Asparger bozukluğu / sendromu

Asparger bozukluğu / sendromu

Tanım, Sıklık

Anglo-Sakson ekolüne göre Yaygın Gelişimsel Bozukluklar başlığı altında, Avrupa ekolüne göre de Otistik Bozukluklar Spektrumu başlığı altında incelenen Asperger Bozukluğu ya da Asperger Sendromu; otistik özelliklerin nispeten geri planda ya da hafif olduğu, en temel problemin sosyal iletişimde beceriksizlik olduğu, normal ya da normalin üzeri zekası olan çocuklarda gözlenen nöropsikiyatrik bir problemdir.

Sıklığı tam olarak bilinmemektedir ancak İsveç'te 1993 tarihinde yapılan bir araştırma çocuklar için binde 3.6 gibi bir oran belirlemiştir. Kuşkulu olgularla bu oranın yüzde 7.1'e çıkabileceği de ileri sürülmüştür. Erkek çocuklarda, kız çocuklardan dört kat daha fazla olduğu düşünülmektedir. Alan araştırması yapan kimi uzmanlarca on binde iki gibi tahmini bir oran da ileri sürülmüştür.

1944 yılında Avusturyalı çocuk doktoru Hans Asperger tarafından; normal zekada ancak sözel olmayan iletişimi zayıf, em pati yoksunu, sabit ilgi alanlarına odaklı, koordinasyon sorunları olan, konuşma şekli tuhaf ve sosyal izolasyonla tipik dört çocuk “otistik nöropati” terimi ile tanımlanmıştır. .

1981 yılında Lorna Wing adlı bir İngiliz doktorun; “empati yoksunu, motor koordinasyon problemleri, iletişim sorunları olan” belirli bir çocuk grubunun varlığını ortaya koyması ile aynı klinik tablo uzun yıllar sonra yeniden gündeme gelmiş ve keşfeden hekime atfen Asperger Sendromu olarak adlandırılmış, sırasıyla da 1992 ve 1994 yıllarında ICD-10 ve DSM-4 içindeki yerini almıştır.
 

Nedenleri

Yapılan araştırmalar Asperger Sendromu'nun tam nedenlerini ortaya koyamamıştır ancak yapılan genetik ve beyin görüntüleme çalışmaları; doğumla başlayan, genlerle gelen ve çevresel etkenlerle de pekişen bir nöropsikiyatrik bozulma olduğunu düşündürmektedir. Fetus gelişimi sürecinde embriyon hücrelerinin migrasyonunda (taşınmasında) ortaya çıkan anormalliklerin beyin gelişiminde aksamalara neden olabileceği düşünülmüştür.

Klinik Özellikler

Asperger Sendromu genellikle toplumsal ilişkilerdeki davranış bozuklukları ile kendisini gösterir.

Bu çocuklardaki en önemli sorun sosyal iletişim becerilerindeki yetersizlikleridir. İkili ilişkilerdeki ve grup ortamındaki karmaşık kuralları anlamakta ve takip etmekte zorluk yaşarlar. “Akıl körlüğü” olarak da tariflenir kimi kaynaklarca. Fazla benmerkezci oldukları için grup ortamında bile genellikle kendileri ile meşguldürler, grupta merkezi konumda değil, periferde yer alırlar, yani takipçidirler. İkili ilişkiler de sosyal ve duygusal karşılıklılıklarının zayıf olması sağlıklı iletişime girmelerini güçleştirir. Ortak konudan sapabilirler. Sözel olmayan iletişimde sorunlar yaşarlar. Beden dilini anlamazlar, bakışlardaki ve tavırlardaki ipuçlarını, jestleri ve mimikleri anlamazlar ve kendileri de bu yetileri verimli kullanamazlar. İlişkilerinde sınır sorunları vardır. Grup içinde bir konu başlatmakta, sürdürmekte, karşılıklı tartışmakta beceriksizlikleri olabilir. Grup içi aktivitelerdeki saplantı derecesinde aşırı kuralcılığı, detaycılığı, kontrol duygusu, telaşı, performans kaygısı, tekrarcılığı sorun çıkarır. İnsani ilişkilerde esnek olamamaları nedeniyle çatışmalar, ruhsal gerginlikler yaşayabilirler.

Dilin motor gelişimi iyidir, zamanında konuşurlar ancak pragmatik beceriler dediğimiz, amaca yönelik pratik kullanımda sorunlar vardır. Belirli konular üzerinde; yorumlar ve duygular yerine entellektüel bilgilerden söz etmek daha kolay gelir. Dilin semantik, yani anlamına yönelik kullanımında da sorunlar olabilir. Kelimeleri soyut anlamları ile değil de düz, yalın anlamları ile kavrarlar. Mecaz, metafor, özdeyiş vb ifadeleri net kavrama sorunları vardır. Konuşmada vurgu, tonlama, ritm vs zayıftır, kulağa tekdüze gelebilir. Dili işlemede, yani dille gelen enformasyonu analiz edip işlemekte sorunları vardır, kelimelerin arkasındaki soyut anlamları kavrayamazlar, yani “alt metinleri” okuyamazlar. Bütün bu gerekçelerle Asperger'li çocukların belirli konular üzerine karşılıklı diyalogda zorlukları olur.

Bu çocuklarda; hep aynı şekilde yaptıkları törensel davranışlar, katı prensipler veya değişmez takıntılar gözlenebilir. Bunun da nedeni “aynılıkta ısrarcılık” diyebileceğimiz durumdur. Değişimler, sürprizler rahatsız edebilir, huzursuzluk yaratabilir. Gündelik rutinlere ve törensel davranışlara katılık derecesinde sadıktır, mükemmeliyetçilik derecesinde kuralcı, ısrarcı ve ayrıntıcıdır.
Asperger Bozukluğu olan çocukların aynılıkta ısrarcılığı, onları belli aktiviteler ya da ilgi alanlarına uzmanlık derecesinde yoğunlaşmaya yönlendirir, belli aralarla da, örneğin yıldan yıla değişebilir bu ilgi alanları.

Motor koordinasyonda beceriksizlikler sorun yaratabilir. Kaba motor becerilerdeki sorunlara bağlı olarak denge problemleri, sakarlıklar, beden dili gerektiren çocuk oyunlarında yetersizlikler, ayakkabı bağlama, bisiklet sürme gibi kas koordinasyonu gerektiren eylemlerde problemler gözlenebilir. İnce motor beceri sorunları nedeniyle elle yazma, boyama, kesme gibi, kapak açma evb ylemlerde sorunlar gözlenebilir.

Asperger Bozukluğu olan çocuklarda dikkat, konsantrasyon sorunları sıktır. Zihinleri kolay dağılabilir, sezgisel yönlerinin güçlü olması nedeniyle grup içinde bile dalgınlaşıp kendi karmaşık düşünce örüntülerine dönebilirler.

Bütün bu özellikler yanında Asperger Bozukluğu olan çocuk ve ergenler; yüksek zeka düzeyleri, özel yetenekleri, konuşkanlıkları ve genç görünümleri ile de dikkat çekerler.

Tanı Süreci

Asperger Sendromu, tanısı zor konulan bir hastalıktır. En temel özellikler ileri yaşlarda görüldüğü için sıklıkla okul çağlarında daha iyi tanınırlar ancak küçük yaşlardaki bazı problemler de tanıya işaret edebilir.

Öncelikle çocuk psikiyatri uzmanları tarafından değerlendirilir, kapsamlı bir öykü alma ve gelişim değerlendirmesi süreci ile tanı konulmaya çalışılır. Tanıyı destekleyici veya eşlik eden başka tanıları ayırt edici nöropsikolojik değerlendirmeler de yapılabilir.

Çocuğun zeka düzeyi, psikomotor işlevselliği, sözel ve sözel olmayan iletişim becerileri, öğrenme stilleri, bağımsız yaşam ve sosyal iletişim becerileri, dil yeteneği, motor koordinasyonu ve grup içi etkileşimi araştırılmalı, kapsamlı bir genetik ve nörolojik değerlendirme ile tanı güçlendirilmelidir.

Günümüzde en geçerli sistem olan psikiyatrik tanı sistemi DSM-4'e göre Asperger Bozukluğu'nun tanı kriterleri aşağıdaki gibidir:

A. Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gösteren toplumsal etkileşimde nitel bozulma:
 

1. Toplumsal etkileşim sağlamak için yapılan el kol hareketleri, alınan vücut konumu, takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi birçok sözel olmayan davranışta belirgin bir bozulmanın olması.
2. Yaşıtlarıyla gelişimsel düzeyine uygun ilişkiler geliştirememe.
3. Diğer insanlarla eğlenme, ilgilerini ya da başarılarını kendiliğinden paylaşma arayışı içinde olmama (örn. ilgilendiği nesneleri göstermeme, getirmeme ya da belirtmeme)
4. Toplumsal ya da duygusal karşılıklar vermeme
 

B. Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici davranış örüntülerin olması:
 

1. İlgilenme düzeyi yada üzerinde odaklanma açısından olağandışı, bir ya da birden fazla basmakalıp ve sınırlı ilgi örüntüsü çerçevesinde kapanıp kalma
2. Özgül, işlevsel olmayan, alışageldiği üzere yapılan gündelik işlere ya da törensel davranış biçimlerine hiç esneklik göstermeksizin sıkı sıkıya uyma
3. Basmakalıp ve yineleyici motor mannerizmler (örn. parmak şıklatma, el çırpma ya da burma ya da karmaşık tüm vücut hareketleri)
4. Eşyaların parçalarıyla sürekli uğraşıp durma
 

C. Bu bozukluk, toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında klinik olarak belirgin bir sıkıntıya neden olur.
 

D. Dil gelişiminde klinik açıdan önemli genel bir gecikme yoktur (örn. 2 yaşına gelindiğinde tek tek sözcükler, 3 yaşına gelindiğinde iletişim kurmaya yönelik cümleler kullanılmaktadır).
 

E. Bilişsel gelişmede ya da yaşına uygun kendi kendine yetme becerilerinin gelişiminde, uyumsal davranışta (toplumsal etkileşim dışında) ve çocuklukta çevreyle ilgilenme konusunda klinik açıdan belirgin bir gecikme yoktur.
 

F. Başka özgül bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk ya da Şizofreni için Tanı Ölçütleri karşılanmamaktadır.

Ayırıcı Tanı

Asperger bozukluğu; klinik özellikleri itibarı ile birçok psikiyatrik hastalıkla karışabilir ve ayırıcı tanıda mutlaka düşünülmelidir.
Bunlar arasında Otistik Bozukluk, Tepkisel Bağlanma Bozukluğu, Bazı Kişilik Bozuklukları (şizoidal veya şizotipal, narsistik, obsesif kompülsif, kaçıngan), Sosyal Fobi, Uyum Bozukluğu, Sınır Zeka, Gelişimsel Koordinasyon Bozukluğu, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Özel Öğrenme Güçlüğü, Aşırı Özgüven Eksikliği vb durumlar sayılabilir.

Otistik bozukluk; asperger ile aynı grupta değerlendirilen ve ortak noktaları da çok olan bir gelişim bozukluğudur. Özellikle “yüksek işlevli otistikler” denilen bir grup vardır ki bunların zeka düzeyleri başka otistiklere göre normal ya da yüksektir. Yüksek işlevli otistiklerde de yaşıtları ile uyumsuzluk, dilin pragmatik kullanımında ve motor gelişimde beceriksizlikler gözlenir. Yüksek işlevli otistikler; asperger'liler gibi yaşıtları ile aynı ortamda yaşayabilirler. Bu konuda sağlıklı gelişen çocuklarla karşılaştırma yapılırken söylenen şudur: Otistikler bizim dünyamızda değil, kendi dünyalarında yaşarlar, halbuki asperger'liler bizim dünyamızda, kendi bildikleri gibi ancak uyum sağlamaya da çalışarak yaşarlar (Van Krevelen, 1991)

Çocuklarda; Tepkisel Bağlanma Bozukluğu dediğimiz, otizme çok benzeyen bir tablo vardır ki asperger bozuluğu ile de çok karışabilir. İstenmeyen gebelikler sonucu doğan, aile ortamında veya bebeklikte belirgin ruhsal travmalar yaşayan, kimsesiz ve kurum bakımı altında olan, kötü bakılan, doğum sonrası depresyon yaşayan annelerden doğan ve çevreyle sevgi ilişkisini engelleyebilecek fiziksel hastalığı olan çocuklarda anne ile çocuk arasında bağlanma ilişkisi sağlıklı gelişmez. Böyle çocuklarda; göz kontağı kurmama, gelişme geriliği, sosyal ortamda huzursuzluk, dokunma vb sevgi yaklaşımlarından rahatsızlık gösterebilirler. Büyüdüklerinde ise aşırı kontrolcü, soğuk, az konuşan, birebir ilişkilerde zorlanan ve kaçınan çocuklar olarak görünebilirler. Bütün bu özellikler asperger'li çocuklarda da görülür. Ancak; Tepkisel Bağlanma Bozukluğu olan çocukların dil gelişimi (geç konuşmamışlarsa) normaldir, sosyal ilişkilerde daha beceriklidirler, tedaviye daha iyi yanıt verirler.

Kişilik bozukluğu tanımı çocuklar için pek kullanılmaz ancak çocuklar, bazı kişilik bozukluklarına özgü davranış sorunları sergileyebilirler ve bu durum da ergenlikteki sorunlarını arttırabilir.
Örneğin; Şizotipal kişilik bozukluğu adayı çocuklar yabancıların yanında aşırı rahatsızlık yaşayabilirler ve birebir ilişkiden kaçınabilirler, yaşıtlarına göre daha ileri ve garip derecelerde fantastik tavırları, kuşkuculuğu ve alınganlığı olabilir, sözel olmayan iletişim becerileri, yani jest, mimik, beden dili kullanma çok zayıftır, stres altında kaygı, telaş artar, konuşma içeriğinde tuhaflıklar olabilir. Şizotipal özellik gösteren çocuklar dış dünyanın farkındadırlar ama kendi yetersizlikleri konusunda iç görüleri zayıftır ve iletişimden kaçınırlar.

Narsistik Kişilik Bozukluğu adayı ergenlerin de asperger ile karışan yönleri olabilir. Narsistik bireyler de çok fazla benmerkezcidirler veya kendileri ile meşguldürler, bu durum sosyal ve mesleki ilişkilerinin çok sınırlı ve tutarsız olması sonucunu doğurabilir. Narsistik bireyler de aşırı otokontrol nedeniyle beden dillerini fazla kullanmayabilirler, sözel iletişimleri dahi sınırlı olabilir. Narsistik bireyler ilişkilerinde aşırı seçici oldukları ve daha aşağı gördükleri bireylerle ilgilenmedikleri için soğuk görünebilirler ve uyumsuz olabilirler, oysa asperger'li çocuklarda herkese karşı genel bir sosyal yetersizlik söz konusudur. Narsistik birey kendisini iyi hissettiği ya da benlik saygısının yükseldiği durumlarda aşırı sosyal görünecektir, halbuki böyle durumlarda asperger'li çocukların daha fazla kaygı yaşama olasılıkları vardır. Narsistik çocuk; benlik saygısını korumak için başkalarını değersizleştirir, yok sayar, halbuki asperger'li çocuk kendisini geri çeker ve çevresini sınırlar. Narsistik bireyin dil yeteneği genellikle iyi gelişmiştir, üstünlük silahı bile olabilir, oysa asperger'li çocuğun sözel iletişimi güçsüzdür.

Obsesif kompülsif kişilik bozukluğu olanların belirli kişilik özellikleri ile asperger'li çocukların bazı kişilik özellikleri örtüşebilir. Ayrıntıcı ve kuralcı olmaları, esnek olamamaları, nispeten kontrollü ve soğuk görünümleri, kararsızlıkları, törensel takıntıları ortak noktalarıdır.

Kaçıngan Kişilik Bozukluğu; genellikle erişkinlerde konulan bir tanıdır. Bu tür özellikleri erken yaşta gösteren çocuklar da yakın ilişkiler kuramazlar, hatta kaçınırlar. Eleştiriye, küçük düşürülmeye karşı aşırı hassastırlar. Asperger'li çocuklar sosyal ilişkiden kaçmazlar, yetersizdirler ya da örselenmemek için uzak dururlar.

Sosyal Fobi ile Asperger Bozukluğu arasında benzerlikler çok fazladır. Sosyal fobi adayı çocuklar çok erken yaşlardan itibaren utangaç, ikili ilişkilerden kaçan, aşırı kontrollü ve soğuk, sosyal ortamda silik bir görünüm sergileyebilirler. Ancak Asperger'li çocuklarda görülebilecek motor koordinasyon sorunları sosyal fobide olmaz, ayrıca dil gelişimi de normaldir. Sosyal fobisi olan çocuk “nasıl yapılacağını” bilir ancak hata yapma korkusu nedeniyle sosyal ilişkide beceriksizdir, oysa Asperger'li çocuk nasıl yapılacağını pek bilemez.

Bunlar dışında; bazı özellikleri asperger bozukluğu ile benzeşen ve tanı sürecinde klinisyeni yanıltabilecek durumlar da vardır. Örneğin; anksiyete ağırlıklı uyum bozukluğu yaşayan, sınır zeka özellikleri taşıyan, gelişimsel koordinasyon sorunu yaşayan, travma öyküsü olan, özel öğrenme güçlüğü olan, aşırı güvensiz olan çocukların belli başlı özellikleri Asperger'li çocuklarla karışabilir ve ayırıcı tanıda göz ardı edilmemelidir.

Komorbidite (Birlikte Görülebilecek Hastalıklar)

Asperger bozukluğu olan çocuklarda kaygı bozukluğu, depresyon, obsesif kompülsif bozukluk, dikkat eksikliği ve hiperaktivite Bozukluğu, iki uçlu mizaç bozukluğu, uyum bozukluğu, sosyal fobi genel ortalamadan daha fazla görülür.

Tedavi

Asperger Bozukluğu'nun tedavisi denildiğinde; çocuğun yaşam kalitesinin arttırılması ve eşlik edebilecek ruhsal problemlerin tedavisi anlaşılmalıdır.

Tedaviye ne kadar erken yaşta başlanırsa başarı şansı da o kadar yüksektir. Tedavide temel zorluklar hedeflenir, yani sosyal iletişim becerilerini, dilin pragmatik kullanımını, motor beceriksizlikleri, katı törensel davranışları merkeze koyan destekleyici ve yeniden yapılandırıcı psikoterapi en önemli tedavi yaklaşımıdır.

Tedavi yapılandırmasının içeriğini başlıklar halinde özetleyecek olur isek:

-Grup içinde sosyal beceri eğitimi ile akran uyumu çalışılır.

-Bilişsel davranışçı terapi teknikleri ile uygun davranış modelleri öğretilir.

-Ruhsal durumu gerektirdiğinde ilaç tedavileri verilebilir.

-Uğraş terapisi ile çocuğun öznel ilgi alanları daha rafine verimli hale getirilir.

-Motor beceriksizliklere karşı aralıklı fizyoterapi de uygulanabilir.

-Konuşma ve iletişim terapisi tedavinin en önemli parçasıdır.

-Aile danışmanlığı ile çocuğun güncel zorlukları ve gelecekteki seyri konusunda anne baba bilgilendirmelidir.

-Çocuğun sosyal uyumunu destekleyici okul ve sınıf içi yardımcı düzenlemeler yapılmalıdır.

-Akran destek sisteminden yararlanılmalı; çocuğun günah keçisi ya da maskot rolü oynaması önlenmeli, akran istismarından korunmalıdır.

-Olumlu özellikleri öne çıkarmalıdır; güçlü belleğinden, konuşkan olmasından, özel yeteneklerinden yararlanılmalıdır.

-Sosyal davranış repertuarı olumlu noktalarda desteklenmeli ve zenginleştirilmeli, çift yönlü iletişim teknikleri öğretilmelidir.

-Öğrenmede duyguları ya da sezgileri yerine entellektüel özelliklerinden, zekaların dan daha çok yararlanılmalıdır.

-Yakın bir arkadaşının ya da arkadaş grubunun rehberliğinden yararlanmak düşünülebilir.

-Zaman zaman izole kalma ihtiyaçlarına da-abartılı olmamak koşulu ile, saygı gösterilmeli ancak çoklukla grup aktivitelerine katılmaya özendirilmeldir.

-Tahmin edilebilir, rutin ve güvenilir bir çevre sağlanmalıdır.

-Yaşamsal değişimlere önceden hazırlanmalı, beklenmedik sürprizlere karşı desteklenmelidir.

-Özel ilgi alanları ve yeteneklerinden; çevresini sıkmayacak ve hatta onu sosyal ortamlara katacak şekilde yararlanılmalıdır ancak bütün yaşam alanını kapsamamalıdır.

-Esnek olamamaları göz önünde tutularak; yarı yapılandırılmış bir yaşam stili oluşturulmalıdır.

-Verilecek sorumluluklarda; motor koordinasyon sorunları ve konsantrasyon sorunları olabileceği hesaba katılmalıdır.

-Akademik program; kişiselleştirilmiş ve yalın olmalıdır.

-Ergenlik döneminde çocuğun farkındalığı artacağı ve kendi zayıflıklarından daha çok yakınacağı için olası ruhsal problemlere karşı daha dikkatli olunmalıdır.

Prognoz (Uzun Süreli Seyir)

Asperger Bozukluğu olan çocukların erişkinliği de zor olabilir. Çünkü; yukarda sayılan problemler ileri yaşlarda da sürecek, üstelik yaşı büyüdükçe farkındalığı artan ergen ya da erişkinin ikincil ruhsal problemleri de eklenecektir tabloya. Ancak çocukluk çağında başlayacak ve erişkinlikte de devam ettirilecek olan destekleyici ve yeniden yapılandırıcı psikoterapi uygulaması bütün Asperger'li çocukların yaşam kalitesini arttıracak, yaşıtları gibi normal bir yaşam sürdürmesini sağlayacaktır.

Uzm. Dr Ahmet ÇEVİKASLAN

Çocuk Ve Ergen Psikiyatr

 

Bu makale 19 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dr. Ahmet Çevikaslan

Etiketler
İletişim bozukluğu sendromu
Uzm. Dr. Ahmet Çevikaslan
Uzm. Dr. Ahmet Çevikaslan
İstanbul - Çocuk ve Ergen Psikiyatristi
Facebook Twitter Instagram Youtube