Şeker hastalığı ve metabolik cerrahi

Şeker hastalığı ve metabolik cerrahi

Diyabet (Şeker hastalığı) ve obezite (şişmanlık) insan sağlığını ve dolayısıyla toplumları olumsuz etkileyen sağlık sorunlarının başında gelmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye’de 2000 yılında yaklaşık 3 milyon olan diyabetli sayısının 2030 yılında 6,5 milyona ulaşacağını tahmin etmiş, ancak 2030 yılı için tahmin edilen bu rakam 2014 yılında aşılmış ve ülkemizdeki diyabetli sayısı   7 milyonun üstüne çıkmıştır. Yapılan çalışmalar ülkemizdeki her üç yetişkinden ikisinin kilolu veya obez olduğunu ortaya koymuştur. Diyabet, obezite, hipertansiyon, yüksek kolesterol ve yüksek trigliseridin varlığı “metabolik sendrom” olarak bilinmektedir. Toplumumuzda metabolik sendrom görülme sıklığı erişkin nüfusumuzun %36.6’sında tespit edilmiştir.  Türkiye’nin 2030 yılında  diyabet hastalığında  dünya sıralamasında  ilk 10’da olacağı öngörülmektedir.

“Diyabet” yani halk arasında bilinen adıyla “şeker hastalığı” nedir? sorusuyla başlayalım.

İnsülin, vücudumuzda pankreas organı tarafından salgılanır, vücudumuza giren besinlerdeki şekerin hücre içine girerek enerji olarak kullanılabilmesi için önemlidir. Diyabet diğer bir deyişle şeker hastalığı, insülin hormonunun vücutta üretim eksikliği veya üretilen insülinin etkisini gösterememesi sonucu ortaya çıkan ve kan şekeri yüksekliği ile seyreden kronik ve ilerleyici bir hastalıktır.

Kaç çeşit şeker hastalığı vardır?

Son yıllarda şeker hastalığının çok fazla alt tipi tanımlanmıştır. Ancak genel olarak 2 tipten bahsedecek olursak tip 1 ve tip 2 şeker hastalığı olarak sınıflandırabiliriz. Tip 1 şeker hastalığında; vücutta insülin üretimi yoktur veya yok denecek kadar azdır. Bu hastalara dışarıdan insülin verilmesi gerekmektedir. Tip 2 şeker hastalığında ise; vücutta insülin üretimi vardır ancak çoğunlukla kişinin vücudundaki insülin direnci sebebiyle kişi kendi ürettiği insülini kullanamaz. Bu hastalara öncelikle diyet ve egzersiz programları uygulanır, gerektiğinde endokrinoloji uzmanları veya dahiliye uzmanları tarafından ağızdan bazı haplar verilir, eğer sorun bunlarla da çözülemezse insülin tedavisi başlanır.

Metabolik cerrahi  ile “Tip 2” şeker hastalığının önüne geçmek mümkün mü? sorusuna şöyle cevap verebiliriz.

Metaboik cerrahi, metabolik sendromun en önemli parçası olan tip 2 diyabetin yani tip 2 şeker hastalığının cerrahi tedavisi için yapılan işlemin adıdır. Bu ameliyat tip 2 diyabet yani tip 2 şeker hastalarına yapılabilir. Hastanın vücudunda yeteri kadar insülin üretimi olması gerekmektedir.

Genel cerrahlar tarafından, tip 2 şeker hastaları için, kişinin kendi ürettiği insülini kullanabilmesini sağlayabilecek metabolik cerrahi ameliyat yöntemlerinden biri uygulanabilir. Yani metabolik cerrahi yöntemi sadece tip 2 şeker hastalarına uygulanabilir. Tip 1 şeker hastalarında ise vücutta üretilen insülin yoktur ya da yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla tip 1 şeker hastalarında bu ameliyat olumlu sonuç vermemektedir.

Bu ameliyat sadece obez şeker hastalarına mı yapılır?

Obezite ve şeker hastalığı genellikle hastalığın ilk zamanlarında birliktedir. Yıllar geçtikçe hastalar değişik sebeplerle zayıflar ve hatta kilo alamazlar. Hem obez hastalara hem de zayıf hastalara bu ameliyat yapılabilir. Amerikan Diyabet Derneği’nin 2016 yılında yayınladığı bildiride; vücut kitle indeksi 30 kg/m2’nin altında bulunan kişilerin de bu ameliyatı olabileceği ifade edilmiştir. Son yıllarda Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği de “uygun hastalara” metabolik cerrahi ameliyatının yapılabileceğini ifade etmektedir.

Ameliyattan önce ne gibi hazırlıklar yapılır?

Önce açlık kanı alınarak vücutta yeteri kadar insülin üretiminin olup olmadığını anlayabilmek için bazı değerlere bakılır. Ardından hastaya kahvaltı verilir ve sonrasında tokluk kanı alınarak açlıktaki kan değerleriyle tokluktaki kan değerleri karşılaştırılır. Sonuç olarak hastanın metabolik cerrahi ameliyatına uygun olup olmadığına karar verilir. Eğer insülin üretimi yönünden hasta ameliyata uygunsa bir sonraki aşama “check-up aşaması”dır. Daha geniş kan tahlillerinin yapılması, Dahiliye veya Kardiyoloji doktorunun değerlendirmesi, midenin endoskopik olarak değerlendirilmesi, genel olarak damarların ultrasonografik olarak değerlendirilmesi, eğer gerekiyorsa endokrinoloji, psikiyatri ve göğüs hastalıkları doktorunun değerlendirmesi ve son olarak anestezi doktorunun değerlendirmesi ile bu aşama sonuçlanır. Eğer herhangi bir problem görülmezse hastaya ameliyat olabileceği ve ameliyatın avantaj-dezavantajları anlatılır. Metabolik cerrahi kapalı yöntemle yani laparoskopik olarak yapılmaktadır. Hastanın vücut kitle indeksine ve yapılacak ameliyat türüne bağlı olarak ameliyat yaklaşık birbuçuk saat ile üç saat arasında sürmektedir.

Ameliyat sonrası dönem nasıl geçer?

Hastalar ameliyattan sonra genelde 3-4 gün hastanede kalırlar ve sonrasında taburcu edilirler. Yaklaşık bir hafta evde istirahat ederler ve ameliyat sonrasında toplamda 15 gün sonra işlerine dönerler. Ağır efor gerektiren işlerde çalışan hastalarımıza ameliyattan 1 ay sonra işlerine başlamalarını önermekteyiz. Hastalar ameliyattan 15 gün sonra yürüyüşlere başlar ve günden güne eforu artırabilirler. Eğer “uygun hasta seçimi” yapılırsa insülin kullanımını bırakmak mümkündür. Uygun yöntemle ve seçilmiş hastaların büyük çoğunluğunun ameliyat sonrasında  şeker haplarına veda ettiğini de söylememiz mümkündür. 

Ameliyat sonrasında görülebilecek komplikasyonlar nelerdir?

Mide küçültme ameliyatlarında görülebilecek türden komplikasyonlar görülebilir. Mide kaçağı, enfeksiyon, kanama, midede daralma ya da genişleme, emboli (pıhtı) atması, akciğer problemleri görülebilir. Tecrübeli ellerde bu tür komplikasyonlar çok nadirdir ve bunlar görüldüğünde kolaylıkla üstesinden gelinebilir.

Bu makale 10 Mart 2021 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Hüseyin Sinan

Dr. Hüseyin Sinan, Adıyaman’ın Besni ilçesinde doğdu. İlk, orta öğrenimini ve sonrasında lise öğrenimini İstanbul’da Pertevniyal Lisesi’nde tamamladı. Sonrasında 1996 yılında Tabip Teğmen olarak GATA’dan mezun oldu. Şırnak’ta yaptığı mecburi kıta hizmetinin ardından İstanbul GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’nde Genel Cerrahi uzmanlık eğitimi almıştır. Uzman doktor olarak ilk görev yeri Samsun Asker hastanesidir. ABD Seattle’da Washington Üniversitesi Center for Videoendoscopic Surgery bölümünde “Advance Laparoscopic Surgery” konusunda 1 yıl süreyle Visiting Scholar ve Research Fellow olarak çalıştı. Ardından Ankara GATA Acil Tıp AD, Genel Cerrahi AD’de, Ankara Mevki asker hastanesinde çalıştı ve Van Asker hastanesinde 2 yıl süreyle baştabip olarak görev yapmıştır. Dr. Hüseyin Sinan, 2014 tarihinde Genel Cerrahi Doçenti ünvanı alm ...

Etiketler
Şeker hastalığı
Prof. Dr. Hüseyin Sinan
Prof. Dr. Hüseyin Sinan
İstanbul - Genel Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube