Gebelik Döneminde ve Doğum Sonrasında Psikiyatrik Yaklaşım


Gebelik süreci kadınlarda hormonal değişikliklerin olduğu, psikososyal değişikliklere bağlı uyum sorunlarının ve psikiyatrik problemlerin yaşanabildiği bir dönemdir. Gebelik plansız ve hazırlıksız bir şekilde gelişmişse, mevcut psikiyatrik rahatsızlıklar alevlenebildiği gibi başta depresyon ve anksiyete bozuklukları olmak üzere pek çok psikiyatrik tablo için de risk taşımaktadır. Bu durumda ilaç kullanımındaki kısıtlılık ve zorluklar nedeniyle hem gebe kadın ve yakınları hem de klinisyenler için sıkıntılı bir dönem olabilmektedir.
Gebelik döneminde depresyon % 15-20, doğum sonrası dönemde de %10-25 arasında görülmektedir. Gebeliği sonlandırma kararı da çok kolay verilmemekle beraber doğum olayı da bir travma gibi yaşanabilmektedir. Anksiyete bozukluklarından başta obsesif kompulsif bozukluk ve panik bozukluk olmak üzere gebelik döneminde artış izlenebilmektedir. Doğum sonrasında daha ender olarak (%0,1 ) psikoz gibi daha ciddi tablolar da görülmektedir. Bu durumda hastane yatışı anne ve bebek sağlığı açısından öncelikle planlanmalıdır.
Gebelik döneminde verilen ilaçların anneden plasenta aracılığıyla rahatlıkla fetusa ulasabildiğini bilmekteyiz. Bu nedenle gebelerde psikotrop ilaç kullanımında anne-bebek güvenilirliği açısından en az riskli ilaçları tercih etmeli, mümkün olduğunca ilk üç ay ilaç kullanılmamalıdır. Tedavi etkinliği, yan etki, teratojenite olasılığı dikkatlice gözden geçirilmeli, gebeye ve yakınlarına bu konuda rehberlik yaparak uygulanacak tedaviye beraber karar verilmelidir. Gebelik döneminde kullanılabilecek ilaçlar, FDA(ABD Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından teratojenite risklerine(A’ dan E’ ye kadar) göre sınıflandırılmıştır. Yine emzirme ve anne sütüne geçiş açısından da ilaçların olası riskleri anlatılmalı ve bu konuda da aileye rehberlik yapılmalıdır. İlaç kullanmak zorunda kalındığı durumlarda ilaç saatleri emzirme dönemlerine ve ilaçların anne sütüne geçiş durumlarına göre dikkatlice düzenlemelidir.
Hastalarda ilaç seçiminin, kullanımının zorluğu dolayısıyla psikoterapiler ve ilaç dışı biyolojik yaklaşımlar da sıklıkla düşünülmelidir. Uygun koşullar sağlandığında hastane ortamında yakın takip edilerek yapılabilecek Elektro Konvulzif Terapi(EKT) günümüzde halen etkili olarak kullanılabilmektedir. EKT’ nin kullanımının zorluğu, hastane yatış gerekliliği nedeniyle son yıllarda gebelerde sıklıkla Transkranyal Manyetik Stimulasyon(TMS) tedavisi kullanılmaya başlanmıştır. Gebelerde TMS tedavisinin etkinliği ile ilgili giderek daha fazla vaka bildirilmektedir. Sonuç olarak; TMS tedavisi gebe hasta ve yakınları tarafından kolayca kabul edilebilen uygun bir seçenek olarak göze çarpmaktadır.