Obezite cerrahisi ve kaygı bozukluğu

Obezite cerrahisi ve kaygı bozukluğu

Night Eating Syndrome – NES (Gece Yeme Sendromu)

Obezite cerrahisi öncesinde yapılan klinik görüşmelerin bir çoğunda hastaların gece yeme sendromu olduğu görülmektedir. Danışanlar şikayetlerini:‘Geceleri bir anda uykumdan uyanıyorum ve mutfağa gidip ne var ne yoksa bitirip yatıyorum. Sabah normal şartlarda tok ve ne yediğimi hatırlayarak uyanmam gerekiyor, fakat ben aç ve gece uyanıp neler yediğimin farkında olmayarak uyanıyorum. Mutfaktaki her şeyin bittiğini maalesef ki mutfağa gidene kadar farkında olmuyorum. Uykularım kalitesiz oluyor, beni dinlendirmiyor ve sürekli mide yanmaları ile güne başlıyorum..’ şeklinde dile getirmektedir.

Durumun korkutucu tarafı bir yandan çaresizliyse diğer yandan tüm diyet motivasyonunu kırmakta ve kişiyi çok daha fazla kontrolsüz bir şekilde besin tüketimine sevk etmektedir.

Obezite cerrahisinde danışanlarımızın en büyük tedirginliği bu rahatsızlığın devam etme ihtimalidir..

Peki bu kadar çok olumsuz duygu, davranış ve düşüncenin sebebi olan Night Eating Syndrome – NES (Gece Yeme Sendromu) Nedir? 

Bir kişinin daha çok akşam 18.00’dan sonra, özellikle akşam 20.00 sabah 06.00 arası, aşırı yeme isteği ile günlük kalori alımının %56sını almasıdır.

Kişiler gece yemelerinde daha çok bol karbonhidrat içeren besinlere ağırlık verirler.

Bazı durumlarda kişiler gece uykularından uyanır yemek yer ve uyandıklarında bu durumu hatırlayamayabilirler. Gece normalde gün içerisinde tükettikleri besinden çok daha falasını tükettikleri için sabah kalktıklarında açlık hissetmezler ve kahvaltı etmek istemezler. Günü öğle vakitlerine kadar hiçbir besin tüketmeden geçirebilirler.

Bu düzensizlik düzeni içerisinde kişinin yanlış saatte gelen aşırı yeme krizleri; kilo alımınabu da obeziteye sebep olabilir.

Sebepleri hala araştırılmakla birlikte Tepkisel Aşırı Yeme Bozukluğu ve Gece Yeme Sendromu; depresyon, kaygı bozuklukları, kişilik bozuklukları, alkol ve madde bağımlılığı, kumar bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı, kleptomani( çalma hastalığı) gibi dürtü kontrol bozuklukları, özgüven eksikliği, öfke, sıkıntı, stres, üzüntü ile birlikte seyreder.

Özellikle, kaygı bozuklukları aşırı yeme bozukluğu ve gece yeme sendromuna sebep olacağı gibi, bu yeme bozuklukları da bu psikolojik rahatsızlıklara sebep olabilir. Dolayısıyla birbirinden kesin çizgilerle ayırmak güçtür. Danışanların tedavi süreçlerinde ilk andan itibaren bu durumun net bir şekilde anlaşılabilmesi için çok ayrıntılı anemnezler alınması gerekmektedir. Kaygı bozukluğunu kişinin iyi bir şekilde tarif edememe ihtimali göz önünde bulundurularak geçerliliği ve güvenirliliği sağlanmış br takım ölçekler kullanılmalıdır.

Kaygı Nedir? Kaygı Bozukluğu ve Belirtileri Nelerdir?

Kaygı, kişinin dış dünyasından veya iç dünyasından gelen bir uyaranla karşılaştığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel tepkilerdir. Bir başka deyişle kişinin karşılaştığı durum ve olaylar karşısında duyduğu ve engellemekte zorluk çektiği aşırı endişe ve uyarılmışlık halidir. Kaygı, çok hafiften ağır paniğe kadar bir duygu aralığında yaşanabilir.

Normal düzeydeki bir kaygı kişi için faydalıdır çünkü bu durum kişide, istek duyma,  karar  alma, motive olma, alınan kararları gerçekleştirebilme yani performansa dökmeye yol açar. Kaygının hiç olmaması veya aşırı derecede olması olumsuzlukla sonuçlanabilir. Kaygı hiç olmazsa, istek olmaz, motivasyon olmaz böylece performans tam anlamıyla ortaya konmaz. Bunun tersi olarak kaygı çok yüksekse, enerji verimli bir şekilde kullanılamaz, dikkat ve konsantrasyon sağlanamaz ve performans yine doğru bir şekilde ortaya konamaz.

Kaygı ve korku sıkça birbirine karıştırılan kavramlardır. Bunları ayırt etmek önemlidir. Korkunun kaynağı bellidir, şiddetlidir ve kısa sürelidir. Kaygının ise, kaynağı daha belirsizdir ve daha uzun bir süreye yayılabilir.

Kaygının belirtileri şöyle sıralanabilir:

 Zihinsel Belirtiler:

Felaket yorumları içeren tüm inanç ve düşünceler, olumsuz düşünceler, kendini aşırı gözlemleme, unutkanlık, dikkatini toplamada problemler, dalgınlaşma.

Fizyolojik Belirtiler:

Kalp atışlarında hızlanma, nefes alıp verişin hızlanması, çeşitli kaslarda gerginlik, ağız kuruluğu, terleme ya da üşüme, titreme, vücudun belli yerlerinde uyuşma, karıncalaşma, ateş basması, baş ağrısı, baş dönmesi, yüz kızarması, göğüste ağrı basınç ve sıkışma, bulantı, kusma, ishal, sık idrara çıkma, soğuk ve nemli eller, kulak çınlaması, erken- boşalma, orgazm güçlükleri gibi cinsel sorunlar.

Duygusal Belirtiler:

Gerginlik, sinirlilik, karamsarlık, korkular, endişe, panik, kontrolü yitirme hissi, güvensizlik, çaresizlik, heyecan, umutsuzluk, yetersizlik hisleri.

Davranışsal Belirtiler:

Kaçma ve kaçınma davranışları.

Kaygının sebepleri şöyle sıralanabilir

* Kalıtsal ve biyolojik sebepler.

* Kişilik özellikleri: Çekingenlik, aşırı kontrolcülük, bağımlılık, güvensizlik gibi özellikler kaygı bozukluğu geliştirebilme olasılığını arttırmaktadır.

* Stres verici yaşam olayları yaşamış olmak veya yaşıyor olmak. Sosyal desteğinin az/yetersiz olması veya hiç olmaması

* Sürekli olumsuz düşünmek ve hep olumsuz sonuçları beklemek

*  Belirsizliğe karşı tahammülsüz olmak veya çok fazla belirsizlikle karşı karşıya kalmak.

Kaygı ile ilgili şikayetleri hafifletmek için bir çok şey yapılabilir. Bunlar:

* Olumsuz, gerçek dışı düşünceler yerine, daha gerçekçi düşüncelere odaklanmaya çalışmak

* Kendini, vücudunu dinlememek

* Kaygılardan kaçmak yerine yavaş yavaş yüzleşmek

* Başarısızlıklardan çok başarılara odaklanmak

* Ulaşılabilir, gerçekçi hedefler koyabilmek

* Geçmiş veya gelecek yerine şimdiye odaklanmaya çalışmak

* Kafein içeren maddelerden uzak durmak

* Rahatlatıcı bazı hobiler bulmak

* Spor yapmak

* Nefes egzersizler ve gevşeme egzersizleri yapmak

 

 

 

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Op. Dr. Erol Vural

Op. Dr. Erol Vural, 1974 yılında Kırşehir'de dünyaya geldi. İlkokul ve ortaokul eğitimini Kırşehir Cacabey İlköğretim Okulu'nda tamamlayan Dr. Vural lise eğitimini ise Ankara Aydınlıkevler İnönü Anadolu Lisesi' nde aldı. Tıp eğitimine 1992 yılında  Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başlayan Dr. Vural, 1998 yılında mezun olarak tıp doktoru unvanını aldı. İhtisasını Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi bölümünde sürdüren Dr. Vural, uzman doktor unvanını almasının ardından mecburi hizmetini 2004 yılında 2 yıl süreyle Erzurum Palandöken Hastanesi'nde gerçekleştirdi. Ardından İsveç Karolinska Üniversitesi'nde klinik fellowship olarak Obezite ve Metabolik Cerrahi alanında çalıştı. Sonraki mesleki yaşantısında İstanbul Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi' nde ve Esenyurt Devlet Hastanesi' nde görev yapan Dr. Vural, 2 ...

Etiketler
Obezitenin penise etkisi
Op. Dr. Erol Vural
Op. Dr. Erol Vural
İstanbul - Genel Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube