Evliliğe başlarken!

Evliliğe başlarken!

Evlilik,geçmiş birikimleri,içlerinden yetiştikleri aileler,eğitim ve öğrenimleri,kültürleri birbirinden farklı olan iki kişinin hayatlarının geri kalan bölümünü birlikte geçirmeye karar vermesidir.

Evlilikte iki yetişkin insanın,birbirlerinin ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaları ve ekonomik bir denge kurmaları beklenir.Hiç şüphesiz bir evliliğin getireceği uyum problemi sadece bu sayılanlardan ibaret kalmayacak,bu kişiler aynı zamanda birbirlerinin aile çevrelerini paylaşacak,çocuk yetiştirecek,dost edinecek ve bunlar gibi sınırları kesin olmayan birçok konuda uzlaşmak zorunda kalacaklardır.

Çok kere duygusal gerginlik ve çatışmaların insanı bedensel bir hastalığa sürükleyeceğini çok kesin bir biçimde yansıtmaktadır. 

Aile içindeki çatışmaların,hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasını

hızlandırdığı,bugün kesin olarak kabul edilmektedir.

Bir hastalığın meydana gelmesinde kalıtımla ilgili yatkınlıkların,belirli organ ve beden sistemlerinin zayıflıklarının,kişilik yapısının,streslerle başa çıkma gücü ve becerinin,inançlar ve beklentilerin derece derece çok önemli roller oynadıkları bilinir ve kabul edilir.Ancak hiç şüphesiz birinci derecede sebep olmasa bile,aile içi çatışmaların çeşitli hastalıkların ortaya çıkışını ve seyrini çok önemli ölçüde etkilediği gözden kaçırılmamalıdır.

Herhangi bir bedensel hastalığı olanların aile içi ilişkileri üzerinde yapılan araştırmalarda,çok büyük çoğunlukla hastalıktan nispeten kısa bir süre önce meydana çıkan veya alevlenen çatışma ve gerginlikler bulunmuştur.

UYUMLU BİR EVLİLİK İÇİN;

Eşlerin içlerinde yetiştikleri toplumsal yapılar ne ölçüde farklı olursa,evlilik içinde sağlanacak uyumsuzluk,beraberliğin sürmesi için harcanacak çaba ve gündelik ilişkiler içinde tarafların yaşayacakları stres de aynı ölçü de artar.

Benzer güçlük eğitimle ilgili farklılıklar için de kaçınılmazdır.Erkeğin kadına kıyasla bir basamaktan daha fazla eğitim üstünlüğü,zevklere yansıyacak farklılıklardan başlayarak,özellikle çocuk eğitiminde zorlanmalar yaratacaktır.

Ayni biçimde eşleri kendi ailelerinin birbirlerinden oldukça farklı ekonomik güçte olmaları da,birlikte sürdürülecek bir hayat için,özellikle başlangıçta,önemli uyum güçlükleri getirecektir.

Eşler arasındaki yaş farkının makul ölçüleri aşması bir evlilikte kaçınılmaz olarak çeşitli uyum güçlüklerine ve gündelik ilişkilerde gerginliklere yol açar.Makul yaş farkının kesin bir sınırı olmamakla beraber,eşlerin aynı heyecanı paylaşacakları konuların varlığı –ve bunların devamlılığına imkan verecek bir fark-“makul yaş farkı” sayılabilir.

Aile hayatı içinde gündelik hayatın getireceği stres ve uyum güçlüklerini en aza indirmek konusunda,hiç olmazsa başlangıçta şanslı görülebilecek bir evlilik için bu evliliği paylaşacak eşlerin önemli ölçüde benzer toplum şartlarından gelmeleri,birbirlerine yakın bir eğitime sahip olmaları,ekonomik açıdan birbirlerinden çok farklı olmamaları ve makul bir yaş farkına sahip olmaları tavsiye edilebilir.

AİLE İÇİ İLİŞKİLER VE SAĞLIK

Halk arasındaki yaygın inanca göre,evli çiftler yıllar sonra birbirine benzemeye başlarlar.Her ne kadar eşler arasında fizyolojik bir benzerliğin zamanla doğması biraz şüpheli ise de,eşlerin hayatındaki birçok şeyin birbirine benzemeye başladığı doğrudur.

Eşler uzun yıllar boyu aynı evi,çocukları,cinselliği,ekonomik şartları ve aynı yaşantıları paylaşarak birbirleriyle aynılaşırlar,iç ve dış ritmleri bütünleşir.Bu açıdan bakıldığı zaman,eşlerin birbirlerinde potansiyel olarak var olan hastalıkla ilgili yatkınlıkları,ilişkilerindeki gerginlik ve aralarındaki çatışma biçimiyle artırabileceklerini düşünmek şaşırtıcı olmaz.

Bugün insanlığı tehdit eden birçok hastalık,kişide bir gece içinde meydana gelmemektedir.İnsanlar yüksek tansiyon,kalp,şeker,kanser gibi hastalıklara 46 veya 58 yaşında,yoldan veya içtikleri sudan kaptıkları bir mikrop sonucu yakalanmamaktadırlar.Bu hastalıklar genetik yatkınlıklarla birlikte,belirli kişilik yapılarının belirli hayat biçimleri ile etkileşmesi sonucunda meydana gelir.Bu etkileşim içinde aile ilişkileri çok önemli bir yer tutar.

Aile ilişkileri hastalığı başlatmak ve şiddetini etkilemek konusunda nasıl belirleyici olabiliyorsa,aynı şekilde aile içi ilişkiler hastalığın tedavisini etkilemek konusunda da önemli bir rol oynar.

ÇATIŞMAYA GÖTÜREN SEBEPLER

Önceki sayfalarda aile hayatı içinde gündelik hayatın getireceği stres ve uyum güçlüklerini en aza indirmek konusunda,hiç olmazsa başlangıçta şanslı sayılabilecek bir evlilik için,gerekli görülen şartlar sıralanmıştı.Ancak şurası muhakkaktır ki,bir aile içinde bu faktörlerin kusursuz olarak tamam olması durumunda bile,ailenin stres ve gerginliklerden uzak bir hayat sürdürmesine “muhakkak” gözüyle bakılmaz.

Aile hayatında günlük ilişkiler içinde gerginlik ve stresin önemli bir bölümü,aile bireylerinin,birbirleriyle olan ilişki biçiminden kaynaklanır.Aileyi oluşturan kişilerin birbirlerine yargılayıcı,denetleyici,üstünlük belirten tavırları,bu tavrın yöneldiği kişileri problemin özünden kopartıp,kendilerini savunmaya zorlar.Bu durum hem eşler arasındaki ilişkiler için hem anne – baba ve çocuklar,hem de kardeşler arasındaki ilişkiler için geçerlidir.

Yargılamaya,denetlemeye ve üstünlük belirtmeye yönelik tavırlar, “kötü”,”yanlış”,”ayıp” biçimindeki yaklaşımlar aile ilişkisi içinde bu tavrın yöneldiği kişilerin daha yetersiz olduğu varsayımına dayandığı için,aile bireyleri arasında hem sürekli bir gerginliğin doğmasına,hem de daha önemlisi,gelecek günlerde benzer sürtüşme tohumlarının atılmasına sebep olur. 

Aile ilişkilerinde samimiyetsizliğe ve gerginliğe yol açacak tutumlar arasında “Bakalım bunun altından ne çıkacak?” izlenimini veren yaklaşımlar önemli yer tutar.İçten pazarlıklı ve dürüst olmayan böyle bir yaklaşım biçimi,aile üyelerinin birbirine yakınlaşmasını önler.

Aynı şekilde,”bu konuda bir tek doğru vardır,o da benim söylediğimdir”diye formüle edilebilecek olan,”kesin”üsluplu tavırlar da,aile geleneği içindeki otoriter ve kestirme yaklaşımın uzantısıdır.Tartışmaya ve karşılıklı uzlaşmaya kapalı bu tür antidemokratik yaklaşımlar ister eşler arasında olsun,ister çocuklara yönelsin,belki ilk bakışta aile içinde bir denge varmış izlenimini verirse de,temelde aile bireylerini birbirlerinden duygusal olarak uzaklaştırır ve yaralar.

Nasıl Davranmalı?

Aile içinde dostça bir sıcaklığın ve yakınlığın doğmasına imkan verecek şekilde davranılmalıdır.

Bu makale 14 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Klinik Psikolog  Mehmet Emin Kızgın

1968 yılının baharında köy evinde  dünyaya geldim. İlk ve ortaokulu Tutak Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda okudum. 8 yıllık eğitimimden sonra okul birincisi olarak girdiğim Devlet Parasız Yatılı okul sınavları sonucunda Diyarbakır Çevre Sağlığı Meslek Lisesini kazandım.1987 yılında mezuniyetimin ardından Ağrı İl Sağlık Müdürlüğünde Çevre Sağlık Teknisyeni olarak devlet memurluğu görevime başladım.1988 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitimde Psikolojik Hizmetler (Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ) bölümünü kazanarak 1992 yılında mezun oldum. Aynı süreçte Ankara İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı Tuzluçayır Sağlık Ocağı’nda da devlet memurluğu görevimi sürdürdüm. 1994 yılında ikinci defa girdiğim üniversite sınavı sonucunda Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Psikoloji Bölümünü kazandım. Eğitim sürecimde ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
Etiketler
Evlilik öncesi çift uyumu
Klinik Psikolog  Mehmet Emin Kızgın
Klinik Psikolog Mehmet Emin Kızgın
Ankara - Klinik Psikolog
Facebook Twitter Instagram Youtube