Ankilozan spondilit (AS) nedir?
Kısaca AS denilen Ankilozan spondilit omurgayı tutan müzmin bir iltihap hastalığıdır. Sistemik bir hastalıktır yani vücuttaki tüm eklemlerin yanında bazı organları da etkileyebilir. Hastalık kişilerin yapısal farklılıklarında dolayı hafif veya şiddetli seyredebilir. AS hastalarında çoğunlukla omurgada ağrı ve sertlik görülür. Hastalığın en kötü senaryosu omurgayı oluşturan kemiklerde zamanla kaynama ve buna bağlı olarak sert bir omurganın meydana gelmesidir. Omurganın bir bütün olarak kaynama olayına ANKİLOZ denir. Hastalığın erkenden tanımlanması ve mümkün olduğunca hızlıca tedavi edilmesi, bu hastalıktan kaynaklı kalıcı kusurların önüne geçebilmemize yardımcı olacaktır.
Kimlerde Ankilozan Spondilit (AS) riski yüksektir?
AS genellikle erken ergenlik ve geç ergenlik döneminde başlar. AS'nin 45 yaşından sonra başlama olasılığı düşüktür. Hastalık erkeklerde kadınlardan 3 kat daha sık görülür. Son yıllarda yapılan yayınlarda her iki cinsiyette eşit olarak görülmektedir. Kafkasyalılar, Asyalılar ve Hispaniklerde daha yaygındır. İnsidans 1000 kişide 1'dir. ABD'de yaklaşık 500.000 kişi bu hastalıktan muzdariptir. Batı toplumlarında görülme oranı %0,1-1,4 aralığında bildirilmiştir. Türkiye’de hasta sayısı ile ilgili veriler net değildir.
Ankilozan Spondilitin (AS) sebepleri nelerdir?
AS'nin nedeninin ne olduğu net olarak bilinmemektedir. Ancak birçok sebebin bir araya gelmesi ile oluştuğu kanaati yaygındır. Genetik yatkınlık bu sebeplerden sadece biridir. HLA B27 pozitif bireylerin hepsinde hastalık meydana gelmediği gibi AS olup HLA B 27 si negatif olan hastalarda çok sayıdadır. Bilinen bulaşıcı veya çevresel etkileri yoktur. Bir ailede birden fazla kişi hastalığa sahip olabilir, ancak tamamen kalıtsal olduğu söylenemez.
Ankilozan spondilitin (AS) belirtileri ve semptomları nelerdir?
Kalçada ağrı sertlik ve sakroiliak eklem tutulumu AS’nin neredeyse olmazsa olmaz bulgularıdır. Hastalığın oluşum sürecinde Sakroiliak eklem pelvik kemikler ile beraber omurganın en alt kısmındaki eklemlerde iltihaplanma ortaya çıkar. Buna bağlı olarak sabah tutukluğu bel ve sırt ağrısı görülür. Gün içerisinde şikâyetler giderek azalır. Hastalarda tutukluluk tüm gün sürebileceği gibi hiç de ortaya çıkmayabilir. Tutukluluk süresi sabahları kalktıktan itibaren 30-60 dk arasında sürmektedir. Bazı hastalarda tüm günde bu durum devam edebilir. Sırt ağrıları hastayı gece uyandırabilir. AS'yi diğer romatizmal hastalıklardan ayıran bulgu sakroiliak eklem tutulumudur. Kalça eklemi dışında aşağıdan yukarıya doğru ilerleyerek bel göğüs ve boyun eklemleri de etkilenebilir. Bunun sonucunda vertebral kemikler birbirine kaynayarak omurganın ve vücudun hareketlerini sınırlandırabilir. Omuzlar, kalçalar ve bazen diğer eklemler de tutulabilir. Kulak içerisindeki eklemler etkilenerek çınlama şikâyetleri olabilir. AS hastalarında tüm eklemelerin az veya çok tutulma ihtimali vardır. AS hastalarında eklemler dışında tendonlar ve eklem bağları da etkilenir. Örneğin, topukta Aşil tendiniti ve ayak altında plantar fasiit AS hastalarında görülebilmektedir. AS hastalarında ayrıca inflamatuar bağırsak hastalığı ve sedef hastalığı da görülebilir. Ateş, yorgunluk, bağırsak veya göz iltihabı (ön üveit) oluşabilir. Nadiren, kalp veya akciğer tutulumu olabilir. Özetle AS yaşamı tehdit etmez. Genellikle yavaş yavaş kötüleşir. Çoğu insan normal şekilde çalışabilir ancak genç nüfusta ciddi iş gücü kaybına neden olur.
Ankilozan spondilit nasıl teşhis edilir?
Tanı da en önemli husus hastalıktan şüphelenmektedir. Bel ve kalçada oluşan ağrılar ile hastanelere başvuran hastalar, çoğunlukla bel fıtığı ve kas spazmı ön tanıları ile oyalanırlar. ilgili branş uzmanlarının şüphesi ile tanı ortaya çıkar. Tüm dünyada tanıda gecikmeler olmaktadır. Amerika da AS tanısı 6-12 yıl gecikmektedir. Özellikle sakroiliak eklem tutulumunun radyolojik olarak gösterilmesi tanı koydurucudur. Manyetik rezonans görüntüleme (MRI) taramaları direk grafiler ve nükleer tıp teknikleri en sık kullanılan tanı yöntemleridir. HLA B27 geni kontrol edilebilir, ancak varlığı veya yokluğu nihayetinde teşhisi doğrulamaz veya reddetmez. Bazı hasta gruplarında laboratuvar ve görüntüleme sonuçları negatif olabilir. Bu durumda hekimler fizik muayenenin pozitif bulguları ve klinik deneyimleri ile hareket edip tanıyı koyabilirler.
AS’ni gri alanları diyebileceğimiz gruplarda hastalığın teşhisi ötelenmektedir. Pozitif bulgular olmadığından hastaya yanlış teşhisler konulmakta ve hastalar yanlış yönlendirilmektedir. Klinik bulguların aslında yönlendirici olduğu durumlar göz ardı edildiği için gerçek bulgular ortaya çıkana kadar hastalar yıllarca oyalanmaktadırlar. Bu grupta bile geç kalmadan erken tedaviye başlanmalı ki istenmeyen sonuçlar oluşmasın. Bel ağrısı ve kalça ağrısı şayet 2 aydan fazla sürüyor ise inflamatuvar kaynaklı ağrılar akıldan çıkarılmamalıdır. Bu hasta gruplarının hepsine kas spazmı veya bel fıtığı şüphesi demek hastalara haksızlık olabilir. Çünkü bu hastaların bir kısmı yıllar sonra AS olarak karşımıza çıkmaktadır. İnflamatuvar hastalıklarda tedavi için erken davranmak kalıcı kusurları önleyebilir.
Ankilozan spondilitin olası komplikasyonları nedir?
Kemiklerin omurga ve göğüs kafesindeki füzyonu ( birbirine kaynaması ), hastanın hareketliliğini ciddi şekilde sınırlandırabilir. Göğüs kafesinin birbirine kaynaması, AS'li hastalarda akciğer kapasitesini ve fonksiyonunu daraltabilir. Nefes almada zorluk ve KOAH a benzer klinik bulgular görülebilir. Komplikasyonlar vücudun hangi kısımlarının etkilendiğine göre değişir. Gözler tutulur ve hasta tedavi edilmez ise görme kaybı meydana gelebilir. Sert ve kırılgan hale gelmiş omurgalarda olası bir travma kırıklara sebep olabilir. Aşil tendonunda oluşan iltihaplanma sonucunda kopma meydana gelirse operasyon gerekebilir. Gerek hastalığın direkt olarak neden olduğu durumlardan kaynaklı gerekse en direk olarak oluşan nedenler hastalarda istenmeyen sonuçlara yol açabilir.
Ankilozan spondilitli hastalarda klinik seyir nasıldır?
AS herkeste aynı şekilde ilerlemez. Bir çok hasta gelip ve giden tarzda sırt ağrısından muzdariptirler. Bununla birlikte, bazıları ise kronik (uzun süreli) şiddetli sırt ağrısı ile yaşamlarını sürdürmek zorunda kalabilirler. Hastalık tedavi edilmezse ciddi ölçüde hareketlerinde kısıtlılık görülecektir. Araştırmalar ortaya koymuştur ki kontrolsüz ve tedavisiz AS hastalarında 20 yıldan sonra klinik seyir ankiloza ve kalıcı eklem problemlerine doğru ilerlemektedir.
Ankilozan spondilit nasıl tedavi edilir?
Tedavi, ağrı ve sertliği azaltmayı, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmayı, deformiteyi önlemeyi, duruşu ve işlevi korumayı amaçlamaktadır. AS'li hastalara gerilme ve güçlendirme, derin nefes egzersizleri ve durma ve gevşemeyi önlemek için duruş egzersizleri verilir. İlaçlar AS tedavisinde de kullanılır. Steroid olmayan antienflamatuar ilaçlar (NSAID'ler) semptomları kontrol etmek için kullanılır, ancak hastalar genellikle daha agresif bir tedaviye ihtiyaç duymaktadırlar. Tendon veya eklem enjeksiyonları dışında kortizon veya prednizon gibi steroidler nadiren kullanılır. sülfasalazin veya metotreksat gibi romatoid artrit için kullanılan ilaçlarda kullanılabilir. Bun ilaçlar omurga hastalıklarından ziyade çoğunlukla periferik eklemlere (eller, bilekler, dizler) yardımcı olmaktadır. Son zamanlarda, etanercept, certolizumab, adalimumab, golimumab, infliximab ve secukinumab gibi biyolojik ajanlar kullanılmaktadır. Bazen de diz veya kalça eklemlerinin deformitelerinde cerrahi seçeneğe başvurulmaktadır.
İntegratif tıp anlayışı ile tedavi:
Kronik inflamatuvar hastalıklara yaklaşımda kas iskelet siteminde meydana gelen problemler, diyet akılcı egzersiz programları göz ardı edilmemelidir. Kronik inflamasyonu tetikleyen durumlar irdelenmeli ve anti inflamatuvar süreçlerin uyarılması için farklı tedavi modaliteleri uygulanmalıdır. AS gibi kronik inflamatuvar hastalıklarla yalnızca medikal olarak tedaviye ulaşmak mümkün değildir. Gerek hücresel enerji sirkülasyonlarının irdelenmesi ve gerekse osteopatik uygulamalarla hastalığının eşlik ettiği problemler ortadan kaldırılmadan sonuca ulaşmak mümkün değildir. Tüm dünya hekimlerinin ortak buluştuğu nokta; yalnızca akılcı egzersiz programları ve anti inflamatuvar diyet uygulamaları ile bile hastaların şikâyetlerinin %50 sini azaltmanın mümkün olabilmesidir. Geldiğimiz noktada hastalara bu uyarıları yapan ve uygulayan hekimlerin sayısı yok denecek kadar azdır. Medikal tedavilerle her şeyi çözebilmeyi amaçlamak sorunları kördüğüm haline getirmektedir. Son yıllarda biyolojik ajanların tedavilerinin merkezine oturması, hastaları yan etkilerinden dolayı kaygılandırmaktadır. Kaldı ki bazı hasta guruplarında bu ajanları kullanmak kontrendikedir. Tüberküloz, maligniteler, kronik hetatit B ve C gibi hastalarda bu ilaçları kullanmak mümkün değildir.
Özetle yaşadığımız çağda son teknolojik teşhislere ve tedavi seçeneklerine rağmen Ankilozan spondilit in henüz kesin bir tedavisi yoktur. Hastalar hastalıklarının ömür boyu süreceğini kabul etmek istemezler. Bu yüzdende sürekli olarak kalıcı iyileşme arayışlarını sürdürmektedirler. ülkemizde olduğu gibi tüm dünya halklarında da bu arayış sürmektedir. Kaldı ki verilen son teknolojik ilaçlara rağmen hastaların önemli bir kısmında şikâyetler aynen devam etmektedir.
Ankilozan spondilit tedavisinde organizma kas iskelet sisteminden başlayarak kronik inflamatuvar süreçlerde dahil olarak ele alınmadan kaslardaki kasılma yorulma zayıflık ve gevşemeler osteopatik olarak incelenmeden ve dahi kas iskelet sisteminin neden olduğu organsal problemler ortadan kaldırılmadan bu hastalığın gerçek tedavisi mümkün değildir.