Meme hastalıkları ve meme kanseri

Meme hastalıkları ve meme kanseri

Adet döngüsünde kadınlık hormonları  (östrojen, projesteron, prolaktin) etkisiyle memelerde gerginlik ve ağrı oluşabilmektedir. Bazı kadınlarda özellikle meme dokusu fazla olanlarda bu durum daha belirgindir. Dışardan hormon alımı, sigara ve aşırı yağ ve kafein tüketimi ağrıda artışa neden olabilir. Ayrıca sutyen-meme uyumu kontrol edilmelidir. Yaygın olmayan belli bir bölgeye lokalize ağrı durumunda ultrasonografi yapılmalıdır; enfeksiyon ya da kistik meme hastalığı ağrıya neden olabilir. Meme ağrısı kanser ile nadiren ilişkilidir.

Meme ucundan akıntı

Meme ucunun sıkılması sonucu gelen sarı, yeşil ya da kahverengi akıntı çoğunlukla süt kanallarındaki kronik enfeksiyon ve genişleme sonucudur.  Süt gelmesi durumunda süt üretimini uyaran ve hipofiz bezinden salgılanan prolaktin hormonu seviyesine bakılmalıdır. Kendiliğinden olan veya sürekli  veya  kanlı akıntı durumunda ultrasonografi, gerekiyorsa mamografi ve meme MR’ ı yapılarak akıntının sebebi araştırılır. Bu tip akıntılardan çoğunlukla süt kanalı içinde gelişen intraduktal papillom denilen iyi huylu oluşumlar sorumludur ve kanser olasılığı daha düşüktür.

Memede sertlik hissedilmesi

Kadınlar adet bitiminde memelerini yoklamayı alışkanlık haline getirmelidirler (kendi kendine muayene). Böylece memelerinin yapısını tanırlar. Daha önce hissetmedikleri farklı bir sertlik ellerine geldiğinde bir genel cerrahi uzmanına başvurmaları gerekir. Memede sertlik hissedilmesi illa ki kanser olduğu anlamına gelmez; bu sertlik basit bir kist, bir enfeksiyon veya iyi huylu bir oluşuma ait olabilir.

Şekil bozukluğu ve çekinti

Meme ucunda yeni gelişen içe çekilme veya kayma önemsenmelidir.  Enfeksiyona bağlı olabileceği gibi kötü bir durumun habercisi de olabilir. Bu nedenle bir genel cerrahi hekimine başvurulmalıdır.

Portakal kabuğu görüntüsü

Meme derisinde ödeme bağlı portakal kabuğuna benzer bir görüntü oluşumu kanser bulgusu olarak ortaya çıkabilmektedir. Meme enfeksiyonu veya apsesinde de benzer görüntü mümkün olabileceğinden hekim muayenesi ve tetkik edilmesi gereklidir.

MEMENİN İYİ HUYLU KİTLELERİ

Memede çok farklı yapıda iyi huylu oluşumlar gelişebilmektedir. Bunlara genel bir ifadeyle kitle veya lezyon denilmektedir. Burada sadece en sık görülen oluşumlar meme kistleri ve fibroadenomdan bahsedilecektir.

Meme kistleri

İçi sıvı dolu keseciklere kist denilmektedir. Özellikle 35-50 yaş arlığında oldukça sık rastlanan bu oluşumlar kadınların yarısından çoğunda görülmektedir.  Büyük ve gergin kistler ağrıya neden olabilir. Bu durumda bir enjektör ile kist sıvısı boşaltılabilir. Basit kistler kansere dönüşmezler. Ancak kompleks kist dediğimiz kalın duvarlı, bozuk şekilli, sıvının yanında kısmen doku da içeren kistler nadiren kanser oluşumu ile ilişkilidir. Bu tür kistlerin yakın takibi veya gerekiyorsa biyopsi ile değerlendirilmesi gerekebilir.

Fibroadenom

Memenin en sık görülen iyi huylu oluşumudur. Genellikle 15-35 yaş arasında görülür. Muayenede genellikle düzgün sınırlı hareketli bir kitle olarak hissedilir. Klasik fibroadenomlar kanser gelişimine neden olmaz. Yapılan ultrasonografi fibroadenom tanısını destekliyorsa hasta belli aralıklarla takibe alınır. İlk tanı anında fibroadenom çapı büyükse veya takiplerde büyüme saptanırsa iğne biyopsisi yapılmalıdır. Biyopsi sonucu basit fibroadenom ile uyumluysa ve ağrı gibi bir şikâyet yaratmıyorsa cerrahi müdahale gereksizdir. Çapı büyük olan fibroadenomlarda ve biyopsi sonucu kompleks veya şüpheli değişiklikler gözlendiğinde kitlenin cerrahi olarak çıkartılması önerilir.

MEME KANSERİ

Kadınlarda en sık görülen ve ölüme neden olan kanser türü olarak meme kanseri hayat boyu 8-10 kadından birinde görülmektedir. Kadın olmak başlı başına bir risk faktörüdür. Erkeklerde de görülmekle beraber kadınlara göre 100 kat daha azdır. Diğer risk faktörleri şunlardır:

Yaş ilerledikçe risk artmaktadır

Aile hikâyesi: Özellikle anne, baba, kardeş gibi birinci derece akrabalarda kanser olması

Genetik mutasyonlar: Ailesel olarak aktarılan veya sonradan oluşan BRCA-1 ve 2 gibi gen mutasyonları

Kilolu olmak

Yoğun meme dokusu

Özellikle menapoz döneminde uzun süreli hormon kullanımı

Alkol ve sigara kullanımı

Gece şiftinde çalışıyor olmak (gece ışığa maruziyet sonucu melatonin hormonundaki azalmaya bağlı olarak)

Dengesiz beslenme: Akdeniz tipi beslenme ile birlikte fındık, badem, ceviz, fıstık gibi kuruyemiş tüketiminin riski azalttığı gösterilmiştir.

Kısıtlı fiziksel aktivite

Radyasyona maruziyet

Erken yaşta adet görmek ve geç menapoza girmek

Doğum yapmamış olmak: Özellikle erken yaşlarda doğum yapmak kanser riskini azaltmaktadır (35 yaşında doğum yapan ile hiç doğum yapmayan kadınların riskleri aynıdır).

Emzirme süresi uzadıkça risk azalmaktadır. Emzirmeyle geçen her 12 ay, meme kanseri riskini %4.6 azaltmaktadır.

Meme kanserinden korunmak için ne yapmalı?

Yukarıda sayılan ve meme kanseri riskini arttıran faktörlerde bir kısmına müdahale etmek mümkün değildir. Ancak hayat tarzında yapılacak değişikliklerle risk azaltılabilir. Dengeli bir beslenmeyle kilo almamak, alkol ve sigaradan uzak durmak, düzenli fiziksel aktivite, eğer çocuk arzulanıyorsa bunu erken yaşlarda yapmaya çalışmak ve emzirmeye önem vermek bunlardan başlıcalarıdır. Ayrıca adet sonrası kendi kendine muayene ve düzenli hekim kontrolü de hastalığın erken teşhis edilmesi ve tedavisi açısından önemlidir.

MEME KANSERİ TANI VE TEDAVİSİ

Meme kanseri tanısında meme ultrasonografisi, mamografi, meme MR’ı gibi görüntüleme yöntemlerinden faydalanılır. Şüpheli görünen bir kitle varlığında kesin tanı yapılacak olan iğne biyopsisi ile konulur.

Tetkikler sonucu uzak yayılımı olmayan meme kanserinde tedavinin ilk basamağı cerrahidir. Tümör ve hasta ile ilgili birçok faktör göz önüne alınarak yapılacak cerrahinin şekli belirlenir. Uygun hastalarda memenin tamamının alınmasına gerek yoktur. Tümör dokusu etrafında bir miktar normal meme dokusu olacak şekilde çıkartılır. Bu işleme meme koruyucu cerrahi denilmektedir. Meme koruyucu cerrahinin uygun olmadığı durumlarda memenin alınması gerekebilir. Bu ameliyata mastektomi denilmektedir. Ameliyat öncesi tetkiklerde koltuk altındaki bezelere (lenf bezleri) sıçrama tespit edilmişse koltuk altındaki bezeler de alınır (aksiller diseksiyon); edilmemişse ameliyat sırasında bu bezelerden birkaçı örnek olarak patolojik incelemeye gönderilir (sentinel lenf bezi biyopsisi); patoloji sonucuna göre koltuk altı bezeleri alınır veya alınmaz. Ameliyat sonrası hastalığın evresi, hasta ve tümörün yapısal özellikleri göz önüne alınarak kemoterapi ve/veya hormon tedavisi uygulanır. Memenin tamamı alınmadıysa veya koltuk altı bezelerde tümör saptanmışsa radyoterapi tedavisi de gündeme gelir.

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Mesut Yaşar ATLI

Doç. Dr. Mesut Yaşar ATLI, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından 1985 yılında Hacettepe Üniversitesi (İngilizce) Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1992 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise 1992-1998 yılları arasında yine Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapmış ve Genel Cerrahi Uzmanı olmuştur.

Uzmanlık eğitimi sonrasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde, Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ,  Medicana International Ankara Hastanesi'nde ve Özel Ankara Koru Hastanesi’nde görev yapmış olan Doç. Dr. Mesut Yaşar ATLI, mesleki çalışmalarına 2018 yılından beri Özel Muayenehanesi’nde devam etmektedir.

Etiketler
Meme kanseri tanısı
Doç. Dr. Mesut Yaşar ATLI
Doç. Dr. Mesut Yaşar ATLI
Ankara - Genel Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube