Obezite ayıplanmaya ayıplanma ise öfkeye sebep olmaktadır

Obezite ayıplanmaya ayıplanma ise öfkeye sebep olmaktadır

Aşırı kilolu ve obez olmanın, sosyolojik sonuçları oldukça yaygın ve ciddidir. Aşırı kilolu ve obez bireyler, genelde önyargı ve damgalanmaya maruz kalmaktadır. Aynı zamanda bu bireyler; işyerleri, eğitim, sağlık birimleri,  medya ve kişisel ilişkiler gibi hayatın birçok alanında olumsuz davranışlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Kilonun ayıplanması ne demektir?

kişiyi etiketleme ve önyargı genellikle ikili ilişkileri bozan, kişileri birbirinden uzaklaştıran negatif bir davranış durumudur. (Alay etme, aşağılama, rahatsız edici takma isimler kullanma gibi) . Daha da uç örneklerde; zaman zaman belli belirsiz, zaman zaman ise bariz bir şekilde “ayrım” yapılması şeklinde ortaya çıktığı gözlenmektedir. (Örneğin; bazı işyerlerinde, gereken özelliklere sahip olmasına karşın, sadece obez olduğu için belli pozisyonlara uygun görülmeyen veya terfi esnasında bu sebepten elenen bireyler gözlenmektedir.)

!!Unutulmamalıdır ki obez bireyler sadece obezdir. Bunun dışında kişilik özelliği olarak çok fazla etrafı inceleyebilen, duygusal, kişilerarası ilişkilerinde samimiyete ve açıklığa önem veren kişiler olabilir. Bu sebep ile kişiler dış dünyaya daha çok hassasiyet geliştirmektedir. Bunun sonucunda ani öfke patlamaları ve kontrolsüz öfkeler yaşamaları ise kaçınılmazdır.

Öfke Nedir?

Öfke aslında sağlıklı ve olağan bir duygudur. Kişi kontrol altında tutabildiği sürece sağlıklı sınırlar içerisinde öfkesini yaşadığı anlamına gelmektedir. Ama kontrolden çıkıp da yıkıcı hale dönüştüğünde, okul ya da iş hayatınızda, kişisel ilişkilerinizde sorunlara yol açar. Kişiler günlük hayatın süregetirdiği olaylara alışmaları sebebi ile öfkelerinin sebepsiz olduğu inancına kapılabilmektedir. Fakat durum bu kadar basit değildir. Öfkenin tabanını oluşturan bir takım sebepler sonucu olarak öfkeyi doğurmaktadır.

Öfkenin İfadesi:

Öfke sadece insanlarda varolan bir duygu değil, her canlı organizmanın tehdit karşısında olaylara gösterdiği doğal bir tepkidir. Afetler de genellikle beklenmeyen olaylar oldukları için insanın varoluşunu tehdit eder. Sağduyumuz, öfke duygumuzu nereye kadar götüreceğimiz konusunda önümüze sınırlar koymaktadır.

Ancak afetler sırasında yaşanan panik ve şok karşısında herşey karmakarışık olabilir. En başta artık hayatımız karmakarışık olmuştur. Öfke duygularıyla başa çıkmak için bilinçli ya da bilinçsiz bazı yollar kullanırız. Bunlar kısaca; İfade etme, bastırma ve sakinleştirmedir

Öfkeyi saldırganlıkla değil de sözel olarak ifade etmek, bunlar içinde en sağlıklı yoldur. Bunu yapabilmek için, istediklerimizin ne olduğunun farkına varmalı, bunları açık ve karşımızdakini incitmeyecek bir şekilde aktarmalıyız.

İkinci yol, öfkeyi bastırmaktır. Kızgınlığınızı içinizde tutup, onu düşünmemeye çalışıyor ve dikkatinizi daha olumlu birşeylere yönlendiriyorsanız, bu yolu kullanıyorsunuz demektir. Bu bazan işe yarasa da sürekli olarak bu yolu kullanmak, çok sağlıklı olmayabilir.

Eğer kızgınlık doğru bir biçimde ifade edilemezse, bir süre sonra bu duygu kişinin kendisine döner ve yüksek tansiyon, psikosomatik rahatsızlıklar (ülserler, allerjiler vb.) ya da depresyon gibi sorunlara yol açabilir.

Öfke yaşadığınızda kendinizi sakinleştirmeye çalışmak, üçüncü seçeneğinizdir. Nefes alıp verişlerinizi, kalp atış hızınızı kontrol ederek, kendinizi fizyolojik olarak sakinleştirip, içinizdeki öfke duygusunu hafifletebilirsinz.

Öfkenin Yönetimi:

Öncelikle kabullenmek yönetmenin ilk şartıdır. Bu asla unutulmaması gereken bir noktadır. Daha sonra kişi bu öfkenin sebepleriyle, sonuçlarıyla ve buna sebep olan kişiler ile yüzleşmeye başlamalıdır.

Öfke yönetimi tekniklerinin amacı, kızgınlığın ve öfkenin yol açtığı duygusal ve bedensel tepkileri azaltabilmektir. Siz de kızgınlığa yol açan insanları, olayları yok edemezsiniz; onlardan kaçınamazsınız; onları değiştiremezsiniz.

Yapabileceğiniz tek şey bu insanlar ya da olaylar karşısında gösterdiğiniz içsel ve dışsal tepkilerinizi kontrol edebilmek, onları yapıcı bir şekilde yönetebilmektir. Eğer zaman zaman kontrolü kaybettiğiniz oluyorsa ya da kaybedeceğinizden korkuyorsanız, bir psikologtan yardım isteyebilirsiniz. √ Öfkemizi boşaltmak iyi midir?
Psikologlar artık bunun çok yanlış ve tehlikeli bir inanç olduğunu göstermişlerdir. Araştırmalar, kızgınlık duygusunun boşaltılması nın kızgınlık, öfke ve saldırganlığı daha çok arttırdığını ve sorunu çözmek için hiç bir yararı olmadığını göstermektedir.

Onun için en iyisi, öfkenizi neyin başlattığını bulmak ve kendinizi öfkeyle kaybetmeden, bu nedenlerle başa çıkabilme yollarını öğrenmektir. Örneğin, asıl kaygı duyduğunuz şey, kendinizi güvencede hissetmeme iken, bambaşka bir şeye bağırıp çağırabilirsiniz.

Öfkenizin içinde kaybolmaktan artık yorulduysanız günde 10 dakika bu konu üzerinde çalışarak birkaç ay içerisinde bu kaybolmalardan kurtulabilirsiniz.

Öfke Patlamalarını Önlemek Adına..
Gevşeme: Derin derin nefes alın, sakinleştirici durum ve manzaraları zihnimizde hayal ederek canlandırmaya çalışın .Bu sakinleşmemize yardımcı olur. Deneyebileceğiniz bazı basit yöntemler şunlardır:
Karnınızı dolduracak şekilde derin nefesler alın; göğsünüzün üst kısmıyla nefes almanız sizi rahatlatmaz. Nefes alıp verdiğinizde göğsünüz değil, karnınız şişmelidir. Derin nefeslerinizi alırken, kendi kendinize tekrar tekrar Gevşe! ya da Sakin ol! diyerek telkinde bulunun.

Hayal ederek sizi gevşetecek bir yer ya da ortamı düşünün ve gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Geçmişte çok sakin olduğunuz bir yeri hatırlayın.

Son bir hatırlatma..

Bu teknikleri hergün sakin ortamlarda tekrarlamalısınız ki

öfke patlamalarınız başladığı anda yukarıda yazılı olan yapılacaklar listesi özümsenmiş olsun..

Uzm. Klinik Psikolog- Bariatrik Psikolog

Merve PEHLİVAN

Bu makale 18 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Op. Dr. Erol Vural

Op. Dr. Erol Vural, 1974 yılında Kırşehir'de dünyaya geldi. İlkokul ve ortaokul eğitimini Kırşehir Cacabey İlköğretim Okulu'nda tamamlayan Dr. Vural lise eğitimini ise Ankara Aydınlıkevler İnönü Anadolu Lisesi' nde aldı. Tıp eğitimine 1992 yılında  Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başlayan Dr. Vural, 1998 yılında mezun olarak tıp doktoru unvanını aldı. İhtisasını Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi bölümünde sürdüren Dr. Vural, uzman doktor unvanını almasının ardından mecburi hizmetini 2004 yılında 2 yıl süreyle Erzurum Palandöken Hastanesi'nde gerçekleştirdi. Ardından İsveç Karolinska Üniversitesi'nde klinik fellowship olarak Obezite ve Metabolik Cerrahi alanında çalıştı. Sonraki mesleki yaşantısında İstanbul Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi' nde ve Esenyurt Devlet Hastanesi' nde görev yapan Dr. Vural, 2 ...

Etiketler
Obezitenin penise etkisi
Op. Dr. Erol Vural
Op. Dr. Erol Vural
İstanbul - Genel Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube