Yüz gençleştirmede altın standart: yağ enjeksiyonu
Hepimiz, gençlik dönemlerimizdeki gibi cildimizin ne kadar parlak ve pürüzsüz olduğunu hatırlayıp iç çekeriz. Eski kusursuz halimize kavuşmak için botox, hiyaluronik asit, peeling ve laser gibi yöntemlere başvuruyoruz. Tüm bu yöntemleri bir araya getiren ve son yıllarda üstün sonuçları nedeniyle popüler hale gelen işlem ise yağ enjeksiyonudur.
Yağ enjeksiyonu diğerlerine nazaran neden daha üstün kabul ediliyor?
Aslında bu teknik çok da yeni değil. İlk kez 1909’da elmacık kemikleri çökük olan hastalara uygulandığında sonuçları dikkat çekiciydi. 1980’li yıllarda özellikle yüz bölgesine uygulanan yağ enjeksiyonlarında cildin daha kaliteli ve dolgun görünümü tıp camiasında ciddi popülarite kazandı.
Yağ enjeksiyonunu üstün kılan özellikler, içerisinde barındırdığı hücrelerden kaynaklanıyor. Bir santimetreküp yağda ortalama 500 adet kök hücre ve büyüme faktörleri bulunmaktadır. Enjeksiyon sonrası yağın yarattığı dolgunluğun yanında kök hücrelerin çevreye adaptasyonu için yeniden uyanması kollajen sentezini artırıp cildi tazelemesi ve kalıcılığı hastalar için en önemli kazanımdır.
Genel olarak hangi alanlarda niçin kullanılıyor?
Göz altı morlukları, dudak çevresi kırışıklıkları ve dolgunluğu, elmacık kemiği belirginleştirilmesi , alın çizgilerinin azaltılması , çene simetrisinin sağlanması, çene ucunu belirginleştirilmesi ve burun yanak arası çizgisinin azaltılması amacıyla yağ enjeksiyonu yapılmaktadır.
Prosedür nasıl işliyor ?
Hasta ile görüşüp planlanma yapıldıktan sonra ameliyat gününe karar verilir. İşlem lokal anestezi ve genel anestezi altında uygulanabilir. Yağ transferinin miktarına ve yapılacak bölgeye göre ortalama 30-90 dakika sürmektedir. Hastalar işlem sonrası evlerine gidebilir, sosyal hayata dönüş 4.günden itibaren olur. Ameliyat sonrası ödemler bir iki hafta geçer.
Yağ transferi sonrası volüm azalması görülebilir fakat hastaların cildinde oluşan tazelik nedeniyle memnuniyet oranı son derece yüksektir.