Beyin : cerebrum

Beyin : cerebrum

BEYİN: CEREBRUM

Beynin birçok işi nasıl başardığını öğrenmeden önce Anatomik yapısına bakmakta yarar vardır. Çok karmaşık olan İnsan Beyninin yapısını tam olarak anlatabilmek sayfalara sığmaz .Bundan dolayı, İnsan Beyninin , Anatomik yapısını ana hatları ile basitleştirilmiş ve kolay, anlaşılabilir olarak anlatacağım .

Beyin, İnsanda, kafatası boşluğunun (neurocranium ) içinde yer alan ve merkezi sinir sisteminin ön bölümünü oluşturan, yoğunlaşmış sinir dokusudur.. Duyular aracılığıyla alınan verilen birleştirip bütünleyerek, bu uyarılara cevap niteliğindeki hareketleri yöneten, bu nedenle temel içgüdüsel etkinliklerde çok önemli bir rol oynayan beyin, İnsanda aynı zamanda öğrenme merkezidir.

İnsanda , foetus’ün gelişmesi sırasında , orta beyin olduğu gibi kalırken ön beyin ve arka beyin ikişer alt bölüme ayrıldığından, beyinde beş bölgeli bir yapı ortaya çıkar: Arka beyin, beyinciği oluşturan metencephalon ile soğaniliği (soğancık ya da omurilik soğanı) oluşturan myelencephalon bölgelerine,ayrılır; ön beyinden ise, beyin yarımkürelerini oluşturan telencephalaon l (büyük beyin) ile thalamus ve hypothalamusu oluşturan diencephalon bölgeleri doğar.

Beyin (cerebrum ) , Kafatasının (neurocranium ) içinde, beyin zarlarıyla (meninx’ler ) örtülmüş, beyazımtırak ve yumuşakça bir kitle durumundaki sinir organıdır. Duyu ve bilinç merkezini oluşturan beyin, insanları hayvanlardan ayıran en önemli organdır. Bu bakımdan İnsan beyni hayvanlarda görülmeyen bilinç, konuşma, sevinç, üzüntü gibi olayları da olan çok üstün benzersiz bir merkezdir. Dış dünya ile olan maddi ve manevi bütün ilişkiler, duyular aracılığı ile beyne iletilir, orada değerlendirilir ve vücudun gerekli tepkiyi göstermesi ayarlanır. Gri ( Substantia griseum ) ve Beyaz ( Substantia album ) hücrelerden oluşan beyin, kafatasının arkasında bulunan bir delikle ( foramen occipitale magnum ) omuriliğe (medulla spinalis ) bağlanır. Beyin ve omurilik, üç katlı koruyucu zarla (meninx) sarılıdır.Bu Beyin zarları ( meninx cerebri ‘ler ) Dıştan içe Duramater ( serrtzar ) , Arachnoidea ( örümceksi zar ) ve Piamater (ince zar ) dan ibarettir. Beyne en yakın olan Piamater ( iç zar ) ile ortada bulunan Arachnoidea ( örümceksi zar ) arasında beyin – omurilik sıvısı adını verdiğimiz ( cerebrospinal sıvı :liquor cerebrospinalis ) bir sıvı bulunur. Anatomik yapı olarak Beyin, beyin yarıküreleri (hemispherium cerebri ) , orta beyin ( mesencephalon ) , beyincik (cerebellum ) ve beyin sapından oluşur. Beyin yarımküreleri (hemispherium cerebri ) de “lop” denilen dört kısma ayrılmıştır. Loplar, Frontal ( alın ), Parietal ( yan ) , Temporal ( şakak ) ve Occipital (ard kafa ) diye adlandırılır. Ayrıca loplar gyrus ( kıvrımlara ) ayrılır. Loplarda duyu organları aracılığıyla alınan duyuların yorumlanması (çiçek kokusu ile yemek kokusunun ayırt edilmesi gibi) ve kaslara hareket sağlayıcı uyarıcıların yapılması gerçekleşir (yazı yazmak için el ve parmaklara gerekli uyarıların verilmesi gibi). Beyin yarı kürelerinin (hemispherium cerebri ) üzerinde beyin kabuğu (cortex ) denilen gri hücrelerden (substantia griseum ) oluşmuş, kıvrımlı bir kısım vardır. Beyin kabuğunun (cortex ) iç tarafı beyaz sinir liflerinden oluşmuş, çok yoğun bir tabakayla kaplıdır. Sinir lifleri sinir hücreleriyle beyin hücreleri arasındaki bağlantıyı kurarlar. Beyin kabuğunda duyularla ilgili belirli görevleri üstlenmiş bölgeler vardır , sözgelimi görme merkezi Occipital ( ardkafa ) lobunun kabuğundadır. Organlardan işlevleri fazla ve duyarlı olanlar için, beyin kabuğunda daha geniş bir bölge ayrılmıştır. Bu bakımdan beyin kabuğunda en geniş bölge el ve dudak hareketlerine uyaran bölgelerdir. Orta beyin (mesencephalon ) , Varol köprüsüyle beyinciğin (cerebellum ) bağlantısını sağlar. Cerebellum ( beyincik ) , vücudun dengesini, kasların gerilmesini ve kaslar arasında uyumun sağlanmasını denetler. Beyin sapı denen omurilik soğancığında (bulbus : medulla oblongata ) beyinden gelen sinirler omuriliğe geçerken yön değiştirirler; sağ yarıküreden gelen sinirler vücudun sol tarafını, sol yarıküreden gelenler de sağ tarafını denetler. Soğancıkta omurilikten gelen uyarılar alınır, ayrıca sindirim, solunum, dolaşım sistemlerine komutlar verilerek denetleme yapılır. Beyinde, gelen uyarıların dağıtım merkezi olarak çalışan Thalamus ile, iç organların dış tepkilere göre çalışmasını ayarlayan, acıkma, susama duyularını harekete geçiren Hypothalamus merkezleri vardır. Beynin çalışması, milyonlarca sinir lifinin haber götürüp direktif taşıdığı, çok karmaşık bir telefon santralı gibidir. Bu sinirler arasında gerekli bağlantılar yine on binlerce küçük bağlantı merkezlerinde yapılır. Sinir lifleri arasında elektrik akımı aracılığı ile haberleşme sağlandığı ilk defa İtalyan Hekimi L. GALVANİ tarafından bulunmuştur. Beynin oksijen ihtiyacı oldukça fazladır. Vücut ağırlığının %2’sini kaplayan beyin, vücuda giren oksijenin %25’ini kullanır. Bu bakımdan beyne kan götüren ve getiren damarlar, diğer organlardakine göre, sayı bakımından daha fazla ve daha geniştir. Normal boyutlardaki yetişkin bir insanın beyin ağırlığı 1400 – 1600 gramdır. Vücut ağırlığına göre insan beyni 1/50 oranında iken, en gelişmiş memelilerde bu oran 1/100’ü bulur.

Beyni, beyin yarımküreleri (hemispherium cerebri ) ve beyin sapı olmak üzere iki büyük bölüm halinde incelemek Anatomi açısından büyük kolaylık sağlar. Bu incelemede, diensefalon (thalamus ve hypothalamus , mezencephalon (orta beyin), metencephalon (Varol köprüsü : pons ve beyincik) ve myelencphalon (soğanilik) bölgeleri beyin sapı içinde sayılır.

Beyin sapı içindeki oluşumların en önemlilerinden biri olan ve embriyondaki arka beyin bölgesinden türeyen beyincik, dengenin ve kas hareketlerindeki eşgüdümün sağlanmasından sorumludur. Soğanilik ise omurilikten gelen sinyalleri beynin daha yukarıdaki bölgelerine iletir; ayrıca kalp atışı ve solunum gibi otonom sinir sistemi işlevlerini yönetir.

Diencephalon bölgesinden doğan thalamus, soğanilik ile beyin yarımküreleri (hemispherium cerebri ) arasında, demiryollarındaki makas ya da röle istasyonlarının işlevini üstlenir. Hypothalamus ise, cinsel güdüleri, hoşlanma, ağrı, acıkma ve susama duyumlarını, kan basıncını, vücut sıcaklığını ve iç organlara ilişkin öbür işlevleri denetleyen önemli bir merkezdir. Ayrıca hormon salgısının düzenlenmesinde de önemli görevler üstlenir; hipofiz bezinin ( glandula hypophysica . glandula pituitaria ) ön bölümünün salgısını uyaran hormonları ve bu bezin arka bölümünde depolanıp salgılanan oksitosin ve antidiüretik hormonları üretir.

Foetus’un oluşum ve gelişim evreleri sırasında koku çıkıntısının bir parçası olarak gelişen telencephalon, İnsan beyninde çok daha karmaşık işlevlerden sorumludur. İnsanda bu bölüm, kıvrımlı bir bozmadde kütlesi oluşturacak biçimde büyüyerek, beynin geri kalan bölümü üstüne yerleşmiştir. Beyin kıvrımlarının azlığı ya da çokluğu, bir ölçüde canlının vücut büyüklüğüne bağlıdır.

İnsan beyninde bozmadde (substantia griseum ) genellikle daha kalın ve çok daha farklılaşmıştır.

Beyin yarımküreleri, önden arkaya doğru uzanan derin bir yarıkla birbirinden ayrılmıştır. Bu yarığın tabanında, iki yarımküre arasındaki iletişim bağlantısını sağlayan ve katı madde, nasırsı madde, beyin direği gibi adlarla anılan kalın bir sinir lifi demeti (corpus callosum ) bulunur.

Sinir lifleri soğanilik’ te ya da ender olarak. Omurilikte çaprazlanarak yön değiştirdikleri için, beynin sol yarımküresi vücudun sağ yanını, sağ yarımküresi ise sol yanını denetler. Her ne kadar sağ ve sol yarımküre birçok bakımdan birbirinin ayna görüntüsü biçimindeyse de, aralarında önemli işlevsel farklılıklar vardır. Örneğin birçok kişide konuşmayı denetleyen bölgeler sol yarımkürede, mekan algısını denetleyen bölgeler ise sağ yarımkürede bulunur.

Orta oluk (Rolando yarığı) ve yanal oluk (Sylvius yanığı) denen iki derin yarık, Beyin, beyin yarımküreleri (hemispherium cerebri ) , orta beyin ( mesencephalon ) , beyincik (cerebellum ) ve beyin sapından oluşur.

İnsan beyninin ağırlığı, yaşa, boya, vücut ağırlığına, cinsiyete ve ırka bağlı olarak değişir. Beyin, erkeklerde ortalama ağırlığı olan 1.400 gr’a 20 yaş dolaylarında, kadınlarda ise ortalama ağırlığı olan 1.260 gr’a biraz daha erken yaşta ulaşır. Bu yaştan sonra her iki cinste de beynin ortalama ağırlığı her yıl bir gram kadar eksilerek, 75 yaşlarında, olgunluk döneminde eriştiği tepe değerinin onda biri kadar azalır. 20 -70 yaşları arasında, insan beyninde her gün yaklaşık 50 bin sinir hücresinin (neuron) görev yapamaz duruma geldiği ya da yok olduğu tahmin edilmektedir.
Beyin kabuğu, beyin kabuğu – beyin korteksi (cortex cerebri ) olarak da bilinir, beyin yarımkürelerinin, sinir sisteminin bozmaddesinden oluşan ve istemli hareketlerin denetlenmesinden, duyuların birleştirilip yönlendirilmesinden, yüksek düzeydeki zihinsel ve duygusal işlevlerin düzenlenmesinden sorumlu olan en dış tabakası . Beyin kabuğunu ( cortex cerebri ) oluşturan hücreler, kesin sınırlarla birbirinden ayrılmamış altı tabakada toplanır:

1) Moleküllü Tabaka ,
2) Tanecikli dış Tabaka ,
3) Piramidimsi Dış Tabaka ,
4) Tanecikli İç Tabaka ,
5) Piramidimsi İç Tabaka ,
6) İğsi hücreler Tabakası ,

Her iki yarımküreyi örten beyin kabuğu, getirici sinir liflerinin dağılımına ya da daha derindeki sinir merkezleriyle bağlantılı olan götürücü liflerin kökenine göre de birkaç bölüme ayrılır. Bu ayrıma göre, kabuğun en önemli işlevsel bölümleri birincil hareket alanı, birincil duyul alanı, birincil görme alanı, birincil işitme alanı ve birleştirme alanlarıdır.
Birincil hareket alanı beynin ön bölümünde (alın lobu), orta oluğun ön duvarında bulunur. Vücudun karşı yanındaki iskelet kasları buradan yönetilir. Birincil duyu alanı beynin yan kafa bölümünde yer alır ve deriden, kaslardan, eklemlerden, kas kirişlerinden gelen duyular thalamus aracılığıyla bu alana ulaşır. Burada da, hareket alanındaki gibi, vücudun çeşitli bölgelerine karşılık düşen özel bölgeler vardır.
Duyu alanının yıkımı, duyuların algılanmasını azaltır ama tümüyle yok etmez; çünkü, ağrı gibi bazı önemli duyumlar thalamusta bilinç düzeyine ulaşır. Birincil görme alanı, beyin kabuğunun ard kafa bölümündeki mahmuzumsu yarıkta bulunur; bu alanın yıkımı görme bozukluklarına, hatta yitimine yol açar. Birincil işitme alanı şakak bölümünde, yanal beyin yarığının tabanında bulunur ve yıkımı orta derecede sağırlıkla sonuçlanır.

Çeşitli hareket ve duyu alanlarıyla bağlantılı olan birleştirme alanları, İnsanda beyin kabuğunun çok büyük bir bölümünü kaplar. Birincil duyu alanlarının yakınındaki birleştirme alanlarının görevi, duyulardan gelen uyarıları görüntülemek ve anlamlandırmaktır. Alınan uyarılar önceden yaşanmış deneyleri ve anılan çağrıştırdığında, uyarılan veren nesne ya da olgu tanınır.

Karmaşık istemli hareketlerin yapılabilmesi için, önce hareket planının tasarlanması, sonra bu planın birleştirici sinir lifleriyle hareket alanlarına aktarılması gerekir. Konuşma işlevinde de karmaşık hareket ve duyu birleştirme mekanizmaları söz konusudur.

Beyin olukları, beyin yarıkları olarak da bilinir, beyin yarımkürelerinin dış yüzeyinde, beyin lopları denen çeşitli Anatomik bölgeleri birbirinden ayıran derin yarıklardır. Bu oluklar, insan beyninin en işlevsel bölümü olan beyin kabuğunun alanını artıracak biçimde, beyin yüzeyinin katlanıp kıvrımlaşmasından ileri gelir.

BEYİN – OMURİLİK SIVISI : LİQUOR CEREBROSPİNALİS : SEREBROSPİNAL SIVI

Beyin-omurilik sıvısı, beyin karıncıklarını ve omurilik iç kanalını dolduran, ayrıca bu oluşumların çevresini sararak sürtünmeleri engelleyen ve darbelerden koruyan duru, renksiz sıvı. Beyin omurilik sıvısı daha çok beyin karıncıklarında oluşur, beyin sapındaki kanaldan aşağıya doğru akar ve çevredeki doku boşlukları tarafından emilerek merkez sinir sisteminden ayrılır.

Normal bir yetişkinin vücudunda 100-150 mI kadar beyin-omurilik sıvısı ( liquor cerebrospinalis . serebrospinal sıvı ) vardır. Beyin – omurilik sıvısı daha çokmekanik işlevler üstlenir: Beynin ağırlığını taşır; beyin ve omuriliği çevreleyen zarlar ile kafatası kemiklerinin iç yüzeyini döşeyen zarlar arasındaki sürtünmeleri azaltmak için yüzeylere kayganlık kazandırır; başa sert bir cisim çarptığında, darbenin etkisini dağıtan bir tampon işlevi görür. Ayrıca, sinir sistemi içinde çeşitli maddelerin taşınması, örneğin metabolizma artıklarının, antikorların, hastalık ürünü olan çeşitli maddelerin beyin ve omurilikten kan dolaşımına aktarılması, bazı ilaçların sinir sistemi dokularına ulaştırılması da beyin omurilik sıvısı aracılığıyla olur.

Beyin sapı, Encephalon ( tümbeyin ) ‘ in , beyin yarımkürelerinin altında kalan ve orta beyni, Varol köprüsünü ve soğaniliği içeren bölümü. Anatomi incelemelerinde çoğu kez, thalamus ve hypothalamusu içeren ara beyin ile gene art kafa çukurunda, beyin sapıyla aynı kesimde bulunan beyincik (cerebellum ) de bu bölümden sayılır.

Diencephalon ( Ara beyin ) ve Mesencephalon ( orta beyin ) bölgesine üst beyin sapı, Varol köprüsü ile soğaniliğe alt beyin sapı denir. Beyin sapının ayrıbir birim olarak kabul edilmesinin temel nedeni, refleks hareketlerin, duyu ve hareket iletisinin denetlenmesinde, vücudun iç ortamının düzenlenmesinde ve sinir sisteminin geri kalan bölümünün eşgüdümünde çok özel işlevler üstlenmiş olmasıdır.

Beyin yarımküreleri ile omurilik arasında yer alan ve beynin bu farklılaşmış bölgeleriyle bağlantısı olan beyin sapı, bu yapılardan her ikisiyle de bazı benzerlikler gösterir. Beyin sapı, giren sinirler aracılığıyla duyusal izlenimlerin alınıp biriktirilmesinden sorumlu olduğu gibi, deri ve kaslara giden hareket sinirlerinin, ayrıca göz, kulak, burun gibi duyu organlarına giden kafatası sinirlerinin büyük bölümü de beyin sapından çıkar.
Beyin yarımküreleri, kafatasının üst kesiminde beynin en geniş bölümünü oluşturan, boylamasına derin bir yarıkla iki parçaya ayrılmış, çok kıvrımlı sinir dokusu kütleleri. Sağ ve sol yarımküreler arasındaki tek bağlantı, altta, yarığın tabanında uzanan ve nasırsı ya da katı madde (corpus callosum) denen geniş bir sinir demetidir.

Yarımkürelerin en dış katmanı olan beyin kabuğu ya da korteksi, daha çok sinir hücrelerini ve destek hücreleri içeren bozmaddeden, iç katmanları ise sinir hücrelerinin uzantıları olan aksonları ya da sinir liflerini içeren akmaddeden ve bazal gangliyonlardan yapılmıştır.
En üst düzeyde zihinsel ve duygusal işlevlerden sorumlu olan beyin yarımkürelerinin en ilginç özelliklerinden biri, her yarımkürenin, beyin kabuğunca yönetilen bu işlevleri, öbür yarımkürenin etkisini bastırarak denetim altına alma eğilimidir. Bu baskınlık özellikle konuşma alanında kendini belli eder; sağ elini kullanan kişilerde konuşma etkinliği sol yarımkürenin denetimi altındadır.
Baskın ve baskın olmayan terimleri aslında biraz yanıltıcıdır; bir anlamda, insanların iki beyinli olduğu söylenebilir: Baskın denen yarımküre sözlü anlatımda ön plana çıkarken, öbür yarımküre de yüzlerin anımsanması gibi karmaşık algılama olaylarında baskınlığını gösterir.

BEYİN ZARLARI : MENİNX CEREBRİ

DURAMATER : SERT ZAR

Üç beyin zarının en dışta bulunanıdır. Kalın, sağlam ve yoğun lifli dokudan oluşan sert bir zardır. Bu zarın iç yüzeyi, ince zarın ve örümceksi zarın yüzeyindekilere benzeyen yassı, çokgen hücrelerle kaplıdır. Öbür iki zardan çok daha karmaşık bir düzeni olan sert zar, basit bir tanımla, örümceksi zarı saran ve çok çeşitli işlevleri yüklenebilecek biçimde değişikliğe uğramış olan bir kesedir.

Duramater’in ( Sert zarın ) kafatası içinde kalan bölümü, beyin dokularından aldığı kanı kalbe taşıyan büyük toplardamar kanallarını (sinüsleri) çevreler ve destekler. Ayrıca, ara bölme denen çok sayıda çıkıntıyla beyne de destek olur.

ARACHNOİDEA : ÖRÜMCEKSİ ZAR

İnce zarın üstünde yer alan bu ikinci zar ile ince zar arasında, örümceksi zar altı aralık denen bir boşluk bulunur. Son derece ince, saydam ve kolayca örselenebilen bir doku olan örümceksi zar da lifli dokudan yapılmıştır ve ince zar gibi, büyük olasılıkla sıvıları geçirmeyen yassı ve çokgen hücrelerden oluşmuş bir tabaka ile kaplıdır. Yalnız, örümceksi zar, ince zardan farklı olarak, beyin yüzeyindeki bütün girinti ve çıkıntıları izlemez; bu özelliğiyle, sinir sisteminin yüzeyi ile duvarları arasında bazen dar, bazen geniş boşluklar bulunan bol bir torba gibi düşünülebilir

PİAMATER : İNCE ZAR

İnce zar, doğrudan doğruya beyin ve omurilik yüzeyine değen ve bu yapılara sıkıca yapışmış, olan iç örtüdür. Lifli dokudan yapılmış, çok ince bir zar olan bu örtünün dış yüzeyi, sıvıları geçirmediği sanılan yassı ve çokgen hücrelerden oluşmuş bir katmanla kaplıdır. Beyne ve omuriliğe giden kan damarları ince zarı delerek geçer. İnce zar bu damarlarla birlikte beynin derinliklerine doğru ilerler ve kan damarlarıyla arasında küçük bir boşluk bırakarak. sinir dokusuna sıkıca yapışır.

BEYİN SAPI:

Merkezi sinir sisteminin ikinci kısmı, beyin sapı olarak adlandırdığımız bölümdür Bu yapı, bir çok alt birimden oluşan ve omuriliğe göre daha karmaşık hücre bağlantıları içeren bir yerdir Anatomik olarak, omurilikle beyini birbirine bağlayan bir köprü gibidir Bu bölge, temel hayati fonksiyonların yürütülebilmesi için vazgeçilmez öneme sahiptir Nefes alıp verme, kanın damarlarda dolaşması, kalbin atım düzeni, uyku ve uyanıklık, dikkat ve bunun gibi bir çok önemli etkinlik, beyin sapı dediğimiz bu bölgeden kontrol edilir

BEYİN HASTALIKLARI :

Beyinde görülen kanamalar,urlar, iltihaplanmalar vb. çeşitli hastalıklardır. En önemli organ olan beyinde görülen çeşitli hastalıkların vücudun başka bir yerinde önemli bozukluk yaratma olasılığı yüksektir. Kızamık, tifo, zatürree gibi hastalıklar sırasında, ya da göz, iltihaplanmalarında mikroplar beyne yayılarak beynin iltihaplanmasına yol açabilirler, buna beyin iltihabı (Encephalitis : ensefalit ) denir. Ensefalit, ölümle, psikolojik yetersizliklerle ya da felçlerle sonuçlanabilir. Kılcal damarların sertleşmesinden doğan beyin kanamaları daha çok yaşlılarda görülür. Şiddetli kanamalarda koma durumu, felç ya da ölüm görülebilir. Kan dolaşım sistemine katılan bir kan pıhtısı beyinde tıkanmaya neden olur, buna Beyin Embolisi denir ve sonucunda felç görülür. Beyin damarlarının iç yüzeylerinin kanser vb. gibi hastalıklarla bozulmasından dolayı tıkanmalar da olabilir, buna Beyin Trombozu adı verilir. Çeşitli nedenlerle beyin dokusunda ya da beyin zarında urlar ortaya çıkarak, bulundukları yere ve neden oldukları rahatsızlıklara göre değişik belirtiler gösterirler. Hareketlerde görme, işitme gibi duyularda bozukluklar, baş ağrısı gibi belirtiler yapan urlar çoğunlukla Operasyon ile ( Ameliyat ile ) alınır. Daha çok küçük yaşlarda beyine, beyin – omurilik suyunun birikmesinden ileri gelen HYDROCEPHALİE : HİDROSEFALİ görülür. Nedeni, Beyin – Omurilik sıvısının beyinden akmasını sağlayan yollardan birinin tıkanmasıdır. Düşme, çarpma, vurma gibi olaylar sonucu beyin sarsıntıları, ezilme, yaralanma ve beyin patlaması görülür. Kimi Ruh Hastalıkları doğrudan beynin yapısıyla ilgili değilse de, Psikoz tipi hastalıklar beynin iyi çalışmaması sonucu ortaya çıkar. Bellek yitimi (amnezi ) gibi hastalıklarsa beyin zedelenmesiyle ilgilidir. Bu bakımdan bazı Ruh Hastalıkları son zamanlarda Örneğin Norveç gibi ülkeler de , Nöroşirurji ( Beyin Cerrahisi ) ile iyileştirilebilmektedir.

BEYİN İLTİHABI : ASEPTİQUE MENİNGİTİS : ASEPTİK MENENJİT

Merkezi sinir sisteminin viruslardan ileri gelen hastalıklarına encephalitis (ensefalit ) adı verilir. Şiddetli baş ağrısı, ense sertliği ve ateş gibi belirtilerle başlar. Bu hastalığa Kabakulak, Herpes simplex, İnfluenza, Enfeksiyoz hepatit ve Enfeksiyoz mononükleosis gibi virüsler neden olurlar. Kuduz virüsünün neden olduğu Ensefalit ise öldürücüdür. Bu hastalığa, bakteriye rastlanmadığı göz önünde tutularak, irinli ( cerahatli ) menenjitten ayırmak için aseptik menenjit adı da verilir. Teşhis için alınan beyin omurilik sıvısında, glikoz, normal hücreler yani lenfositler ve albüminin artmış olduğu görülür.
Lenfositler çok arttığı için lenfositik coriomenenjit adı verilen bir viral menenjit tipi daha vardır ki, grip gibi, salgın olarak görülür. Bu gibi vakalarda baş ağrısı, ateş, ense sertliği gibi menenjit belirtileri hafif olarak vardır. Hastalık genellikle 1-2 haftada semptomatik tedavi ile iyileşir.

Tedavide antiviral ve ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlar kullanılır. Komada gibi baygın yatan hastalar hastanede bakıma alınır, kas kasılmaları şeklinde görülen konvülsiyonların hastaya zarar vermemesine çalışılır.

BEYİN KANAMASI : HAEMORHAGİA CEREBRİ

CEREBRAL HAEMORHAGİA : SEREBRAL HEMORAJİ : İNME

Beyin fonksiyonlarının birdenbire bozulmasına Beyin İnmesi veya Felç denir. Bu bozulmaya neden olan olaylar Beyin Kanaması, Beyin Trombozu veya Beyin Embolisi gibi üç şekilde meydana gelebilir.

BEYİN KANAMASI : SEREBRAL HEMORAJİ

Damar sertliği ve tansiyon yüksekliği bulunan 50 yaşın üstündeki kimselerde birden bilinç kaybı ve inme şeklinde yarım felç (hemiplegia : hemipleji ) görülürse beyinde bir tıkanmanın veya kanamanın meydana geldiği düşünülmelidir. Bilinç kaybı birkaç dakikada tamamlanır ve hasta olduğu yere yığılır kalır. Bu nedenle hastalığa, inme ( ictus apoplecticus ) adı da verilmiştir. Genellikle bu anda yüz kırmızı bir renk almış ve ağız çarpılmıştır. Gözler, kanamanın olduğu beyin tarafa doğru ağız ise sağlam tarafa kaymıştır. Ayak tabanının bir iğneyle çizilmesi suretiyle aranan tepki de felçli tarafta ayak baş parmağı yukarı kalkar (Babinski refleksi pozitif ), diz kapağı (patella) refleksi ise kaybolmuştur. Hasta çok kere idrarını, hatta dışkısını kaçırır. Beyin-omurilik sıvısı kanlı olabilir. 1-2 gün içinde ateş yükselmeye başlar, 40 derecenin üstüne çıkabilir.

BEYİN TROMBOZU : SEREBRAL TROMBOZ

Arterioskleroz ‘ lu yani damar sertliği olan kimselerde çok kere uyurken gece başlar. Hasta idrar yapmak için tuvalete giderken yere düşer, bilinç kaybı yoktur. Ağır vakalarda bilinç sonradan bulanıklaşır ve hasta komaya girer. Beynin geçici trombotik daralması önce kol ve ayakları zaman zaman uyuşması, konuşma bozukluğu gibi damar kısalması şikayetleriyle başlar. Bunlar geçici iskemik ataklar yani beynin zaman zaman kansız kalma belirtileridir. Sol hemiplejilerde genellikle konuşma normaldir, sağ hemiplejilerde konuşamama yani afazi vardır. İskemik atak geçirenlerde trombositlerin toplanmasını önleyici ilaçlar ( antiagregan ilaçlar ) ve pıhtılaşmayı önleyici ( antikoagulan ilaçlar ) yarar sağlar.

BEYİN EMBOLİSİ : SEREBRAL EMBOLİ : EMBOLİA CEREBRALİS

Her yaşta görülür. Hemipleji ve Bilinç Kaybı birden genç bir kimsede meydana gelirse önce Beyin Embolisi düşünülür. Kalp hastalarında daha çok görülen bu durum, kan pıhtılaşmasına karşı gelen ilaçlarla (Heparin ve benzerleri ) tedavi edilebilir. Emboliyi tedavi eden ilaç beyin kanamasında ise tamamen zararlıdır. Bu yüzden ayrıca teşhis yapmadan tedaviye başlamak doğru olmaz. Felçli olarak yatan hastaların, beslenmesi, bakımı ve iyileştirilmesi (Rehabilitasyonu) Hekimin planladığı şekilde yürütülmeli, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon , Masajlar ve Antrenmanlar ihmal edilmemelidir.

BEYİN TRAVMASI : BEYİN SARSINTISI : COMMOTİO CEREBRİ

Kafatasının sarsılması veya kırılması sonucu içindeki beyin dokusunun zedelenmesine Beyin Travması (concussion) denir. Ulaşım araçlarını sayılarının süratlerinin gittikçe artmış olması, günümüzde trafik kazalarını, insanlara diğer hastalık nedenlerinden daha fazla zarar verici bir duruma yükselmiştir.

Baş kemiklerinin çatlaması veya kırılması, beyin zarlarında ve damarlarında yırtılmaya, beyin kanmasına neden olabilir. Bazı kafa travmalarında kemiklerde kırılma ve damarlarda kanama olmadan da beyin dokusunda bir sarsıntı meydana gelebilir. Kafaiçi basıncının değişmesi ( KİBAS ) sonucu sinir hücrelerinin ani olarak elektriksel boşalmaya uğraması ile insanda bilinç kaybı meydana gelir. Bu tip beyin sarsıntılarını Tıp dilinde Commotio cerebri : Kommosyo serebri adı verilir. Bilinç kaybı kısa sürer, daha sonra baş ağrısı, baş dönmesi, uykusuzluk, sinirlilik gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu arada amnezi denen bellek kayıpları görülebilir. Daha şiddetli darbeler Beyin Kontüzyonu denen durumu meydana getirir. Beyin Kontüzyonu geçiren kimselerde konuşamama (afazi), koku almama (anosmi), yarım görme (hemianopsi) ve felç (hemipleji) gibi belirtiler ortaya çıkar. Kafatravması geçiren bazı kimselerde daha sonraları Epilepsi ( sara ) nöbetleri (Jackson epilepsisi) gelişebilir. Beyin Sarsıntısı yani kommosyo serebri geçiren bir kimsenin bilinci yerine geldikten bir süre sonra uyuklama hali ile bilincinin tekrar bulunması halinde beyinde kanama sonucu bir hematom meydana geldiği düşünülmelidir. Bu arada nabız yavaşlaması, kusma, baş ağrısı ve kanama bölgesine bağlı olarak felçlerin meydana gelmesi, kanamanın varlığını ispatlayan belirtilerdir.

Başlangıçta belirti vermeyen hematomlar, devam eden ufak kanamalarla ve beyin-omurilik sıvısından su çekme sonucu büyüyebilir ve zamanla bir beyin uru gibi kafaiçi basıncını ( KİBAS ) arttırarak belirti verebilir. Kanama beyin zarları arasında olduğu zaman ense sertliği, ateş yükselmesi ve bilincin kapanması gibi belirtiler görülür. Beyin-omurilik sıvısında kan bulunması ile teşhis konur.

Beyin sarsıntısı geçiren kimse en az 24 saat kontrol altında tutulmalıdır. Şok hali varsa serum ve kan transfüzyonları ile düzeltilmeye ve Nöroloji Uzmanı Hekim tarafından muayene edilerek teşhis konmaya çalışılır. Bu arada enfeksiyonlara karşı antibiyotikler, beyin ödemine karşı hipertonik solüsyonlar damardan verilir. Kanamayı önlemek üzere kan durdurucu yani hemostatik ilaçlar kullanılabilir.

Bilinci kapalı olan hastalar mide tüpü ( nasogastric kanül ) ile beslenirler ve idrar birikmesini önlemek için mesaneye ( sidik kesesine ) devamlı bir sonda idrar sondası takılır.. Kafatası kırıklarında acil cerrahi tedavi, ancak beyne baskı yapan açık çökme kırıklarında yapılır. Beyin zarlarının iç kısmında gelişen akut subdural hematomlar veya kafatası kemiğinin altında ekstradural hematom şeklinde biriken kan toplanmaları bazı vakalarda Operasyon ( Ameliyat ) ile boşaltılarak hastanın hayatının kurtarılması mümkün olabilmektedir.

BEYİN TÜMÖRLERİ :

Kafa boşluğunda beynin çeşitli bölümlerinde gelişen urlara beyin tümörleri denir. Kafa içinde basınç artmasına ( KİBAS : Kafa İçi Basıncı Artışı Sendromu ) ve Beyin Ödemine bağlı olarak baş ağrıları, baş dönmesi (vertigo), kusma, konvülsiyon gibi genel belirtilerle kendini belli eder.

Beynin ön kısmında yani Frontal lob ‘ da oluşan urlarda Ruhsal bozuklukların ve kişilik değişikliklerinin görülmesi karakteristiktir. Önceleri durgunluk, unutkanlık, sonra aşırı sinirlilik ve psişik bozukluklar meydana gelir. Bazı tümörler beyin zarında lokal iritasyona bağlı olarak Jackson tipi epilepsiye neden olabilirler.

Tümörün tuttuğu beyin merkezlerine göre, parietal bölgedekiler konuşma bozuklukları (afazi), occipital bölgedeki tümörler hemianopsi şeklinde görme bozuklukları, koku, işitme ve görme halüsinasyonları, ufak veya büyük görme (mikroskopi veya makroskopi) gibi belirtiler meydana getirirler.

Baş dönmesi kulak çınlaması ve ilerleyici işitme kaybı ile beraber oluşan Menier sendromu beyin tümörlerinin tipik bir lokalizasyonu sonucu meydana gelir.
Beyin dokusundan çıkan urlara gliom denir, erken belirti verirler. Beyin zarlarından oluşan urlar yani meningiomlar beyne basınç yaparak, kendilerini gösterirler, beyin dokusuna yayılmazlar. Sinirlerden kaynaklanan urlar ise neurinom adını alırlar. Ayrıca beyin damarlarının urlaşması ile meydana gelen hemangiomlar veya çeşitli dokulardan oluşan mikst urlar da vardır. Bazı hastalıkların neden olduğu sifiloma, tüberkiloma ve aktinomikoma gibi urlar da kafa içinde görülen diğer urlardır.

Bütün bu tümörlerin müşterek belirtileri kafa içi basıncının artmasına (KİBAS ) bağlı olarak baş ağrısı şeklinde başlar. Birden başlayan ağrı bazen birkaç dakika, bazen 1-2 saat sürüp geçer. Öksürük, ıkıntı, bağırma, baş hareketleri gibi nedenlerle başlayan ağrılarda vardır. Bulantısız kusmalar, nabız yavaşlaması, görme bozuklukları, ruhsal değişmeler bulunabilir.

Tümörlerin motor alanları tutması halinde bazı reflekslerin kaybolması, bazı reflekslerin arması şeklinde görülür, hatta felçler meydana gelebilir. Hipofizin eozonofil hücrelerinden çıkan adenom şeklinde urlar gençlerde Gigantism adı verilen Devliğe, yetişkinlerde Akromegali sendromuna yol açarlar. Bazofil hücrelerin adenomu Cushing hastalığına yani tansiyon yüksekliği, şişmanlık, kıllanma gibi belirtilere sebep olur. Hypofizin kromofob hücrelerinin adenomu ise hipopituitarizm sendromu yaparlar. Fröchlich sendromu da denen bu hastalık erkeklerde seksüel isteksizlik ve sekonder seks karakterlerinde gerilme ve kılların dökülmesi gibi belirtiler meydana getirir.

Ayrıca başka organlarda meydana gelen habis urların, örneğin akciğer, meme, deri, bağırsak ve böbrek kanserlerinin (Hipernefrom) metastazları da beyinde yerleşir. Beyin tümörlerinin bazıları Nöroşirurji Uzmanı Hekimler ( Beyin Cerrahisi Uzmanları ) tarafından ameliyatla tedavi edilebilmekte, bazılarına ise ancak sitostatik ilaçlar , kortikosteroidler veya Radiotherapie ( Radyoterapi : Radyasyon Tedavisi ) uygulanabilmektedir.

Beyin urları kan muayenesi, beyin-omurilik sıvısının muayenesi, göz dibi muayenesi ve röntgen muayenesi gibi yardımcı muayene yöntemleriyle ve Nöroloji Uzmanı Hekimlerin nörolojik muayenesiyle teşhis edilirler. Bazı hastaların göz dibi muayenelinde pupilla ödemi vardır. Ayrıca serebral arteriografi (anjiografi), elektroensefalografi ( EEG ) yani beyin elektrosu, radiozizotop tetkikler (sintigrafi), ultrason, ventrikülografi, tomografi, termografi gibi daha özel muayene ve teşhis yöntemleri kullanılmaktadır.

Sağlıklı günler dileği ile…

Uzman Dr.Ali AYYILDIZ

Veteriner Hekimi – İnsan Anatomisi Uzmanı Dr.

 

Bu makale 10 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Ali Ayyıldız

Etiketler
Beyin
Doç. Dr. Ali Ayyıldız
Doç. Dr. Ali Ayyıldız
İstanbul - Anatomi
Facebook Twitter Instagram Youtube