Myomlar, rahmin düz kas ve bağ hücrelerinden kaynaklanan iyi huylu kitlelerdir. Büyüklükleri ve sayıları değişken olup, 40 yaş üstündeki kadınların nerdeyse yarısında görülebilirler. Gebelerde de % 1-5 arasında görülmektedir.
Myomların boyutları ve yapısı gebelikte değişiklik gösterebilir. Gebelik esnasındaki hormonal değişiklikler, rahmin büyümesi ve kanlanmasının artması nedeniyle genellikle myomlar da büyüme olur.
Myomlar gebelikte büyüse bile genellikle belirti vermezler. Ancak bazen rahimdeki yerleşim yerine ve büyüklüklerine bağlı olarak düşüğe, erken doğuma, ağrıya, bebekte pozisyon anormalliklerine, suların erken gelmesine, bebeğin eşinin erken ayrılmasına ve zor doğuma neden olabilirler. Myomlar, rahimdeki kas tabakasının etkili bir şeklide kasılmasını engellediğinden, doğum süresini uzatabilir, doğum sonrası kanamaya neden olabilirler. Bazen de rahim ağzına yakın yerleşen myomlar doğum kanalını kapatır ve normal vajinal doğumu engeller. Böyle durumlarda sezaryen tek doğum şeklidir.
Gebelikte rahmin büyümesi ve kanlanmasının artmasına bağlı olarak sezaryen esnasında myomların alınması aşırı kanamaya neden olabilir. Bu risk nedeniyle myomların sezaryen esnasında çıkarılması geçmişte önerilmeyen bir işlem iken günümüzde oldukça sık uygulanan ve güvenli bir işlem olmuştur. Bu işlem tecrübeli hekimler tarafından uygun hastalara yapıldığında belirgin bir kan kaybına neden olmamakta, hastanede yatış süresini ise çıkarılan myomun büyüklüğüne ve sayısına bağlı olarak değişmekle beraber yaklaşık 1-2 gün uzatmaktadır.
Myomların sezaryen esnasında alınması, hastaları myomlar için ikinci bir ameliyat olmaktan kurtarırken aynı zamanda hastanın bir sonraki gebeliğinde myomlara bağlı oluşabilecek komplikasyonları da engellemektedir. Myom rahim ağzına yakın yerleşmiş ve bu nedenle normal doğum yapamamış olan hastalarda sezaryen esnasında alt segmentten kesilerek myomun alınması, bir sonraki doğumun normal vajinal yolla gerçekleşmesini de sağlayabilmektedir.
Öte yandan sezaryen sırasında myom çıkarılan hastalarda ameliyat sonrası rahimde iyileşme, doğumdan sonra ameliyat olan kadınlardaki rahmin iyileşmesinden daha iyidir. Yine bir sonraki gebelik esnasında rahimdeki dikişlerin ayrılma ihtimali sezaryen esnasında alınan myomlarda daha düşüktür.
Tüm bu nedenlerden dolayı, rahmin içine, üstüne, dışına yerleşmiş veya sapla tutunmuş, ana damarlara uzak myomlar sezaryen esnasında alınabilir. Ancak çok büyük ve rahmin kas tabakasının ortasına yerleşmiş, ana damarlara yakın olan myomlarda kanama riski fazladır. Bu myomların çıkarılması esnasında rahim zedelenebilir, rahmin bir kısmının veya tamamının alınması gerekebilir. Bu nedenle böyle riskli vakalarda myomun alınması doğum sonrasına ertelenir. Doğumdan sonra birkaç ay içinde rahim küçülerek eski haline döner ve kanlanması azalır. Böylece myomlarda da küçülme olur ve çıkarılması kolaylaşır. Bazen yeterince küçülmeyen myomlarda, myomları küçültecek ilaçlar uygulanıp sonra ameliyat edilir. Böylece rahmin zarar görme ihtimali azaltılmış olur. Çok küçük myomlarda ise ameliyat esnasında değerlendirme yapılır. Sorun çıkarmayacak bir bölgede ise bunların alınmasına gerek yoktur. Bu myomlar genelde doğumdan sonra küçülür, hatta bazen bu küçülme o kadar fazladır ki, artık ultrasonda görülmezler.
Sonuç olarak uygun hastanın seçimi, hangi hastanın sezaryen sırasında myomunun alınabileceğinin kararının verilmesi en kritik basamaktır. Deneyimli cerrahlar tarafından, seçilmiş hastalarda sezaryen esnasında myomların alınması güvenlidir ve hastalar için pek çok avantajı mevcuttur.