Faydalı anksiyete, zararlı anksiyete

Faydalı anksiyete, zararlı anksiyete

Anksiyete kelimesini; korku ve sıkıntı hissiyle karışık endişe, kaygı, gerginlik, stresli ve telaşlı olma hali olarak tanımlayabiliriz. Bazı kişiler için “Dünya yıkılsa umrunda olmaz” derler, bazıları içinse “herşeyden korkar, hemen panikler, herşeyi kafaya takar” derler. Her iki durum da normal değildir.

Kişinin günlük yaşamında nazik, planlı ve üretken olmasına yardım eden hafif düzeydeki anksiyete faydalıdır. Kişideki kaygı düzeyi günlük yaşamda gerginliğe, dikkat azalmasına, gününün verimsiz ve huzursuz geçmesine yol açacak seviyede yüksekse zararlı anksiyeteden söz ederiz.

Anksiyetenin şiddeti; hafif kaygı halinden, ölüm ve çıldırma korkularının da eşlik ettiği ağır panik atak düzeylerine kadar değişebilir. Zararlı anksiyete birkaç saat sürmüş olabileceği gibi, birkaç gün, birkaç ay, birkaç yıl ve hatta daha uzun bir süre devam etmişte olabilir.

Anksiyete belirtilerini kısaca iki grupta toplamak mümkündür; psikolojik ve bedensel belirtiler. Anksiyetenin bedensel belirtileri doğuştan her insanda var olan ve irade dışı çalışan sinir ağı olarak isimlendirebileceğimiz otonom sinir sisteminin (OSS) aşırı çalışmasıyla oluşur.

Kaygının yoğun olduğu zamanlarda bu kişilerde; çabuk sinirlenme, çabuk ağlama, alıngan olma, yorgunluk, çözüm üretememe, çaresizlik hissi, çıldırma korkusu, aniden ölme korkusu, el ve ayaklarda titreme, kalp çarpıntısı, göğüste sıkıntı hissi, boğuluyor gibi olma, bazen ishal-bulantı, karın bölgesinde huzursuzluk hissi, iştah ve uyku bozukluğu, baş dönmesi, bayılacak gibi olma, vücutta karıncalanma hissi, terleme, üşüme, ateş basması, dikkatini toplayamama, dalgınlık, unutkanlık, bedeninin tümünü veya bir kısmını değişiyor hissetme, bulunduğu çevreyi tanımakta zorlanma, yabancı bir yerdeymiş gibi davranma vb. belirtilerden bir kısmı olabilir.

Uzun süren kaygı bozuklukları bazen beklenmedik acı bir olaydan sonra gelişebileceği gibi, bazen bedensel bir hastalığın ya da sakatlığın oluşması sonrasında da ortaya çıkabilir; örneğin; aniden sakatlanma, kalp krizi geçirme, kanser teşhisi konması, tiroit hormonu yüksekliği vb.

Bazı kişilerde uzun süren stresler bedensel hastalığın ortaya çıkmasına ya da ağırlaşmasına neden olabilir, örneğin; tansiyon yüksekliği, tip-2 şeker hastalığı, mide-barsak hastalıkları, kas ağrıları vb. Anksiyetesi uzun sürmüş kişilerde kaygılı duruma ilave olarak depresyon gibi ruhsal başka bir sorun da sıklıkla ortaya çıkar.

Zararlı anksiyeteyi azaltmak için günlük yaşamın düzenlenmesi, hobi ve uğraşı önerileri, çeşitli ilaçlar ve psikoterapiler kullanılır. Kaygı düzeyi yüksek kişiler çay, kahve, çikolata, kolalı içecekler ve alkolü bırakmalı ya da azaltmalıdır. Günde en az 30 dakika temiz ve ılık havada düzenli yürüyüş veya rahatlatıcı egzersiz yapmalı; kas ağrıları ön plandaysa kasları kademeli germe-gevşetme ve solunum egzersizlerini öğrenip uygulamalıdır.

Bu makale 6 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Şakir Özen

Prof. Dr. Şakir ÖZEN, Denizli'de doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1993 yılında başarıyla tamamlayarak Tıp Doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, 1999 yılında tamamlayarak Psikiyatri Uzmanı olmuştur.  2000 Yılında ''Yardımcı Doçent Doktor'' 2005 yılında ''Doçent Doktor'' 2010 yılında ''Profesör Doktor'' Profesörü unvanlarının sahibi olmuştur. 20 ay süre ile Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi’nde görev almış olan Prof. Dr. Şakir ÖZEN, 3 yıl Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Eğitim Görevlisi olarak çalışmalarını sürdürmüştür. Dinleyici ve konuşmacı olarak yurtiçi ve yurtdışı bilimsel kongrelere katılmış olup pek çok bilimsel makalesi bulunmakta, Psikiyatrinin bütün konularına ilgi duy ...

Etiketler
Anksiyete
Prof. Dr. Şakir Özen
Prof. Dr. Şakir Özen
Antalya - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube