Korku ve suçluluk duygusu gibi psikolojik takıntılar, iktidarsızlık ve soğukluk gibi oldukça kalıcı cinsel sorunlara neden olabilir. Ama böyle temelli sorunlar olmadığı zaman bile,eşler arasında cinsel uyumsuzluk sözkonusu olabilir. Aslında cinsel bakımdan sağlıklı olan iki insan, birbirlerini sevdikleri halde, cinsel ilişki anında bir soğukluğun içine düşebilirler.
Kuşkusuz, cinsel uyumsuzlukla kastedilen, eşlerin cinsel organları arasındaki herhangi bir fiziksel uyumsuzluk değildir. Cinsel bakımdan uyuşamadıklarını söyleyen kişiler, kendi cinsel arzularının eşlerininkinden ya daha zayıf olduğunu veya zevk aldıkları cinsellik biçiminin eşlerininkinden farklı olduğunu anlatmak istemektedirler. Bu tür uyumsuzluklar, çoğu zaman bir ilişkinin ilk aylarında, hatta ilk birkaç yılında ortaya çıkmayabilir. İlişkinin ilk dönemlerindeeşler cinsel birleşmenin bütün biçim ve alanlarını deneme yoluna gitmezler. Çoğu zaman oldukça yalın birleşme biçimleri onları doyurmaya yeter. Cinsel uyumsuzluğun yüze çıkması kadın ve erkeğin birbirlerini daha yakından tanımaya ve yenilik istemeye başladıkları dönem olan, ilişkinin ikinci ya da üçüncü yılına rastlar. Nitekim, boşanmaların yüzde 40' ı ilk beş yılında olmaktadır.
Uyumsuzluğun bir nedeni, eşlerin cinsel istek düzeyinin eşit olmamasıdır; erkek her gece birlikte olmayı isterken, kadına haftada bir birleşme yetebilir veya bunun tersi de olabilir. Erkeklerinpsikolojik ve görsel uyarıcılara karşı daha duyarlı olduğu saptanmıştır. Buna karşılık kadınların cinselliği görsel uyarıcılardan çok, bedensel temasla uyarılabilmektedir. Örneğin gün içinde çeşitli görsel uyranlardan etkilenmiş şekilde eve uyarılmış olarak gelen erkek, eşinin de cinsel isteğinin kendi düzeyine çıkarmak iin nerdeyse hiç uğraşmamakta, kadını uyarmak için gerekli olan uzun ön sevişmeye gerek görmeden kendisi kısa sürede sonuca ulaşmaktadır.
İkinci uyumsuzluk türü, eşlerin birbirinden farklı cinsel faaliyet biçimlerinden zevk almalarıdır. Bazı insanlar, suçluluk duygusu, korku ya da bilgisizlik ve deneyimsizlik gibi nedenlerle, bazı sevişme biçimlerinden ürkebilirler. Farklı toplumsal kesimlerden gelen çiftler arasında cinsel uyumsuzluğun çıkma olasılığı daha fazladır.
Tüm bunlara rağmen eşler eğer birbirlerini gerçekten seviyor ve brbirlerine değer veriyorlarsa karşılıklı anlayış ve deneyimleme yoluyla bu sorunları çözebilirler.
Çoğu zaman cinsel uyumsuzluk birbirine hiç alışmamış yeni eşlerin acemilik ve aşırı heyecanlarından da doğabilir. Bir çiftin ilk cinsel birleşmesi korkular ve duygusal gerilimlerle dolu olabilir. İki tarafında acaba bu işi becerebilecekmiyim düşüncesi, eşlerden birinin cinsel bakımdan işlevsiz kalmasına neden olabilir. Ama çift birbirine alıştıkça ve gerginlikten kurtuldukça, cinsel ilişkinin de doğal yoluna girmesi beklenir. Farklı kültürlerden geliyor da olsalar, farklı zevklere de sahip olsalar, sevgi giderek eşlerin birbirine benzemesine yol açacaktır. Burada önemli olan, çiftn birbirine karşı açık olması, neden zevk alıp almadıklarını rahatça söyleyebilmesi, sorunlarını birbirine anlatabilmesidir.
Ama eğer birbirine alışmak ve ilk günlerin gerginliğinden sıyrılmak da istenen cinsel uyumu sağlamıyorsa, o zaman ortada daha ciddi sorunlar var demektir. Bu durumda ya eşlerden birinin daha köklü bir cinsel problemi vardır ya da eşlerin birbirine karşı sevgisinde bir sorun vardır. Eğer böyle bir sorun mevcutsa mutlaka cinsel terapi alanında uzman bir psikologdan destek alınmalıdır.
Eğer sorun sevgisizlik ise daha da köklü ilişkisel ve cinsel sorunlara yol açacaktır. Böyle bir durum baş göstermeye başladığında ,evliliklerini sürdürmeye iki taraf da istekliyse, mutlaka evlilik ve çift terapisinde uzman bir psikolog ya da deneyimli aile danışmanından sorunlar daha da büyümeden destek almalıdır.
Uzm. Psk. Beril Papuççuer