Perıyodık kadın takıbı

Perıyodık kadın takıbı

Periyodik Kadın Takibi nedir? 
Kadın hayatında ilk adetin görülmesinden (menarş) adetlerin kesilmesine kadar olan dönem ise menapozal dönem olarak adlandırılır. Periyodik kadın takibi tüm yaşam süreci içerisinde kadın sağlığını tehdit edebilecek hastalıkların (özellikle kanserlerin) oluşmadan önce veya erken dönemde bazı tarama metodları ile tespiy edilmesine olanak sağlayan ve belli aralıklarla yapılan muayenelerdir.

Periyodik kadın takibinin önemi nedir? Ne sıklıkla yapılmalıdır? 
Her türlü kanserin ideal tedavisi erken tanınmasına bağlıdır. Günümüzde tıp dünyasında elde edilen bazı yeniliklerle henüz hastalık kanser öncesi dönemde iken (premalign) tanınabilmekte ve uygun tedavi ile ileride çok büyük problemler yaratabilecek hastalık ortadan kaldırılabilmektedir. Jinekolojik kanserler yumurtalık (over) kanseri hariç erken tanınabilme koşullarına sahiptir. Çünkü her muayenede görüntülenebilirler ve palpe edilebilirler. 
Muayenelerin veya tarama testlerinin belli zaman aralıklarında yapılması hastalıkların daha erken dönemde tanınmasına olanak sağladığı için önemlidir. Bu zaman aralığı normal riskli kadınlar için yılda bir kez, yüksek riskli kadınlar (örn: çok eşlilik) için daha sık örneğin 6 ayda bir kez olmalıdır.
Periyodik muayeneler sırasında jinekoloğun genital organları değerlendirmesinin yanı sıra rektum ve memelerde değerlendirilmelidir. Bu şekilde kadın hayatını tehdit eden 3 önemli bölge değerlendirilmiş olacaktır.

Muayene ile ilgili genel bilgiler

Genital organların verdiği semptomlara göre düşünülmesi gereken bazı hastalıklar vardır. Bu semptomlar bilinirse detaylı inceleme mümkün olacaktır. 
Dış genital organ (Vulva): Bu bölgede hem primer deri hastalıkları hemde özel vulva hastalıkları görülür. Klinik tablo kaşıntı, ağrı, ülser, pigmentasyon (deride renk değişimi) ve yanma semptomlarının çeşitli kombinasyonlarından oluşur. Bu şikayetlerle gelen hastalarda vulva kanserinin ekarte edilmesi için tanısal testler uygulanmalı gerektiğinde mutlaka biyopsi yapılmalıdır. 
Hazne (Vagina): Kanserlerinin büyük bir çoğunluğu 60 yaşüzerinde görülür. Daha erken yaşlarda vaginanın kanser öncü lezyonu olan VAIN(Vaginal Intraepiteliyal Neoplazi) görülebilir. Dikkatli bir spekulum muayenesinde tüm vagina duvarının incelenmesi ile görülen veya şüphelenilen lezyonlardan biyopsi alarak kesin tanıya gidilir.

Rahim Ağzı (Serviks): Tarama testlerinin en başarılı olduğu organ servikstir. Özellikler gelişmiş ülkelerde tarama testleri sayesinde serviks kanseri görülme oranı düşmüş, buna karşın serviksin kanser lezyonlarının tespiti artmıştır. Şu anda gelişmiş ülkelerde serviks kanseri sıklığı alt sıralara düşmüşken Türkiye’de kadın genital kanserleri arasında hala birinci sıradaki yerini korumaktadır.Tarama testi olarak kullanılan yöntem rahim ağzından fırça ile alınan sürüntü (servikal smenar) materyalinin değerlendirilmesidir. Oldukça basit bir yöntemdir ve etkinliği oldukça fazladır. Serviks kanserinin sıklığını azaltmak için kadınlar 30 yaşından itibaren senede bir kez bu tetkiki mutlaka yaptırmalıdır. Ayrıca şüpheli görünümlerde diğer tanısal yöntemlerle (kolposkopik inceleme, asetik asit testi, Schiller testi) atipik bölgeler belirlenerekbiyopsi alınmalıdır.
Rahim İç Yüzeyi (Endometrium): Genç hastalarda tıbbi tedaviye yanıt vermeyen vaginal kanamalarda endometrial biyopsi uygulanmalıdır. Menapozdaki hastalarda vaginal kanamalarda ilk akla gelmesi gereken endometrium kanseri olup mutlaka biyopsi yapılmalıdır. 
Yumurtalık (Over): Erken tanısı en zor olan genital organdır. Bu yüzden tanı alan olguların 3/4'ü ileri evrededir. Yıllık periyodik muayenelerde yumurtalıklar ultrasonla mutlaka görüntülenmeli, şüpheli veya gerekli görülen durumlarda tümör belirteçleri (CA 125, CA 19-9, CA 15-3 vs.) ve bilgisayarlı tomografi ile ileri tetkikler yapılmalıdır.

Sonuç 
Kadın genital sistemiile ilgili kanserler örneğin yumurtalık kanserlerinde olduğu gibi belirti vermeden sessiz seyredebilir ve tanı esnasında çok geç kalınmış olabilir. Yine rahim ağzı kanserleri de kadının günlük yaşamında ihmal edebileceğiakıntı veya lekelenme tarzında kanama gibi semptomlarla seyredip ciddi bir belirti vermeyebilir. Bu nedenlerle normal riskli kadınlarınyılda en az bir kez yüksek riskli kadınların ise daha sık aralıklarla jinekolojik muayene olmaları önemlidir.

Bu makale 6 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Yakup Erata

Prof. Dr. Yakup Erata, 1960 yılında Kıbrıs, Lefkoşe'de dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Lefkoşe'de tamamlayan Dr. Erata, 1978 yılında Lefkoşe Türk Lisesi'nden birincilikle olmasının ardından aynı yıl İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde tıp eğitimine başladı. 1984 yılında mezuniyetini takiben 1990 yılına dek İstanbul Universitesi Tıp Fakültesi'nde Kadın Hastalıkları ve Doğum ihtisasını sürdürdü ve 1990 yılında uzman doktor unvanını aldı. Dr. Erata, 1991 yılında KKTC'de askerlik görevi yaptı ve bu süreçte ve 1992 yılında Lefkoşe Devlet Hastanesi'nde uzman doktor olarak görev aldı. Bu süre içerisinde Kıbrıs'ta çok yaygın görülen talasemia (kan hastalığı) hastalığının doğum öncesi tanısı için o dönemde anne karnındaki bebeklerin göbek kordonundan kan alma(kordosentez) işlemini yapan uzman doktor Op. Dr. Fah ...

Etiketler
Periyodik kadın takibi nedir?
Prof. Dr. Yakup Erata
Prof. Dr. Yakup Erata
İzmir - Kadın Hastalıkları ve Doğum
Facebook Twitter Instagram Youtube