Yaşlanan erkekte erkeklı̇k hormonu yetersı̇zlı̇ğı̇

Yaşlanan erkekte erkeklı̇k hormonu yetersı̇zlı̇ğı̇

Andropoz nedir?

Erkekte de kadınlarda menapozda olduğu gibi hormon seviyelerinde bir değişiklik söz konusudur. 45-50 yaşından itibaren erkeklik hormonu olan testosteron yanında böbrek üstü bezinden salgılanan aynı yapıdaki hormonlar devamlı bir düşüş

göstermektedir.Andropoz olarak adlandırılan bu durum, cinsel fonksiyonun gerilemesi yanında, cinsel arzu ve zihinsel fonksiyonlarda da düşmeye neden olmaktadır. Andropoz terimi yaygın kullanımına rağmen çok doğru bir tanımlama değildir. Kadınlarda menopozla birlikte üreme özellikleri tamamen ve akut olarak bitmesine karşın, erkeklerde üreme kapasitesi ilerleyen yaşa rağmen devam edebilir. Bu bağlamda “yaşlanan erkeklerde androjen eksikliği ‘andropoz’a göre daha doğru bir tanımdır.

Androjen eksikliğinin belirtileri nelerdir?

Ortalama yaşam süresi uzadığı için erkeklerde ilerleyen yaşa bağlı görülen fiziksel ve zihinsel değişiklikler, androjen hormonların azalmasıyla birlikte bir klinik tabloya dönüşmektedir. Bu klinik tablo şu belirtileri içerir:

· Seksüel fonksiyon ve libido(cinsel istek) azalması, özellikle sabah ereksiyonlarının kalitesinde düşme, sperm kalitesinde düşme

· Entelektüel kapasitede azalma, konsantrasyon kaybı, yorgunluk, kızgınlık ve depresyon,

· Kas kitlesinde ve gücünde belirgin azalma,

· Kemik mineral yoğunluğunda azalma (osteoporoz),

· Organ yağlanmasında ve kiloda genel bir artış.

Erkeklik hormonu eksikliği hangi yaşlarda görülür?

Yaşlılıkla birlikte total testosteron miktarı azalmakta ve bu azalma 50 yaşından sonra yıllık %0,4-1 seviyelerinde olmaktadır. Bu azalmaya bağlı olarak 60 yaş altında biyokimyasal hipogonadizm %7 oranında görülürken 60 yaş üzerinde bu oran %20’ye çıkmaktadır. Esas değişim seks hormonu bağlayıcı protein miktarındaki yıllık %1,2’lik artışa bağlı olarak biyoyararlanılabilir testosteron miktarında %1,2’lik azalma ile gerçekleşmektedir. Bu nedenle serbest testosteron miktarının ölçümü daha doğru olacaktır. Hipogonadizm için biyoyararlanılabilir testosteron seviyeleri esas alındığında 60 yaş üzerinde biyokimyasal hipogonadizm görülme oranı %70’lere ulaşmaktadır.

Erkeklik hormonu eksikliğinin sebepleri nelerdir?

Elbette yaştan bağımsız olarak, genetik bozukluklar, obezite, çeşitli hormonal dengesizlikler (büyüme hormonu, troid hormonları, insülin), alkol, stres ve kronik hastalıklar da kan testosteron düzeylerinde düşmeye sebep olabilmektedir.

Erkeklik hormonu nerede üretilir?

Androjenlerin %90′ı testislerden, %10′u böbrek üstü bezlerinden salgılanan ve vücutta değişik oranlarda biyolojik etki gösteren steroid yapıda 5 hormondur. Bunlar, testosteron, dihidrotestosteron, androstenedion, DHEA ve DHEA-S’dır.

Erkeklik hormonunun etkileri nelerdir?

Androjenlerin etkileri, daha anne karnındayken başlar ve çocuğun dış cinsel organlarının gelişmesini sağlar.
Ergenlik döneminde sekonder seks karakterlerinin gelişmesini ve daha sonraki yıllarda da cinsel arzu, ereksiyon ve sperm üretimi gibi üremeye yönelik fonksiyonları sürdürürler. Erkek üreme sistemi ve sekonder seks karakterlerinin gelişimine olan etkileri androjenik etkiler olarak bilinir.

Kas, kemik, sinir sistemi, prostat, kemik iliği gibi organlarda etki yaparak kemik ve kas gücüne olumlu etki ederler. Diğer yandan tüm yaşam boyunca bilişsel fonksiyonların gelişiminde rol oynarlar. Vücutta azot tutulumunu sağlayarak, kas ve kemik oluşumunu arttırırlar. Ayrıca bu hormonların kan hücrelerinin yapımı ve serum lipid düzeylerine etkileri de kanıtlanmıştır. Büyüme ve organlardaki bu etkileri ise anabolik(büyütücü) etkiler olarak tanımlanır.

Erkeklik hormonunun cinsel ilişki kalitesi ile ilgisi var mıdır?

Androjenlerin ereksiyondaki (penisin sertleşme fonksiyonu) rolü kesin sınırlanamamıştır, günümüzde belli bir eşik değer üstündeki serum androjen düzeylerinin normal cinsel fonksiyon için yeterli olduğu varsayılmakta, ancak bu eşik değer ile ilgili çelişkili görüşler öne sürülmektedir. İnsanlarda, serum androjen düzey düşüklüğünün (hipogonadizm) hemen her zaman libido (cinsel istek) azalması ve özellikle gece ereksiyonlarının sertliğinde ve sıklığında azalma ile beraber olduğu bilinmektedir. Ereksiyon, penise gelen kan akımının artması, giden kan akımının ise azalması ve penis içi basıncının artması ile gerçekleşir. Androjenlerin penis kan dolaşımı üzerine etkileri, gelen kan akımının artması ve giden kan akımının azalması

şeklindedir. Bunu penis düz kaslarına, tunika albugineaya (penis kılıfı) ve damarlara etkisi ile sağlar.
Deneysel çalışmalar, androjenlerin beyinde, hipotalamus düzeyinde hormonları uyararak ereksiyonda rol alan ajanların salgılanmasını düzenlediğini ortaya koymuştur. Ayrıca omurilikte de androjen reseptörlerinin varlığı gösterilmiştir. Androjen reseptörlerinin uyarılması direkt olarak, ereksiyonda başlıca görev yapan nitrik oksit sentezine de etkilidir. Sonuç olarak, deneysel çalışmalar, androjenlerin ereksiyonun her aşamasında belirleyici rol oynadığını ortaya koymuştur.

Erkeklik hormonu eksikliğinin tedavisi var mıdır?

Andropoz şikayetlerinin tedavi olanakları teknolojik gelişmelerle birlikte artmış olup, androjen düşüklüğünün ilaçla tedavisinin amaçları; seksüel fonksiyonların yerine konması, libido (cinsel istek) restorasyonu ve bireylerde iyi olma hâlinin teminidir. Seksüel fonksiyonlardaki etkilerinin yanı sıra, androjen replasman tedavisi gelişmiş osteoporozun ilerlemesini engeller, kas gücünü düzeltir ve mental kapasiteyi arttırır. Testosteron tedavisi fizyolojik serum testosteron düzeylerinin kanda sağlanmasını, ayrıca testosteronun metabolizma ürünleri olan DHT ve östradiolün de optimize edilmesini içerir. Günümüzde kullanılan formları, ağızdan alınan tabletler, kas içi enjeksiyonlar ve skrotal (testis derisi)ya da non-skrotal deriye yapıştırılan yamalardır.

Tedavi şekilleri arasında farklılık var mıdır?

Bu yöntemlerin hepsinin ayrı avantajları ve dezavantajları bulunmasına rağmen, deriye yapıştırılarak kullanılan patch’ler (flasterler) günlük testosteron salınım ritmini taklit ederek fizyolojik ve etkili bir iyileşme sağlarlar. Ayrıca bir çok tedavi yöntemi de henüz araştırma safhasındadır.

Enjektable formların temel dezavantajları enjeksiyondan sonra 48-72 saat sonra en üst düzeyine ulaşan suprafizyolojik testosteron seviyelerine neden olmalarıdır. Bunu takip eden 10-14 gün içinde testosteron seviyeleri sürekli düşer. Testosterondaki bu düşüş hastaların duygu durumlarında ve genel iyilik hissinde kötüleşmeye yol açmaktadır. Enjeksiyon formları sirkadiyen (normal salgılanma ritmi) ritmi taklit etmez. Bunun yanında her 2 ila 4 haftada bir yapılan derin kas enjeksiyonları bu uygulama yolunun diğer bir dezavantajıdır. Bu formun en büyük avantajı maliyetinin düşüklüğüdür.

Ağızdan kullanılan oral formlarında ise en büyük problem bu preparatların büyük oranda karaciğerde ilk geçiş yıkımına uğramalarıdır. Oral alınan testosteronun karaciğer tarafından yıkımını engellemek için yağda eriyebilen testosteron undecanoate üretilmiştir. Yağda eriyebilmesi nedeniyle bu preparat barsak lenfatik yolu ile dolaşıma ulaşmakta ve böylece hem ilk geçiş metabolizmasından kurtulmakta hem de karaciğer toksisitesi az olmaktadır. Hiçbir oral preparat sirkadiyen testosteron ritmini taklit edememektedir fakat dikkatli bir zamanlama ve dozlama ile bu sorun aşılabilir.

İmplant formlarının hem çok uzun süreli etkileri ile gerektiğinde tedavinin hemen sonlandırılamamasına neden olduklarından hem de uygulama için kalın bir trokar gerektirdiklerinden yaygınlık kazanmamıştır.
Skrotal testosteron yapışan bantları ise sürekli skrotal bakım gerektirmektedir ve yapışması genellikle problemli olmaktadır. Bunun yanında skrotal ciltteki yüksek 5 alfa redüktaz aktivitesi nedeniyle testosteron konsantrasyonuna orantısız şekilde çok yüksek dihidrotestosteron seviyelerine neden olmaktadır.

Non-skrotal testosteron yapışan bantları hem sirkadiyen ritmi taklit ederler, hem kolay kullanılabilirler, hem de fizyolojik sınırlar içerisinde kalan testosteron seviyeleri ile virilizasyonu sağlarlar ve kemik dansitesini arttırırlar. İçeriklerindeki emilimi arttırıcı ajanlar nedeniyle %60’lara varan sıklıkta ve %9 hastanın tedaviyi bırakmasına neden olacak kadar şiddetli cilt reaksiyonlarına yol açmaktadırlar. Uygulama bölgesinin triamsinolon içeren kremlerle korunması alerji oranını azaltmaktadır.

Testosteron jelleri non-skrotal yapışan bantlara benzer şekilde sirkadiyen ritmi taklit ederler, kolay uygulanırlar ve güvenlidirler. Bunun yanında özellikle daha seyrek cilt reaksiyonuna neden olduklarından daha düşük yan etki oranlarına sahiptirler. Jeller hakkındaki en ciddi şüphe kullanan kişinin çevresindekilere bulaştırma olasılığıdır.

Bu yöntemlerin hepsinin ayrı avantajları ve dezavantajları bulunmasına rağmen, deriye yapıştırılarak kullanılan patch’ler (flasterler)ve testosteron jelleri günlük testosteron salınım ritmini taklit ederek fizyolojik ve etkili bir iyileşme sağlarlar.

Erkeklik hormonu eksikliği tedavi edilirken nelere dikkat edilmelidir?

Androjen replasman tedavisinin amacı testosteron seviyelerini normal fizyolojik sınırlar içerisinde tutmaktır. Suprafizyolojik düzeylerden kaçınılmalıdır. Hangi testosteron formu kullanılırsa kullanılsın tedavi başlangıcında karaciğer

fonksiyonlarının kontrolünün yanında tedavi başlandıktan sonra ilk yıl 3 ayda bir ve takip eden yıllarda yıllık karaciğer fonksiyonlarının takibi önerilir.
Tedaviye başlamadan önce açlık lipid(yağ) profili tespit edilmeli ve tedavi süresince 1 yıldan uzun olmayan aralıklarla lipit seviyeleri kontrol edilmelidir Tedavi sırasında polisitemi (aşırı kan üretimi) gelişebilir. Periyodik olarak hematolojik değerlendirme yapılmalıdır. Doz ayarlaması gerekebilir.

Prostat kanserinde erkeklik hormonu tedavisi verilebilir mi?

Kırk yaş üzeri hastalarda tedaviye başlamadan önce prostat açısından parmakla rektal muayene ve PSA ölçümü gerekir. Tedavi başlandıktan sonra bu değerlendirmelerin ilk sene 3 ayda bir ve takip eden dönemde yıllık olarak tekrarlanması gerekir. Parmakla rektal muayenede veya PSA ölçümünde şüpheli bir sonuçla karşılaşıldığında hasta transrektal ultrason eşliğinde prostat biyopsisine yönlendirilmelidir.

Prostat kanseri veya meme kanseri şüphesi olan hastalarda androjen yerine koyma tedavisi kesin olarak verilmemelidir.

İyi huylu prostat büyümesi olan hastalarda erkeklik hormonu tedavisi verilebilir mi?
Klinik benign prostat büyümesine bağlı olarak ciddi mesane çıkış obstrüksiyonu olan hastalarda androjen yerine koyma tedavisi verilmemelidir. Orta derecede obstrüksiyon varlığı kısmi bir kontraendikasyon oluşturur. Obstrüksiyon tedavi edildikten sonra bu hastalarda androjen yerine koyma tedavisine başlanılabilir.

Uyku apnesi olan hastalara erkeklik hormonu tedavisi verilebilir mi?

Uyku apnesi nedenleri arasında hipogonadizm sayılmasına rağmen testosteron yerine koyma tedavisinin de uyku apnesini arttırıcı etkisi mevcuttur. Ciddi uyku apnesinde verilmemelidir. 

Bu makale 11 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Volkan İzol

Prof. Dr. Volkan İzol’un 2002 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Tıp Doktoru ve 2008 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı’ndan Üroloji Uzmanı unvanını almıştır. Aynı Anabilim Dalı’nda 2011 yılında öğretim üyesi olarak görev yapmaya başlamış ve 16 Nisan 2015 tarihinde doçent, 28 Ağustos 2020’de profesör unvanını almıştır. Asistanlık döneminde Avrupa Üroloji Diplomasını almaya hak kazanan İzol, uzmanlık sonrası dönemde ise minimal invaziv cerrahide bilgi ve tecrübesini artırmak üzere John Hopkins Üniversitesi’nde (ABD) gözlemci statüsünde çalışmıştır. Uluslararası ve Ulusal hakemli dergilerde yayımlanan birçok makalesi mevcut olan İzol’un yurt dışı-yurt içi bilimsel toplantıda 200’ün üzerinde sözlü bildirisi ve konuşması bulunmaktadır. Günlük pratiğinde sıklıkla Üroonkoloji ve minimal invaziv ürolo ...

Prof. Dr. Volkan İzol
Prof. Dr. Volkan İzol
Adana - Üroloji
Facebook Twitter Instagram Youtube