Yumuşak doku romatizmaları ve kas romatizmaları grubunda sayılan Fibromiyalji ve Miyofasyal Ağrı Sendromu, birbirleri ile benzer ve farklı yönleri olan iki önemli hastalıktır. Fibromiyalji Sendromu, ismi daha çok duyulmuş olan, dolayısıyla daha yaygın olduğu zannedilen, fakat aslında miyofasyal ağrı sendromuna göre çok daha az görülen ve o oranda daha az bilinen bir hastalıktır.
FİBROMİYALJİ sendromunun şikayetleri arasında en sık, yorgunluk, uyku bozukluğu ve düzensizliği, sabah sertliği, fiziksel efor sonrası yaygın ağrı, bıkkınlık, keyifsizlik, baş ağrıları, barsak problemleri, vücutta yaygın hassasiyet sayılabilir. Kadınlarda, erkeklere göre yaklaşık 8-10 kat daha fazla görülür. Fibromyalji Sendromu, özellikle 35-58 yaşları arasında ortaya çıkar, her 5 kişiden dördünde uyku bozukluğu vardır. Vücutta, muayene ile belli hassas noktalar bulunur. Hastaların yaklaşık yarısında, hastalığı doğuran sebep tespit edilemez. Diğerlerinde ise fiziksel travmalar, enfeksiyonlar ve duygusal-psikolojik faktörler, hastalığın başlamasından sorumlu tutulmuştur.
Fibromiyaljinin tanısı, esas olarak, ayrıntılı ve kapsamlı bir muayene ile konur. Bazen, diğer karıştırılabilecek hastalıklardan ayırabilmek için laboratuar ve görüntüleme yöntemlerine de başvurulabilir. Tedavisi ilaç, aerobik egzersiz programları, alışkanlıklara ait rehabilitasyon, günlük yaşam tarzında düzenlemeler, uyku düzenlemeleri gibi çok yönlü bir tedavi programı ile mümkündür. Tedavide hastanın sabrı ve kararlığı çok önemlidir. Hekim ile hastanın uyumu, karşılıklı güvenleri ve sıkı işbirliği, gözardı edilemez. Tedavi geciktikçe, fibromiyaljide kronikleşme eğilimi artar. Tam tedavi başarısı % 85-95'lerdedir. Az bir kısmı ise, kronikleşerek devam eder.
MİYOFASYAL AĞRI SENDROMU ise, hastalar tarafından çok bilinmemesine rağmen, Fibromyalji Sendromuna göre çok daha sık görülür. Bazı çalışmalarda, kemik-kas-eklem veya bel-sırt-boyun ağrısı ile başvuran hastaların en az yarısında miyofasyal ağrı bulunduğu tespit edilmiştir. Ancak bu hastalık, yoğun hasta ortamlarında ve bu konuda deneyimsiz hekim muayenelerinde sıklıkla gözden kaçar, yapılan tedaviler bu nedenle sonuçsuz kalır. Hastanın anamnezi, yani hastalık hikayesi tanıda çok önemli bir yer tutar. Bu açıdan şikayetlerin hekim tarafından ayrıntılı olarak dinlenmesi büyük önem taşır.
Miyofasyal Ağrı Sendromu, hemen hemen her yaşta ortaya çıkabilir. Bir veya daha fazla kas grubunda ağrı, batma, spazm, uyuşma, karıncalanma, çekilme, sıkışma tarzında şikayetler ile kendini gösteren ağrılı fibrozitlerin bulunduğu bir hastalıktır. Bu şikayetlere, özellikle sırt ve boyun bölgesinde olanlara, terleme ve üşüme de eklenebilir. Hastalar bu ağrıları, sıklıkla kemik ağrısına benzetirler. Genellikle başka hastalıklarla da karıştırılabilmektedir. En sık boyun, bel, sırt, kalça, omuz, kollar ve bacaklarda görülür. Boyun ve bel fıtığı ile, siyatik ağrısı ile sıklıkla karıştırılır. Aslında vücutta nerede kas dokusu varsa, orada hastalığın görülme ihtimali vardır. Değişik bölgedeki ağrılar farklı zamanlarda ortaya çıkabildiğinden, hasta ağrıların gezdiğini düşünür. Ağrılar bazen o kadar şiddetlidir ki, hastanın muayenesi bile çok güç olur.
Teşhis, ancak hastanın hekim tarafından dinlenmesi ve ayrıntılı bir muayene ile konur. Hastalığı gösteren herhangi bir laboratuar bulgu veya röntgen-MR bulgusu yoktur. Bu sebeple, hastada fiziki bir rahatsızlık olmadığı kanaatiyle, hastanın psikiyatriye yönlendirildiği sık görülür. Çoğu zaman gereksiz pek çok ilaç kullanır, ama onlardan da ciddi bir fayda elde etmez. Böylece bu durum, hastanın psikolojisini gerçekten bozmaya başlar. Hastalığın kronikleşme eğilimi fibromiyaljide olandan çok daha azdır. Fakat yine de, çok uzun sürmüş durumlarda, tedavi süresi de uzayabilir.
Hastalıkta en etkili ve en hızlı tedavi ‘Kuru İğne Tedavisi’dir. Ortalama tedavi süresi, haftada bir olmak kaydıyla 3-5 seanstır. Yeni vak’alarda bazen tek seans da yeterli olabilmektedir. Yaygın ve kronik durumlarda tedavi seansı genellikle artar. Tedavi, bazen hastalığı oluşturan veya katkıda bulunan diğer rahatsızlıkların da birlikte tedavisini gerektirebilir. Fakat çoğunlukla tek başına kuru iğne tedavisi yeterli olur.
Dr. Ahmet Tevfik Serdar SARAÇ
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon