Yakınım koroner bypass ameliyatı olacak, riski nedir?

Yakınım koroner bypass ameliyatı olacak, riski nedir?

Her ameliyatta olduğu gibi Koroner Bypass ameliyatında da risk analizi yapılmalıdır.

Her hastanın kendine özgü durumları olduğundan esas olan konu hasta bazında değerlendirmenin yapılmasıdır.

Hastanın yaşında başlayarak geçirdiği hastalıklar, ameliyatlar, halen tedavi altında bulunduğu durumlar incelenmelidir. Ülkemizde ve Avrupa’da kullanılan bazı skor sistemleri bu risk analizi için kullanılmaktadır.

Kafanızı fazla karıştırmadan basitçe maddeler halinde ilerleyelim.

1.YAŞ: Yaşın riskin üzerine etkisi genelde 60 yaşın üstünde olmaktadır. 70 yaşın üzerinde ise artmaktadır. Günümüzde beklenen yaşam süresinin uzun olması nedeni ile hasta ağırlığı 60 yaş grubunda 70’e ve daha yukarı doğru çıkmaktadır. Yaşlı hastalarda hareket kabiliyeti ve yaşam kalitesi dikkate alınır.

2. CİNSİYET: Kadın olmanın bir risk olarak kabul edildiği kabul edilmektedir. Aksi yönde yayınlar olsa da bu hala kabul edilen bir görüştür.

3. ŞEKER HASTALIĞI: Damar sertliğinin sebeplerinden en önemlisi giderek artan oranda görülen Şeker Hastalığıdır. Özellikle İnsülin kullanan hastalarda riske daha fazla katkıda bulunmaktadır. Bu risk halk arasında sıkça söylenen ‘’ dikişlerin kaynamaması ‘’ şeklinde yanlış bilinen olaya bağlı değildir. Günümüz şartlarında bu tür yara enfeksiyonlarına ender olarak rastlanılmaktadır. Şeker hastalığının risk faktörü yaygın damar sertliği yapması ve böbrek gibi organlarda gözle görülmeyen hasarlar yapmasına daha çok bağlıdır.

4. SİGARA VE KRONİK AKCİĞER HASTALIĞI: Sigara içenlerde akciğer kapasitesinin azalmasına bağlı olarak ameliyat sonrasında solunum sorunları yaşanabileceğinden dolayı risk faktörü olarak kabul edilir. Bu tip hastalarda operasyon öncesinde Solunum Fonksiyon testi yapılarak akciğer kapasitesi ölçülmelidir.

5. OBEZİTE: Vücut Kitle İndeksi  (ağırlığın metre cinsinden karesine bölünmesi ile hesaplanır) 30’un üzeri ‘’ şişman ‘’ kabul edilir. Son yayınlarda Vücut Yüzey Alanı ile ilgili çalışmalarda risk faktörü olmadığı söylenmesine karşın kadın hastalarda aşırı göbek ve boy kısalığı hem hareket olanağını azaltmakta hem de ameliyat sonrası dönemde özellikle akciğerlerin toparlanması açısından sıkıntı yaratabilmektedir. Şişmanlık hastanın ‘’ hareket etme kapasitesini ‘’ etkilemekte bu da risk faktörü oluşturmaktadır.

6. GEÇİRİLMİŞ KALP KRİZİ: Hastaların kriz geçirmeden ameliyat edilmesi daha çok tercih edilir. Kriz geçirildiğinde kalp kasının bir kısmı ölmektedir. Bu da kalbin fonksiyonel olarak kapasitesinin azalmasına neden olur.

7. KALBİN KAPASİTESİNİN AZALMASI: Hastalık, kriz ve diğer nedenlerden dolayı Ekokardiyografi’de EF (Ejection fraction) olarak belirlenen değerin düşmesi ( normali % 50 – 55) kalbin zayıfladığı anlamına gelir ve risk faktörü olarak değerlendirilir.

8. BÖBREK YETMEZLİĞİ VE DİALİZ: Bilinen böbrek yetmezliği olanlarda ve diyalize girenlerde risk faktörü yükselmektedir. Bu kalp hastalığından ve ameliyattan çok böbrek yetmezliğinin kendine özel koşullarından kaynaklanmaktadır. Diyalize girenlerde risk daha yüksektir. Uzun yıllardan beri insülin kullanan şeker hastalarında temelde bir böbrek bozukluğu vardır. Ameliyat sonrasında bu kısa süreli böbrek yetmezliğine neden olabilir. Bunu da bilgi olarak vermekte yarar vardır.

9. HAREKET KAPASİTESİNİ DÜŞÜK OLMASI: Bazı hastalarda özellikle yaşlılarda yaşlılık nedeni ile ya da daha önceden geçirilmiş felçten dolayı hareket kapasitesi düşük olabilir. Ameliyat sonrasında toparlanma sürecinde sıkıntı yaratabilecek bir durumdur.

10. AMELİYAT ÖNCESİ KRİTİK DURUM: Bazı hastalarda şok durumunda geldiklerinden operasyon riski de yükselmektedir. Ağır kalp yetmezliği olan ve Yoğun Bakımda solunum aletine bağlı ve yüksek dozda destek tedavisi alan hastalar bu durumdadır.

11. GEÇİRİLMİŞ KALP AMELİYATI: Önceden geçirilmiş kalp ameliyatı varsa haliyle ikinci ameliyatın riski daha fazla olmaktadır.

12. ŞİKÂYETLERİN AĞIRLIĞI: İleri nefes darlığı, efor kapasitesinin kısıtlanması ve istirahat halinde göğüs ağrısı olması da risk faktörleri olarak kabul edilir.

13. AKCİĞERDE BASINÇ ARTIŞI: Kalp ve akciğer beraber çalıştıklarından kalpteki bir olay akciğerlere de yansır. Buna bağlı akciğer basıncı yükselir (Pulmoner Hipertansiyon). Bu ekokardiyografide saptanır. Belirli bir derecenin üzerinde olması risk faktörüdür.

14.AMELİYATIN ACİLİYETİ:  Acil ameliyatlar rutin ameliyatlara göre daha risklidir.

15. EŞLİK EDEN DAMAR HASTALIĞI: Belirli bir yaşın üzerinde (65-70) kalp damar hastalığının yanında belirti vermeksizin Şah Damarlarında veya bacak damarlarında ya da karın damarlarında darlıklar, tıkanıklar veya genişlemeler olur. Bunlarda da risk normale göre yüksektir. Şah damarında darlık olanlarda uygun durumlarda şah damarına da ameliyat yapılması gerekebilir. Bunun için hastanın önceden felç geçirip geçirmediği ve şah damarındaki darlığın derecesi değerlendirilmelidir.

16. BYPAS AMELİYATI İLE BİRLİKTE YAPILACAK GİRİŞİMLER: Bazı hastalarda sadece bypass değil aynı zamanda kapak veya kalpten çıkan ana Aort damarının ameliyatı da beraber yapılması gerekebilir. Bu durumlarda izole yapılması gereken ameliyata göre daha yüksek risk gözlenir.

            Günümüzde Kalp cerrahisinde Koroner bypas ameliyatlarının ortalama ölüm riski % ( 1-3 ) arasında değişmektedir. Bazı hastalarda % 1’in altında bazı hastalarda ise % 3’ün üzerinde olması doğaldır. Avrupa ve Amerika’da istenilen %1 düzeyine bile ulaşılması pek mümkün olmamaktadır.

            Başta da belirttiğim gibi her hastanın farklı bir durumu vardır. Riski de her hastaya göre hesaplanır. Yukarıdaki listeden görüldüğü üzere çok sayıda faktör değerlendirilmektedir.

            Hastalar kalp krizi geçirmeden ameliyat olduklarında sıkıntılar daha az yaşanmaktadır. Uzun süreli bilinen kalp hastalığı olanlar ameliyatlarını ertelediklerinde risklerini yükseltmektedirler. Unutmayınız ki bypas kararı bilinen kabul edilmiş durumlar için önerilmektedir. Kardiyolog ve Cerrah’ın Koroner Anjiyografi sonucunda aldıkları ortak karardır. Bypas önerilen hastanın durumu değerlendirilerek belirli şartlarda ve/veya balon ya da stent gibi tedaviler uygun bulunmadığında önerilmektedir. Bypas kararı alınıldığında bu seçenekler göz önüne alınarak verildiği unutulmamalıdır.

            Sağlıcakla kalın.

Bu makale 19 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Serdar Akgün

Prof. Dr. Serdar AKGÜN, tıp eğitimini 1987 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise 1994 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı'nda yapmış ve Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı olmuştur. 1997 yılında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Doçent Doktor olarak görev yapmıştır. Daha sonra Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde çalışmış olan Prof. Dr. Serdar AKGÜN, 2005 yılından beri Medicana Bahçelievler Hastanesi'nde görev yapmakla beraber 2014 yılından beri İstanbul Aydın Üniversitesi Sağlık Bilimleri Meslek Yüksek Okulu'nda da yarı zamanlı Öğretim Üyesi olarak çalışmalarına devam etmektedir. Köylerdeki Sağlık Ocaklarında çalıştı. Dağlarda yürüyerek aşı kampanyalarına katıldı. Helikopter ile hasta taşıdı. Üniversiteden, özel hastanelere ...

Etiketler
Şeker hastalığı
Prof. Dr. Serdar Akgün
Prof. Dr. Serdar Akgün
İstanbul - Kalp Damar Cerrahisi
Facebook Twitter Instagram Youtube