Akut glokom

Akut glokom

Akut glokom kavramı herhangi bir patogenez yada klinik sendromu ifade etmez, klinik bir tanımlamadır.

Göziçi basıncının ani olarak yükseldigi

tüm klinik durumlar akut glokom tanımı içinde yeralır.

Ancak bu kavram daha çok primer akut açı kapanması

glokomu (PAAKG) için kullanıldıgı zaman belli bir

fizyopatoloji ve hastalıgı isaret etmis olur ki, klinikte de

akut glokom kavramı daha çok bu durum için kullanılmaktadır.

Bu yazıda özelikle PAAKG üzerinde durulacak,

ayırıcı tanı kısmında akut glokom tablosu olusturan diger

hastalıklara da deginilecektir.

Primer Akut Açı Kapanması Glokomu (PAAKG)

Fizyopataloji:

Temel mekanizma rölatif (göreceli) pupilla blogudur.

7risin pupiller kısmı ile lens arasındaki temas alanının artısı

sonucu aközün pupilla alanından ön kamaraya geçisi engellenir.

7ris arkasında (arka kamarada) biriken aköz iris kökünü 12-4 Bu gözlerde genellikle aksiyel uzunluk

öne iter; bunun sonucunda öne gelen iris kökü ön

kamara açısını tümüyle kapatır ve trabeküler dısa akım

tümüyle durur. “Rölatif” kavramı iris ile lens arasında

herhangi bir yapısıklık olmadıgını; blogun anatomik olmayıp

fonksiyonel oldugunu ifade eder. Pupilla ile lens arasında

sinesi olan olgular ise “pupiller blok glokomu” olarak

adlandırılır. Yapılan çalısmalar rölatif pupilla blogunun

gelisme riskinin pupilla middilate iken (pupilla çapı 3,5-6

mm) en yüksek oldugunu göstermistir.

 

Belirli anatomik özellikler hastalık için yatkınlık olusturur.

Dar ön kamara, artmıs kristalin lens kalınlıgı, küçük

ve dik kornea bunlardan bazıları olarak sayılabilir. Olguların

büyük çogunlugunda santral ön kamara derinligi 2,1

mm’nin altındadır.

kısa olup hipermetrop kırma kusuru bulunur. Ayrıca

iris kalınlıgı artmıs olup irisin ön kamara açısında

trabekulum önünde toplanması söz konusudur. Bu özelliklerin

çogu genetik olarak aktarılmaktadır. Akrabalarında

PAAKG olanlarda risk artmaktadır.



Rölatif pupilla blogu genellikle akut olarak ortaya

çıkmasına ragmen; bazen ön kamara açısında kronik yada

subakut daralmalar da görülebilmektedir. Bilindigi gibi

tüm bireylerde kisi yaslandıkça seffaf lensin kalınlıgı artmaktadır.

Bu nedenle yasın artması anatomik yatkınlıgı

olan gözlerde hastalık gelisim riskini arttırır. Olgular ge

nellikle 40 yas üstündedir. Ancak 30’lu yaslarda da

PAAKG görülebilmektedir. Asya’da ve eskimolarda daha

sık görülür. Kadınlarda erkeklere göre 2-4 kat daha sıktır,

ancak bunun nedeni bilinmemektedir.

Anatomik yatkınlıgı olan gözlerde akut glokom krizinin

olusmasını kolaylastıran bazı faktörler belirlenmistir.

Bunların en önemlileri sistemik hastalıklar, emosyonel

stres, travma, yogun konsantrasyon ve pupillanın farmakolojik

olarak büyütülmesidir. Ataklar genellikle aksam

karanlıkta ortaya çıkar.

 

Klinik

 

Ani ve siddetli agrı en önmeli bulgudur. Göziçi basıncı

(G7B) 80 mmHg’ya kadar yükselebilir. Agrıya bulantı,

kusma ve karın agrısı eslik edebilir. Akut batın tanısı alıp

laparatomi geçiren olgular bildirilmistir. Vagal refleks

nedeniyle bradikardi ve terleme ortaya çıkabilir. Belirgin

bir sulanma ve konjonktivanın yanısıra derin sklera damarlarını

da tutan yogun bir kanlanma olusur. Kapak sisligi ve

ödemi de bulunabilir.

Korneada gelisen ödem nedeniyle görme keskinligi

bozulmustur. Ödem genellikle epitel tabakasındadır. Ancak

uzamıs vakalarda özellikle atak sonlandıktan ve G7B düstükten

sonra stromada da ödem ve keratit sitria görülebilir.

Atak sonrasında endotel sayısında azalma ve endotel hücre

büyüklügünde artıs bildirilmistir. Kalıcı veya geçici büllöz

keratopati gelisebilir.



Pupilla genellikle middilate olup hafifçe oval bir sekil

almıstır. Isıga ve G7B’nın çok yükseldigi dönemde iris

dokusunda gelisen iskemi nedeniyle miyotiklere yanıt

alınmaz. 7ris dokusunda ödem söz konusudur ve bu durum

atak kırıldıktan sonra da bir süre devam eder. Atak geçtikten

sonra iris damarlarında asırı dilatasyon görülür; bu

durum kanamaya egilim olusturur. Atagın uzun süre kırılamadıgı

uzamıs vakalarda iris dokusunda nekroz gelisebilir.

Bu nekroz bölgelerinde iris stroması iyice incelir, hatta

tam kat delik gelisimi gözlenebilir.‘7ridoskizis’

denilen ve iriste incelme alanları ile seyreden bir klinik

tablonun etyolojisinde sorumlu tutulan etkenlerden birisi

de akut glokom krizidir.



Atak sırasında periferik ön kamara derinligi hemen

hemen tümüyle kaybolmustur. ancak santralde

(lensin önünde) ön kamara sıg olsa da mevcuttur. Bu durum

malign glokomdan ayırıcı tanı için önemlidir. Bu

farklı klinik tabloda hem periferik hem de santral ön kamara

silinir. Atak sırasında gonyoskopi yapılacak olursa ön

kamara açısının tümüyle kapalı oldugu saptanır; ancak

çogunlukla kornea ödemi nedeniyle iyi bir açı görüntüsü

elde edilemez, ayrıca gözün asırı duyarlılıgı ve agrı nedeniyle

gonyolens takılması çogu kez mümkün olmaz. Atak

geçtikten sonra yapılan gonyoskopide açının dar oldugu

izlenir, olguların çogunlugunda açıda yapısıklıklar da

saptanabilir .



Ön kamarada orta/az miktarda hücre ve protein reaksiyonu

(‘flare’) görülebilir. Yeterince uzun seyreden olgularda

kristalin lenste ön kapsül altında ‘Glaukomflecken’

adı verilen özel bir tür opasifikasyon gelisir. Katarakt

gelisim süreci hızlanır.

Atak sırasında gözdibi muayenesi yapılabilirse optik

disk hiperemik ve hafifçe ödemli olarak görülebilir; ancak

çogu kez kornea ödemi nedeniyle yeterli bir fundus görüntüsü

alınamaz. Eger atak yeterince uzun sürer ise optik

diskte solukluk ve atrofi gelisir. Kronik glokomlu gözlerde

görülen çukurluk artısı ise genellikle izlenmez. Ancak

kronik glokom zemininde akut glokom krizi atagı geçiren

yada daha önce intermitan açı kapanması atakları geçirmis

hastalarda solukluk ve çukurluk birlikte bulunabilir.

 

Ayırıcı Tanı

 

Neovasküler glokom

 

G7B asırı yüksektir. Korneada ödem bulunabilir, görme

keskinligi belirgin olarak düsüktür. Klinik tablo daha az

akut bir biçimde ortaya çıkar, genellikle öncesinde görme

keskinliginin azaldıgı ancak G7B’nın normal oldugu bir

dönem söz konusudur. Agrı daha az siddetlidir, sulanma,

siliyer kanlanma ve kapak ödemi daha azdır.

Genellikle ön kamara derinligi normaldir, ancak ön

kamara açısında gelisen yapısıklıklar nedeniyle periferde

ön kamara derinligi azalmıstır. 7riste yeni damar gelisimi

(rubeozis) söz konusudur, ancak kornea ödemi nedeniyle

bazen bunları seçmek mümkün olmayabilir. Pupilla çapı ve

sekli normal olabilir, uzamıs vakalarda ‘ektropiyon uvea’

gelisip iris pigment epiteli pupilla alanına uzanabilir.


PAAKG’ndan ayırım önemlidir, çünkü neovasküler glokomda

miyotik ajanların kullanımı kontraendikedir. En iyi

ayırım kornea ödemi açıldıktan sonra iristeki rubeozisin

görülmesiyle yapılır. Bunun için de intravenöz

hiperozmotik ajanlar kullanılarak G7B’nın iyice düsürülmesi

gerekir.

 

Üveitik glokom

 

En önemli ayırım kriteri ön kamaradaki asırı hücre ve

fibrin reaksiyonudur. Üveitlerde genellikle kornea ödemi

bulunmaz, buna karsılık endotelde presipiteler gözlenir.

Herhangi bir üveitin G7B’nda belirgin yükselme olusturması

için genellikle bir keratoüveit yapması ve üveitin

yanısıra endotelit ve trabekülitin de klinik tabloya eslik

etmesi söz konusudur. Bu tip keratoüveitler en sık viral

hastalıklara ve özellikle de Herpes’e baglı olarak ortaya

çıkarlar ve birbirini takip eden nüks-remisyon dönemleri

ile seyrederler.

Üveitik glokomda genellikle ön kamara derinligi

normaldir, açı muayenesinde ise pigmentasyon artısı ve 5

yapısıklıklar izlenebilir. Pupilla genellikle miyotiktir. G7B

yüksekligi ile orantılı olmayan bir agrı ve siliyer kanlanma

söz konusudur. Antienflamatuar ajanlar tedavinin en önemli

ayagını olusturur.

 

Pupiller blok glokomu

 

Genellikle üveitlerin seyri sırasında yada geçirilmis

problemli bir göziçi ameliyatı (katarakt, glokom cerrahisi

yada vitreoretinal cerrahi) sonrasında gözlenir. Pupillanın

kristalin lense yada göziçi lensine 360 derece yapısıklıgı

söz konusudur. Ön kamara santralde derindir, periferde ise

PAAKG’ndakine benzer sekilde asırı daralmıs yada tümüyle

kayıp olabilir. Bu durum ‘iris bombe’ yada ‘iris en

tomat’ olarak adlandırılır. Ön kamara açısı tümüyle kapalıdır.

Tedavisi laser periferik iridektomidir.

 

Psödoeksfoliyasyon glokomu

 

G7B asırı yüksek olabilir, ancak semptomlar azdır,

genellikle agrı yoktur. Ön kamara derinligi çogunlukla

normaldir, ancak daralmıs da olabilir. Bazen PAAKG

gelisebilir. Ön kamara derinliginin azaldıgı olgularda genellikle

iridodonesis ve/veya fakodonesis tabloya eslik

eder. Lens üzerinde psödoeksfoliyasyon materyali gözlenmesi

ayırıcı tanı için önemlidir. Aynı materyal ön kamara

açısında da izlenir.

 

Plato iris

 

Nadir görülen bu hastalıkta santral ön kamara derinligi

normal oldugu halde açı kapanmasına egilim söz konusudur.

Patogenez pupilla blogu olmaksızın gelisen açı

kapanmasıdır. Bu durum son yıllarda yapılan ultrason

biyomikroskopisi çalısmalarıyla daha ayrıntılı olarak ortaya

konmus olup siliyer çıkıntıların öne bombe oldugu ve

periferik irisi öne iterek açıyı kapattıkları belirlenmistir.

 

Klasik PAAKG’nun aksine hastalarda göz boyutları normaldir,

miyopi bile bulunabilir, periferik iris öne bombe

olmayıp düz bir yapıdadır. Açı kapanması atagı yine genellikle

pupillanın büyütülmesi sonrası ortaya çıkar, hastalar

PAAKG’na kıyasla daha genç yastadır. Farklı patogenez

nedeniyle bu hastalarda laser iridektomi yararlı olmaz,

uzun süreyle miyotik kullanımı yada laser periferik

iridoplasti önerilmektedir.

 

Tedavi

 

Öncelikle hastanın olabildigince hızlı bir sekilde krizden

çıkarılması gerekir. Bu durum hem krizin olusturacagı

kalıcı hasarların önlenmesi hem de klinik tablonun kalıcı

hale gelmemesi için önem tasır. Eger kriz zamanında kırılamazsa

ön kamara açısında yapısıklıklar gelisir ve rölatif

pupilla blogu geçse de G7B kalıcı olarak yüksek kalır.

G7B’nın çok yüksek olmadıgı ve pupillanın hareketli

oldugu olgularda sadece miyotik ajanların birkaç kez damlatılması

ile kriz çözülebilir, bu amaçla %1-2 Pilokarsol

kullanılması uygun olur, güçlü miyotikler ise kullanılmamalıdır

çünkü lensin daha çok öne gelmesine ve

konjesyon artısına neden olarak krizin siddetlenmesine

neden olabilirler.

G7B’nın asırı yüksek oldugu ve lensin öne gelmis oldugu

olgularda kristalin lensin geriye alınması krizin sona

erdirilmesi için önemlidir; bu nedenle tanı konulduktan

sonra öncelikle hastanın sırtüstü yatırılması gerekir. Daha

sonra vitreus hacmini azaltacak hiperozmotik ajanlar uygulanır.

Bu ilaç grubu içinde mannitol ve gliserin bulunur.

Genellikle intravenöz Mannitol kullanılır, çünkü bu sayede

vitreus hacminin olabildigince hızlı bir sekilde azaltılması

ve arkaya dogru mekanik bir kuvvet vektörü olusturulmasını

saglanır. %20’lik Mannitol solüsyonundan kilo basına

5-10 cc (70 kg’lık bir hasta için en az 350 cc) hesaplanarak

yarım saat içinde gidecek sekilde hızlı bir sekilde

intravenöz olarak verilir.

Ayrıca kamaralar sıvısının yapımını azaltmak için

topikal beta bloker damla ve/veya topikal yada oral karbonik

anhidraz enzim inhibitörleri de eszamanlı olarak kullanılır.

Hiperozmotik ajanlar ile aköz salgısını azaltan ilaçlar

uygulanırken aynı zamanda miyotik damlalar da belli bir

sıklıkla (5-10 dk’da bir damla) uygulanmaya devam edilir.

G7B belli bir seviyeye düsünce pupilla miyotiklere cevap

verir ve atak kırılmıs olur.

PAAKG’nun patogeneze yönelik tedavisi için rölatif

pupilla blogunun gelismesinin tamamen önlenmesi gerekir.

Bu da periferik iridektomi ile mümkündür, bu sayede ön ve

arka kamaralar arasında pupilla dısında baska bir geçis

yolu saglanmıs ve basınç gradienti sıfıra indirilmis olur.

7ridektomi eskiden cerrahi olarak yapılırken günümüzde

laser ile yapılmaktadır. Genellikle Nd:YAG laser bu amaçla

kullanılır. Uygulama için Wise yada Abraham lenslerinden

birisi kullanlır, laser üçlü atıs moduna alınır ve tek atıs

basına 3-4 mJ (üçlü atıs için toplam 9-12 mJ) enerji kullanılır.

Amaç olabildigince az atısla irisi delmektir. Laser

pilot ısını saat 11-1 kadranları arasında irisin periferindeki

bir kript üzerine odaklanır ve delinir.

Eger laser iridektomi atak sırasında yada atak kırıldıktan

kısa bir süre sonra yapılacak olursa iris stroması ödemli

ve kalın oldugu için zor delinir ve fazla sayıda sut gerekir.

Yine vasküler dilatasyon ve inflamasyon nedeniyle kanama

olasılıgı yüksektir. Bu nedenlerle eger farmakolojik olarak

kriz kırılabilirse miyotikler ve aköz salgısını azaltan ilaçlar

kullanılmaya devam ederek bir süre beklenmesi ve

iridektominin tercihan bir hafta sonra yapılması daha uygundur.

Yine bu dönemde kortizonlu damlaların kullanılması

inflamasyon ve ödemin ortadan kalkmasına yardımcı

olur.

Eger kriz farmakolojik olarak kırılamazsa; Zeiss

gonyolensi ile indentasyon gonyoskopisi yapılması yada

kornea merkezine bir spatül yada krose ile bası uygulanması

gibi yöntemler önerilmistir. Bu durumda laser

iridektominin krizi ortadan kaldırmak için yapılması uygulaması

zor ve daha fazla komplikasyon olustursa da en iyi

yöntemdir. Yine bu amaçla laser periferk iridoplasti de

kullanılabilir. Bu yöntemde irisin periferinde argon laser

gibi termel bir laserle kontraksiyon yanıkları olusturulur.

Uygulama 360 derece olup spot büyüklügü 400-500 mikron,

laser gücü 250 mW olacak sekilde ayarlanır.

Hastalar laser iridektomi sonrası G7B ve açı muayenesi

ile takip edilmelidir. Patent bir iridektomiye ragmen

G7B’nın hala yüksek olması açıda genis yapısıklıklar gelistigini

düsündürür ve gonyoskopi ile bu durum konfirme

edilmelidir. Patent iridektomi hastanın bir daha krize girmesini

önler ancak G7B’nun düsürülmesi için glokom

ilaçlarının sürekli tedaviye eklenmesi veya glokom cerrahisi

uygulanması gerekebilir.

 

Profilaksi

 

Hastanın diger gözünde profilaktik laser iridektomi

gerekir, çünkü bu gözde de 5-10 yıl içinde %40-80 olasılıkla

PAAKG krizi gelisecektir. Pilokarsol kullanımı krizi

tümüyle önlemez, bu nedenle muhakkak laser iridektomi

yapılmalıdır.

7deal olan riskli olguların hiç PAAKG krizine girmeden

saptanması ve profilaktik laser iridektomi ile emniyete

alınmasıdır. Bir gözün PAAKG için risk tasıdıgından süphelenmek

için ilk adım periferik ön kamaranın dar olmasıdır


Böyle hastalarda muhakkak gonyoskopi yapılarak açı

degerlendirilmelidir. Açı muayenesi yapılırken oda ısıklarının

kapatılması önerilir. Ortamda fazla ısık olamsı

pupillayı küçülterek açıyı oldugundan daha genis gösterir

ve darlıgın teshis edilmesini engelleyebilir. Gonyoskopi

sırasında biyomikroskopun yarıklı ısıgı en dar konuma

getirilmeli ve ondan sonra yandan belli bir açıyla

trabekulum üzerine düsürülmelidir. 6,7 Ülkemizda ise bu

Önce hangi açı olusumlarının görüldügü kaydedilir

(açının grade’i), daha sonra eger dar yada kapalı bir açı söz

konusuysa; bunun yapısıklıga baglı bir kapanma mı, yoksa

sadece bir apozisyon mu  oldugu belirlenir.

Son yıllarda PAAKG profilaksisi için özellikle lens kalınlıgı

fazla olan, aksiyel uzunlugu kısa ve santral ön kamarası

dar olan gözlerde saydam lens degisimi önerilmeye

baslanmıstır. Bu öneriler daha çok PAAKG olusum mekanizması

bize ve Avrupa ırklarına göre nisbeten farklı olan

Asya ülkelerinden gelmektedir. Bu ülkelerde yapılan çalısmalara

göre profilaktik laser iridektomi PAAKG gelisim

riskini tümüyle önleyememektedir.

konuda yapılmıs genis kapsamlı arastırmalar bulunmamakla

birlikte; PAAKG krizi geçirmis yada geçirme riski oldugu

belirlenen gözler için öncelikle laser iridektominin uygulanması

ve bir süre takibi en uygun yaklasım gibi gözükmektedir.

Eger laser sonrası hala ön segmentte belirgin bir darlık

devam ediyorsa saydam lens degisimi uygulanabilir.

 

 

Bu makale 20 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Şükrü  Bayraktar

Etiketler
Akut glokom
Doç. Dr. Şükrü  Bayraktar
Doç. Dr. Şükrü Bayraktar
İstanbul - Göz Hastalıkları
Facebook Twitter Instagram Youtube