Günlük hayatta genellikle ağız ve dişlerin gördüğü görevler, hatta onların varlığı bile fark edilmez. Ancak bir şeyler ters gittiğinde veya ağrı olduğunda ağız ve dişler akla gelir.
Oysa diş ve diş etlerinin sağlığı, dilin boyu, rengi, dudak ve yanak içleri, nefes kokusu, tükürüğün kıvamı vücut sağlığı hakkında bilgi veren ilk göstergedir.
Diş ve dişetlerindeki problemler sadece estetik ve fonksiyonel problemler değildir.
Diş ve dişetlerinde bulunan sinirsel iletiler, lenfatik akış, kan akışı, bağ dokusu tüm vücudu etkileyen merkezi bir rol oynamakta ve bütün vücudu etkilemektedir.
Ağız bölgesindeki bir problem o bölgede ağrıya neden olmasa bile vücudun bir başka bölgesinde başka bir probleme neden olabilir.
Dişlerdeki pek çok problem vücudun diğer bölgelerine ''ben hastayım'' sinyalleri gönderir. Ölü dişler, gömük dişler, iyi yapılmamış implantlar, dişeti hastalıkları, kistler, bedenle geçimsi olan dolgu ve kaplama malzemelerinin kullanılması, çene eklemi problemleri bunların arasında sayılabilirler.
Bütün ölü dişlerde, dişeti hastalıklarında ve kronik enfeksiyon kaynağı olan diğer bölgelerde bakteriler bulunur. Bu bakterilerin ürettikleri toksinler botunolium toksininden 1.000 kat daha daha toksiktir. Aynı zamanda bu bakteriler çeşitli sitokin adı verilen maddeler üreterek hücreler arası dokuda ağrı olmasa bile; kronik bir inflamasyon oluştururlar ve bağışıklık sisteminin buna cevap vermesine neden olurlar. Bu maddeler hormonal bozukluklar, allerjiler, kan kolesterolünde ve kan şekerinde değişiklikler gibi pek çok soruna neden olurlar.
Ağızdaki hasarlı olan bu bölgeye koruma ve iyileştirme mekanizmaları gelerek ölü hücre ve dokuları ortamdan uzaklaştırmak ve hasar verici etkeni ortadan kaldırmak için uğraşırlar. Bu bir tamir sürecidir. Ancak bazen bu tamir olayı bazen yıllarca sürebilir bireye zarar verebilir.
Bu süreç içinde bakterilerin yanı sıra, vücudun kendini tamir etmesi için gerekli olan makrofajlar bulunurlar. Makrofajlar doku için toksik olan oksijen ve azot monoksit(NO) türevleri ve hücreler arası dokularda hasra neden olan proteinaz enzimini üretirler. Bu durum hücreler arası dokunun hasarlanmasına, hücrelerin ölümüne VE ZAMANINDAN ÖNCE YAŞLANMAYA neden olur.
Bu toksinler sinirler aracılığıyla beyne, damar yoluyla karaciğere, yutularak bağırsaklara taşınır. Yani kronik bir inflamasyon ağrısız olduğu halde vücuda zarar verir. Bu inflamasyonun kalp hastalıkları, inme, prematüre ve düşük kilo ağırlıklı bebekler, üst solunum yolu infeksiyonları, diyabet ve şişmanlık, romatoid artrit, böbrek hastalıkları gibi sistemik durumlarla ilişkili olduğunu gösterilmiştir.
Bu zararlar sadece inflamasyonla bitmez. Ağızla beden sağlığı arasında başka bağlantılar da vardır.
Diş hekimleri doğru yapılan her tedavi sonucunda farkında olmadan vücuttaki bazı problemlerin düzelmesini sağlamaktadırlar.
Bu nasıl olmaktadır? Diş ve dişetlerine giden sinirin beyindeki çekirdeği aynı zamanda bütün vücuda giden ana sinirlere de ev sahipliği yapar. Böylece ağızdaki bütün olumsuz sinyaller vücuda ulaşırken, vücuttaki bütün olumsuz sinyaller ağız bölgesine ulaşır.
İki taraflı işleyen bu süreç sonunda diş ve dişetlerindeki sorunlar vücudun diğer bölgelerinde ağrıya neden olabilir. Örneğin gömük bir diş çekildiğinde kişinin var olan bel ağrısı iyileşebilirken, bir idrar yolu enfeksiyonun varlığında da ön dişlerde dişeti hastalığı veya çürük olmadan ağrı görülebilir.
Diş hekimleri olarak bizlerin amacı sadece lokal tedaviler yapmak değildir. Görevimiz bütünsel bir bakış açısıyla tüm organizmanın kendi gücü ile kendini iyileştirmesini sağlamaktır.
SAĞLIKLI VE GENÇ BİR BEDEN, SAĞLIKLI BİR AĞIZA SAHİP OLMAKLA BAŞLAR.