Otuz beşini geçmiş kırk yaşa ulaşmış herkesin hele hele bayanların en önemli sorusu bu. “Ne yapsak da yaşlanmasak…” Çünkü bu yaşlarda yılların etkisi yavaş yavaş yüzünüzde ortaya çıkmaya başlar. Kaz ayakları, gözaltı torbaları, küçük çizgiler her aynaya bakıldığında zamanın su gibi geçtiğini hatırlatır. Oysa aynı yaşta olduğunuz arkadaşlarınızın bazıları hala genç kız gibi. Peki mümkün mü her dem taze kalabilmek, ya da başka bir deyişle hiç yaşlı görünmemek?
Hiç yaşlanmamak olmaz elbette. Yani yetmiş yaşındayken yirmilik genç kız gibi ne yaparsanız yapın olamazsınız. Yüzünüz genç görünse bile bedeniniz sizi ele verir, kamburunuz çıkar, elleriniz lekelenir, bacaklarınız ve kollarınız sarkar. Ama yaşıtlarınıza göre daha diri, daha taze kalmak mümkün elbette. Arkadaş toplantılarında kıskanılmayı kim istemez ki?
Kırışıklıkların, sarkmaların başlama zamanı en başta genetik yapımız tarafından belirleniyor. Annenizin, ananenizin cildi hala pırıl pırıl parlıyorsa ve sizde biraz olsun büyüklerinize çekmişseniz, şanslı azınlıktansınız denilebilir. Fakat durum böyle değilse, erken yaşta önlemleri almak lazım. Öncelikle sağlıklı yaşam kuralları, düzenli spor, dengeli beslenme, düzenli uyku ve stresten uzak bir yaşam, hem vücudumuzun, hem ruhumuzun hem de cildimizin genç kalmasını sağlar. Bunların dışında ergenlik çağından itibaren doğru cilt temizliği, cilt tipine uygun bir nemlendirici ve özellikle güneş kremi kullanmak cildimizin dış etkilere karşı yıpranmasını engeller. İlerleyen yıllarda kullanılan makyaj malzemelerinin kalitesi ve cildimize uygunluğu, hele hele makyaj temizleme konusunda özenli davranmak bir anlamda geleceğe yatırım yapmak demektir.
Tüm bunlara özen gösterirseniz ortalama bir genetik yapıyla kırklı yaşlarınıza pırıl pırıl lekesiz cildinizle girebilirsiniz ama çoğunlukla gençlik yıllarınız koşuşturmayla, sınavlarla ve iş telaşıyla geçmiştir ve otuzlu yaşlarınız da evlilik, çoluk-çocuk derdiyle. Ve tüm bu yıllar yüzünüze bir güneş koruyucu bile sürmeden kaybolup gitmiştir.
Ya daha sonra? Otuz beş yaşında aynaya bakıp nerden çıktı bu kırışıklıklar demeye başlarsınız zaten. Kozmetik mağazalarına koşup mucize etki yaptığı söylenen tonlarca kremle eve dönersiniz ama nafile. Oluşan çizgiler kaybolmaz bir türlü. İşte bu dönemde bir uzman doktor görüşü almakta ciddi fayda var. Doktorunuz doğru cilt bakım kremlerini kullanmak ve gerekiyorsa botoks veya dolguyla ufak dokunuşlar yapmak için sizi yönlendirecektir. Hatta gerekiyorsa radyofrekans veya ultrasonla cilt sıkılaştırma ya da lazerle ve peelinglerle cilt soyma önerebilir. Bu tür non invaziv (ufak rötuş) işlemler, sonsuz gençlik vaat etmez elbette ama sizi kırk beşli hatta ellili yaşlara kadar taze ve genç tutar ve kendinizi iyi hissetmenizi sağlar.
Daha sonra mı? Cerrahi işlemlerin zamanı geliştir artık. Göz kapağı estetiği, göz torbalarının alınması, sarkan yanaklar için yüz germe, boyun sarkması için gıdı aldırma, bazen birlikte, bazen ayrı ayrı gündeme gelir. Vücutta da sarkmalar oluştuysa onları da toplamak, germek gerekir. Ameliyat kavramı insanı korkutsa da güzellik uğruna nelere katlanmıyoruz ki?
Sonuçta her dem taze kalabilmek için gençlik yıllarından beri dikkat etmeli ve zamanı geldiğinde, iş işten geçmeden işin uzmanına başvurmalısınız...
