Diş sıkmanın ve gıcırdatmanın nedenleri , zararları , tedavi yolları .

Diş sıkmanın ve gıcırdatmanın nedenleri , zararları , tedavi yolları .

Günümüzde çok fazla oranda  erişkinde rastlanan diş gıcırdatması, ağız boş iken alt ve üst dişlerin birbirleri üzerinde basınçlı bir şekilde istemdışı öğütme hareketleri yapması ile gerçekleşir. Gündüzleri meydana gelen diş gıcırdatmasını hasta farkedebilir ve farkettiği anda kontrollü bir şekilde yapmaktan kaçınabilir, ancak en kontrolsüz ve tamamen refleks olarak meydana gelen diş gıcırdatması ise gece meydana gelenidir. Geceleri hastalar dişlerini gıcırdattıklarının farkına varamazlar, hatta yıllar yılı diş gıcırdatma sorunlarından habersiz olarak yaşayabilirler.

Diş gıcırdatması esasen bir refleks mekanizmadır. Mekanizmanın başlangıç noktası dişlerdir, alt ve üst dişler arasında bir uyumsuzluk, yahut refleks mekanizmayı başlatacak bir uyaran ortaya çıkarsa, bu uyaran sinirsel mesaj olarak omurilik (Medulla Spinalis) üst katmanları ve Beyincik’e (Pons) bir tehdit algılanması olarak iletilecektir. İleti, dişler arasında hatalı bir temasın bulunduğu mesajını içeren bir uyarı olduğundan, bu uyaran sinir sisteminde refleks olarak bir yanıt mekanizmasını tetikleyecektir. Beyincik veya Medulla Spinalis üst katmanlarından gelen refleks cevap ise önce problemli nokta veya bölgenin ortadan kaldırılmasını amaçlayan bir tepkiye yol açacaktır. Bu da genelde diş sıkması ve gıcırdatması olarak ortaya çıkmaktadır. Hasta dişlerini sıktığı zaman hedef dişler üzerindeki hatalı noktaları ortadan kaldırmak olsa bilse, dişlerin birbirlerini aşındırması uzun zaman alacağından erken etki çene eklemleri üzerinde görülür. Uzun süre içerisinde ise dişlerin birbirleri üzerinde gezinen yüzeyleri parlak ve düz yüzeyler haline gelecektir. Bu parlak ve düz diş yüzeyleri bruksizm denilen diş sıkması ve gıcırdatması probleminin en tipik belirtisidir. Dişler üzerindeki yüzeylerin dışında hastada diş sıkmasına bağlı kas gerilimi sonucu sabahları uyandığında yüzünde bir yorgunluk hissi  duyacaktır. Yorgunluk hissi, eklem bölgelerinde ağrılar, kulak çınlaması gibi çene eklemi rahatsızlıklarının belirtileri de zamanla tabloyu dolduracak belirtilerdir. Bunun yanı sıra dişler üzerine gelen basınçların yönüyle ilgili olarak diş çevresindeki kemik dokularında kaybı söz konusudur. İlerlemiş bir çok olguda zayıf ağız bakımının da etkisi ile dişleri çevreleyen kemik dokuların kaybı ve sonucunda da dişlerin yuvaları içerisinde gevşemesi dahi görülmektedir.

Diş gıcırdatmasına etki eden olayların psikolojik stres ile de arttığı bilinmektedir. Psikolojik stres doğrudan limbik sistemi etkilemektedir. Stresli bir kişide böbrek üstü bezleri adrenalin ve kortizol salgılamaya başlar, özellikle çenekasları başta olmak üzere tüm çizgili kaslar kasılır, kalp daha hızlı atmaya, tansiyon yükselmeye başlar, ağız kurur, dişler sıkılır. Stresi yaratan faktörler ortadan kalksa bile stresin etkisi hemen gitmez, daha bir müddet devam edebilir. Stresli kişilerde daha fazla diş gıcırdatması, daha fazla diş sıkması daha kolay bir şekilde meydana gelir. Bu yüzden, psikolojik stresi artmış kişilerde dişlerinde normalde herhangi bir probleme yol açmayacak bozukluklar, daha kolay bir şekilde diş gıcırdatmaya ve diş sıkmasına neden olur. Bu yüzden ağızda ısırtılan renkli kağıtlar, indikatör macunlar gibi klasik yollarla ortaya çıkarılması mümkün olamayan çok minik oklüzal bozuklukların mutlaka T-Scan oklüzyon analizi ile analiz edilip elimine edilmeleri gerekir.

Diş gıcırdatması olaylarında günümüzde en fazla kullanılan yöntem gece plaklarıdır. Her hastaya özgü yapılan ve bir hareketli protez tarzında dişler üzerine yerleştirilip çıkarılabilen bu apareylerin kullanılmasının iki önemli nedeni vardır ; (1) Koruyucu amaç: Hastanın dişlerinin zarar görmesini engellemek , (2) Tedavi  Amacı : Diş gıcırdatmasını kontrol altına almak. Birinci etki tamamen semptomatik, yani dişlerin korunması yönündedir. Plak, arada bir tampon görevini gördüğünde dişlerdeki aşınma ortadan kalkabilir ancak, basınç sürecektir ve ağız hijyeninin zayıfladığı anda da dişlerin sallanması ile son bulacak olaylar yeniden başlayabilecektir. Genelde gece kullanılan bu koruyucu plakların ağız içerisine yerleşmesi ile nöral mekanizma etki-tepki bağlamında değişecek ve dişler üzerindeki hatalı noktalar işlevlerini yitireceklerdir. Ancak plağın uzun süre çıkarılmaması halinde bu kez nöral mekanizma plağa tepki vererek daha farklı basınçlar üretebilecek, zararın sadece şekli değişecektir. Uzun süre kullanılmadığı durumlarda ise sorunun kökeninde yatan bozukluk zaten giderilmediğinden problem eskisi gibi aynen devam edecektir.

Diş gıcırdatması ve sıkmanın tedavisi, hastanın fizyolojik olarak algılayacağı bir diş kapanış modeline sahip olmasıdır. Hastanın alt ve üst dişleri tarafından oluşturulan kapanışı şayet nöral yapı tarafından fizyolojik olarak algılanıyorsa diş gıcırdatması stresli bir durum dahi olsa görülmez. Bu durumlarda stresİn sonuç etkisi sadece geçici bir süre için diş sıkma olarak gerçekleşir.

Dişlerin birbirleri üzerindeki etkilerinin patolojik olaylara yol açmasının önüne geçmek için oklüzyon analizi şarttır. Günümüzde kullanılan ve artiülasyon kağıdı olarak isimlendirilen kağıtlar ve benzeri maddelerle oklüzyon bozuklukları teşhis edilemezler. Bunun yerine yukarıda da bahsedildiği gibi T-Scan III Bilgisayarlı oklüzyon analizlerinin kullanılarak gözle bile hissedilemeyecek bozukluklar teşhis edilerek elimine edilebilirler.

Gözle, kağıt vs. gibi yöntemlerle ve hastanın kendisi tarafından bile tespit edilemeyecek bozukluklar tarafından oluşturulan uyaranlar birikerek zaman içerisinde sinir sistemi tarafından küçüklüğüne büyüklüğüne bakılmaksızın bir tehdit olarak algılanır ve tepkiyle karşılık görür. Elbette bu tepkinin en kolay yolu da bozukluğun diş sıkması ve gıcırdatması yoluyla elimine edilmeye çalışılmasıdır .

Bozuklukların giderilmesi durumunda bile hastalar belirli sürelerde takip edilmelidirler. Bunun en önemli nedeni  yine sinir sisteminin hatırlama özelliğinden kaynaklanır. Sinir sistemi elimine edilmiş olan bozukluğu kendi kendine tekrar hatırlar ve sanki bozukluk varmışçasına az da olsa diş sıkma ve gıcırdatma hareketleri bir müddet, aylar ve hatta yıllar boyunca azalarak devam edebilir. Sorunun tamamen giderilip giderilmediğini tespit etme işlemi ise yine bilgisayarlı oklüzyon analiz yöntemi ile tespit edilmelidir.

Bu makale 6 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dr. Dt. Serdar Gözler

Etiketler
Diş gıcırdatma
Dr. Dt. Serdar Gözler
Dr. Dt. Serdar Gözler
İstanbul - Diş Hekimi
Facebook Twitter Instagram Youtube