Adet öncesi gerginlik sendromu (premenstrual sendrom)

Adet öncesi gerginlik sendromu (premenstrual sendrom)

Adet öncesi gerginlik sendromu, periyodik olarak her ay tekrarlayan, fiziksel ve ruhsal şikayetlerle seyreden, yumurtlama olayı ile başlayıp adet dönemine kadar süren bir hastalıktır. Hastalık hafiften ağıra doğru çeşitli şekillerde görülebilir. Adet gören kadınların % 70-80 kadarının hayatının değişik dönemlerinde, periyodik olarak tekrarlayan, göğüslerde gerginlik, vücutta şişkinlik, akne, kabızlık, gerginlik ve sinirlilik hissi gibi yakınmaları olmaktadır. Molimina diye isimlendirilen bu tabloda yakınmalar kişinin sosyal ve iş hayatını fazla etkilemez.

Fiziksel yakınmalara önemli psikolojik yakınmaların da eklendiği Premenstruel Sendrom (Adet öncesi gerginlik) ise kadınların % 20-30 kadarında gözlenir. Bu tablodaki fiziksel şikayetler; migren ve diğer başağrıları, bayılma, baş dönmesi, göğüslerde gerginlik ve ödem, çarpıntı, bulantı, karında şişkinlik, kabızlık ve ishal, idrarda azalma, akne, eklem ve kas ağrıları şeklinde özetlenebilir. Psikolojik şikayetler ise depresyon, huzursuzluk, gerginlik, ani duygusal değişiklikler, kızgınlık, kontrolsüz bağırma, saldırganlık, panik atak, sinirlilik, sosyal olarak çökkünlük, hafıza ve konsantrasyonda olumsuz değişiklikler, cinsel istekte değişiklikler olarak sayılabilir. Bu şikayetler kadının sosyal ve iş yaşamını önemli ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle hastalar tıbbi yardım için hekimlere başvurmaktadırlar.

Bu grubun en ağır formu ise Premenstrüel Disforik Bozukluktur. Kadınların % 5 kadarında görülür. Şikayetler kişinin sosyal ve iş yaşamını çok ciddi bir şekilde etkiler. Başlıca bulgular sırasıyla; önemli derecede depressif bir psikolojik durum, sinirlilik, duygusal dengesizlik, kızgınlık, günlük aktivitelere karşı isteksizlik, huzursuzluk, iştah değişiklikleri, aşırı uyku veya uykusuzluk ve fiziksel yakınmalar olarak sayılabilir. Bu yakınmaların ilk üç sıradakinden en az birisi olmak şartıyla beş bulgunun olması teşhisin koyulmasını sağlar.

Hastalığın oluşumunda; normal yumurtalık fonksiyonları sırasında salgılanan hormonlar ve beyinde oluşan ara maddelerin değişiklikleri sorumlu tutulmaktadır. Östrojen hormonu ve serotonin etkileri araştırılan başlıca maddelerdir. Adet öncesi gerginliği olan kadınların yumurtlama sonrası kan serotonin seviyeleri, diğer kadınlara göre daha düşük seviyelerde bulunmuştur.

Teşhis: Bu yakınmalarla başvuran hastadan önce ayrıntılı bir öykü alınır ve genel ve jinekolojik muayene yapılır. Altta yatan tiroid hastalığı, hiperprolaktinemi, over kisti, myom, pelvik enfeksiyon, endometriozis gibi hastalıkların varlığı araştırılır. Hastalığın teşhisini sağlayacak herhangibir laboratuar testi yoktur. Adet öncesi gerginlikte, kişinin her ay en az bir hafta şikayetsiz bir dönem geçirmesi önemlidir. Bu yakınmalarla başvuran hastalara, 2 veya 3 adet ayı süresince, belirtilen yakınmaların hangisini yaşadığı günlük olarak not ettirilir. Yakınmaların iş, okul, sosyal ve diğer ilişkilerini etkileyip etkilemediği öğrenilir. Altta yatan başka bir hastalığın olmadığı, periyodik olarak yukarıdaki şikayetlerin tekrarladığı, her adet ayında en az bir hafta şikayetlerin olmadığı belirlenen kişilere adet öncesi gerginlik teşhisi konulur.

Tedavi:1- Hastanın eğitimi ve kendi kendine uygulayabileceği önlemler: Eğitim, adet öncesi gerginlikte tedavinin en önemli basamağıdır. Kadına adet döngüsü, hormonal değişiklikler, kendi vücut anatomisi hakkında bilgiler verilip, hastalığı anlaması sağlanır.

Haftada 3-4 kez uygulanacak egzersiz şikayetlerin azalmasına katkı sağlayacaktır.

Kişinin stresle baş etmesini öğrenmesi, gevşeme teknikleri de tedaviye yardımcı olur.

Hastalara beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi önerilir. Tuz, kahve ve rafine karbonhidrat (şeker) alımı azaltılır. B6, E vitamini, kalsiyum ve magnezyum alımının şikayetleri azalttığı belirtilse de, bu konuda kanıtlanmış bilimsel veriler yoktur.

2- İlaç tedavisi:

Doğum kontrol hapları tedavide ilk başvurulan ilaçlardır. Hastada adet öncesi gerginlik sendromu ile birlikte ağrılı adet (dismenore) ve adet kanama fazlalığı (menoraji) varsa ve kişi doğum kontrolu istiyorsa bu ilaçlar tercih edilmelidir. Fakat sadece adet öncesi gerginlik sendromu olan ve psikolojik bulguları ağır basan hastalarda beklenen iyileşmeyi göstermez. Hatta psikolojik semptomları kötüleştirebilir.

Antidepresan ilaçlar ağır hastalık formlarında oldukça etkilidir. Özellikle fluoksetin grubu önerilmektedir. Bu ilaçlar sürekli alınabileceği gibi, sadece gerginliğin olduğu dönemde de alınabilir. Sıkıntı hissinin ağır bastığı olgularda anksiyolitik ilaçlar (buspiron, alprezolam) verilebilir. Ödemin belirgin olduğu hastalarda düşük dozda idrar söktürücüler önerilebilir.

Yukarıdaki tedavilerin yetersiz kaldığı vakalarda yumurtalıkların fonksiyonlarını baskılayıcı tedaviler ( gonadotropin salgılatıcı hormon türevleri) verilebilir. Kadında yapay menopoz oluştururlar. Bu ilaçlar fiziksel semptomları ortadan kaldırmakta çok etkili olmakla birlikte, psikolojik semptomları ortadan kaldırmakta o derece etkili değildirler. Bu ilaçların 6 aydan uzun kullanımda ciddi birtakım yan etkiler görüleceğinden, dikkatli kullanılmaları önerilir.

3- Ameliyat: Bütün tıbbi tedavi seçenekleri    denemesine rağmen herhangibir sonuç alınmayan, hastalığın ağır seyrettiği ve menopoz yıllarına yaklaşan hastalarda önerilebilir. İki taraflı yumurtalıklar (bilateral ooforektomi) veya yumurtalıklarla birlikte rahim alınması (histerektomi) ameliyatları yapılabilir. Ameliyat seçeneği geri dönüşümsüz olduğu için, en son çare olarak başvurulmalıdır. Ameliyat kararı verilen hastalarda, operasyon öncesi yapay menopoz yaratılarak, hastanın ameliyattan ne kadar fayda sağlayacağı test edilmelidir.

Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi, adet öncesi gerginlik sendromu bazen kadının yaşamını zindana çevirebilir. Bu hastalarda tedavi uzun bir süreç almaktadır. Bu nedenle hastanın hekimiyle çok yakın bir işbirliği yapması, kooperasyona açık olması tedavi başarısında önemli bir rol oynar.

Bu makale 11 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Alparslan Baksu

Prof. Dr. Alparslan BAKSU, 1962 yılında doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1985 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapmış ve 1992 yılında Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olmuştur. Uzmanlık eğitimi sonrasında 1993-2012 yılları arasında Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Başasistan olarak görev yapmıştır. 1998-2002  yılları arasında Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinikleri Merkezi Doğumhane Koordinatörlüğü  ve 2004-2008  yılları arasında Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinikleri Merkezi Ameliyathane Koordinatörlüğü  görevlerinde bulunmuştur. 2007 yılında ise Toronto Üniversitesi, Princess Margaret ...

Etiketler
Adet öncesi rahatsızlıklara önlemler
Prof. Dr. Alparslan Baksu
Prof. Dr. Alparslan Baksu
İstanbul - Kadın Hastalıkları ve Doğum
Facebook Twitter Instagram Youtube