Stresin doğuma etkisi ve ideal doğum

Stresin doğuma etkisi ve ideal doğum

Doğum kadınların genlerinde olan tamamen fizyolojik bir olaydır. Bedenine ve bebeğine güvenen her kadın doğumu ( bazı tıbbi durumlar dışında)müdahalesiz olarak gerçekleştirebilir. Öyleyse neden günümüz toplumunda kadınlar doğumdan korkuyor ve planlı sezaryene yöneliyor? Tarihsel süreç içerisinde ne oldu da doğum korkulu ve ağrılı bir durum halini aldı? MÖ 3000 li yıllarda doğum bilge kadınlar tarafından sevgi, nezaket ve şefkat ile yönetilirdi. Doğumda sorun olacağı akla gelmezdi. Doğum kutsal bir ritüel gibi yapılır ve anaerkil toplum düzeninde anne rahat ve huzur içinde doğum yapardı. Yıllar içerisinde erkek egemenliğinin artmasıyla, kadınlık ve gebe olmak aşağılanmaya başlandı. Gebeler doğumda sevgi ve şefkatten uzak kaldı. Daha önce coşku ile karşılanan doğum olayı artık acı, korku ve yalnızlık ile anılmaya başlandı. Doğumda çekilen ağrı kadının günahlarından arınması olarak düşünülüyor ve ağrı kesici verilmiyordu.1800 lü yıllarda doğumda anestezi kullanılmaya başlandı ve doğumlar hastaneye taşındı fakat o tarihlerde hastane koşulları ve personel yetersiz olduğundan kadınlar enfeksiyondan kaybediliyordu. Sonuçta doğum ile ölüm birlikte anılmaya başlandı. Bu da beraberinde korkuyu getirdi.

Korkunun doğuma etkisi nedir? Doğum bir kas eylemidir ve doğumun ilerlemesi için bu kasların uyumlu çalışması gerekir. Korkunun doğuma olumsuz etkisi işte bu uyumu bozar ve rahim kasları kasılırken rahim ağzı açılmaz veya kasılmalar durur. Doğum süresi uzar. Stres oluşur ve rahime giden kan akımı bozulur. Ağrı artar. Doğumun doğal hormonlarının salınımı bozulur. Müdahaleler ve sezaryen oranları artar. Doğum korkusunu yenerek, sakin, güvenli ve mahrem bir ortamda doğum hormonları salgılanır. Rahim kasları uyumlu çalışır, rahim ağzı açılır ve bebeğin doğumu gerçekleşir. Doğum bilinç seviyesinde kontrol edilerek yapılan bir şey değil, bilinçaltında kendine döndüğün, yoğunlaştığın, tamamen içsel ve iç güdüsel , ilkel beynin bir eylemdir. Doğumun en büyük engeli düşünen beyindir. Anne adayının doğumda en büyük ihtiyacı, şefkat, dokunulmak, saygı ve destektir. İlaç dışı rahatlatıcı tekniklerin kullanımı gebenin uyumunu artırır. Bunlar:

1-İmgeleme egzersizleri

2-Hızlı derin gevşemeler

3-Nefese odaklanma

4-Efloraj(Küçük dokunuşlar ve masaj)

5-Ilık duş

Bu teknikleri öğrenmek ve korkularınızdan kurtulabilmeniz için 20-28 haftada doğuma hazırlık kurslarına gidilmesi tavsiye edilir. Bedeninize bebeğinize güvenin. Olumsuz söylentileri dinlemeyin. Olumlu doğum hikayeleri dinleyin. En ideal doğum, korkunun olmadığı, mahrem ve güvenli bir ortamda, hareket özgürlüğünün sağlandığı, mümkün olduğu kadar müdahalenin uygulanmadığı, doğum sonrası göbek kordonunun geç kesildiği ve bebeğin hemen anne göğsü ile buluştuğu ,ten tene temasın sağlandığı doğumdur.

Bu makale 13 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Op. Dr. Müjde Şekeroğlu

Op. Dr. Müjde ŞEKEROĞLU, 1979 yılında İstanbul'da doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerini Balıkesir'in Marmara Adası’nda bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 2003 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise 2003-2009 yılları arasında Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olmuştur. Bu süre içerisinde pek çok kongre ve eğitime katılmıştır. Tıp eğitiminin yanı sıra 2013 yılında CİSED'de eğitim alarak Cinsel Terapi Sertifikası almaya hak kazanmış, 2013 yılında Kadir Has Üniversitesi'nde Aile Danışmanlığı Eğitimi alarak cinsel terapi için başvuran ailelere psikolojik yaklaşım konusunda uzmanlaştır. 2014 yılında ise İDA’da Doğuma Hazırlık Eğiticiliği Eğitimi almış olup kendisi Doğuma Hazırlık Eğitimcisi ve Doğal Doğum Destekçisi'dir. A ...

Etiketler
Doğuma hazırlık
Op. Dr. Müjde Şekeroğlu
Op. Dr. Müjde Şekeroğlu
Antalya - Kadın Hastalıkları ve Doğum
Facebook Twitter Instagram Youtube