Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

Dikkat eksikliği ve  hiperaktivite bozukluğu

Dikkat Eksikliği- hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tüm dünyada çocuk ve ergenlerin %5-9unda görülen bir hastalıktır. Erkeklerde kızlara göre 3 kat daha sık saptanmış olan DEHB kızlarda daha sıklıkla dikkat eksikliği şeklinde ortaya çıkmaktadır. DEHB, tanı konulmuş çocukların %80inde ergenlik döneminde, %65inde ise erişkinlik döneminde de DEHB devam eder. DEHB olan çocukların ergenlik ve erişkinlik döneminde daha sık alkol ve uyuşturucu madde kullandıkları, okul yaşamlarının başarısız olduğu, sık sık kazaya uğradıkları, daha sık boşandıkları, iş başarılarının daha düşük olduğu ve işsizlik oranlarının daha fazla olduğu gözlenmiştir.

DEHB gelişimine genetiğin rolü oldukça büyüktür. Ayrıca gebelikte toksinlere maruz kalma, doğum ağırlığının düşük olması ve hamilelik döneminde yaşanan stresler de DEHB gelişiminde etkili olmaktadır.

Daha kolay algıladığımız şeylere daha çok dikkat ederiz, daha fazla dikkat ettiğimiz şeyleri daha iyi algılarız.Hoşumuza gitmeyen bir şeyi yaparken sıkılırız, çünkü tat alamayız. Tat alamayız, çünkü ne olup bittiğini anlamak için gereken dikkati bir türlü veremeyiz. Veremeyiz, çünkü o şey tanıdık değilse, daha önce keyif alıdğımız bir şeye değilse ondan kaçmak isteriz.

Yaptığımız her şeyin bir diğerini etkilemeksizin doğru sırayla yapılmasını sağlamak, gereken zamanları hesaplamak için dikkat gereklidir. Ayrıca, bir işe başlamak ve onu sürdürmeki bir başka işe geçebilmek, bir öncekine geri dönebilmek ve kaldığın yerden devam edebilmek için de dikkat gereklidir. Dikkat, mevcut alanın en ekonomik ve akıllı şekilde kullanılmasını sağlamanın yanı sıra geçici ek genişleme alanlarının yaratılmasını da sağlayarak kişilerin dayanma gfücünü arttırmalarına yardımcı olur.

Konsantrasyonise öğretilen bilgilerin kayıtlarının tutulmasını sağlar. Kaydedilen bilgi öğrenilir. Her tekrar kullanımla bilgi pekişir. Bilgiyi tekrar kullanabilmek için ise konsantrasyon gereklidir. Konsantrasyon sağlanamadığında otomatikleşme olmaz, tepkilerde geç kalınır, yanlış anlaşmalar olur. Sorunlar hep sıfırdan çözülmeye başlanır, hep bir şeyler eksikmiş duygusu yaşanır. Bu duygu da kişini- özellikle de çocukların kendisine verdiği değeri azaltır ve özgüvenleri zedelenmiş olur

Çocuğunuzda dikkat ve konsantrasyon sorunu olduğunu nasıl anlarsınız?

·      İlgisini çekmeyen, zorlandığı şeylere dikkatini bir türlü veremez.

·      İlgisini çeken bir şeyeden ise dikkatini bir türülü uzaklaştıramaz.

·      Kurallara uyması gereken yerde aklına eseni yapar. Bu nedenle de toplumsal uyumda sorunlar yaşar.

·      Kendinden istenilen-beklenilen şeyleri yapmaktan kaçar.

·      Çevreden aldığı ‘tembel, kavgacı’ gibi olumsuz mesajları benimser ve ‘kötü çocuk’ olduğuna inanır. Kendinden duyduğu memnuniyetsizliği otoriteye karşı gelen- kabul edilemez davranışlar sergileyerek ortaya koyar.

·      Anlaşılamadığını düşünerek giderek daha öfkeli ve saldırgan bir tavır takınır. Giderek bezginleşir.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) denilen hastalıkta ise; dikkat ve aşırı hareketlilik sorunları çocuğun yaşamını iyice zorlaştırır. Ne gibi belirtiler göründüğüne bakmak gerekirse;

·      Dikkat eksikliği: Dikkatini bir yere verememe, başladığı bir işi sonuna kadar götürememe, dersleri takip etmede güçlük, yönergeleri izlemede güçlük, ödevler-dersleri eksik anlama, yapma, maymun iştahlılık,dalgınlık, akademik başarısızlık, kapasitenin altında başarı gösterme , ders çalışmaktan hoşlanmama, sıs sık eşyalarını kaybetme.

·      Aşırı hareketlilik(hiperaktivite): Devamlı huzursuz bir hareketlilik, aşırı konuşma, konudan konuya atlama.

·      Dürtüsellik: Acelecilik, sabırsızlık, sırasını bekleyememe, davranışlarını kontrol edememe, kurallara uymama, olumsuz yaşantılardan ders çıkaramama, ani duygu çalkalanmaları yaşama, diğerlerinin sürekli sözünü kesme

Bu sorunlar ayrıca, işe yarayacak bilgilerin öğrenilmesini engeller, ilişkilerden elde edilebilecek kazanımları kısıtlar, kendi değerini azımsamaya yol açar, başkalarını anlayabilme-dinleyebilme becerilerini zayıflatır, sürekli bir istekten diğerine geçereken hiç bir isteğin yeterince tadı çıkarılamaz.

Bu sorunlar bazı hareketli diye tabir edilen çocuklarda görülebilir ya da dikkat sorunu yaşayan çocuklar da bu sorunların bazılarına rastlayabiliriz. Çocuklarımız gerektiğinde aşırı dediğimiz hareketlerini kontrol edebiliyorlrasa veya somut bir yarar göreceklerini anladıklarında beklemeyi biliyorlarsa butazr sorunlar hastalık olarak kabul edilemez. Hastalık olarak nitelendirebilmek için tanımladığım sorunların en az altı aydır sürüyor olması, yaşamın pek çok alanında(okul, aile,arkadaş) da ortaya çıkıyor olması çocuğun okul, aile ve arkadaş yaşamını ciddi boyutlarda sekteye uğratıyor olması gerekir.

DEHB süregen bir bozukluktur. Tedavi edilmezse yaşamı giderek daha da zorlaştırır. Bu nedenle erken dönemde hastalığı tanımak ve uygun tedaviyi planlamak oldukça önemlidir. Tedavi edilmediği hallerde dikkat sorunları olduğu gibi hatta daha da artarak devam eder;aşırı hareketlilik tam olarak ortadan kalkmaz. Erişkin dönemde bu çocukların üçte birinde aşırı alkol- uyuşturucu madde tüketimi ,depresyon, kaygı bozuklukları gibi sorunlar gözlenir. Tedavi edildiğinde ise dikkat sorunları oldukça düzelirken, aşırılıklar törpülenir, çocuğun bireysel gelişimini, ilişkilerinin ve toplumsal uyumunu bozar hale bir hareketlilik ve dürtüsellik olmaz, çocuklar yenilik arayışlarını özdenetimleri altına alabilir hale gelirler.

DEHB görülen çocuklarda bu hasatlığa ek olarak; özel öğenme güçlüğü, tik bozuklukları, depresyon, uyum bozuklukları gibi sorunlara da sık rastlanır.

Bu rahatsızlığın yaşamı çok fazla sekteye uğratmayan hallerinde bazı olumlu yanları da olmaktadır. Bu çocuklar;

·      Enerjik, yaratıcı kişilerdir,

·      Sıcakkanlı,dost canlıdsıdırlar,

·      Konuşma yetenekerli gelişmiştir,

·      Bulunduğu ortama neşe, canlılık katarlar,

·      Yardımsever olabilirler,

·      Kolaylıkla risk alırlar

·      İyi espri yaparlar

·      Hoşgörülü olabilirler

·      Esnek olabilirler

·      İnsanlara kolaylıkla güvenirler.

Tedavi sonrasında olumsuz özellikleri azalırken, olumlu yanlar ise daha fazla gözle görünür hale gelir.

Tedavi

DEHB tedavisinde uyarıcı adını verdiğimiz ilaçların önemli rolü bulunmaktadır. Bu ilaçlara bu yazı kapsamında değinmeyeceğimn. Ancak ilaç tedavisine mutlaka bir uzmanın karar vermesi ve başlaması gerektiğini ve ilaç alırken düzenli takiplerin yapılması gerektiğini özellikle hatırlatmak isterim. Ayrıca çoğu çocukta tek başına ilaç tedavisi yeterli olmayacaktır. Aile, okul , hasta ve doktor işbirliği ve birlikte ortak tedavi stratejileri belirlemek tedavinin vazgeçilmez ve en önemli parçasıdır. Hastalığın doğası, seyri ve sonuçları ve tedavisi konusunda öncelikle aile ve çocuğa, gerekli durumlarda da okuldaki öğretmenlere ve rehberlik birimine gerekli bilgiyi vermek çocuğu takp eden uzmanın yapması gereken ilk iştir.

Bu yazıda kısaca aile ve okul düzeyinde yapılabilecek şeylere değineceğim.Öncelikle gerek okul gerekse ev ortamında mutlaka olması gereken davranışlardan söz edeceğim.

·      Net sınırlar koymak.

·      Gündelik hayatı iyi düzenlemek

·      Tuıtarlı olmak

·      Sevgi ve övgüyü açık-seçik ve anında iletmek

·      Eleştiriyi ölçülü ve önemli konularda sınırlı tutmak

Ortam Düzenleme: Çocuğu uygun ortam sağlamak, misafirliğe giderken sevdiği oyuncakları da götürmek. Uyumayı sevmeyen bu çocuklara uyku öncesinde daha sakin etkinlikler yaptırmak, dikkatini çelen oyuıncakları odasından uzaklaştırmak, hikaye okumak.

Nitelikli Beraberlik: Davranışları nedeniyle arkadaşları tarafından itilen, istenmeyen bu çocukların özgüvenleri benlik saygıları azalmıştır. Anne-babaların çocuklarına vakit ayırmaları, onların istediği şeyleri yapmaları hem onları yalnızlıktan kurtatarır hem de benlik saygılarını kazanmalarına yardımcı olur. Çocuklar böylece sevildiklerini hissederleri değerli olduklarını düşünmeye başlarlar. Çocuğun istediklerini yapmak, bir etkinliği birlikte gerçekleştirmek, ara vermeden devam edebilmek, zihinsel işlevleri de içine katan bir aktif beraberlik yakalayabilmek önemli.Göz ve beden teması da bu beraberliği daha nitelikli hale getirecektir.

Ödül: Olumlu, istenen davranışları anında fark ederek ve zaten yapılması gereken normal şeylermiş gibi algılamaksızın ödüllendirmek çok önemli. Ödüllendirme olumlu davranışın süreklilik kazanmasını sağlayan önemli bir etmen. Ödülün tutarlı olması ve bellik bir düzen içinde verilmesi halinde yararlı olması olanaklı. Olumlu davranışı hemen ödüllendirirken olumsuz davranışları da bazen göz ardı etmek gerekebilir.

Sosyal ödüller; ilgi göstermek, öpüp kucaklamak, övücü- teşvik edici( aferin, eline sağlık) gibi sözler söylemektir. Övgüleri hak etmediği zamanlarda söylediğinizde çocuğunuz övgünün gerçekçi olmadığını hissedecektir. Ayrıca gereksiz övgü çocuğun her yaptığından ödül beklemesine ve ödül gelmediğinde kaygılanmasına neden olur.

Somut ödüller; bir sistem içinde verilebilir.istenen davranışlar puanlanır ve puana göre ödül belirlenir. Ödüllendirme başladıktan iki hafta sonra çizelgeye ceza puanlarını da eklemekte yarar var. Cezan puanları için ayrıca cezalandırma yapmaktansa bu puanları ödül puanlarından düşmek daha etkili olacaktır. İstenen davranışlar listesinin çocuğun yaşına, yapabileceği davranışlara uygun olması gerekir. Alışkanlık haline gelmiş olumlu davranışları listeye almaksızın sosyal ödüllerle ödüllendirmek daha iyi olacaktır. Ödüller motive edecek nitelikte olmalıdır, yerine getiremeyeceğiniz ödülleri teklif etmeyin, liste esnek olursa daha çok işe yarayacaktır. Ödüller ailenin ekonomik durumunu gözeterek seçilmelidir.

Ödüllendirmede yapılan yanlışlar; anne- babanın tutarsız davranması,ödülü ertelemek, olumsuz bir davranış sırasında çocuğa ödülü hatırlatmak, ödül için çocukla pazarlığa girmek, sözel ya da somut ödüllerden sadece birini kullanmak, gereğindan fazla ödül vermek, ödülü bir tehdit aracı olarak kullanmak sayılabilir.

Ceza: Çok sık kullanılmaması gereken ancak etkin ve doğru kullanıldığında işe yarayacak bir yöntemdir. Cezalar, daha çok ödülü vermemek, istediği bir şeyden mahrum bırakmak şeklinde ve çocuğun yaşına uygun ve yapılan davranışla orantılı şekilde olmalıdır. Ağır ve hak edilmeyen cezalar çocuğun kişilik gelişimini zedeleyebilir, çocuk ile anne-baba arasındaki ilişkiye zarar verebilir, çocuğun benlik değerinin azalmasına neden olabilir, çocuğu daha da saldırgan ve inatçı hale getirebilir(dayak arsızı). Fiziksel cezalar hiç bir şekilde bir şey öğretmek amaçlı olmaz, o anda cezayı veren kişinin çaresizliğini gösterir. Ceza konusunda anne-baba aynı fikirde olmalılar, aynı olumsuz davranış her tekrarında cezalandırılmalı, ceza gerektiren davranış hiç bir zaman ödüllendirilmemeli, ceza davranıştan hemen sonra verilmelidir. Etkin biçimde olumsuz davranışa aldırmamak o davranışın tekraralanamsını azaltabilir. Çocuklar zaman zaman olumsuzlukla da olsa başkalarının özellikle de ailelerinin ilgilerini topladıkları davranışları tekrar etme eğilimindedirler. Bu tarzı ebeveynlerin fark ederek bu tür olumsuz davranışlar karşısında aldırmamaları ve etrafındakilere de göz kaşla olsun davranışı göstermeye çalışmamaları, çocuğun arkasından fısıltıyla bile olsa bu davranış hakkında konuşmamaları halinde çocuk ilgi çekme amacına ulaşamadığından bu davranışı tekrarlamayabilecektir. Ortamdan çocuğu uzaklaştırmak da bir başka ceza yöntemi olarak kullanılabilir.

Okul Ortamında Yapılacaklar:

·      Sınıf mevcudu 20 yi geçmemelidir.

·      Sınıfta kuralları öğretmen ve öğrenciler birlikte belirlemeli, net ve açık olarak belirlenen kurallar yazılarak bir yere asılmalıdır.

·      Dersler sıkıcılıktan arındırılmalıdır.

·      Çocukların kişisel özellikleri, farklı ilgi alanları ve farklı koulardaki yetenekleri ve öğrenme biçimlerindeki farklılıklar olabildiğince dikkate alınmalıdır.

·      Aşırı tekrarlardan kaçınılmalıdır. Tekrar öğrenmek için gerekli olmakla birlikte aşırılığa kaçılması halinde çocuklar sıkılmaya başlayabilirler.

·      DEHB olan çocuklar dikkatlerinin kolayca dağılabileceği yerlere oturtulmamalıdırlar.

·      Onlarla sık sık göz teması kurulmalıdır.

·      Hataları teşhir edilmememli, hatalarından dolayı özellikle de sınıf içinde aşağılayıcı, azarlayıcı tavırlara maruz kalmamalıdırlar.

·      Sınıf içinde sorumluluk verilmeli. Hatta bazen sınıf dışına çıkabilmelerine olanak tanıyan görevler de verilmelidir.

·      Yazılı yerine sözlü sınav tercih edilmelidir. Yazılı sınavsa süre sınırı daha esnek tutulmalı, çocuğun tüm soruları yanıtlaması sağlanmaya çalışılmalıdır.

·      Sık ve anında gerek sosyal gerek somut ödüllendirilmeler yapılmalıdır.

·      Arkadaşlarına gerekli açıklamalar yapılarak damgalanmaları-dışlanmaları engellenmelidir.

·      Sınıf içinde gruplar oluışturularak bir gruba dahil edilemelilerve grup içinde kalmaları sağlanmaya çalışılmalıdır.

·      Fazla enerjilerini dağıtabilmeleri, dikkatlerini toparlayabilmeleri için sportşf etkinliklere yönlendirilmelidirler.

·      Ödevleri dikkat genişliğine göre ayarlanmalı, yapabilecekleri küçük parçalara bölünmelidir.

·      Sınıftan çıkmadan önce ödevlerini eksiksiz almaları sağlanmalıdır.

·      Yazılı ödevler azaltılmalıdır.

·      Ödevlerin nasıl yapılacağı açık ve net olarak açıklanmalıdır.

·      Ödevler düzenli olarak ve ayrıntılı biçimde kontrol edilmelidir. İyi yapılmış ödevlere sözel övgülerin yanında yıldızlı imza gibi somut ödüller de verilmelidir.

·      Neler öğrendikleri devamlı kontrol edilmelidir.

·      Aldığı sonuçlar değil çabası değerlendirilmeye alınmalıdır.

·      İstenmeyen davranışlar için aşırı cezalardan kaçınılmalıdır.

·      Beceri ve davranış gelişimini takip için çizelgeler oluşturulmalıdır .

DEHB ekip çalışması ve işbirliği içinde (aile, çocuk, okul) tedavi edildiğinde büyük ölçüde olumsuz yönlerinin düzene girdiği ve çocuğpa verdiği olumlukların ileriki yaşamında birer avantaj haline gelebileceği bir hastalıktır. Çocuklarınızda böylesi sorunlar gördüğünüzde mutlaka bir uzmana danışın. Hastalık düzeyinde olmasa bile önerilerle ve yukarıda sözünü ettiğim yöntemlerle yapılacak çok şey var. Çocuklarımı toplumda kaybeden değil de kazanan olsunlar. Damgalanmak yerine parmakla gösterilsinler.

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dr. Öğr. Üyesi Özlem Mestçioğlu

Dr. Öğr.Üyesi, Özlem Mestçioğlu, 1966 yılında İstanbul’da doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından 1983 yılında Marmara Üniversitesi İngilizce Tıp Fakültesi'nde başladığı eğitimini 1990 yılında başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, 1992 - 1997 yılları arasındaİstanbul Bakırköy Prof. Dr. M. Osman Ruh Sağlığı ve Araştırma Hastanesi'nde Psikiyatri Dalı'nda tamamlamıştır.

1997 - 2010 Yılları arasında Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görev almış, 2010 - 2013 yılları arasında ise, Np İstanbul Etiler Polikliniği'nde Yetişkin Psikiyatristi olarak çalışmalarını sürdürmüştür.

Dr. Öğr.Üyesi, Özlem Mestçioğlu,, mesleki çalışmalarına İstanbul'da bulunan Yorum Psikoterapi ve Değişim Psikolojik Danışmanlık Merkezi'nde devam etmektedir.

Etiketler
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu
Dr. Öğr. Üyesi Özlem Mestçioğlu
Dr. Öğr. Üyesi Özlem Mestçioğlu
İstanbul - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube