Terör ve toplumsal travma

Terör ve toplumsal travma

Travma kavramının çok geniş bir tanımı olmakla birlikte toplumsal şiddeti, terörizmi, iç savaşı, kazaları ve doğal afetleri içermektedir. Terör ise yüzyıllardır toplumların ve sistemin bir sorun olarak tanımladığı bir olgudur. Son yıllarda ülkemizin terör olaylarından oldukça etkilendiğini de hesaba katacak olursak teröre bağlı Travma Sonrası Stres Bozukluğu(TSSB)'nun insanlarımızı etkilediğini düşünebiliriz. 

Terörist saldırılar en yüksek psikolojik etkiye neden olabilecek şekilde tasarlanan bir savaşım biçimidir. Bu yüzden travmatik olaylardır ve bu saldırılara maruz kalan kişilerde başta TSSB olmak üzere çeşitli psikopatolojilerin oluşmasına neden olmaktadır. Bu saldırılar insan eliyle meydana getirildiği için(doğal afetlerin aksine) sonrasında gelişen psikolojik zorlanmaların daha şiddetli ve uzun süreli olabileceği araştırmalarla desteklenen bir bulgudur. 

Dengeli ve kestirelebilir bir çevrede, kendilerini güvende hissederek yaşamak isteyen bireyler çoğunlukla güven duygusuna yönelik bir tehdit söz konusu olana kadar, sahip oldukları güvenlik duygusunun farkında olmazlar. İnsan gruplarının kendini korumak ve güvende hissetmek için yarattıkları fizyolojik ve psikolojik sınırlar, "tehlikeli olan" ile "güvenli olan"ı ayırıp tehlikeli olanı grubun dışında bırakmak için grubun ortak kararı ile belirlenir. Çünkü bireyler olumlu bir benlik algısına sahip olmak ve kendilerini güvende hissetmek için kendilerini toplumsal bir grup içinde tanımlarlar ve sosyal bir kimlik edinirler. Güvenlik duygusu ortak/paylaşılan düşünce yoluyla oluşturan ve sürdüren gruplar toplumsal bir doku meydana getirirler. Terörizmin amacı da bu toplumsal dokuya zarar vermektir. Terörizm bu yönüyle toplumun emniyet, güven ve birlik duygusunu sarsmaya yönelik psikolojik saldırı olarak da nitelendirilebilir. 

Ülkemizde ve diğer ülkelerde yapılan çalışmalara bakıldığında terör saldırısına tanık olmuş kişilerin önemli bir yüzdesinin TSSB yaşadığı görülmüştür.Travma Sonrası Stres Bozukluğu'nun DSM 5'teki tanımına bakıldığında ortak noktanın, örseleyici bir olay yaşama ya da tanık olma ile karakterizde olduğunu görüyoruz. Bu kişilerde ortaya çıkan belirtiler; örseleyici olayların istemsiz gelen anıları, yineleyici ve sıkıntı veren rüyalar, yoğun ya da uzun süreli bir ruhsal sıkıntı yaşama, önemli etkinliklere katılımda belirgin azalma, yabancılaşma gibi sıralanabilir. 

Kişilerin yaşadığını bu durumun şiddetini etkileyen bazı faktörler vardır. Kişinin fiziksel olarak yaralanmış olmasının, yaralanmanın tam olarak iyileşmemiş olmasının, yaşanan terör olayına doğrudan tanıklık etmenin, terör olayında bir yakınını kaybetmiş olmanın, yaşanan olaydan sonra yaşanan ekonomik, bireysel, sosyal kayıplarının yaşanan Travma Sonrası Stres Bozukluğu'nun şiddetini, süresini doğrudan etkilediği bilinmektedir. 

Terör eyleminde görünürde terörü uygulayan ve teröre maruz kalan kişilerin dışında kalan dolaylı olarak teröre maruz kalanlar(medya aracılığı ile olaya şahit olanlar, terör eylemine hedef alınan kişilerle kültürel yakınlığı olanlar) vardır. Bu kişilerin de teröre maruz kalanlar gibi olaydan etkilendiklerini gösteren araştırmalar mevcuttur. Bu çalışmalar toplumun önemli bir kısmında, olay kendilerinden çok uzakta meydana gelse bile medya ya da sosyal medya aracılığıyla dolaylı olarak travma yaşadıklarını gösteriyor. Özellikle çocuklarda travmatik olayları seyretmek hiçbir yakını zarar görmese bile travma yaşanmasına sebep olabilir; o yüzden çocukları mümkün olduğunca olayın travma yaratacak yanlarından uzak tutmak gerekir. 

Terör eylemlerinin raslantısallığı dikkate alındığında, korunma yolları geliştiren kişiler hiçbir zaman tamamen korunamayacaklarını gördüklerinde daha umutsuz ve kötümser bir bakış açısına sahip olmaktadırlar. Çünkü terör toplumun tüm bireylerini potansiyel kurban haline dönüştürmektedir. 

Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayan kişilerin ilk olarak tramvanın anlamıyla yüzleşmesi, sonrasında kısa ve uzun süreli etkilerinin üstesinden gelebilmesi, onu bir kurbandan yeniden bir birey haline gelebilmesini sağlar. Bunun ne kadar süreceği olayın şiddet yoğunluğu, kurbanın kişisel özellikleri ve profesyonel bir destek alıp almadığı belirler. 

Bu makale 20 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Dila Hotlar

Uzm. Psk. Dila HOTLAR, lisans eğitimini Çukurova Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü'nü tamamlayarak 2010 yılında mezun olmuştur. Lisans eğitimi boyunca öğrenci kongrelerine ve eğitimlerine katılmış, çeşitli okullarda uygulamalı eğitimlerini başarı ile tamamlamıştır. Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim dalında gönüllü stajını da lisans eğitimi sırasında tamamlamıştır. 2013 yılında Nişantaşı Üniversitesi Psikoloji(Tezli) eğitimine başlamış ve lisansüstü eğitimini "Aile Sosyal Örüntülerinin Ergenin Okuldaki Popülerlik Düzeyine Etkisi" konusunda tezini vererek başarıyla bitirmiştir. 2019 yılında İstanbul Kent Üniversitesi’nde başladığı “Klinik Psikoloji” yüksek lisansına devam etmektedir. İFTİ Psikoterapi’de uzmanlara yönelik olarak, EFTA-TIC (Avrupa Aile Terapisi Derne ...

Etiketler
Psikolojik destek
Uzm. Psk. Dila Hotlar
Uzm. Psk. Dila Hotlar
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube