Kanser gelişimini önlemede, beslenme ve diyet

Kanser gelişimini önlemede, beslenme ve diyet

Kanser, yüzyıllar öncesinden günümüze varlığını sürdürmüş ve insanlığı geçmişte olduğundan daha fazla tehdit eder konuma gelmiştir.Bazı kişiler kanser olurken diğerleri olmuyor. Bilim adamları kanser tanısı alan insanların genel özellikleri bir araya getirerek kanser olma ihtimalini arttıran sebeplerin neler olduğu araştırmışlardır. Bilindiği gibi herhangi bir hastalığa yakalanma ihtimalini arttıran faktörlere risk faktörleri, bu olasılığı azaltan faktörlere de koruyucu faktörler denilmektedir.

Bazı risk faktörlerinden uzak durulabilirken (sigara içmeyi bırakmak, düzenli beslenmek gibi), bazı risk faktörlerini değiştiremeyiz (doğuştan genlerimizle ailemizden getirdiğimiz özellikler, vb). Kanserden korunma bazı risk faktörlerinden kaçınma ve kanser olma ihtimalini azaltan koruyucu faktörleri arttırma ile yapılabilir.

İlaç ve vitamin gibi maddeler kullanılarak bu maddelerin çevresel risk faktörlerinin hücrelerde meydana getirdikleri değişiklikleri ve dolayısıyla kanseri önlemelerine de kimyasal önleme (kemoprevensiyon) denmektedir. Kimyasal önleme temel amacı doğal ya da sentetik maddeler kullanarak kanseri oluşturan biyolojik süreçleri geri çevirmektir. Bu nedenle kanser öncülü ya da başlangıç aşamasındaki hastalığın geri çevrilmesi, yüksek risk altındaki kişilerde hastalığın önlenmesi ve belli tümörlerin sıklığının azaltılması hedeflenir. Böylelikle riskin büyük olduğu toplumlarda bir halk sağlığı girişimi olarak da kabul edilir.

Kanser oluşturan nedenler içinde, çevresel nedenler ve genetik nedenler sayılabilir. Çevresel nedenlerin arasında en önemli faktörler sigara, yenilen yiyecekler, şişmanlık, hormonlar, viruslar, fiziksel ve kimyasal ajanlar gösterilebilir. Ayrıca kanser, kronik iltihabi olaylar ve iyi huylu tümörlerin zemininde de sık olarak gözlenmektedir. Kanser oluşturan nedenlerin içinde en başta yer alan sigara kullanımı, toplumumuz için en önemli sağlık problemlerinin başında gelmektedir.

Günümüzde yenilen gıdalar, gıdalara konulan katkı maddeleri, tatlandırıcılar, yiyecekleri renklendiren kimyasal maddeler, yiyeceklerin pişirilme şekilleri dahil birçok faktör, kanseri oluşturan nedenler arasında sayılmaktadır. Biyoteknolojinin ve kimya sanayinin gıda sektörüne girmesinin sayılamayacak kadar fazla katkısı yanında, bu tür korkulabilecek etkileri olacağı da gözden uzak tutulmamalıdır. Günümüzde zararlı etkileri gösterilmese de, genleri ile oynanmış mısırların hayvancılık sektöründe yem olarak kullanılması, kamuoyunda tartışma başlatabilmektedir.

Günümüzde artık kanserle savaşta, hastalığa yakalanmamak için alınan tedbirler daha ön planda düşünülmektedir. Bu da, kanser oluşturan etmenlerden elden geldiğince uzak durmak, ailesel kanser olma riski varsa bununla ilgili risklerin araştırılması ve erken tanı için düzenli kontrol yaptırılmasından geçmektedir. Toplumdaki her bireyin kanserden uzak ve sağlıklı olarak yaşaması, en önemli amaçtır.
Kanserden korunmada ilk adım beslenme biçiminin düzenlenmesidir.

Sizi kansere karşı koruyan tek bir gıda yada gıda bileşeni yoktur. Ancak bitkisel temelli pek çok besin maddesinin birlikte (kombine olarak) günlük beslenmede yer almasının kanser gelişimine karşı koruyucu olduğu kabul edilmektedir. Bitkisel besinlerde yer alan minerallerin, vitaminlerin, fitokimyasalların birbirleriyle etkileşime geçerek birbirlerinin kansere karşı koruyucu etkilerini artırmaktadırlar. Ayrıca, sebze, meyve, tam tahılların kalori yoğunluğu düşüktür ve kilo alımına karşı vücudumuzu korur. Vücut yağ oranının artması kanser gelişimi açısından risk faktörüdür. Bitkisel ağırlıklı beslenme aşırı kilo alımını engelleyerek vücut yağ oranının artmasıyla ilişkili olan kolorektal kanserler, meme, özofagus, endometrium, pankreas ve böbrek kanseri gelişiminden bireyi koruyucu etkide bulunur. Yemek porsiyonunun en az üçte ikisi meyve, sebze ve tahıl içermelidir. Yapılan pek çok araştırmada meyve, sebze, tahıl ve baklagillerden zengin beslenmenin kansere karşı koruyucu olduğunu göstermektedir. Bu koruyucu etkinin hangi mekanizmalarla olduğu, hangi besin bileşenlerinin temel rol oynadığı yoğun olarak araştırılmaktadır.

Beslenme şeklinin kötü olmasıda kanser gelişimi açısından risk oluşturmaktadır. Genel olarak dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır:

1- Tuz aşırı tüketilmemeli ve çok tuzlu besinler alınmamalı,
2- Diyet, posa ve vitamin içermelidir,
3-Yağların azaltılması, kısıtlanması, 
4- Nitrat ve nitrit ilave edilmiş gıdaların tüketimi azaltılmalıdır,
5- Tütsülenmiş gıdalardan sakınılmalıdır,
6- Aşırı saflaştırılmış yiyeceklerden kaçınılmalıdır,
7- Lipidlerde doymuş, doymamış yağ oranlarının ayarlanması,
8- Aşırı kilodan kaçınılmalıdır.

Kanserden Koruyucu Gıdalar:

Bakliyat
Fasulye ,  mercimek ve bezelye birçok çeşidi ile birlikte bu grupta yer alıyor. Soya fasülyesi bu kategoriye dahildir, kansere karşı yararları soya bölümünde açıklanmıştır.

Bakliyat içeriğinde yer alan aktif maddeler olan saponinler, proteaz inhibitörleri ve phytic asit kansere karşı koruyucu etkisi olan bileşenlerdir. Doğal olarak bitkilerde bulunan bu bileşiklere fitokimyasallar ismi verilmektedir. Bunlar kansere neden olan hücresel hasarlara karşı hücrelerimizi korurlar. Laboratuvar çalışmalarında bakliyatlarda yer alan saponin isimli bileşiklerin kanser hücrelerinin ortaya çıkmasını engellediği ve farklı dokularda tümör büyümesini yavaşlattığı gösterilmiştir. Proteaz inhibitörleri kanser hücrelerinin çoğalmasına engel olmaktadır. Kanser hücrelerindan salgılanan proteaz isimli maddenin çevre hücrelere hasar vermesine engel olmaktadır. Fitik asid tümör dokusunun büyümesini belirgin bir şekilde engellemektedir. Bakliyatlar aynı zamanda fiber açısından zengindir. Kolorektal kanserler için koruyucu etkiye sahiptir.

Çilekgiller
Çilek, yabanmersini, böğürtlen, acai, goji gibi meyveler bu grupta yeralır. C vitamini ve fiberden zenginlerdir. C vitamininden ve fiberden zengin gıdalar olarak özafagus ve kolorektal kanserden koruyucu etkiye sahiplerdir. Tüm çilekgiller özellikle çilek ve ahududu ellagik asit bakımından zengindir. Laboratuvar çalışmalarında bu fitokimyasalın deri, mesane, akciğer, özafagus, ve meme kanserini önlediği gösterilmiştir. Bu etkileri antioksidan özelliği sayesinde olmaktadır. Vücudun bazı kanser yapıcı maddeleri deaktive etmesine ve kanserleşme sürecinin durdurulmasına yardımcı olmaktadır. Çilek aynı zamanda flavonoid olarak isimlendirilen çok çeşitli fitokimyasallar açısındanda zengin bir meyvedir. Bu flavonoidler özellikle kansere karşı korunmada en etkili kimyasallar olarak değerlendirilmektedir. Yaban mersini fenolik bileşikler grubunda yeralan antosiyanosid (anthocyanoside) açısından zengindir. Bu bileşik fitokimyasallar arasında bilinen en güçlü antioksidan maddedir.

Turpgiller
Lahana, karnabahar, brokoli, brüksel lahanası, beyaz ya da kırmızı turp gibi sebzeler bu grupta yer alır. Ağız içi, farinks, larinks, özofagus, ve mide kanserine karşı koruyucu etkiye sahiptirler. Turpgillerin kanser önleyici etkisi içerdikleri izotiyosiyanat adı verilen fitokimyasaldan kaynaklanmaktadır. İzotiyosiyanatlar açısından en zengin turpgiller; lahana, kıvırcık, marul, brokoli ve özellikle kara lahanadır. Bu maddenin bozulmaması için turpgillerin mümkün olduğunca çiğ ve taze yenilmesi gerekir. Izotiyosiyanat , sebzeler doğrandığında, çiğnendiğinde ve sindirildiğinde ortaya çıkar.

Ayrıca glükosinolat, kramben, indol-3-karbinol maddeleride turpgillerde bulunmaktadır. Kansere karşı korunma mekanizmalarında yer alan enzim komplekslerinin düzenlenmesinde önemli işlevlere sahiptir.

Yeşil Yapraklı Sebzeler
Ispanak, lahana, marul, hardal yeşilliği, hindiba ve pazı mükemmel lif ve folat kaynaklarıdır. Ayrıca lutein, zeaksantin, karotenoidler, geniş bir yelpazede saponinler ve flavonoidleri içerirler. Bu bileşenler hücresel düzeyde serbest radikal oluşumunu nötralize ederek kanser gelişimini önlerler. İçeriklerinde bulunan folat,  pankreas kanseri gelişimine, lifler de, kolorektal kanser gelişimine karşı önleyici etkide bulunur.

Keten Tohumu
Keten tohumu keten tohumu unu, keten tohumu küspesi keten tohumu yağı şeklinde bulunmaktadır. Keten tohumu lignanlar denilen maddeler için en iyi besin kaynağıdır. Lignanlar vücutta östrojen benzeri etki gösterir çünkü lignanlar bitkisel östrojen sınıflandırılır. Ayrıca omega-3 yağ asiti, alfa-linolenik asit (ALA) den zengin bitkidir. Bazı çalışmalarda, kalp hastalığı ve bazı kanser türleri için potansiyel koruma sağladığı gösterilmiştir. Meme kanseri üzerine etkileri tartışmalıdır.

Sarımsak
Sarımsak, soğan, pırasa gibi sebzelerinde yer aldığı allium bitki ailesinin bir üyesidir.Bu grupta yer alan gıdalar özellikle mide kanseri açısından koruyucu etkiye sahiptir. Ayrıca sarımsak kolorektal kanser gelişme riskini azaltır. Sarımsağın koruyucu etkisi doz ile ilişkilidir. Bir başka deyimle tüketim miktarı arttıkça koruyucu etkisi de artar. Sarımsak gibi allium ailesine üye sebzeler kansere karşı koruyucu etkisi olan quercetin, allixin , allicin, alliin ve allil gibi organosulfur bileşiklerinden zengindir. Laboratuvar araştırmaların da bir sarımsak bileşeni olan, diallyl disülfürün deri kanserleri, kolon ve akciğer kanserine karşı koruyucu etkileri gösterilmiştir .

Üzüm ve Üzüm Suyu
Üzümde bulunan Polifenoller antioksidan bileşiklerdir. Antioksidanlar hücreleri serbest radikal olarak isimlendirilen moleküllerin oksidatif hasarından koruyucu özelliğe sahiplerdir. Serbest radikaller proteinler, hücre zarı ve DNA gibi önemli hücresel elemanlarda kalıcı hasarlara yol açar. Oluşturulan bu zararlı etkiler karsinogenezden sorumlu tutulmaktadır. Polifenoller üzüm de dahil olmak üzere pek çok meyve ve sebzede bulunurlar.Polifenollerin aromataz inhibitör etkilerininde olduğu gösterilmiştir. Özellikle meme kanseri gelişiminde ve sürdürülmesinde periferik östrojen sentezinin önemi büyüktür. Bu sentezde rol oynayan en önemli enzim aromatazdır. Hormon duyarlı meme kanserinin adjuvan tedavisinde ve metastatik hastalıkta aromataz inhibitörleri başarı ile kullanılmaktadır. Üzümde yer alan polifenollerin aromataz inhibitör etkilerinin gösterilmesi meme kanseri gelişiminin engellenmesi bağlamında büyük önem taşımaktadır.

Yeşil çay
Antik çağlardan bu yana, çay hem içecek ve ilaç olarak kullanılmıştır. Siyah ve yeşil çayın her ikisi de polifenoller ve flavonoidler, güçlü antioksidanlar da dahil olmak üzere çok sayıda aktif maddeler içerir. Çay insan diyetindeki en iyi kateşin kaynağıdır ve yeşil çay siyah çaya göre yaklaşık üç kat daha fazla miktarda kateşin içerir. Laboratuvar çalışmalarında, yeşil çayın kolon, karaciğer, meme ve prostat hücrelerinde tamamen kanser gelişimini önlediği kanıtlanmıştır.  Yeşil çayın düzenli kullanımı ile mesane, kolon, mide, pankreas ve özofagus kanseri riski azalır.

Soya
Bilim adamları soyada bulunan izoflavon , saponinler, fenolik asitler, phytic asit, fitosteroller ve protein kinaz inhibitörleri gibi çeşitli aktif maddelerin kansere karşı koruyucu olduğunu düşünmektedir. Soya vücudun doğal hormonların çok zayıf formlarına benzer bazı bileşenleri içerir görünüyor. Sonuçta, soyadaki bu maddeler belirli şartlar altında bu hormonların eylemlerini taklit edebilir veya tam aksi yönde etkide de bulunabilir. Bu karmaşık etki nedeniyle soya ürünlerinin hormonla ilişkili meme ve prostat kanseri gelişiminde olumsuz bir etkiye sahip olup olmadığı araştırılmaktadır. Soyanın laboratuvar koşullarında çeşitli prostat kanseri hücrelerinin büyümesini inhibe ettiği gösterilmiştir. Ayrıca bazı laboratuvar deneylerinde meme kanseri hücrelerinin inhibisyonu ile ilişkili olmuştur ancak bu tüm çalışmalarda gösterilememiştir. Genel olarak soyanın diyete dahil edilmesi önerilmektedir.

Domates
Domatesin kırmızı rengini başlıca likopen denilen fitokimyasaldan alır. Domatesteki likopenin ve ilgili bileşiklerin prostat dokusunda toplanma eğilimi prostat kanseri araştırmacılarının özel ilgisini çekmiştir.

Hayvan modellerinde, domates bileşiklerin tüketimi ile prostat kanseri gelişminin azaldığı gösterilmiştir. Likopen güçlü bir antioksidandır, laboratuvar çalışmaları çeşitli kanser karşıtı potansiyelini göstermiştir . Laboratuvar çalışmalarında, domates bileşenleri ile meme, akciğer, ve endometrial dahil olmak üzere birçok kanser hücresinin çoğalmasını durdurduğu gösterilmiştir.

Bu makale 17 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Ulus Ali Şanlı

Prof.Dr.Ulus Ali Sanlı, Türk tıbbi onkologdur. Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi 'nden 1987'de mezun oldu. Ege Tıp Fakültesi' nde iç hastalıkları ve daha sonra da onkoloji uzmanlığı eğitimini tamamladı. Meme kanseri prostat kanseri over kanseri osteosarkom sindirim sistemi kanserleri üzerinde çalıştı. Konusunda birçok uluslararası çalışma ve yayınları bulunmaktadır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesidir 2004'te iç hastalıkları-onkoloji doçentliği görevini  yerine getirmiş, 2010 yılında ise profesörlüğe yükselmiştir. Ege Üniversitesi Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesi'nde görev yapmaktadır. Halen Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanlığı görevini yürütmektedir. Ege Üniversitesi Kanser Araştırma ve Uygulama Merkezi yönetim kurulu üyeliği, Ege Üniversitesi Palyatif Bakım Uygulama ve Araştırma Merkezi yönetim kurulu üyeliği devam etmekted ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
Etiketler
Kanser gelişimi
Prof. Dr. Ulus Ali Şanlı
Prof. Dr. Ulus Ali Şanlı
İzmir - Tıbbi Onkoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube