Çocuklarda besin allerjileri

Çocuklarda besin allerjileri

Besin allerjisi, özelikle de inek sütü allerjisi, çocuklarda yaşamın ilk yılında oldukça sık görülen bir hastalıktır. Sıklığının değişik çalışmalarda % 2 ile % 7,5 arasında (ortalama % 2-3) değiştiği bildirilmiştir. Anne, baba veya kardeşlerde atopik hastalık varsa sıklık % 60’a kadar çıkabilir.

Yenidoğan ve süt çocuklarının en önemli besin kaynağı anne sütü ve inek sütünden hazırlanan  mamalar olduğu için allerji yapabilecek proteinleri ancak bu yolla alırlar. İnek sütü proteinlerine karşı allerji gelişmesi en sık olup bunu soya proteini, daha büyük çocuklarda ise gluten ve yumurta gibi besinler izlemektedir. Günümüzde inek sütündeki çok sayıda proteinin  allerjiye neden olabileceği anlaşılmıştır. Bunların başında betalaktoglobülin, laktalbumin, kazein, gammaglobulinler ve albumin gelmektedir.

İnek sütü allerjisi küçük süt çocuklarında çeşitli sindirim sistemi belirtileri yanında solunum sistemi belirtileri, deri döküntüleri ve anafilaksi gibi farklı belirtilere de yol açabilir. Sindirim sistemi belirtileri ve deri reaksiyonları olguların % 50-60’ında, solunum sistemi belirtileri ise % 20-30’unda görülür. Besin allerjisinin sindirim sistemi belirtilerinin başında kusma ve ishal gelmektedir. Gastroözofageal reflülü çocukların % 16-24’ünde inek sütü allerjisi belirtilerinin de varlığı bildirilmiştir. Bunlardan başka karın şişliği, kanlı ishal, sindirim ve emilim kusurları sonucunda büyüme geriliği gözlenebilmektedir. Süt çocuklarında non spesifik kolitin (kalın barsak iltihabı) sık rastlanan nedenlerinden biri besin allerjisidir. Ayrıca infantil kolik (gazlı bebek) ve uyku bozukluklarından da besin allerjisinin sorumlu olabileceğini gösteren çalışmalar vardır.

İnek sütü allerjisi küçük süt çocuklarında en sık bir hafta ile üç ay arasında ortaya çıkar. Ortaya çıkmasından sorumlu mekanizmalar henüz tam olarak bilinmemektedir. Ancak, rinit, ekzema gibi sindirim sistemi dışı belirtilerle seyredenlerin aşırı duyarlılık reaksiyonu şeklinde ve IgE’ye bağlı olarak dakikalar ya da saatler içinde ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bir kısmının immun kompleksler aracılığı ile ve 4-12 saat içinde oluştuğu, kronik ishal ve malabsorpsiyon tablosunun ise gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonu şeklinde geliştiği bildirilmiştir.

İnek sütü allerjisi tanısında kan ve cilt testlerinin rolü tartışmalıdır. IgE ilişkisiz tip reaksiyonlarda kanda spesifik IgE negatif bulunur. “Prick test” olguların sadece % 25’inde pozitiftir. “Patch test” ise 6 aylıktan once % 50, bir yaştan sonra ise % 80 pozitif bulunur.  Barsak tutulumu ile giden tipte ince barsak biyopsisinde çeşitli derecelerde hasarlanma, ödem, iltihabi hücrelerde artış görülebilir. Eğer kolit söz konusu ise yapılan kolonoskopik inceleme kalın barsaklarda kızarıklıktan ülserlere kadar değişen hasarlanma ve alınan biyopsilerde iltihap hücrelerinde artış gözlenir.

İnek sütü allerjisi tanısında öncelikle besin allerjisinden şüphelenmek gerekmektedir. Sütün veya başka bir besin söz konusu ise o besinin diyetten çıkarılması ile semptomlar 72 saat içinde kaybolur. Mukoza hasarının düzelmesi ise bir ayı bulabilir.

Challenge” (provakasyon testi), tanının doğrulanması için sadece şüpheli olgulara yapılmalıdır. Goldman kriterlerine göre 3 kez “challenge” yapılması riskli olması nedeniyle günümüzde artık kabul edilmemektedir. Allerjisi olan hastaya süt verildiğinde semptomlar 1-6 saat içinde tekrar ortaya çıkar. Bu durumda dışkıda iltihap hücreleri bulunur. Eğer bu dönemde barsak biyopsileri yapılırsa yukarıda tanımlanan hücresel reaksiyon görülür.

İnek sütü allerjisi olan çocukların tedavisi inek sütü proteinlerinin diyetten çıkarılması ile sağlanır. Hastaların % 70-80’inin uygun bir eliminasyon diyeti ile 3. doğum gününden önce iyileştiği gösterilmiştir. Beş yıl içinde iyileşme oranı % 100’e yaklaşır. Bu çocuklarda diğer besinlere, özellikle soya proteinine karşı da çapraz allerji gelişmesi nadir değildir. Unutulmaması gereken başka bir husus bu çocukların anne sütü yoluyla da allerjenleri alabileceği ve söz konusu tipik semptomları gösterebileceğidir. Ayrıca bazı olgularda hipoallerjenik karakterde olduğu düşünülen protein hidrolizatı içeren mamalara karşı da allerji gelişebilir. Bu nedenle de tedavide en uygun mamalar protein içermeyen aminoasit bazlı mamalardır.

Sonuç olarak, yenidoğan döneminden itibaren çok çeşitli klinik tablolarla karşımıza çıkabilen inek sütü allerjisinin daha iyi tanınması ile daha çok sayıda olgunun tanısı ve etkin şekilde tedavisi mümkün olabilecektir.

Bu makale 4 Temmuz 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Tufan Kutlu

Prof. Dr. Tufan Kutlu 1957 yılında Kırklareli'nde  doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından İstanbul Üniversitesi, İstanbul  Tıp Fakültesi'ndeki eğitimini başarıyla tamamlayarak Tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Ana Bilim Dalın'da tamamlayarak Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Uzmanı Olmuştur. Galatasaraylılar Derneği,   İstanbul Hasta Çocukları Koruma Derneği,    Cerrahpaşa Çocuk Kliniği Vakfı,  Karaciğer Araştırmaları Derneği,  Ulusal Gastroenteroloji Derneği, Türk Pediatri Kurumu, Pediatrik Gastroenteroloji Hepatoloji ve Beslenme Derneği,  Societé Francophone de Gastroentérologie Pédiatrique, European Society for Paediatric Gastroenterology Hepatology and Nutrition gibi birçok derneğe üyeliği vardır. Prof. Dr. Tufan Kutlu, mesleki çalışm ...

Etiketler
Çocuklarda alerji
Prof. Dr. Tufan Kutlu
Prof. Dr. Tufan Kutlu
İstanbul - Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Facebook Twitter Instagram Youtube