Çocuğun dil, iletişim, bilişsel ve sosyal gelişimini olumlu – olumsuz yönde etkileyen etkenler

Çocuğun dil, iletişim, bilişsel ve sosyal gelişimini olumlu – olumsuz yönde etkileyen etkenler

İnsanoğlunun gelişim süreci; biyolojik, nörolojik, psikososyal, özbakım, motor ve bilişsel gelişim etkileşim halinde ilerleme göstermektedir. Bebekler dünyaya anne karnında 3 aylık oldukları andan itibaren dış dünyadan uyaran almaya başlarlar. Dünyaya geldikleri andan itibaren de çevreleriyle iletişim halindedirler. Bebekler dışarıdan duyusal mesajlar alır ve dışarıya değişik mesajlar verme eğilimindedirler.

Bebeklerde 2. aya kadar ağlama, gülme, kusma, öksürme ve esneme vb. yaşamsal sesler çıkarırlar. 2-5 aylar arasında hoşnutluk belirten agulama sesleri ve gülümseme refleksleri gözlenir. 4-9aylık dönemde ünlü – ünsüz sesler ve tek heceli bazı babıldamalar ortaya çıkması beklenir. Özellikle 6. aydan sonra "ba-ba-ba" gibi hece yinelemeleri başlar. İlk sözcükler (baba, mama, dede vb.), 9-18 aylar arasında gözlenir. 18 aylık olduğunda bebek yaklaşık 20-30 sözcüğü tek tek söyleyebilmesi beklenir. İkinci yılın sonuna doğru ikili sözcük öbekleri ve ikili cümleler (su ver, kapı aç, hadi anne vb.) bu süreçte gözlenir. 2,5 yaş ile birlikte çocuğun sözcük dağarcığı oldukça gelişir, 3 yaş döneminde çocuk cümle kurmaya, mantıklı cevaplar vermeye, zaman kalıplarını, zamirleri, soru kalıplarını vb. anadili kurallarına uygun şekilde kullanmaya başlaması beklenir. 6 yaşına kadar çocuk dil ve konuşma alanlarında gelişim kaydetmeye devam eder, mecaz ve soyutlama becerileri haricinde diğer kalıpları kullanabilecek düzeye erişir.

Kalıtımsal ve Fizyolojik Etkenler 

Sağlıklı bütün bireyler dil öğrenme ve işleme mekanizmasıyla dünyaya gelirler. Dil gelişim süreçlerini tamamlamak, uyaranları algılamak, yorumlamak, işlemek ve anadili seslerine karşı farkındalık doğuştan getirilen yeteneklerdendir. Bebekler doğumdan sonraki birkaç gün içinde, tüm sesler arasından insan sesini, anadili seslerini, annelerinin seslerini ayırt etmeye başlarlar. ayırt edebilirler. Ses ve farklılıklarına duyarlılık mevcut olup dili anlama ve üretme süreçleri genetik olarak kodlanmıştır. 
Sağlıklı bebeklerin, uyaranları algılaması, işitmesi, işitsel ayırt etmesi gerekmektedir. Üretilen hava akımı ile diyafram, akciğerler, larinks ve ses telleri aracılığı ile gerçekleşen fonasyonla üretim sağlanıp, dil, damak,dudak ve dişler gibi artikülatör organlar ile sağlanan artikülasyon olmak üzere iki temel bileşende konuşma ortaya çıkmaktadır.Bu tür fizyolojik koşulların uygun olması dil gelişimi yönünden önemlidir. Organik anatomilerin olduğu bebeklerde konuşma ve dil gelişiminin olumsuz yönde etkilendiği gözlenir.

Bilişsel, Dil ve İletişim Becerilerinin Gelişimi

İşitmenin normal olması sağlıklı dil gelişimi yönünden önemlidir. İşitme sorunu olan bireylerin normal işitmesi olan bireylere göre bilişsel, dil ve iletişim becerileri bakımından global olarak daha geriden gelen bir gelişim süreçleri olduğu bilinmektedir. 
Görsel algılama, el göz koordinasyonu, özbakım becerileri dil gelişimi için belirleyici olmaktadır. Dilin kazanılması, doğrudan çocuğun bilişsel gelişimine dayanmakta olup zihinsel uyum süreçlerinin herbiri algılama, kavram geliştirme ve dilin kazanılmasıyla yakından ilişkilidir.Nörolojik gelişim de dil gelişimi yönünden belirleyici olmakta, çocukta dilin gerçek anlamda kullanımı beynin, erişkin beyninin 2/3 olgunluğuna erişmesi ile sağlanmaktadır. Üç yaş ile birlikte çocuğun beyni erişkindeki ağırlığının 4/5’ine ulaşmaktadır.

İki yaşına kadar çocuğun çıkardığı seslerle zekasının ilişkisi olmamasına karşın, iki yaşından sonra dil gelişimi ile zeka arasında sıkı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Erken konuşan çocukların zeka düzeylerinin genellikle normal ya da normalin üstünde olduğu ve dilin zekaya bağlı olarak geliştiği görüşü kabul edilmektedir.

Zihinsel gerilik, sağırlık, serebral palsi, yaygın gelişimsel bozukluklar ve otizmde dil ve konuşma gelişimi olumsuz etkilenmektedir. Bazı kronik hastalıklar, çocuğun konuşmasını bir ya da iki yıl erteleyebilir. Hastalık nedeniyle başkaları ile iletişimin sınırlanması, konuşmaya daha az ihtiyaç duyması, ortam yaratılmaması, teşvik edilmemesi ve fırsat yaratılmaması konuşmada gecikmeye yol açabilmektedir.

Oyun Oynama Alışkanlıkları, Anne-Bebek Etkileşimi ve Sosyal Çevre Etkenleri

Oyun oynama becerilerinin çocuğun tüm gelişim evrelerinde önemi olduğu yadsınamaz. Dil kazanımı temelde aynı sırayı izlese de, bu gelişimin hızı sosyal çevrenin özelliklerinden önemli ölçüde etkilenmektedir. Aile bireylerinin bebekle erken dönemden başlayarak kurdukları sözel iletişim, oyun oynama alışkanlıkları, göz teması kurmaları, müzik dinletme ve sosyal yönden desteklemeleri ile anadili gelişimi olumlu yönde etkilenmektedir. Ayrıca çevre ve özellikle anne tarafından çocuğa sunulan sözel, işitsel, görsel uyaran zenginliği, dil gelişimini olumlu yönde etkilemektedir. Bakımevlerinde büyüyen çocuklar aile içinde büyüyen çocuklara oranla daha çok ağlarlar fakat daha az hecelerler. Bu bireyler konuşma gelişimini daha geç tamamlar. Çocukla erken dönemden itibaren kurulan bu bağ dil ve konuşma gelişiminde çok önemli bir etkendir. 
Annenin bebekle olan etkileşimi ile bebeğin konuşma öncesi iletişim becerisi birbiri ile ilişkilidir. Bebek ile konuşmanın ise yalnız bebeğin daha sonraki dil öğrenimi için değil, aynı zamanda bireyin çevresiyle iletişimini, toplumsal yaşam becerilerini, problem çözme becerileri için de kritik öneme sahiptir.

Erken bebeklik döneminde bebek-anne arasındaki duygusal iletişim öncelikle yüzyüze bakma, vücut duruşu, dokunma ve ses çıkarma ile olur. Bebek büyüdükçe daha karmaşık ve üstün sistemler geliştirse de yüzyüze etkileşim ve karşılıklı göz teması, duygulanımın paylaşılması, sevgi bağının kurulması ve etkileşimin düzenlenmesinde en önemli rolü oynar. 

Annelerin bebekleri ile konuşmalarında çoğunlukla sorular sordukları, o an yaşadıkları olaylarla sınırlı kaldıkları ve çocuğun duygu, istek ve gereksinimleri ile ilgili konuştukları gözlenmektedir. Anne ve bebeğin aynı anda ses çıkarmayıp dönüşümlü olarak konuşmaları, annelerin bu dönemde bebekleri ile konuşurken tipik erişkin konuşmasındaki gibi yanıt süresi bırakmaları, sembolik iletişim açısından çok önemlidir. Bu dönemden sonra iletişim için gerekli fırsatlar yaratılmış olmaktadır. Bu durum bebeklerin iletişim kurmaları için gereklidir.

Bebeğe yönelik olan konuşmalarda "günaydın", "nasılsın", "ne yapıyorsun", acıktın mı" gibi ifadeler iletişim açısından önemlidir. Bu konuşmaları yapmayan bir anne ile yapmayan arasında bebek iletişim becerileri açısından fark olduğu gözlenmektedir.
Kız ve erkek bebeklerin oyun sırasında anneleriyle olan etkileşimleri gözlenmiş, annelerin yanıtlılığı ve bebeklerle ilişki başlatma becerilerinde yaş ya da cinsiyet farkı bulunamamıştır. Oyuncak aracılığı ile kurulan iletişimde cinsiyet farkı saptanmazken annelerin yalnızca konuşarak kurdukları iletişime kızların yanıtlarının daha fazla olduğu ayrıca kız bebeklerin sözel uyaranlara, erkeklerin ise görsel uyaranlara daha fazla tepki verdikleri dikkati çekmiştir. Ayrıca annelerin kız çocukları ile daha çok konuşarak erkek çocukları ile ise dokunarak iletişim kurdukları görülmüştür.

Aile Yapısı, Kültür ve Çevresel Etkenler

Aile içindeki birey sayısı arttıkça çocukların konuşma konusunda daha yavaş oldukları aktarılmış, bunun nedeninin ise kalabalık aile ortamında erişkinlerin bebekle konuşmaya daha az zaman ayırabilmeleri olabileceği ileri sürülmüştür. Ergen ve erişkin yaştaki annelerin 6 aylık bebekleri ile beslenme ve oyun sırasındaki etkileşim biçimlerinin çalışıldığı bir araştırmada beslenme sırasında küçük yaş grubundaki annelerin bebekleri ile daha az konuşup, daha az olumlu tutum sergiledikleri, oyun sırasında ise daha az sabır ve yaratıcılık gösterdikleri dikkati çekmiştir. İkiz kardeşlerin ise birbirleri ile iyi bir iletişim gösterdikleri ve erişkinlerle iletişime girmeye daha az gereksinim duydukları ve konuşmaya daha geç başladıkları belirtilmektedir.

İki ayrı dilin konuşulduğu ortamlarda yaşayan ya da iki dil öğrenmek zorunda kalan çocuklar başlangıçta tek dili öğrenen çocuğa göre daha yavaş bir gelişim gösterirler. Küçük çocukların yabancı dilin ses ve duyuş özelliklerine karşı çok keskin bir kulakları olduğu, daha ileri yaşlarda ise çocukların ve büyüklerin dil öğrenirken daha çok dilbilgisi, kavram ve anlam üstünde durdukları ve bu nedenle ikinci bir dilin öğrenilmesinde küçük çocukların daha üstün bir durumda oldukları ileri sürülmektedir.

Gelişimi etkileyen en önemli faktörlerden birisi çevredir. Ve çevre faktörü doğum öncesi dönemden itibaren başlar. Uzmanlar çevresel faktörleri doğum öncesinden başlayıp bebeğin dünyaya gelmesinden sonrada devam ettiğini söylüyor. Bebeğin yaşamı babanın sperminin annenin yumurtasını döllemesi ile başlar. Bu döllenmiş yumurtaya zigot denir. Zigotun hızla çoğalması ile insan organizması oluşmaya başlar. Zigot bildiğimiz bebeğe dönüşene kadar ovum, embriyo ve fetus denen evrelerden geçiyor ve bu tüm süreçlerde uygun bir çevre içinde yaşamak zorundadır. İçeride yani uterusta beslenme gibi ana faaliyetlerini gerçekleştireceği bir çevre olmasının yanında, dışarıda da annenin bulunduğu ortam (sigara dumanı, gürültü) ya da psikolojik durumu (stres, mutsuzluk gibi) fetusun gelişimini olumlu yada olumsuz etkiler. 

Sosyokültürel ve Sosyoekonomik Etkenler Dört aylık bebekler ile yapılan bir çalışmada yüksek okul mezunu annelerin lise mezunu annelere göre daha az tensel uyaran içeren sözel iletişim kurduklarını ve yüksek okul mezunu annelerin bebeklerinin, lise mezunu anne bebekleri ile karşılaştırıldığında dil gelişimlerinin daha hızlı olduğu aktarılmıştır. Eğitim düzeyi düştükçe fiziksel uyaran, eğitim düzeyi yükseldikçe sözel uyaranın arttığı dikkati çekmiştir. Anne eğitim düzeyi arttıkça bebeğin gelişimsel test puanlarının da yükseldiği belirtilmektedir. Annelerin bulunduğu bir ortamda orta sosyal sınıfa ait bebeklerinin alt düzeye göre yedi kat daha fazla ses çıkardıkları aktarılmıştır. Sosyoekonomik durum yönünden farklı olan çocuklar toplam konuştukları sözcük sayısı ve ortalama cümle uzunluğu açısından karşılaştırıldıklarında 7-36 aylık yaşlarda geniş farklılıklar göstermişlerdir. Bu çocukların toplam konuştukları sözcük sayısı ve ortalama cümle uzunluğu ile ebeveyn eğitimi, mesleği olması ve gelir düzeyi gibi sosyoekonomik değişkenler arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Yedi yıl sonra ilkokulda bu çocukların sözel becerileri ve akademik başarılarının (okuma ve heceleme) 7-36 aylık döneme ilişkin sosyoekonomik durum ve dil ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Sosyal sınıf farklılıklarının ilk bir yıldaki anne-bebek ilişkisi üzerine etkisinin çalışıldığı bir diğer araştırmada ise orta düzey ve alt düzeyden anneler ve 10 aylık ilk kız bebekleri ev ortamında gözlenmiş, fiziksel temas, sınırlamalar ve sözel olmayan etkileşim alanlarında sosyal farklılıkların etkisi son derece az iken, erken sözel davranışların orta düzey grubundaki annelerde daha sık olduğu gözlenmiştir. Bu sonuç daha alt sosyal düzeyden olan annelerin bebeğin başkaları ile iletişim kurabilme kapasitelerine daha az inandıklarını ve onlarla sözel iletişime girmeye çalışmayı değerli bulmadıklarını düşündürmüştür.

Çocuğun yaşıtlarının da bulunduğu oyun ve eğitim gruplarına katılımı, kitap okuma, gezip görme ve düşüncelerini söylemeye teşvik yönünde sağlanan fırsatların sosyokültürel ve sosyoekonomik durumu iyi olan ailelerde daha fazla olması bu ailelerde yetişen çocukların daha erken ve düzgün konuşması ile ilişkilendirilmiştir.
Sonuç olarak tüm bebekler dili öğrenmeye öncelikle kullanılan dildeki sesleri öğrenmekle başlarlar. Seslerden hecelere, cümlelere ve dilin tam olarak anlaşılmasına dek süren süreç içinde sıra değişmezken, gelişimin hızı tüm bu etmenlerden etkilenmektedir.

Bu makale 18 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Engin Olgun

Psk.Engin Olgun, Mersin Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nü bitirmiştir. 2011 yılında ise Anadolu Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapistliği bölümünde lisansüstü eğitimini tamamlayarak, “Uzman Dil ve Konuşma Terapisti” unvanını almıştır. 

Kütahya Özel Su Eğitim ve Danışmanlık Merkezi (Psikolog + Dil ve Konuşma Terapisti) – 2012 – 2013 Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi (Psikolog + Dil ve Konuşma Terapisti) – 2011-2012 Eskişehir Elifana Çocuk Sağlığı Dal Merkezi – Yarı Zamanlı (Psikolog), 2007-2009 Eskişehir Zübeyde Hanım Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi (Psikolog), 2007 – 2009 Hazem Kardelen Özel Eğitim ve Danışmanlık Merkezin'de görev almış olan Psk.Engin Olgun mesleki çalişmalarına şu an Derin Terapi Danışmanlık ve Toprak Danışmanlık ve Konuşma Merkezin'de devam etmektedir.

 

Etiketler
Dil gelişimi
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Engin Olgun
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Engin Olgun
Antalya - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube