman kazandırmak amaçlı en az 6 hafta bazen 6 aya kadar uzayabilen bir süre hastalar kolostomi ile takip edilirler.
Bazı hastalarda ise hastalık rektum dediğimiz makata yakın kısıma yerleşmiştir ve bu hastalara bazen ameliyat öncesi dönemde ışın tedavisi (radyoterapi) verilmesi gerekir. Işın tedavisi alan kalın bağırsak kısımlarının bağlantı bölgesinde yara iyileşmesi yavaşlayacağı için bu hastalarda kaçak riskinin arttığı düşünülür. Bu nedenle bu hastalarda da sızıntıya fırsat vermeden geçici - planlı – koruyucu ostomiler oluşturulur. Bağırsak bağlantılarının iyileşme süreci boyunca (genelde 6 hafta kadar) hastaların büyük abdesti torba yoluyla dışarı alınır ve 6. Haftanın sonunda ikinci bir cerrahi müdahale ile açılan torba kapatılır.
Bir grup hastada da hastalık makatın en son kısmını (4 – 6 cm lik mesafeyi) tutmuş olabilir. Bu hastalarda hastalığın emniyetli sınırlarla çıkarılması ancak büyük abdest tutmamızı sağlayan kasların da çıkarılması ile mümkün olabilir. Maalesef bu hastalarda kolostomi dediğimiz bu işlem ömür boyu kalıcı olmak zorundadır.