Çocukları istismardan korumak

Çocukları istismardan korumak

Çocuk istismarı, bir çocuğun bir yetişkin tarafından fiziksel, cinsel veya duygusal anlamda kullanılması, ona zarar veren davranışlarda bulunulmasıdır.
Dünya Sağlık Örgütü ise çocuk istismarını şöyle tanımlar: Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir.

2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi´ne göre; "Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır". Bu yüzden yetişkinlerin, istismar konusunda yaş faktörünü dikkate alarak çocuklara gereğinden fazla sorumluluk yüklememeleri, onların birer çocuk olduğunu unutmamaları gerekir.

Çocuk istismarı derken genellikle cinsel istismar anlaşılıyor olsa da, fiziksel ve duygusal istismar da çocuk istismarının sıklıkla görülen diğer türleridir.
Cinsel istismar, çocukla cinsel haz amacıyla temas veya ilişki kurulmasıdır. Fiziksel temasın içerdiği ve içermediği bazı durumlar görülebilir:

* Cinsel içerikli konuşmalar,

* Pornografik filmler,

* Çocuğun cinsel organına dokunulması ve kendisinden istismarcının cinsel organına dokunmasının istenmesi,

* Teşhircilik, röntgencilik,

* Tecavüz, ensest(aile içi cinsel taciz ya da tecavüz)

Duygusal istismar; çocukların ilgi, sevgi ve bakımdan yoksun bırakılarak, ihtiyaçları görmezden gelinerek psikolojik zarara uğratılmasıdır.
Sağlıklı bir aile ortamında büyümeyen çocuklarda ileriye dönük psikolojik rahatsızlıklar oluşmasının en önemli sebeplerinden birisi de budur.

Fiziksel istismar; ise, çocuğun vücudunda herhangi bir yerin kaza dışı yaralanması, örselenmesidir ve genellikle fiziksel şiddet uygulamak, dövmek, canını yakacak şekilde cezalandırmak sık görülen türleridir.

İstismara uğramış çocuklarda kısa ve uzun süreli bazı ruhsal problemler oluşabilir. Her çocukta görülmemekle birlikte, çocukların yaşa göre de verilen tepkiler değişebilir. Genel olarak aşağıdaki belirtilerden söz edebiliriz:

* Yalnız kalma korkusu ve aileye daha fazla bağımlılık,

* Ailede rol değişimi, erken olgunlaşma,

* Yaşına uygun olmayan, uygunsuz yer ve zamanlarda cinsel içerikli konuşma veya davranışlarda bulunma,

* Cinsellikle ilgili konularla eskisine göre daha fazla ilgili olma,

* Dikkat eksikliği, okul ve arkadaş ilişkilerinde sorunlar,

* Öfke ve dürtü kontrol bozuklukları,

* Kendine zarar verme davranışları,

* Travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozuklukları, depresyon gibi rahatsızlıklar görülebilir.

* Kazanılmış becerilerde gerileme, altına kaçırma,

* Uyku bozuklukları, kabuslar,

* Bazı insanlara ya da yerlere karşı korku geliştirme,

*Okuldan ya da evden kaçma,

Yaşanan bu travmalar içerisinde tanımlanması ve anlaşılması en zor olan ise, genellikle çocuğa yakın çevresindeki insanlar ve akrabaları tarafından yapılan istismara uğramış olmasıdır. Buna da günümüzde sıkça karşılaştığımız ensest adı veriliyor. Bu nedenle zarar gören, istismar edilen çocuğa ulaşmak çok zor olabiliyor. Çocuk kendisine yapılanı ya normal gibi görüyor ya da korkusundan kimseye anlatamıyor. Çocuk aile içinde en çok güvendiği ya da güvenmesi gereken kişi tarafından istismar edildiği için diğer herkes onun için doğal olarak güvenilmez oluyor.

Dikkat edilirse son zamanlarda karşılaştığımız istismar olaylarında durumu öğrenen ve ortaya çıkaranlar genellikle aile dışından bireyler; öğretmenler ya da kurum temsilcileri oluyor. Çocuk aile içinde birilerine anlatsa dahi ya görmezden geliniyor, ya ‘aman duyulmasın’ denilerek örtbas ediliyor ya da çocuğun anlattıklarına inanılmıyor hatta çocuk suçlanıp tehdit ediliyor. Bu şekilde normalleştirilen istismar bazen yıllar boyunca sürüyor. Çocuk istismarı konusunda yardımcı olabilecek kurumların ve yetkililerin en zorlandığı kısım bu oluyor. Çocuğun aile içinde uğradığı istismar en zor ortaya çıkan ve en zor anlaşılan istismar türüdür. 

Tüm bunların dışında istismara uğrayan çocuklar çoğunlukla yaşadıklarını aile büyüklerine ya da yakınlarına anlatamazlar veya uzun bir zaman sonra paylaşabilirler. Bunun birtakım sebepleri var:

* İstismarcının tehdidinden korkabilir, içe çekilebilirler.

* Nasıl anlatmaları gerektiğini bulamayıp, anlatmak istedikleri halde anlatamayabilirler.

* Cinsel organlarına dokunulmasının yanlış olduğunu bilmeyebilirler.

* Dışlanma ve suçlanma korkusu yaşayabilirler.

* Anlattıktan sonra kendilerine inanılmayacağını veya zor duruma düşebileceklerini düşünebilirler.

* Aile bireyleriyle ya da çevredeki otorite figürleriyle cinsel konuları konuşmaktan utanabilirler.

* Cinsel içerikli konuları konuşmanın ayıp olduğu ve konuşulmaması gerektiği daha önce kendilerine söylenmiş olabilir.

* İstismarcıya engel olamama nedeniyle suçluluk duyabilirler.

* İstismarcının yaşı veya aile içindeki konumu sebebiyle ona itaat etmek gerektiğine inanabilirler.

* Cinsel istismarı anlattıkları kişiler tarafından, tekrar istismara uğramaktan korkabilirler.

*İstismarcı tarafından aile bireylerine ya da kendisine zarar verileceği korkusu yaşayabilirler. Bu şekilde tehdit edilmiş olabilirler.

* Şiddet, cinsel şiddet, cinsellik hakkında yeterli bilgiye sahip olsalar dahi yaşadıklarını cinsel istismar olarak adlandırmaktan korkabilir, özellikle istismarcıları bir yakınları ise yaşadıklarından emin olmakta zorlanabilirler.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli konu, çocuklarımıza küçük yaştan itibaren bedenlerini tanımalarını, hangi bölgelerinin özel olduğunu, kişisel sınırlarını öğretmemiz.

İyi dokunma ve kötü dokunmanın farkını bilmeleri, istismarla karşılaştıklarında daha bilinçli olmalarını ve bu durumu olabilecek en doğru şekilde atlatmalarını sağlar.

Peki, nedir bu iyi dokunma ve kötü dokunma? Çocuklarımıza bunu nasıl anlatabiliriz?

İyi dokunmayı çocuklarımıza anlatırken;

* Sevdiğin kişiler sana dokunduğunda

* Anne ve baban sana sarıldığında, öptüğünde

* Sen kendini kötü hissetmediğinde ve mutlu olduğunda, bu iyi bir dokunmadır.

Kötü dokunmayı çocuklarımıza anlatırken;

* Özel bölgelerine dokunulduğunda

* Sana dokunulmasını istemediğinde

* Sen rahatsız olduğunda ve kendini kötü hissettiğinde

* Dokunan kişi sana sessiz kalmanı ve kimseye anlatmamanı söylediğinde

* Seni korkuttuğunda ya da öfkelendirdiğinde

* Kendisine de dokunmanı istediğinde, bu kötü bir dokunmadır.

Çocuk eğitiminde ilk adım ‘mahrem bölgeler ve mahremiyetin ne olduğu’ nu anlatmak olmalıdır. Bunun için de çocuğun özel alanlarına saygı göstermek gerekiyor. Özellikle çocuk gelişimi açısından çocuklar 3 yaşına geldiklerinde kendi hemcinsi ebeveynine yakınlaşması ve cinsel anlamda ondan bazı bilgileri öğrenmesi yararlı olur.
Özel alan kavramının öğretilmesi de mahremiyetin oluşmasında çok önemli bir eşiktir. Özel alan denilen alan, çocuk kollarını iki yana açtığında oluşan bölgedir. Çocuklara ‘Sana yakın olmayan, aile bireyleri dışında kalan insanlar bundan daha yakına gelmemelidir.’ şeklinde bilgi verilebilir. Mahrem alanı anlatmak için de ‘elbiselerinin ve özellikle çamaşırlarının altında kalan bölgedir ve hiç kimse bu bölgelere bakamaz, dokunamaz, öpemez’ şeklinde net bir sınır çizilebilir. Bu sınır önemlidir çünkü çocukların iyi ve kötü dokunma konusunda kafaları karışabilir ve net bir ayrım yapamayabilirler ama mahrem alan ve elbiselerinin altına dokunulamaz demek sınırları kesinleştirir. Çocuk kime nerede dur demesi gerektiğini bilir.

Hepsinin ötesinde bir de çocukları zorla öpmemek, yakın gördüğümüz kişilerin öpmesi içinde çocuğu zorlamamak gerekiyor. Kim olursa olsun çocuğu istemediği şeyleri yapmaya zorlamak da bir süre sonra çocuğun kendi beden bütünlüğüne saygısını yitirmesine hatta isteyen herkesin kendisini öpmesine, sarılmasına sessiz kalmasına yol açabilir.
 

Son yıllarda tüm dünyada, çocuklara küçük yaşlarda birtakım aktivitelerle ve oyunlarla istismara karşı bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor.
İstismar konusunda verilen eğitimlerde temel olarak bilinen 4 önemli adım var: Çocuklara kendisine hoşlanmadığı şekilde davrananlar olduğunda

* Hayır demeyi

* Uzaklaşmayı

* Büyüklerine anlatmayı (öğretmen, anne baba, akraba, vb.)

* Susmamayı ve anlatmaya devam etmeyi, bunun için de tehditlere, ödüllere, ve aramızda sır olacak şeklindeki sözlere inanmamayı, yani hiçbir şekilde kimseden korkmamayı öğretmek.

Tüm bu dikkat edilmesi gereken noktaları toparlarsak çocukların;

* İyi dokunma ve kötü dokunmayı ayırt edebilmelerini sağlamak,

* Vücutları ve gelişimleri hakkında bilgilendirmek,

* Sır saklamanın ne olduğunu ve hangi durumlarda geçersiz olabileceğini anlatmak,

* Duygu ve düşüncelerini her zaman paylaşabileceği bir aile ortamı sağlamak,

* Bilinçlendirme konusunda gerekirse bir uzmana danışmak veya cinsel eğitim kitapları, yazılar okuyarak bilgilendirmek,

* Çocuklarda davranış değişikliği görüldüğünde ihmal etmemek ve nedenlerini araştırmak çok önemli.

Eğer çocuğunuz istismara uğradıysa;

* Sakin bir şekilde dinlemek

* Sorgulamamak ve olayla ilgili ayrıntılı bilgi almaya çalışmamak

* Öfke ve üzüntünüzü mümkün olduğunca belli etmeden onu anlamaya çalışmak

* Çocuğun daha fazla olumsuz etkilenmemesi açısından soğukkanlılığınızı korumak

* Ona güvendiğinizi, inandığınızı belirtmek

* En kısa sürede ilgili yerlere başvurmak

’’Unutmayın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 183 numaralı hattından yardım alabilir uzmanlara yönlendirilebilirsiniz.’’

Çocuklarda istismar; fiziksel, cinsel, duygusal, ahlaki, hukuki boyutlar içeren önemli bir sorun ve ne yazık ki ülkemizde de oldukça yüksek bir oranda görülüyor. İstismarın çocuklar üzerinde yarattığı psikolojik etkenlerden dolayı çoğunlukla da ortaya çıkmıyor, gizli kalıyor ve yıllarca sürebiliyor. Çoğunlukla 18 yaş altı bireylerde görüldüğü için; çocukların ilgi, bakım ve korunması, sağlıklı aile ve arkadaş ortamlarında büyümesi oldukça önemli konular haline geliyor.
Bu yüzden de en büyük sorumluluk ve bilinçlenme görevi yetişkinlere düşüyor.
Bu durum, hem ailenin hem eğitim verilen okulun hem de bu konuda çalışmalar yapan uzmanların daha çok önem göstermesini gerektiriyor.
Hemen hemen herkesin hayatının bir kesitinde istismara uğradığını unutmamak gerek. Özellikle toplu taşıma araçlarında sıklıkla görülen taciz de istismarın bir türüdür. Bizler yetişkin bireyler olarak kendimizi nasıl koruyabileceğimizi biliyoruz. En hafifinden ortamdan uzaklaşabiliyor ya da yardım isteyebiliyoruz. Ancak söz konusu çocuklar olduğunda durum her zaman daha ciddiyetle ele alınmalıdır.

Sağlıklı bireyler yetiştirmek, istismarı önlemek, istismar sonrası farkındalığı artırmak, hızlı iyileşme sürecini oluşturmak açısından, çocuk istismarı günümüzde çocuk, ergen ve toplum psikolojisini de ilgilendiren en önemli konulardan birisidir. Unutulmamalıdır ki taciz kadar tacizi görmezden gelmek de istismardır. 
Bu konuda da hepimizin sorumluğu vardır, herkes sorumlu davranmalıdır. 

Bu makale 13 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Serap Duygulu

Psk. Serap DUYGULU, İstanbul'da doğmuştur.  Psikoloji dalında gerçekleştirdiği çalışmalarına önemli ölçüde katkılar sağlayan, Sosyoloji, Edebiyat, Kamu Yönetimi alanlarında da Lisans  düzeyinde akademik eğitimler alan Serap Duygulu İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde ‘Uygulamalı Psikoloji’ üzerine Yüksek Lisans yapmış ve  "Afazi Hastası Yakınlarında Depresyon ve Olumsuz Otomatik Düşünceler" başlıklı tezi ile lisansüstü derecesini almıştır.  Ayrıca bu çalışma bu alanda yapılmış ilk ve tek psikolojik araştırma olarak önemini halen korumaktadır.  2009- 2011 yılları arasında Bakırköy Halk Eğitim Merkezi ile yürütülen ortak bir çalışma sonucunda her hafta Perşembe günleri, Bakırköy Halk Eğitim Merkezi'nde Bakırköy halkına kişisel gelişim seminerleri vermiştir. 2012 yılında Cine5'te her gün canlı olarak yayınlanan ‘ ...

Etiketler
Çocuk istismarı
Psk. Serap Duygulu
Psk. Serap Duygulu
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube