Diz kireçlenmesi kader değildir.

Diz kireçlenmesi kader değildir.
Diz kireçlenmesi nedir?

Kireçlenme yani artroz basitçe eklem kıkırdaklarının yıpranmasına bağlı olarak ortaya çıkan eklem rahatsızlığı olarak tanımlanabilir. Yıpranan kıkırdaklar dökülerek incelir ve sert kemik yüzeyleri darbelere karşı korunmasız kalır. Zamanla eriyen ve incelen kıkırdak kemiklere aşırı yük gelmesine sebep olur. Bu aşırı yüklenme eklem kemiklerinde halk arasında kireçlenme, tıp dilinde osteofit  denilen sivri kemik çıkıntılara neden olur.  Bu yeni kemik çıkıntılar dizi oluşturan anatomik yapılar üzerinde basınç oluşturarak ağrıya neden olur.

Diz kireçlenmesinin sebepleri nelerdir?

Diz kireçlenmesinin sebepleri arasında ilk olarak yaş faktörü ön plana çıkmaktadır. Teknik olarak 38 yaşından sonra primer dediğimiz herhangi ikincil bir sebep olmadan ortaya çıkan diz artrozu gelişebilir. Kişi  yaşlandıkça artroz gelişme şansı da yaşa paralel olarak artar. Ülkemiz nüfusu da dünya nüfusu ile beraber  yaşlanmaktadır ve özellikle diz artrozu giderek daha sık görülmektedir. Diz artrozunun yaşlanma dışında diğer sebepleri genetik yatkınlık, kilo, aşırı kullanma, diz yapısında çocukluktan varolan yada sonradan gelişen bozulma, travma ve diz ameliyatları sayılabilir.

Diz kireçlenmesinde genetik yatkınlık ne kadar etkilidir?

Genetik yatkınlık diz kireçlenmesine zemin hazırlar ama her zaman diz artrozuna neden olmaz. Aile çalışmaları diz kireçlenmesine ailesel yatkınlık oluğunu göstermekle beraber  tek yumurta ikizlerinden birinde diz kireçlenmesi varken diğerinde olmayabileceği gösterilmiştir. Bu nedenle çevresel faktörler üzerinde durulmaktadır.

Diz kireçlenmesinde kilo ne kadar önemlidir?

 Ne enteresandır ki insan vücudunda kiloya diz kadar hassas olan başka bir eklem yoktur. Ayak bileği ve kalça e eklemi de aynı yükü taşımakla beraber neden kilolu insanların dizlerinde kireçlenme olduğu ama ayak bilekleri ve kalça eklemlerinde kireçlenme ortaya çıkmadığı bilinmemektedir. Kilo dize binen mekanik yükü artırmaktadır. Bu artış çömelme ,merdiven inip çıkma gibi aktivitelerde çok daha fazla olmaktadır. Kişinin fazladan aldığı her kilo kat kat fazla olarak diz eklemi kıkırdaklarına yansımaktadır. Bu da kıkırdak yıpranmasını yani kireçlenmeyi hızlandırmaktadır. Dizleri ağrıyan hastalar için en büyük tehlike yürüme akt ivitesinin ağrı nedeniyle azalmasıdır. Yürümesi azalan hastanın günlük kalori tüketimi de o oranda azalır ve hasta daha fazla kilo alır. Artan kilo dizi daha da kötüleştirir ve bu da yürümeyi iyice zorlaştırır. Sonuçta hasta her yıl 4-6 kilo alarak şişmanlamaya devam eder. Bir noktadan sonra bu kısır döngüyü geri çevirme imkanı kalmayacaktır. Yani özetle diz kireçlenmesinde kiloyu terazinin bir kefesine koyup diğer tüm sebepleri beraberce diğer kefeye koyabilirsiniz.

Dizlerin aşırı kullanılması ve oturma alışkanlıkları etkili midir ?

Yine dizlerin aşırı kullanılması ki bunu şoförlük, çiftçilik, profosyonel sporculuk  gibi mesleklerde sık görüyoruz eklem aşınmasını hızlandırarak kireçlenmeye sebebiyet verir. Ülkemizde bu meslek gruplarına ev hanımlığını da eklememiz  gerekir . Ev hanımları yer silerken, temizlik yaparken dizleri üzerinde çalışmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Bu gibi işleri yaparken özellikle diz kapağı arkasındaki kıkırdakta mikrohasar oluşmaktadır.  Ev hanımı eğer kiloluysa bu tip aktivitelerin ekleme etkisi çok daha fazla olmaktadır. Birde bağdaş kurarak yada dizi devamlı kalça altına  alarak oturma alışkanlığı da dize zarar verebilmektedir.
Merdivensiz apartman dairelerinde oturanlar veya dubleks evde oturanlar da gün içinde devamlı merdiven inip çıktıklarından dolayı dizleri açısında risk altındadırlar. Merdiven dizi en çok zorlayan aktivitelerin başında geldiğinden kireçlenmeye zemin hazırlamaktadır.

Travma ve dizden geçirilen menisküs operasyonları kireçlenme yapar mı?

Dizden geçirilmiş travmalar ki ülkemizde bunu en çok düşmeler sonucu görüyoruz, eklem kıkırdaklarının dökülmesine sebep olarak yine sekonder kireçlenmeye sebep olmaktadır. Dizden geçirilen meniskus, ön çapraz bağ yaralanması uzun vadede diz biyomekaniğini bozarak diz kireçlenmesine sebep olmaktadır. Dizlere yönelik olarak yapılan menisküslerin alınması tarzında operasyonlar kısa vadede ağrıyı geçirse de uzun vadede diz biyomekaniğini bozduğundan  kireçlenmeye sebep olabilmektedir.

Diz kireçlenmesi kader midir ?

Yukarda saydığımız kireçlenme sebeplerine bakarsanız genetik yatkınlık dışında kalan tüm sebepleri bir şekilde düzeltebileceğiniz yada etkilerini azatabileceğinizi  görebilirsiniz. Genetik olarak yatkınlığı olan bir birey kilo alırsa yada dizini uygunsuz şekilde aşırı kullanırsa veya dizlerinden travma geçirirse kireçlenme  nerdeyse kaçınılmaz olmaktadır. Oysa genetik yatkınlığı olsa bile kişi zayıfsa, dizlerine iyi bakmışsa , travmaya maruz bırakmamışsa kireçlenme ortaya çıkmayacaktır. Sonuçta kireçlenme aslında kader değildir ve büyük ölçüde kaçınılabilir bir sağlık sorunudur.

Tedavide neler yapılmalıdır?

Peki kireçlenme ortay çıktığında neler yapılmalıdır? Daha öncede söylediğim gibi kişi kilosunu terazinin bir kefesine  diğer tüm sebepleri  diğer kefesine koymalıdır. Diz artrozu olan kişi kilo almaya devam ederse girdiği kilo alma-artroz-yürüme azlığı-kilo alma kısır döngüsünden çıkması mümkün olmaz. Bu nedenle gerekirse profosyonel yardım alıp mutlaka kilo kontrolü sağlanmalıdır. Burada biz doktorlara düşen hastanın ağrısını kesip yürümesini sağlamaktır ki böylece kilo verebilsin. Hafif ve orta düzey vakalarda fizik tedavi, kıkırdak koruyucu bir takım ilaçların eklem içine enjeksiyonu, ozon enjeksiyonu, fizik tedavi sıkça kullandığımız etkili yöntemlerdir. Ağır vakalarda ise mutlaka kortizon enjeksiyonu yapılmalıdır. Kortizon korkulduğu gibi bir ilaç olmayıp çok sık yapılmadıkça ciddi yan etkileri yoktur ve son derece etkilidir. Senede dört kez kadar yapılabilir. Hafif vakalarda ozon enjeksiyonu ile de başarılı sonuçlar alınmaktadır. Son yıllarda eklem içine ülkemizde henüz olmayan  yeni bir takım ilaç enjeksiyonları  da denenmektedir. Bütün tedavilerin değişmez parçası ise kas kuvvetlendirme egzersizleridir. Dizi zorlamadan yapılacak kas güçlendirme egzersizleri ile diz biyomekaniği sağlamlaştırılarak kireçlenmenin hızı azaltılmaktadır. Biz kendi kliniğimizde daha çok fizik tedavi, egzersiz ve eklem içi ilaç enjeksiyonu kombinasyonlarını  kullanmaktayız. Antiromatizmal ilaçlar, glukozamin ve benzeri besin destekleri ise kireçlenmenin hızını azaltmamakla beraber hastaların ağrılarını azalttıklarından kullanılabilrler.

Tüm bu yöntemlerle ağrılarını geçiremediğimiz hasta olursa yaşı ve genel sağlık durumları da uygunsa total diz protezi amelityalarını önermekteyiz. Diz içini temizlemeye  yönelik ameliyatların etkisiz olduğu gösterilmiştir. Sadece diz içinde eklem faresi olarak adlandırdığımız serbest  parçalar varsa veya yırtık meniskus parçaları diz kilitlenmesine sebep oluyorsa temizleme operasyonu yapılmalıdır. Kitlenme yapmayan meniskus yırtıkları cerrahisiz tedavi edilmelidir ve bu tip ameliyatlar için mutlaka cerrah dışında bir fizik tedavi uzmanından görüş alınmalıdır. Hasta ameliyat öncesi egzersiz,  gerekirse enjeksiyon ve fizik tedavi ile ameliyat sonrasına hazırlanmalıdır. Total diz protezi ameliyatlarından sonra mutlaka uzun bir fizik tedavi rehabilitasyon programı uygulanmalıdır.

Unutulmamalıdır ki diz kireçlenmesinin tedavisinde asıl amaç kireçlenmenin ortaya çıkmasını önlemek  olmalıdır. Bununla beraber diz kireçlenmesi ortaya çıkmışsa, hastayı cerrahiye başvurmasına gerek kalmayacak şekilde iyi tutmak için gerekli tüm tedaviler uygulanmalıdır. Bu da kişinin kendi gayreti ve doktorunun o hasta için optimal tedavi seçeneklerini kullanması ile mümkündür.
Sağlıcakla kalın.

Doç.Dr.Cengiz Bahadır, MS
 

Bu makale 20 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Cengiz Bahadır

Prof. Dr. Cengiz BAHADIR, 1969 yılında Samsun'da doğmuştur. Lisans öncesi eğitimlerinin ardından İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1992 yılında tamamlamış ve tıp doktoru unvanı almıştır. Aynı yıl Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı'nda ihtisas eğitimine başlamıştır. İhtisasının ardından 1997-2000 yılları arasında Marmara Üniversitesi Nörolojik Bilimler Enstitüsü'nde Elektrodiagnostik Nöroloji (EMG) lisansüstü programını tamamlamıştır. 2010 yılında Doçent, 2015 yılında ise Profesör olmuştur. Radikulopatiler (bel ve boyun fıtıklarına bağlı ağrılar), bel ve boyun fıtıklarının cerrahisiz tedavisi, EMG (kas ve sinir hastalıklarının tanısına yönelik elektrofizyolojik inceleme), kas-iskelet sistemiultrasonografisi, artritler (romatoidartrit, ankilozanspondilit, kireçlenm ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
Etiketler
Kıkırdak
Prof. Dr. Cengiz Bahadır
Prof. Dr. Cengiz Bahadır
İstanbul - Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon
Facebook Twitter Instagram Youtube