Sosyal medyada çocuk fotoğraflarını paylaşmak

Sosyal medyada çocuk fotoğraflarını paylaşmak

Günümüzde sosyal medya kullanımının günden güne artması ve her gün milyonlarca insanın iletişime geçmesi birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Teknolojini ve internetin hayatımıza olan katkısı, kolaylığı ve her bilgiyi ulaşılabilir kılması yadsınamaz. Ancak sosyal medyayı bilinçli olarak kullanan o kadar az kişi var ki.

Son zamanların gündemi ise sosyal medya hesaplarından çocuklarının doğumundan itibaren her anını internet ortamına aktararak, yüzlerce fotoğraf ve videoyu neredeyse herkese açık olarak binlerce takipçiyle korkmadan paylaşan anneler. Buna da ‘yeni nesil internet anneleri’ deniyor. Görünürde bakıldığı zaman iyi niyetli yorumlar yapılması, beğenilmesi ve izlenmesi herkes tarafından normal karşılanıyor. Ancak çocuk psikolojisi açısından incelendiğinde oldukça ciddi boyutlarla ele alınması gereken bir konu.

Her yaşı, her anı fotoğraflanan, komik videoları çekilen, binlerce insanın kendisini izlediği, tanıdığı ve yorum yaptığı bu çocuklar büyüdükleri zaman neler olabilir düşünelim. Öncelikle farkındalığının arttığı, sosyal ortamlara girdiği, bilinçlenmeye başladığı yaşlarda -buna ortalama 9-10 yaş civarı diyebiliriz- kendi çocukluğunun her dönemine ait fotoğraflarının sosyal medya ortamlarında olması ve herkes tarafından görülmesi onu rahatsız edebilir. Dikkat ederseniz, çocuklar ergenlik dönemine kadar ailelerinin okulda ve sosyal ortamlarda yanlarında bulunmasını isterler ve sorun çıkarmazlar. Ancak ergenlik dönemine gelindiğinde özerklik duygusu ve arkadaş ortamlarının da etkisiyle bundan rahatsız olurlar. Annesi yanında gelen çocuğa ‘annesinin kuzusu, süt çocuğu’ gibi yakıştırmalar yapılır. Yani, bu dönemde çocuklar; fiziksel, cinsel ve sosyal farkındalıklarının da gelişmesiyle birlikte ailelerinin her an yanlarında olmalarından kaçınmaya başlarlar. Annelerinin okula gelmelerini bile istemezken, arkadaş ortamlarında kendilerine yer edinirken ve bireyselleşirken, bebeklik dönemine ait fotoğraflarının sanal ortamlara yer bulması onların psikolojik durumunu olumsuz yönde etkileyebilir. Arkadaşlarının gözünde küçük düşmüş gibi hissedebilir, onların yakıştırmalarına maruz kalabilir, ailelerine öfkelenebilirler. Şimdi sağlıklı düşünürsek, çocuklarımızı ilerleyen yıllarda böyle bir duruma düşürmemize sebep olarak ne gösterebiliriz? Kendimizi onların yerine koyduğumuzda, hangimiz çocukluğumuza ait fotoğraflarımızın tanımadığımız yüzlerce insan tarafından izlenmesinden hoşnut olabiliriz?
Eğer bunlara cevap veremiyorsak, çocuklarımızın geleceğini düşünmek ve özellikle sosyal medya konusunda davranışlarımızı buna göre belirlemek zorundayız. Çocuklarımızı sanal ortamlarda değil, gerçek ortamlarda büyütüyor olduğumuzu unutmamak gerek.

Bununla beraber bir başka olumsuzluk, doğdukları andan itibaren tanıdığı ya da tanımadığı pek çok insan tarafından fotoğrafları ve videoları izlenen çocuklar bu şekilde bir ilginin doğal olduğu algısına kapılabilir ve gerçek hayatta da sürekli bir onaylanma ve beğenilme beklentisine girebilir. Bu duygularla beraber narsistik özellikler geliştirebilir. Şu an için çok sıra dışı gibi görünse de bugünün pek çok çocuğunu ileride bekleyen tehlikelerden birisi de budur.

Herkesin yaptığı, gördüğümüz ve doğru bildiğimiz şeyler her zaman doğru olmayabilir. Çocuklarımızla ilgili hiçbir şey paylaşmamak değil, bahsettiğim. Çocuklarımızla ilgili her şeyi paylaşmamak…
Aile olarak çocuğunuzla ilgili güzel bir anı paylaşmak isteyebilirsiniz, bir başarıyı, bir mezuniyeti, bir düğünü paylaşmakta bir sorun yok; elbette ki yakından tanıdığınız, bildiğiniz insanlarla paylaşıyorsanız. Herkese açık profillerden tanıdığınız tanımadığınız diğer insanların da görebileceği şekilde paylaşıyorsanız çocuğunuzun ve kendinizin güvenliğini açıkça tehlikeye atıyorsunuz demektir. Örneğin çocuğunuzun karnesini, oturduğunuzun evi, isimleriyle bütün aile üyelerine ait bilgileri paylaşmak doğru değil.
Özellikle çocuklarınıza ait bilgileri ve görüntüleri paylaşmak gerçekten yakın gelecekte ciddi sorunları da beraberinde getirecek. Bugün hangimiz geçmişte bezi değiştirilirken, yemek yedirilirken, ilk adımlarını atarken ya da banyo yaptırılırken çekilmiş görüntüleriyle internet üzerinde karşılaşmak ister?

Bundan 10-15 yıl sonra çocuğunuz internette kendi adı aratıldığında annesiyle yatak odasında kucak kucağa çekilmiş fotoğraflarıyla karşılaşmaktan mutlu olur mu sizce? Ya da sünnet olurkenki videosuyla karşılaşmaktan?

Kendinizi onların yerine koyun ve düşünün. Bugün kendinize ait hangi görüntülerle karşılaşmaktan rahatsız olursanız yarın çocuklarınız da ondan rahatsız olacaklar. Çocuklarınızla yakın gelecekte mahkemelik olmak ve ilişkilerinizi bozmak istemiyorsanız lütfen dikkat! Onların sağlıklı bir gelişim sürdürmelerini sağlamak, ailemizi korumak ve topluma mutlu bireyler kazandırmak bizim elimizde. Bunu da öncelikle onların mahremiyetine ve kişisel gelişimlerine saygı göstererek sağlayabiliriz.

Bu makale 13 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Serap Duygulu

Psk. Serap DUYGULU, İstanbul'da doğmuştur.  Psikoloji dalında gerçekleştirdiği çalışmalarına önemli ölçüde katkılar sağlayan, Sosyoloji, Edebiyat, Kamu Yönetimi alanlarında da Lisans  düzeyinde akademik eğitimler alan Serap Duygulu İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde ‘Uygulamalı Psikoloji’ üzerine Yüksek Lisans yapmış ve  "Afazi Hastası Yakınlarında Depresyon ve Olumsuz Otomatik Düşünceler" başlıklı tezi ile lisansüstü derecesini almıştır.  Ayrıca bu çalışma bu alanda yapılmış ilk ve tek psikolojik araştırma olarak önemini halen korumaktadır.  2009- 2011 yılları arasında Bakırköy Halk Eğitim Merkezi ile yürütülen ortak bir çalışma sonucunda her hafta Perşembe günleri, Bakırköy Halk Eğitim Merkezi'nde Bakırköy halkına kişisel gelişim seminerleri vermiştir. 2012 yılında Cine5'te her gün canlı olarak yayınlanan ‘ ...

Etiketler
Sosyal medya
Psk. Serap Duygulu
Psk. Serap Duygulu
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube