Depresyon (çökkünlük)

Depresyon (çökkünlük)

Belirli bir dereceye kadar olağan kabul edilebilecek bu duygudurum hali, süresi uzadıkça ve şiddeti arttıkça bir hastalık haline gelebilir. Tüm depresyon çeşitlerinin ortak noktası çökkün duygudurumun artık sağlıklı yaşam sürmeye izin vermemesidir. Hasta, yaşamından eskisi kadar keyif almıyor, eski hobilerini yapmak istemiyor, mesleğini gerektiği gibi yapamıyordur. İnsanlarla görüşmek, bir yerlere gitmek, hatta en basit şeyleri yapmak bile artık zor gelir. Tepeler dağ gibi olmuştur. Uykusu bozulmuş, iştahı ve cinsel isteği azalmıştır. Kendini yorgun hissetmektedir. Hem hiç bir şey yapmak istemiyor hem de yapacak gücü kendinde bulamaz. Geçmişte yaptığı hataları sorguluyor, kendini suçluyor, şimdiki yaşamının ne kadar olumsuz olduğunu ve gelecekte de bu sorunlarının düzelme umudu olmadığını düşünüyordur, karamsardır. Bu mutsuzluğu dışarıdan da fark edilir. Depresif ruh hali derinleştikçe bu belirtilerin olumsuzluk derecesi de artar, tablo “hafif” depresif bozukluktan “çok ağır” depresif bozukluğa doğru ilerleyebilir. Hastalığın şiddeti arttıkça bazen hastaneye yatarak tedavi gerekebilir, çünkü kendine bakım önemli derecede azalmış ve intihar riski artmıştır.

Depresif bozukluklar olumsuz bir yaşam olayına bağlı olabileceği gibi ortada görünür bir sorun yok iken de içsel nedenlerle meydana gelebilir. Bazı araştırmalarda depresyon ile bazı biyolojik etkenler arasında güçlü bağlantılar ortaya konmuştur. Bu nedenle özellikle orta ve şiddetli depresyonlarda ilaç tedavilerinin depresyonun ortadan kaldırılmasında önemli yararları vardır.

Bunun yanı sıra bazı kişiler mevsimlere bağlı olarak da depresyona girebilirler. Ayrıca bir çok annenin doğum sonrası yaşadığı “annelik hüznü” denilen durum, bazı kadınlarda daha şiddetli yaşanır (“doğum sonrası depresyon”) ve hem annenin hem de bebeğin sağlığı için zaman kaybedilmeden tedavisi gerekir.

Bazı bireyler kişilik yapıları gereği depresyon geliştirmeye daha meyillidirler. Başkaları için çok zorlanmadan başa çıkılabilecek yaşam sorunları onlar için aşılması güç engeller olarak yaşanabilir. Bu bireylerin tedavisinde ilaçların yanı sıra psikoterapinin de yer alması gerekir.

Depresif bozukluk genellikle tekrarlayan ataklarla seyreden bir hastalık olup tedavi ile atağın iyileştirilmesinin yanı sıra atakların tekrarlamasının da önüne geçmek gerekir. Depresyon tedavisinde ilaç tedavileri ve psikoterapiler etkinliği kanıtlanmış tedavi yöntemleridir. Çok ciddi ve hemen sonuç alınması gereken durumlarda (ciddi intihar girişimi, doğum sonrası şiddetli depresyon, psikotik özellikli depresyon gibi) hastane şartlarında yapılacak elektrokonvüzif tedavi (EKT; şok tedavisi) ye başvurulabilir. İlaçlar kesildikten sonra da iyilik halinin devam etmesi ve hastalığın tekrarlama riskinin azalması için antidepresan ilaçların en az 6 ay daha kullanılmaları gerekir. İlaçların daha erken kesilmesi durumunda büyük ihtimalle hastalık tekrarlayacaktır.

Depresif bozukluk tedavisinde ve hastalığın tekrarlamasının önlenmesinde çeşitli psikoterapi türlerinin etkinliği gösterilmiştir. Tablonun ağırlığına ve hastanın özelliklerine göre uygun psikoterapi türü seçilmelidir.

Depresyon tedavisinde TMS(Manyetik Uyarı) tedavisinin son zamanlarda kullanımı giderek artmaktadır.  Bu tedavi yönteminde hastanın depresyon merkezine verilen manyetik uyarılarla sinir hücreleri uyarılır.  Bu tedaviyi ilaç tedavisine üstün kılan faktörler; yan etkilerinin ilaca göre yok denecek kadar az olmasıdır. Ayrıca ilaç tedavisini tolere edemeyen hastalarda, gebelerde ve emziren bayanlarda kullanılabilmesidir.  EKT’ye (Şok tedavisine) göre üstün kılan faktörler ise; anestezi uygulamasına gerek duyulmaması, hafızayı olumsuz etkilememesi, hastaneye yatış gerektirmemesi, bilinç kaybı yapmaması olarak sıralanabilir. Bununla birlikte TMS tedavisinin dirençli olgularda artık şok tedavisimi yapılsa denilen hastalarda, ilaç tedavisi ve psikoterapi ile birlikte de kullanılabilmesi başka bir avantajdır.

Bu makale 10 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. M Alpay Ateş

Prof. Dr. Alpay Ateş, 1971 yılında Amasya Taşova'da doğmuştur. Taşova Lisesi’ni 1988 yılında birincilikle bitirdikten sonra Gülhane Tıp Fakültesi’nde başladığı tıp eğitimini 1994 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. Ardından TUS sınavını kazanarak uzmanlık eğitimine başlamış ve 2001 yılında Psikiyatri Uzmanı olmuştur. Uzmanlık eğitimi sonrasında 5 yıl boyunca Aksaz Deniz Hastanesi'nde çalışmış olan Prof. Dr. Alpay Ateş'in bu süre zarfında Marmaris’te özel muayenehane deneyimi de olmuştur. Akademik çalışmaları ve mesleki gelişimi için 2006-2016 yılları arasında Gülhane Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Psikiyatri Servisi’nde Şef Yardımcılığı görevi yapmış ve çok çeşitli hasta profillerini muayene ve tedavi ederek uzmanlık alanındaki tecrübesini de arttırmıştır. Elliyi aşkın uluslararası ve ulusal yayını, 100'e yakın poster bildiri ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
Etiketler
Çökkünlük
Prof. Dr. M Alpay Ateş
Prof. Dr. M Alpay Ateş
İstanbul - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube