Gençlerde bağımlılık

Gençlerde bağımlılık

UYUŞTURUCU VE GENÇLİK

 

Ergenlik Döneminde Madde Kullanımına Zemin Hazırlayan Süreçler

 

Bağımlılık macerasının ilk adımları genellikle erken yaşlarda atılır.

 

Bunun, gençlik dönemindeki doğal psikolojik ve sosyal gelişimle ilgili pek çok nedeni vardır. Gençler madde kullanımına genel olarak ”deneme”yle başlarlar. Daha sonra genç, zevk için bu maddeyi ”zaman zaman kullanma”ya başlar. Ardından ”düzenli kullanma” gelir. Bu evreden sonra kişi artık ”bağımlı” olur.

 

Gençlik, değişim ve toplumda yer edinme dönemidir. Genç, doğumundan itibaren bağımlı olduğu anne ve babasından özerk hale gelirken arkadaşlarına bağlanır ve onların baskısına açık bir hale gelir. Bu dönemde kimlik gelişimi gerçekleşmekte, toplumsal roller belirginleşmektedir. Bunlarla ilgili yaşanan zorluklar güçsüzlük, yabancılaşma ve isyan duyguları doğurur.

 

Anne ve babadan bağımsızlaşma doğal sürecinde genç, davranışlarını bir grup içinde deneyerek geliştirir. Grup içinde reddedilme bir genç için katlanılabilecek en zor şeylerdendir. Sigara, alkol ya da herhangi bir uyuşturucu o grup içinde norm olmuşsa ya da o grubun elemanı olmanın bir şartı gibiyse, gruptaki yerini kaybetme ya da alay edilme endişesi gence uyuşturucunun etkilerinden daha korkunç gelir. Bu grup etkileşimini dar kapsamlı bir arkadaş grubu olarak düşünmemek gerekir. Örneğin okulda, gencin doğrudan yakın arkadaş olmadığı ama ortamda baskın olan diğer kişilerin tutumları dahi gencin davranışlarını yönlendirmede etkilidir.

 

Ayrıca, gençlikte farklı bir boyut kazanmaya başlayan kız-erkek ilişkileri ve bu ilişkiler içindeki bağlanma durumları, kendini kabul ettirme çabaları, çekici görünme isteği de kişinin davranışlarını yönlendirir.

 

Ergenlikte düşünce dünyası genişler, soyut ve teorik düşünme başlar. Dolayısıyla bu yaşlardaki genç her şeyi sorgular. Yetişkinler için doğal kurallar haline gelmiş şeyleri kendi süzgecinden geçirerek içselleştirmek ister. Çoğu zaman da sırf kendisini farklı bir birey olarak ortaya koyabilmek amacıyla yerleşik değerleri reddedebilir. Çünkü kendisinin anne ya da babasının bir kopyası ya da uzantısı değil ayrı ve bağımsız bir birey olduğunu ispatlamaya çalışma bu dönemin en doğal çabasıdır.

 

Aynı zamanda gençlik, en idealist dönemdir; bu çağda kişi her şeyi mümkün görür. Ayrıca ben merkezcidir ve herkesin kendisi gibi düşünmesini bekler. Gereği gibi aşılırsa bu dönemin sonunda hayat felsefesi, kişisel değerler, hayatın anlam ve amacı gibi kavramlar oluşur.

 

Gençlikte riskler daha kolay alınır. Çevreyi etkileme ve kendini ispatlama çabasının yanında Testosteron hormonundaki artış da bunda etkilidir. Olası kötü sonuçlar kolaylıkla minimize ve göz ardı edilir. ”Bana bir şey olmaz” düşüncesi hakimdir. Gelecek ve gelecekte olabilecek riskler çok uzak görülür. Genç, o anda oradaki sonuçlarla daha çok ilgilidir. Örneğin alkol ya da maddenin o anda vereceği doyum ya da çevrenin baskılarından kurtulma genç için önemliyken sigaraya bağlı yıllar sonra çıkabilecek sağlık sorunlarını pek de umursamaz.

 

Madde kullanımına başlama

 

Madde kullanımı genellikle erken başlar. 15 yaşından önce başlaması kötü gidiş işaretidir. Başlangıç en sık 18-25 yaş arasıdır, 25 yaşından sonra azalır. Kokain bu açıdan istisnadır.

 

Sigara, daha sert maddelere en önemli geçiş maddesidir. Gençlerde alkolizmin en güçlü belirleyicisi sigaradır. Sigara bağımlısı gençlerin büyük çoğunluğu alkolik değildir ama alkolik gençler arasında sigara tiryakisi olmayan yok gibidir. Yoğun alkol kullanımı da gençler arasında silah taşımanın en güçlü belirleyicisidir. Yanında silah taşıyan gençlerin önemli çoğunluğu aynı zamanda yoğun alkol kullanan gençlerdir. Alkol de dahil olmak üzere bütün uyuşturucu maddelerden dolayı olan ölümleri intihar ederek ölenlerle toplayın, yine bir yılda sigaraya bağlı nedenlerle ölen gençlerin sayısına ulaşmaz.

 

Esrar, en sık kullanılan yasa dışı maddedir ve diğer yasa dışı maddelere geçiş maddesidir. Esrar kullanımı motivasyonu azaltıp okul başarısını düşürür, bunun verdiği sıkıntıyı bastırmak için esrar kullanımı artar.

 

Madde kullanımı genellikle sigara ile başlar. Ardından alkol, daha sonra da esrar ya da uçucular (bali, tiner vb.) gelir. Bunlardan daha ağır maddelere geçerler. Esrar ya da uçucu kullanmadan diğerlerine başlama hemen hiç görülmez.

 

Madde kullanımının evreleri

 

Madde kullanımı ilk olarak DENEME için olur. Bunda özenti önemli rol oynar. Daha sonra genç, zevk için bu maddeyi ZAMAN ZAMAN KULLANMA’ya başlar. Bu dönemde maddenin kişiye hiçbir zararı yok gibidir, yalnızca zevk verir. O zamana kadar hakkında çok korkunç şeyler dinlediği bu şeyin aslında hiç de o kadar kötü olmadığını ve bağımlı olmadan kullanabildiğini düşünmeye başlar. DÜZENLİ KULLANMA’ya başladıkça tolerans (aynı etkiyi elde edememe), madde bulma uğraşısı ve çoğul madde kullanımı (ne bulursa kullanma) gelişir. Bazen maddeyi zaman zaman zevk için kullanan kişi hayatında bir sıkıntı yaşadığında zaten kolay ulaşabildiği uyuşturucu maddeye sığınır, sıkıntı ve üzüntüsünü azaltmak için düzenli kullanmaya başlar ve buradan bağımlılığa kayar. Bu evreden sonra artık kişinin çalışma kapasitesi düşer ve maddeyi kullanmadığı zaman ortaya çıkan yoksunluk belirtilerini yaşamamak için uyuşturucuyu kullanmaya devam eder. BAĞIMLILIK geliştiğinde artık kişi uyuşturucuyu ”normal” hissedebilmek için almak zorundadır, başlangıçta aldığı zevki almaz. Bu evreler bir noktada durup ilerlemeyebilir. 

 

Kokain ve eroin okula devamı en çok bozan maddelerdir. Son yıllarda LSD gibi hallusinojenlerin kullanımı Batı ülkelerinde artışa geçmiştir. Amfetamin, ecstasy, GBH, anabolik steroidler gibi maddeler arasında bir denge vardır; birilerinin kullanımı azaldıkça diğerleri artar.

 

Genel olarak kullanılan madde türü, miktarı ve yaygınlığı zaman içinde bir moda akımı gibi dalgalı bir seyir izler, artar ve azalır (5-10 yıllık dönemler içinde). Genellikle Batı ülkelerinde yaygınlaşan bir madde kısa zaman içinde ülkemizde de ”moda” olur.

 

Gençlerin uyuşturucu kullanımı nasıl önlenebilir?

 

Her bir aileye ve eğitimciye düşen görev yukarıda anlatılan risk faktörlerinin azaltılması, koruyucu faktörlerin geliştirilmeye çalışılmasıdır. Toplum çapında yapılan önleme programları yukarıda anlatılan risk gruplarına yönelik olmalıdır. İçeriği sadece ”yapma” demenin ötesine geçmelidir; çünkü bunun işe yaramadığı artık bilinmektedir.

 

Önleme programlarının bazı zorlukları vardır. Örneğin bu programlara katılan aileler zaten bu konuda duyarlı olan ve çocuklarıyla ilgilenen, dolayısıyla çocuklarında riskin görece düşük olduğu kişilerdir. Okullarda yapılan önleme programlarına o sırada okuldan kaçmış olan madde kullanımına eğilimli öğrenciler katılmayabilir. Bir maddenin toplumda kullanımı ya da genel olarak madde kullanımı toplumda arttığında ona karşı koruma programları başlatılır, oysa bu dönem doğal dalgalı seyir içinde kullanımın zaten azalmaya başlayacağı noktadır.

 

ABD’de ”DAIR” isimli önleme programında polisler okullarda verdikleri seminerlerde tek tek uyuşturucu maddeleri öğrencilere tanıtarak etkilerinden bahsediyor, bunları kendilerine satmaya çalışabilecek kişilerin nasıl taktikler güdeceklerini vs anlatıyorlardı. Önce California’da başlayan bu program milyonlarca dolar harcanarak Amerika’ya yaygınlaştırıldı ve 5 yıllık bir uygulamanın ardından yapılan araştırmalar, bu programın uygulandığı okullarda uyuşturucu kullanımında diğerlerine göre bir azalma olmadığını hatta bu programın uygulandığı düşük sosyo-ekonomik seviyedeki, genellikle zencilerin devam ettiği okullarda kullanımın daha da arttığı (muhtemelen bu gençlerde polise karşı beslenen antipati nedeniyle) anlaşıldı. Bu örnek de gayet iyi niyetle başlanan ve çok makul gibi duran programların yararsız hatta zararlı olabileceğinin en tipik örneğidir.

 

Gençleri uyuşturucudan uzak tutmak için maddeyi kullanma nedenlerine alternatif yollar üretmek gereklidir. Onların olgun gözükmek, büyümenin verdiği sıkıntı ile baş etme, gruba kabul edilme kaygıları, ebeveynden farklılığını belli etme gibi kaygıları ciddiye alınmalı ve bunları aşabilecekleri sosyal fırsatlar önlerine açılmalıdır.

 

Gençlerin tedavisi erişkinlerden zordur ve sonuçları genellikle daha kötüdür. Tedavi, belli bir dönemle sınırlı kısa bir süreç olarak düşünülmemelidir. Uzun süreli takip önemlidir. Sosyal yetenekleri geliştirici ve sağlıklı sosyal ilişkiler kurmaya yardımcı olan tedaviler yararlıdır. Aynı arkadaş grubuna dönüş sıklıkla yeniden başlama nedenidir.

 

Gençlerin çoğu çevre baskısıyla tedaviye gelir, ama buna rağmen tedavi yararlı olur. Maddeyi tamamen bırakmasa dahi miktarını azaltmak ve alternatif yaşam stili oluşturmak da büyük yararlar sağlar.

 

Yaşı küçük, riski büyük

 

Yeniden Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın araştırmasına göre; esrar ve eroine başlama yaşı 13’e, sigara ve sarhoş olma yaşı da 11’e düştü.

 

Araştırmada esrar ve eroine 10-11 yaşında bile başlayan çocuklar olduğu açıklandı. Adana, Diyarbakır, Eskişehir, İzmir, İstanbul, Kocaeli, İçel, Sivas ve Trabzon illerini kapsayan ve 24 bini aşkın öğrenci arasında yapılan araştırma; eroin kullanımının % 200, exctasy kullanımının % 100, sakinleştirici hap kullanımının % 120 arttığını tespit etti.

 

Araştırmanın 10-11 yaş grubuna ilişkin verileri şunlar:

 

Her gün sigara içenlerin oranı % 4.3 (bu oran dünya ortalamasına göre 4 kat fazla). Bu çocukların % 2.4’ü sigara bağımlısı. En çok sigara bağımlısı çocukların olduğu iller Eskişehir, Diyarbakır ve Kocaeli. En az bir kez alkol kullanan oranı % 15.4. İlk kez sarhoş olma yaş ortalaması 11. Esrar kullanım oranı % 0.2 ile % 2.7 arasında. En çok esrar kullanılan iller, Eskişehir ve Kocaeli.

 

Araştırmanın 15-17 yaş grubuna ilişkin veriler ise şunlar: Her gün sigara içenlerin oranı % 23.3. Düzenli alkol kullananların oranı % 9.3. Sakinleştirici hap kullananların oranı % 5.2. ”Eroini çok rahat buluyorum” diyenlerin oranı % 7.

 

GENÇLERİ ANLAMAYA ÇALIŞIN

 

Uyuşturucu kullanımının erken belirtileri

 

Aileler ve eğitimciler aşağıdaki belirtileri gösteren gençlere dikkat etmelidirler. Uyuşturucuya yeni başlamış bir genci fark etmek, durum ilerlemeden önlem alabilmek için önemlidir.

 

Fiziksel belirtiler: Kilo kaybı, burunda iritasyon (tahriş), müzmin öksürük, iğne izleri (tipik olarak koldadır, bazıları saklamak için ayak parmak araları gibi kolay görülmeyecek yerlere yaparlar).

 

Kişisel alışkanlıklarda değişiklik: Giyim tarzı, uyku düzeni, arkadaş çevresi değişebilir. Yeni arkadaş ve ilgiler edinilir.

 

Akademik performansında düşme: Kötü notlar almaya başlama, sınıfta kalma, disiplin cezası alma vb.

 

Psikolojik belirtiler: Duygulanımda dalgalanmalar, risk içeren davranışlar, çalma vb.

 

RİSK GRUPLARI

 

Kimler bağımlılığa yatkındır?

 

Herhangi bir bağımlılık yapıcı maddeyi deneyen herkes ona bağımlı olmaz. Öyleyse kimlerin bağımlılığa yatkın (risk grupları) olduğunu bilmek önemlidir. Risk altında olmayı belirleyen ailevi, sosyal, genetik vb faktörler vardır.

 

Aile ile ilgili risk faktörleri:

 

- Anne ve baba desteğinin az olması.

 

- Anne ve babada alkol veya madde kullanımı.

 

- Anne ve babanın gencin alkol kullanımına izin verici, fazla toleranslı bir tutum içinde olması.

 

- Anne ve babanın çocuk ile ilişkisinin kalitesi (ayrılan vaktin uzunluğundan çok bu vaktin nasıl değerlendirildiği önemlidir).

 

- Tutarsız disiplin (anne ve babadan birinin yasakladığına diğerinin izin vermesi veya farklı zamanlarda aynı ebeveynin farklı tutumlar sergilemesi).

 

- Anne ve babanın çocuğun aktivitelerine ilgisizliği.

 

- Başarının ödüllendirilmeyişi, suçluluk duygusu uyandırmanın eğitim metodu olarak kullanılması.

 

- Çevrenin gerçekçi olmayan beklentileri (çok başarı beklenmesi ve bu nedenle mevcut başarının takdir edilmeyişi gibi).

 

- Çocuğun okuldan sonra kendine bakması.

 

 

Sosyal risk faktörleri:

 

- Yaşam stresleri (göç, işsizlik  vs).

 

- Madde kullanan arkadaş grupları içinde olmak.

 

- Düşük okul başarısı

 

- Düşük sosyo-ekonomik düzey.

 

- Göç yaşama.

 

- Okul dönemi çalışma.

 

- Cinsel ya da fiziksel taciz.

 

 

 

Kişilikle ilgili faktörler:

 

- Girişkenliğin az olması.

 

- Kendine güvenin az olması.

 

- Kendini kontrol etme yeteneğinin az olması.

 

- Baş etme mekanizmalarının kötü olması.

 

- Dışarıdan kolay etkilenme.

 

- Agresif kişilik yapısı.

 

- Heyecanlı, asi, kötümser kişilik yapıları.

 

- Sosyal değerlere yabancılık.

 

- Davranış bozuklukları.

 

 

Rol modelleri:

 

Gencin kendisine örnek aldığı kişiler, bazı maddelere başlamasını kolaylaştırır. Örneğin ağzında sigarayla çekilmiş pozları ünlü olan James Dean’e hayran olan bir genç, O’nu taklit etmek, O’nun gibi çekici görünmek için sigaraya başlayabilir. Bu yönden de gerek medyaya gerekse anne ve babalara görev düşmektedir. Gençler aile içinden ve çevresinden başlamak üzere iyi rol modelleri bulabilmelidirler.

 

Genetik faktörler:

 

Araştırmalar göstermektedir ki özellikle alkol bağımlılığı genetik yatkınlıkla yakından ilişkilidir. Hatta evlatlık verilmiş kişilerde alkolik olma sıklığının, kendilerini yetiştiren aileden daha fazla biyolojik anne ve babalarındaki alkolizmle ilişkili olduğu bulunmuştur. Alkolizme yatkınlık ”alkole dayanıklılık” özelliği biçiminde nesilden nesile aktarılmaktadır. Yani alkole daha dayanıklı olanlar çok içtikleri halde az etkilendikleri için daha çok içerler ve sonunda daha kolay alkolik olurlar ve bu özellik yani alkolün etkilerine dayanıklı olma kalıtsaldır. Özellikle babası ya da erkek kardeşinin alkol problemi olan erkekler sosyal içicilikten bile sakınmalı, alkolden tamamen uzak kalmalıdırlar.

 

Beklenti faktörleri:

 

Alkolün sosyal ilişkileri kolaylaştırdığına, amfetaminin performansını arttıracağına, sigaranın kendisini olgun gösterdiğine vs. inanan kişiler bu maddeleri kullanmaya daha kolay ve erken başlarlar.

 

Koruyucu faktörler:

 

- Duygusal olarak destekleyici anne ve baba.

 

- Anne ve baba ile iyi iletişim.

 

- Organize okul aktivitelerine katılım.

 

- Akademik başarıya önem verilmesi.

 

- Aile ve çevrenin dindar olması (müslüman, musevi ve muhafazakâr hristiyan).

Bu makale 17 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. İlhan Yargıç

Prof. Dr. İlhan YARGIÇ, 1966 yılında İzmir’de doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından 1984 yılında Hacettepe İngilizce Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1990 yılında başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, 1990-1995 döneminde İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda yapmış ve ihtisas eğitimi süresince üç ay University of Michigan Psikiyatri’de research fellow olarak çalışmalar yapmıştır. 1998-1999’da ABD Minnesota Üniversitesi’nde Alkol-Madde Bağımlılığı üst ihtisası (clinical fellowship) yapmış 1998 yılında ''Doçent'', 2005 yılında ''Profesör'' unvanını almıştır. 2016 yılına kadar İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi olarak görev yapmış olan Prof. Dr. İlhan YARGIÇ, mesleki çalışmalarını, 2017 Nisan ayı itibarıyla, kurucusu olduğu ...

Etiketler
Madde kullanımı
Prof. Dr. İlhan Yargıç
Prof. Dr. İlhan Yargıç
İstanbul - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube