Diyabet hastalarının yüzde 33’ü bu durumun farkında değil!

Diyabet hastalarının yüzde 33’ü bu durumun farkında değil!

Son yüzyılın yaşam tarzı değişikliklerini nedeniyle tüm dünyada ve Türkiye’de diyabetin ve obezitenin artmaktadır. Stresli ve yoğun yaşam tarzı ve bununla ilintili çabuk ve hızlı yemek mecburiyeti bir diğer söylemle fastfood tarzı yemeklerle doymaya çalışmanın ve hareketsiz hayatın diyabet ve obezitenin artışına neden olmaktadır.

Ülkemizde fastfood kültürü kafe ve okul kantinlerinde hâkim vaziyette. Cips, beyaz ekmek, sosis benzeri diyabetojenik gıdalar bu hastalıklara davetiye çıkartıyor. Yemek seçimlerinde çavdar ekmeği, sebzeli peynirli sandviç, salata gibi gıdalara yönelmek gerekiyor.

EGZERSİZ FAALİYETLERİNİN ETKİSİ YÜZDE 30!

Sadece egzersizle hastalıkları yenemeyiz. Geri kalan kısmı beslenme alışkanlıklarıyla bağlantılı. Neyi yediğimiz kısmen önemli olmakla birlikte, neyi ne kadar yediğimiz de önemli bir nokta.

Diyabetin ve obezitenin kontrol altına alınmadığında felç, böbrek yetmezliği, kalp krizi, körlük, hamilelik sorunları, uzuv kaybı, damar tıkanıklığı gibi risklerde artışlar görülebilir. Kilo veremeyenlerde dünya genelinde en sık uygulanan teknik tüp mide ameliyatıdır. Başarı oranı yüzde 90’lardadır. İkinci sıklıkla ise By-Pass cerrahisi uygulanıyor.

Diyabet ve bununla birliktelik gösteren hastalıklar da ameliyat sonrası kaybolmaya başlar. Kademeli olarak hastalar kullanmış oldukları ilaçları ve insülini bırakıyorlar. Yalnız burada özen göstermek gereken bir husus hamurlu gıdaları sınırlamak, şekerden uzak durmak, besinleri seçici tüketmektir. Bunlar ameliyattan bağımsız tüm insanların dikkat etmesi gereken hususlardır. Vücudu insülin ürettiği halde bu insülini kullanamayanlarda Tip 2 diyabetin baş göstermektedir.

TİP 1 DİYABET HASTALARI İNSÜLİN KULLANMAK ZORUNDALAR

Tip 1 diyabet hastaları insülin kullanmak zorundadırlar. Ama tip2 diyabette durum farklıdır. Hastalar kendi vücutlarının ürettiği insülini kullanamazlar. Zamanla insülin deposu azalıp insülin ihtiyacı baş gösterir. Rutin tedavide vücudunda insülin üretim sistemi çalışanlara,  insülin depoları ölçülmeden insülin verilir. Sıkıntının kaynağı burasıdır.

Diyabet haplarının bir bölümü aşırı insülin salgılatıp depoları erken boşaltır.  İnsülin verilen hastaların çoğunun başlangıçta kendilerini iyi hissediyor, fakat sonrasında kilo alımı başlıyor ve kilo artışıyla kan şekeri de yükseliyor. İnsülin dozu arttırılıyor ve doz arttıkça kilo alımı da artıyor.

Durum çıkmaza giriyor. İnsülin kilo aldırdığından çıkmazdan çıkaracak maalesef bilinen bir ilaç henüz keşfedilmedi. Böyle bir durumda metabolik cerrahi gündeme gelir. Vücudunuz insülin üretiyor fakat kullanamıyorsanız, sıkıntı ince bağırsak kaynaklı hormonlar ve yağ dokusundandır. Bu sıkıntıyı aşacak anahtar da cerrahi seçenektedir.

Bu makale 14 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Fatih Çiftçi

Doç. Dr. Fatih ÇİFTÇİ, 1977 yılında Hatay'da doğmuştur. Lisans öncesi eğitimini 1994 yılında tamamlamıştır. Ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başlamış olduğu tıp eğitimini 2000 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. 2006 yılında ise Genel Cerrahi ihtisas eğitimini tamamlayarak Genel Cerrahi Uzmanı olmuştur. Doç. Dr. Fatih ÇİFTÇİ, mecburi hizmet yükümlülüğü kapsamında 2006 - 2008 yılları arasında Van İpek Yolu Devlet Hastanesi'nde görev yapmıştır. 2008 - 2009 yılları arasında askerlik vazifesini yerine getirmiştir. Ayrıca Endoskopik ve Laparoskopik Cerrahi Sertifikası sahibi olan Doç. Dr. Fatih ÇİFTÇİ, gastroenterolojik cerrahi, meme cerrahisi, laparoskopik fıtık cerrahisi,endokrin ve varis cerrahisi alanlarında operasyonlar gerçekleştirmekte ve tedavi vermektedir. Kamerayla kapalı fıtık, kasık fıtığı, kapal ...

Etiketler
Diabet
Doç. Dr. Fatih Çiftçi
Doç. Dr. Fatih Çiftçi
İstanbul - Genel Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube